İçeriğe geç

Toplu Öyküler Kitap Alıntıları – Oscar Wilde

Oscar Wilde kitaplarından Toplu Öyküler kitap alıntıları sizlerle…

Toplu Öyküler Kitap Alıntıları

&“&”

Gerçek aşk ıstırap çeker ve suskundur. Hatırlıyorum da, bir keresinde…Ama artık bir önemi yok. Sevdalık geçmişte kaldı.
Sanatçının kalbi aklıdır ve bizim işimiz
dünyayı istediğimiz gibi biçimlendirmek
değil, gerçekte olduğu gibi resmetmek."
Bu dünyanın yükü bir kişinin
taşıyabileceğinden, kederi de bir yüreğin
kaldırabileceğinden çok daha fazla."
Savaşta güçlüler zayıfları, barışta da
zenginler fakirleri köleleri yapar."
Acı bu dünyanın efendisidir ve onun
ağlarından kaçabilen yoktur."
Gerçekten de bu dünyada vefalı bir
dostluktan daha nadide ve daha asil
bir şey bilmiyorum ben."
Ah, mutluluk ne kadar da küçük şeylere
bağlı!"
Savaşta güçlüler güçsüzleri, barışta da zenginler fakirleri köleleştirir.
Hayaller ve gerçekler yarışır. Hayaller hep önden gider ama her zaman gerçekler kazanır."
Güç erkeğe, güzellik kadına verilir; ama her şeyi yenen güç, yalnız güzelliğe yenilir .
Güç erkeğe, güzellik kadına verilir; ama her şeyi yenen güç, yalnız güzelliğe yenilir .
Güç erkeğe, güzellik kadına verilir; ama her şeyi yenen güç, yalnız güzelliğe yenilir .
Sonsuz aşk ile anlık heves arasındaki fark, anlık hevesin biraz daha uzun sürmesidir.
“Üzümleri biz eziyoruz, şarabı başkası içiyor. Darıyı biz ektiğimiz halde tabaklarımız bomboş. Zincirlerimiz olduğu halde kimsenin gözü onları görmüyor, köle olduğumuz halde insanlar bizi hür sanıyor.”
Adaletsizlik dünyada kol geziyor; üzüntü dışında hiçbir şey eşit bölüşülmüyor.
Güneşin erişmediği sokaklarımızda Fakirlik aç gözlerle kol gezerken onu hemen arkasından sarhoş suratıyla Günah takip ediyor. Sabahları bizi mutsuzluk uyandırırken akşamları yanımızda Utanç oturuyor.
Savaşta, " diye karşılık verdi, " güçlüler güçsüzleri, barışta da zenginler fakirleri köleleştirir. "
Kırk yılın kışı, güzel alnını kuşattı mı,
Kapladı mı yüzünü derin derin çukurlar artık,
Gençliğinin kibirli, süslü giyim kuşamı
Beş para etmez olur, hırpani yırtık pırtık:
O zaman sorarlarsa güzelliğin nerededir,
Dinç ve şen günlerinin hazinesi ne oldu;
Dersin yuvalarına çökmüş şu gözlerdedir,
Bencillik utancıyla israfa övgüdür bu.
Eskiden senden yardım dileyen bir bendim de,
Güzel varlığın yalnız benim şiirlerimdeydi;
Artık yıkım başladı ince dizelerimde,
Hasta perim yer verdi başkalarına şimdi,
Gerçek aşk ıstırap çeker ve suskundur.
Sevdiğiniz yer neresiyse sizin dünyanız orasıdır.
Bülbül güle daha çok yaklaştı ve diken kalbine değince şiddetli bir sancı vurdu içine. Buruktu, buruktu sancı ve Bülbül &‘ün coştukça coştu şakıması; çünkü ölümle tamamlanan Aşk &‘ın, mezarda ölmeyen Aşk &‘ın şarkısını okuyordu.
Ve gülün yapraklarına, gelinin dudaklarını öpen bir damadın yüzündeki kızarıklık gibi, pembenin narin kızartısı vurdu. Fakat diken henüz Bülbül &‘ün kalbine ulaşmadığından gülün kalbi beyazdı ; ne de olsa bir gülün kalbini ancak Bülbül &‘ün kalbindeki kan kırmızıya boyayabilirdi.
Gül ağacı kırmızı bir gül istiyorsan, " dedi, " onu ay ışığından nağmelerden yapmalı ve kalbinin kanıyla boyamalısın. Bağrını bir dikene yaslayarak bana şarkı okumalısın .Gece boyu bana şarkı okumalısın ; diken kalbini delmeli ve can suyun damarlarıma akıp benim olmalıdır. "
Aşk şüphesiz harika bir şey. Zümrütlerden daha değerli, işlenmiş opallerden daha kıymetli. İnciler ve narlar onu satın alamaz, zaten pazarda satılık da değil. Ne tüccardan alınabilir, ne de terazi de tartılıp değer biçilebilir.
Ölüm, uyku &‘nun kardeşidir, değil mi?
Ay adını duydu ama sen bana aldırış etmedin.
Sırf beni dinlemiyor diye konuşmamı durduracak değilim ya. Kendi sesimi dinlemekten hoşlanırım ben.
Gerçek şu ki, acı bu dünyanın Efendisi’dir ve kimse onun ağından kurtulamaz.
Bizleri hayata bağlayan tek şey, başkalarının kendisinden ne denli aşağı olduğunu bilmesidir.
Artık sevginin modası geçti; şairler öldürdü onu, ona dair öyle çok yazdılar ki artık insanlar onlara İnanmaz oldular.
Kral İçoğlanı’nın maaşının iki kat arttırılmasını emretti. Hiç maaş almadığı için bunun ona hiç yararı olmadıysa da büyük bir onur sayıldı ve hemen Saray Gazetesi’ne yazıldı.
Dünyanın en inanılmaz şeyi, insanların acı çekmesidir. Sefalet kadar büyük bir sır yoktur.
Onu delice sevmiştim, çok devmiştim. Tanrım, hem de ne çok sevmiştim!
Bu dünyanın yükü bir kişinin kaldıramayacağı kadar ağır, kederi bir kalbin katlanamayacağı kadar büyüktür.
Bilge olan ne varsa Doğu’dan gelir.
Kimilerine bolca verilirken kimilerine azı çok görülüyor. Adaletsizlik dünyada kol geziyor; üzüntü dışında hiçbir şey eşit bölüşülmüyor.
Dünya bir sahne ama roller kötü dağıtılmış.
Güç erkeğe, güzellik kadına verilir; ama her şeyi yenen güç, yalnız güzelliğe yenilir.”
Savaşta güçlüler güçsüzleri, barışta da zenginler fakirleri köleleştirir.
Günah ve sefaletin çocukları da kendi gibi kader mahkumları mıydı? Onlar da insafsız bir oyunun kuklaları mıydı?
Belki bir tutkuyu mükemmelce ifade etmekle o tutkunun kendisini tüketmiştim.
Öğüt vermek aptalca bir şey, ama bunda ısrar etmek tam bir felakettir.
Unutuyorsun, ama birisi uğruna öldü diye bir şeyin doğru olması gerekmiyor.
Ama aşkın devri artık geçti, şairler öldürdü onu. Hakkında o kadar çok yazdılar ki, kimse onlara inanmaz oldu.
Mürver Ağacı, ihmal edilmiş bir mezar var orada.
Etrafımda çimenler gür ve aynı boydadır, her yanını yosunlar kaplamıştır.
Bir kuşun ötmediği, güneş huzumelerinin bile işlemediği bir yerdir.
Halbuki o ıssız mezarda dünya güzeli bir kadın uykudadır.
Boynu fildişinden zarif bir dal gibi, ağzı olgun bir nar gibidir.
Dalga dalga dökülen saçları ince altın tellere benzer ve firuzenin mavisi gözlerinin yanında sönük kalır.
Mutlu olmaya zamanım yok, Sybil.
Tanrı, &‘Neden seni Cennet’e yollamayacakmışım. Hangi sebeple?’ diye sordu.
Adam, &‘Çünkü orayı hiçbir zaman hayal edemedim,’ diye cevap verdi.
Ve Yargı Evi’ne sessizlik çöktü.
Beni dünyaya saldığında bir kalp vermedin; ben de bütün bunları yapmayı ve yaptıklarımı sevmeyi öğrendim.
Sabahları bizi Mutsuzluk uyandırırken akşamları yanımızda Utanç oturuyor.
Seni bulmak için çok acı çektim.
Gel gör ki, sevdan hep içimdeydi ve gücü hiç azalmadı; kötüye baksam da iyiye baksam da hiçbir şey onu yenemedi.
Kaç, çünkü aşkının büyüklüğünden bana kapanan kalbini görünce korkuyorum.
Dünyayı kalpsiz dolaştığın günlerde çok çekmiş olmalısın.
İnsanların vücudun gölgesi dedikleri şey aslında vücudun gölgesi değil, ruhun bedenidir.
Bana kalbini ver; dünya çok zalim bir yer çünkü ve ben korkuyorum.
İnsan ruhundan daha kıymetli hiçbir şey yoktur ve dünyevi hiçbir şey onunla ölçülemez.
Beni gerçekten kovman gerekiyorsa bari kalbinden mahrum bırakma.
Seni ancak ruhundan kurtulursan sevebilirim.
Aşk asla ölmez.
Cömertliğin sonu hep acı oluyor.
Gerçek aşk ıstırap çeker ve suskundur.
Dev, &‘Seni böyle yaralamaya kim cüret etti?’ diye bağırdı. &‘Söyle bana, koca kılıcımı alıp onu parçalayayım.’
Küçük çocuk, &‘Olmaz, dedi. Bunlar Sevgi’nin yara izleri.’
Sevdiğiniz yer neresiyse sizin için dünya orasıdır.
Çünkü Aşk, Felsefe’den hikmetlidir.
Hepimiz lağım çukurundayız ama bazılarımız Yıldızlara bakıyoruz.
Kendini sevmek, ömür boyu sürecek bir aşk hikayesinin başlangıcıdır."
Şu dünyada işe yaramaz insanlara bizim ülkemiz kadar ihtiyaç duyan başka hiçbir ülke yoktur… İnsanların aşırı çalışıp az eğitimi aldıkları bir çağda yaşıyoruz, çağımızda insanlar o kadar çok çalışıyorlar ki sonunda aptallaşıyorlar.”
İçinde kalpleri taştan olanların yaşadığı bir evde,her zaman soğuk bir rüzgâr esmez mi zaten?"

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir