İçeriğe geç

Can Parası Kitap Alıntıları – Fakir Baykurt

Fakir Baykurt kitaplarından Can Parası kitap alıntıları sizlerle…

Can Parası Kitap Alıntıları

İnsanı ağlatan derdidir..
Kahroluyorum sağır çerçeveler içinde!
Yokluk zalim bir düşman. Yokluğun eline düşen iflah olmuyor.
Köylüler dostları Ama yoksul insanlar Ağanın ve doğanın karşısında ne kadar güçsüzler! Ne kadar kolay kandırılıyor, çabuk uyutuluyorlar Genel olarak çok geç ayıkıyorlar!..
“İnsan işinin efendisi olmalı efendisi! Hamal gibi çalışmalı, fakat efendi gibi yaşamalı!”
Kaldırımlarda in­sanlar Neşeli olmalan gerek değil miydi? Çoğu bir şeylere üzgün, çoğunun -evet ! – çoğunun kaşları çatık, yüzleri asıktı, gidip geliyorlardı: Öfke ve korku içindeydiler.
Cahillik cavırlıktan kötüymüş!
“Kime niyeet, kime kısmet? Nasip ise gelir Hint’ten Yemen’den, nasip değil ise ne gelir elden?” demişler.
“ insanı ağlatan derdidir.”
“ Yok’tan yonga bile kopmaz!”
Yazı dediğin un çuvalına benzer, çırptıkça tozar.
Yahu gene de dünyada göğsü acımalı adamlar var !
İnsanı ağlatan derdidir
Yokluk zalim bir düşman.
Ödüncün ömrü üç gündür !
«Sonuçlanmamış davalarım. kesinleşmemiş cezalarım var. Kesinleşirse girer yatarım. Yazarlar alışkındır. Benden öncekiler nasıl
katlanmışsa ben de onlar gibi, onların şanına gölge düşürmeden
katlanırım, katlanmam gerekir Bir yazarın cezaevinde yatacağım diye yüksünmesini anlamam »
Başımdan geçenlerse bir benim başımdan geçmedi. .. Kitaplarımın satışı, okurlarımla aramdaki bağın sağlamlığı yüzündendir. Okurlarım ararlar beni. Ben de onları. .. »
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Günün uyanık olduğum bütün saatlerinde sanatçıyım ben. Sanat ille de oturup yazmak
değildir. Gezmek, okumak, gözlem yapmak, düşünmek Sanat;
yazacağın yazıyı çok derinlerden, ta bilincinin derinlerinden çıkarıp getirmektir. Sadece kendi bilincinin değil, toplumun bilincinin derinlerinden
Üzemem tatlı canımı. Canıtez insanların suratı asık olur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsanda biraz ruh olmalı ruuh!.. Birazcık vijdan olmalı
Yalanlar tam tüm bugüne, doğrular da yarına!..
Ulan ne kadar yorgunu yokuşa sürüyor bu bizim dürzü memurlar!..
İnsanoğlu, kafasının içinde yatan her isteği, duru suyun dibindeki çakıl gibi görebilse, bilebilse!
Terbiyeli adam, bildiğini bil­dim, bilmediğini bilmedim der! Madem terbiyeli, açık konuşsun, dosdoğru konuşsun!
Çok çektiriyonuz bize, çooook!..
Sağ gözden sol göze yardım var mı şimdi ülkede? Var mı hele şehirlerde? Varsa, nerde?..
İnsanın kişisel rahatını sağlaması kolay!.. Fakat ya toplumsal sorumluluklarımız? Ya toplumcu sorumluluklarımız? Yani benim mutsuzluğumun başlıca nedenleri!
Sonra çok da yoksulsunuz canım! İnsan bu derece yoksul kalır mı? Kim yoldu sizleri bu kadar hemşerim? Yoksa dedikleri gibi, tembelliğinizden mi bunca yoksulluk.
Kaldırımlarda insanlar Neşeli olmaları gerek değil miydi? Çoğu bir şeylere üzgün, çoğunun -evet!- çoğunun kaşları çatık, yüzleri aşıktı, gidip geliyorlardı: Öfke ve korku içindeydiler.
Hiç durmayıp çile çeksinler deye mi yarattın ay gözel Allah’ım bizi.
Parasız hiçbir şey yok! Su bile yok Allah’ın suyu bile yok parasız
Herkesin boynunda geçim derdi
Herkesin Ah la, Vah la gün geçirmek işi.
Bir tutam saman elli kuruş,
Radyo almaktan,
Gramofon çalmaktan
Ata binmekten vazgeçtim.

Bir yığın düşünce, bir avuç fikir
En kıymetli şey,
Bedava hem de.

Her zaman düşüneceğim,
-Deli olmamak şartıyle-

Vazgeçtim
Ata binmekten
Gramofon çalmaktan

İnsanın kişisel rahatını sağlaması kolay! Fakat ya toplumsal sorumluluklarımız? Ya toplumcu sorumluluklarımız? İşte benim mutsuzluğumun nedenleri!
Dişi konuş arkadaşım! Er­keklik babandan kaldıysa, dişilik de anandan! Sert konuşmanın sonu kavga! Kavganın da sonu mahkeme, mapusane Kim­seye efelik müfelik taslama adamım!
Terbiyeli adam, bildiğini bil­dim, bilmediğini bilmedim der! Madem terbiyeli, açık konuşsun, dosdoğru konuşsun!
Sonra çok da yoksulsunuz canım! İnsan bu derece yoksul kalır mı? Kim yoldu sizleri bu kadar hemşerim? Yoksa dedikleri gibi, tembelliğinizden mi bunca yoksulluk.
Elini değil, para geleceğini bilsem götünü de öpe­bilirim Arabın! İş ki para gelsin! Çünkü acele para gereki­yor şimdi bize
toprağa, bir bilgeye gider gibi gidip geliyor. Sonra bir sevgili gibi her gün onun dizinin dibinde!
Kaldığınız yerin kıyıcığına sinmiş, sıkışmış bir çayır var mı? O çayıra bakarak olun, belki Cenan’ ı göreceksiniz.İki elini göğsüne bağlamıştır.Yıpranmış yoğşumuştur üstü başı. Dişleri kırık döküktür.Biçimli güzel yüzü gün günden sarıya döner. Bütün ışıkların, güneşlerin kaynağı gibi parlak gözleri yavaş yavaş sönmektedir. Oralarda, o kıyı boylarında Batı Anadolu’ nun bolluk dönemlerinden kalma bir harabe gibidir Arayın, görmeden geçip gitmeyin Cenan’ı!
Bu köylülerin adam olacağı yok! Bir de oy zamanı görün siz bunları! Ne kaşık sığar ağızlarına ne kepçe!
Bir bu iki buçuk lira için mi önüne gelen köylüyü topluyorsun, batırıyorsun üstümüzü başımızı?
Bu işler bilinmezse, politika bilinmezse yürür mü belediyemiz ileri? Çalık Kerim bilmeyerek yıllarca idare etti, ne oldu? Boz eşseğin kuyruğu gibi ne uzaldı, ne kısaldı.
Ölümü iyi tanıyordu.Savaşta barışta, köyde kırda, vadeli vadesiz çok görmüştü.
Millet yoksul olunca, milletvekilliği çok zorrr!
Ama var mı bir çare? Kendin yok diyorsun, yokla olur mu? Yoktan yonga bile kopamaz!
Bir kart çıkardı.Önüne ardına yazdı. Ben bu hıyarlara her zaman diyorum! Ama dinletemiyorum! Eğitim bir, sağlık iki! Bunlar parasız olacak! Türkiye’ nin yeraltı yerüstü servetleri sömürtülmeyecek! O kadar para var ki Türkiye’ de! Senin yaşın kaç? Altmış, yetmiş Bak, kahraman gazilerimiz bu yurdu kurtardılar, ama kendilerini kurtaramadılar.İşte böyle birer ikişer, sidikli sidikli heriflere rezil olup duruyorlar.
Sanat ille de oturup yazmak değildir.Gezmek, okumak, gözlem yapmak, düşünmek Sanat yazacağın yazıyı çok derinlerden, tâ bilincinin derinlerinden çıkarıp getirmektir.Sadece kendi bilincinin değil, toplumun bilincinin derinlerinden
Varlıkla yokluğun, açlıkla tokluğun sınırında çabalayıp duruyorlar Ağanın ve doğanın karşısında ne kadar güçsüzler! Ne kadar kolay kandırılıyor, çabuk uyutuluyorlar!
Ama para diyorlar, paraya geçmez sözüm! Kimin sözü geçer?
Eğitim bir, sağlık iki! Bunlar parasız olacak! Türkiye’nin yeraltı yerüstü servetleri sömürtülmeyecek! Çok para var Türkiye’de çok!
En çok neleri seversiniz?
Gezmeyi, yazmayı; çocukları, garibanlarla konuşmayı
O ‘halde sen nesin? diye soracak olursanız, bendeniz ne sağcı, ne
solcu, tam bir Atatürkçüyüm! . .
Kasım kasım kasılan herifleri sevmem.
«Elin günün içinde ölsen de kuyruğunu dik tutacaksın Sadullah!» dedi içinden.
Yokluk zalım bir düşman.
Yokluğun eline düşen iflah olmuyor.
«Öyleyse! .. » dedi Mustafendi, bağırdı biraz: «Senin işler
kökünden yaş! Yani sen bu kızı bu memlekette tedavi ettiremezsin adamım! .. »
«Ulusal Savaş gazisi felan deyi Kızılay’a başvursak!»
«Torpilin var mı?»
«Var torpilim, hem de çok böyük! ..» dedi Sadullah.
Güvençle sordu Hancı Mustafendi: «Kim?»
«Torpilim çok böyük: Allah! .. » dedi Sadullah.
Acıyla gülümsemeğe çalıştı Mustafendi:
«Allah çok iyi amma, sana adam lazım!»
«Allah’tan başka torpilim yok Mustafendi»
İnsan, kafasının içinde yatan her isteği, duru suyun dibindeki çakıl gibi görebilse, bilebilse!
Günün bütün uyanık olduğum saatlerinde sanatçıyım ben. Sanat, illede oturup yazmak değildir. Gezmek, okumak,gözlem yapmak, düşünmek Sadece kendi bilincinin değil, toplumun bilincinin derinlerinden.
-titiz mi yazarsınız?
-biraz. Müsveddesiz yazmam. İki, üç, hatta dört müsvedde yaparım. Yazı dediğin un çuvalına benzer, çırptıkça tozar derim kendi kendime. Tozuta tozuta yazarım.
İnsanda biraz ruh olmalı ruuh! Çok
değil, birazcık! vicdan olmalı! diyor.
Nerede,nice uzakta olursa olsun,sevenlere ulaşmadık ölüm haberi yoktu.Gazeteler yazmasın,-niçin yazacaklar?- Radyolar söylemesin,-neden söyleyecekler?- kuşların kanadında ulaşır ölüm haberleri gerçek dostlara.
Ölümlerin her türlüsüne alışıktı Anadolu köylüsü.Öküz ölümüne bile ağlayan kadınlar,ölen babaya da ağlar.Ağlar,ağlar kurur gözleri.Alışıktırlar,katlanırlar.
Valla kardaşım, kabât senin değil, seni buraya getirenin.
Ben bu hıyarlara her zaman diyorum dinletemiyorum! Eğitim bir, sağlık iki! Bunlar parasız olacak! 
Ne öküzü, ne kağnısı Beyim! Yani insanı ağlatan derdidir. Ben buraya keyfimden gelmiş değilim! Kızım ölümcül yatıyor handa! Hastane devletin, hasta devletin; almıyorsunuz!
Soracak olursanız her yıl bir dünya vergiyi de veriyoruz gık demeden!
Ben bu hıyarlara her zaman diyorum dinletemiyorum! Eğitim bir, sağlık iki! Bunlar parasız olacak! Türkiye’nin yeraltı, yerüstü servetleri sömürtülmeyecek! Çok para var
Türkiye’de çok! Senin yaşın kaç? Yetmiş. Kahraman gaziler yurdu kurtardı, ama kendilerini kurtaramadılar. İşte böyle birer ikişer, sidikli heriflere rezil olup duruyorlar?
İnsan bu derece yoksul kalır mı? Kim yoldu sizleri bu kadar hemşerim?
Sanat ille de oturup yazmak değildir. Gezmek, okumak, gözlem yapmak, düşünmek Sanat; yazacağın yazıyı bilincinin derinlerinden çıkarıp
getirmektir. Yalnız kendi bilincinin değil, toplumun, halkın bilincinin derinlerinden.
Kızımı dedi, aldım geldim ama, Hacettepe’nin hastanesine katamadım! Para istiyorlar, biliyor musun? Yahu sayın vekilim, üç bin lirayı nerden bulsun bu yoksul Sadullah? Üç bin
lira bulacak can kalmış mı Sadullah’ta? Belge yaptıracaktım, muhtarımız olacak akıllı pazara gitmiş! Haber bırakıp geldim, yollayacak ardımdan. Belge kabul değil! diyor Hacettepe’nin
doktorları. İlle para! diyorlar. Üç bin lira benim gibi bir yoksuldan dünyada çıkmaz! Kızım Cemile dersen, inleyip yatıyor handa! Han dersen para! Taksi dersen para! Göya güvendik geldik Ankara’ya! Allah bir, Ankara iki dedik! O da bizi yoluyor bak! İşte halimi arzediyorum! Sen bilirsin!
Gözel başlarınız ağrımasın! Evinizin bulunduğu tepelere keder uğramasın! Allah sizin hiçbirinize evlât acısı göstermesin! Her tuttuğunuz altın olsun! Allahım size daha çok kazandırsın!
İnsan kafasının içinde yatan her isteği, duru suyun dibindeki çakıl gibi görebilse, bilebilse!
Sanat ille de oturup yazmak değildir. Gezmek, okumak, gözlem yapmak, düşünmek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir