İçeriğe geç

Ne Demiş Mevlana Kitap Alıntıları – Aslı Aker

Aslı Aker kitaplarından Ne Demiş Mevlana kitap alıntıları sizlerle…

Ne Demiş Mevlana Kitap Alıntıları

&“&”

Mevlana’nın ne zaman ilk kez sema yaptığına dair
elimizde kesin bir bilgi olmamakla birlikte Şems’i tanı-
dıktan sonra sema yapmaya başladığı söylenmektedir.
İbadet kabuktan ibaret, içi yok;
cevizler çok fakat içleri boş.
Mevleviliğin kişinin tasavvufi yolculuktaki durumu-
na göre çeşitli aşamaları vardır. İlk sırada Mevlevilerin
büyük çoğunluğunu oluşturan muhiblerdir. Muhibler
mevlevi külahı giymiş, tekbir ettirip yola girmişlerdir.
İkinci aşamada bulunanlar dervişlerdir. Onlara &‘dede’
de denir. Bir tekkeyi yönetmek, derviş ve muhib yetiş-
tirmek onun işidir. Şeyhler üçüncü aşamada yer alırlar.
En yüksek aşamada ise halifeler vardır.
Mevleviliğin tarikatlaşması Mevlana’nın ölümünden
sonraya dayanır. Mevlevilik, Mevlana yolunda, o büyük
mutasavvıfın izinde olma yoludur. Mevlana’nın sağlı-
ğında yavaş yavaş şekillenen topluluk, onun ölümünün
ardından Mesnevi’yi de kaleme alan Çelebi
Hüsameddin’in önderliğinde yoluna devam etmiştir.
Günler gamımızın içinde akşam oldu;
Günler yanmalar ile yoldaş oldu.
Asıl adı Muhammed Celaleddin’dir. Rumi ve
Mevlana isimlerinin kendisine sonradan verildiği bilin-
mektedir. Rumi, Anadolu anlamına gelen bir sözcüktür.
Onun Konya’ da yaşamış olması bu ismi almasının nede-
ni olarak gösterilir.
Gizli ve aşikar Allahü Tealadan korkun. Günahlardan sakının. Az yiyip, az uyuyup, az konuşun. Çok oruç tutun. Zamanlarınızı namaz kılarak değerlendirin. Şehveti terk edin. Sefihlerle, cahillerle mücadele etmeyin, onlarla oturup kalkmayın. Onları kendinize muhatap etmeyin, hep iyi insanlarla beraber olun. Ya hayır konuşun ya da susun. İnsanların sıkıntılarına sabredin. Biliniz ki, insanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır.
Dünyayı isterken de sus, bir dileğe kavuşmak isterken de.
Öylece seyre dal gitsin ..
Dudak sustu mu, gönül diller elde eder.
Gözyaşı dediğin nedir ki?
Ayrılıkla miskler yağdırmak …
Her nefeste kanla erimek …
Tanrı,
Biz kalbe bakarız, su ve topraktan olan surete değil!"
Nefsin daima bir illet!
Bir maksat peşinde döner, dolaşır.
Dostluğu da çabucak bozar!
Sevgi inceliktir.
Acımak insanlık vasfıdır, huyudur.
Şehvet ve öfke ise hayvanlık sıfatıdır.
Yoksulluğa sabret. Çünkü yoksulluk içinde Allah’ın ikramı gizlenmiştir
Bedenine tapan, nefsinin her isteğini yerine getiren canını kurtaramaz.
Dertler, hastalıklar sana ölümden gelen elçilerdir.
Ey, olmayacak işlerle uğraşan insan! Ölümün elçilerine yüz çevirme.
Onlarla iyi geçin ki ölüme de alışasın.
Her an, canın bir bölümü ölüm halindedir, her an can verme zamanındadır. Can verme anında imanını gör, gözet.
Susayım da seni anayım. Ama her anış seni anmak, her hatırlayış seni hatırlamak zaten
Zamanede sana üç yoldaş vardır. Bunların biri vefalıdır, ikisi gaddar. Biri dostlarındır, öbürü malın mülkün. Üçüncüsü, güzel ameller, iyi işlerdir, vefalı olanlar. Mal, seninle beraber gelmez, evden dışarı bile çıkmaz. Dost gelir, gelir ama mezar başına kadar. Ölüm gününde dost, sana hal diliyle der ki: Sana buraya kadar yoldaşım, bundan öteye gidemem. Mezarının başında bir zamancağız dururum.
İnanan, inananın aynasıdır." buyrulmuştur, "Kafir, kafirin aynasıdır." değil. Ama bu, kafirin aynası yok demek değildir; onun da aynası vardır amma aynasından haberi yoktur.
Nefse uyan, şehvetine kapılan kişiler, kibirle, gafletle sema’a kalkarlar, ahiret hallerinden haberleri yoktur. Onların sema’ı, boşuna bir iştir, oyundan ibarettir.
Onlardır, yaptıklarıyla azaba uğrayanların ta kendileri. Çünkü nefis ve şehvet, dünyadandır. Dünya yaşayışı, boştur, oyundan ibarettir."
Sen de gönlün izine uy, onun gittiği yerlere git. Git de yeşilliklerin, çiçeklerin kara topraktan nasıl bittiklerini, vefa ırmaklarının durmadan nasıl aktıklarını gör!
Ay geceden ürkmediği için öyle parlak kaldı.
Gül de dikenle uyuştuğu için o kokuyu elde etti
Gecenin karanlığı, benim karanlıklarımın ışığıdır.
Ay’ın nuru, benim sevgili ile buluşmamın nurundandır!
Kalk da, fani olmayan, ölümsüz olan yaratıcının yarattığı eserlerdeki ihtişamı, güzelliği seyret! Seyret de, fani dünyadan, dünyaya ait işlerden, nimetlerden çabucak vazgeç, kurtul!
Rüyasında Hakk tarafından bir ses işitti onun ruhu. O ses, dünyada duyulan her güzel sesin, her nağmenin aslıdır. Başka seslerin hepsi de, o sesin yankısıdır.
Din mihnetini çekmedikçe, iman devletini elde edemezsin!
Senin yalanın fani tendir.
Doğrunsa Tanrı’ya mensup olan can.
Ey bu dünya ayrılığına sabredemeyen dost! Tanrı ayrılığına nasıl sabredeceksin? Bu kara sudan ayrılamıyorsun da, Tanrı kaynağından ayrılmaya nasıl katlanıyorsun?
Dünya, var gibi görünen bir yokluktur aslında.
Bu alem uykusunda neler yaptıysan uyanınca hepsini apaçık görürsün. Ve anlarsın ki rüyada bu kötü işleri yaptın ama onlar geçip gitmedi, hepsinin bir tabiri var.
Ateşin hararetine düşmedikçe,
Nefis güzelleşmez.
Demir kor haline gelmedikçe,
Sakın dövmeye kalkışma.
Biz, gemilere benziyoruz. Apaydın denizin içindeyiz de gözlerimiz görmüyor, birbirimize çarpıp duruyoruz. Ey ten gemisine binmiş, uykuya dalmış adam! Denizi gördün ama asıl denize bak! Denizin de bir denizi var; onu sürüp durur. Ruhun da bir ruhu var, onu istediği tarafa çeker çevirir.
Karıncaların bile sesini duyan, elbette gönüllerin feryadını da duyar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki: Hakk’ın esintileri, güzel, temiz kokuları, manevi lütufları, ihsanları, feyizleri, bu günlerde olduğu gibi, dünya durdukça vakit vakit eser durur .
Yılanın zehri, yılana hayattır, insana ölüm.
Candan ve cihandan vazgeçmek zor değildir. Asıl zor olan, senden ayrılmak, senden uzak düşmektir.
Aşık olan gönül iniltisinden anlaşılır.
Hiçbir hastalık gönül hastalığı gibi değildir.
Biz aşkın aşığıyız. Çünkü aşk kurtuluştur. Can Hızır gibidir. Aşk ise abıhayata benzer. Aşk padişahından beratı olmayana yazıklar olsun!
Dünya hissi bu cihanın merdivenidir.
Din hissi ise göklerin…
Dervişlerin yoksulluğu senin anlayacağın türde bir yoksulluk değildir. Bu sebeple yoksulluğa hor bakma. Çünkü yoksulların mülk ün, malın ötesinde, Celal sahibi olan Hak tarafından pek büyük manevi rızkları vardır.
Gündüz gibi parlamayı diliyorsan,
Geceye benzeyen varlığını yak!
Aşıkların hayatı ölümdedir.
Gönül vermedikçe gönlü bulamazsın sen.
Ey dil!
Hem sonsuz bir hazinesin sen,
Hem de dermanı bulunmaz bir dertsin
Nerede akan gözyaşı varsa, oraya rahmet gelir.
Üzüntü içerisinde günlerimizi fark edemez olduk; günlerimiz yanmalarla eş oldu.
Ayrılıktan parça parça olmuş bir kalp isterim ki özlem derdini ona açıklayayım.
Bu dünya bir dağdır, yaptıklarımızsa ses.
Ses yankılanır, gene bize döner gelir.
Gönül olmasa gözün hiçbir şey göremez.
Dalda yaprak titriyor.
Bedenimde gönlüm.
Dalın titreyişi rüzgardan.
Gönlümün titreyişiyse o güzelin yüzünden.
Günler gamımıızın içinde akşam oldu;
Günler yanmalar ile yoldaş oldu.
Beden ruhtan, ruh bedenden gizli değildir.
Lakin herkesin ruhu görmesine izin yoktur.
Ayrılık acılarıyla parelenmiş bir gönül isterim.
İnsanın adeta karşı konulamaz bir arzusudur hislerini ifade etmek.
Bir aşk hayır da yapabilir, şer de.
Sen onun şerrine, hayrına değil, himmetine bak.
İnsanın öncesi, şimdisi ve sonrasının seyrine hazırsa yürekle göz,
Sayfalar söylemeye başladı bile aydınlanan bir söz.
Her okuduğum cümle benim gözümde hayat buluyor, içimi dolduruyordu. Oturmayan taşlarımı yerine yerleştiriyor, gönlümün belki de hiç görmediği dünyalara kapılarını açıyordu, bir bir…
Aşka giden,
Aşkla bezeli yolda,
Karşısına çıkan yolculara da anlattı
Aşkının büyüsünü,
Yüceliğini,
Hakikatini…
Ya Rabbi! Bizim halimize bakarak muamele etme.
Kendi ikram ve ihsanına göre bize muamele eyle.

Ya Rabbi! Kerem ve lütfunla hidayet ettiğin kalbi tekrar dalalete, sapıklığa meylettirme. Belaları bizden sarf eyle, çevir ve değiştir.

Ey affı çok olan, günahları örten Rabbim! O günahlar dolayısı ile bizden intikam alma. Bize azab etme.

Ya Rabbi! Biz nefis ile şeytana köpek gibi tabi olduksa da sen, azap aslanını bize saldırtma.

Ey Hayy, ebedi diri olan Rabbim! Talep ve dua üzerine nasıl olur da kerem etmezsin. Sen kerem sahibisin.

Ey mahlukatın, yaratıkların canlıların ihtiyacını gideren Rabbim! Sen varken hiç bir kimseyi hatırlamak ve ondan bir şey ummak layık değildir.

Ya Rabbi! Ruhumda bir ilim katresi var. İlahi onu heva rüzgarıyla ten toprağından muhafaza eyle.

Ey ihsanı çok olan Rabbim! Cefa içinde geçip giden ömre merhamet et.

Ey affetmeyi seven Rabbim! Bizi affeyle. İsyan derdimize çare eyle.

Ey yardım isteyenlerin yardımcısı! Bizi hidayete çıkar.

Ya Rabbi! Dua ve yakarışlarımızda sana layık olmayan sözleri bilmeyerek söyleyip hatalarda bulunmuş isek, o kelimeleri sen ıslah et ve duamızı kabul buyur.
Çünkü sözlerin hakimi ve sultanı ancak sensin.

Ey alemin yaratıcısı! Kasvetli, kararmış, katılaşmış
adeta taş gibi olmuş olan kalbimizi mum gibi yumuşat,
feryadımızı, ahu vahımızı, hoş eyle ki rahmetini celbetsin, çeksin.
Bizi köle gibi kullanan bu serkeş nefisten bizi satın al. O nefis bıçağı kemiğe dayandı.

Ya Rabbi! Sana ne arz edeyim. Çünkü sen gizli ve açık her şeyi bilirsin.

Amin. Amin. Amin.

Mescidde dört kisi namaza durmuştu. Bu sırada müezzin içeri girdi. Namaz kılanlardan biri kendini tutamayıp, Ezan okundu mu?" diye yersiz bir soru sordu. Yanindaki adam , "Sus, konuşunca namazının bozulacağını bilmiyor musun?" dedi.
Onun yanındaki söylendi bu defa: "Onu kınıyorsun ama konuşmakla kendi namazını da bozmuş oldun…"
Dördüncü adamsa kendi kendine şöyle söylendi: "Konuşup kendi namazlarını bozdular. Oh, çok şükür benim namazım bozulmadı!"
İki parmağının ucunu gözüne koy.
Bir şey görebiliyor musun dünyadan?
Sen göremiyorsun diye bu âlem yok değildir!
Görünüşte sen küçük bir ademsin.
Ama hakikatte en büyük alem sensin.
Her bilen kişi aklen bilir ki, hareket edenin bir hareket ettiricisi vardır. Sen onu gözünle görmüyorsan, eserlerine bak ve anla! Beden de canla hareket eder ama canı göremezsin. Göremezsin ama tenin hareketine bak da canı anla!
İnsan akıldan gaflet eder , kötü işler yapar.
Sonra akıl insanı kınamaya başlar
Sen akıldan gafilsin ama o kınama aklın varlığından degil midir?
Mescidde dört kisi namaza durmuştu. Bu sırada müezzin içeri girdi. Namaz kılanlardan biri kendini tutamayıp, Ezan okundu mu?" diye yersiz bir soru sordu. Yanindaki adam , "Sus, konuşunca namazının bozulacağını bilmiyor musun?" dedi.
Onun yanındaki söylendi bu defa: "Onu kınıyorsun ama konuşmakla kendi namazını da bozmuş oldun…"
Dördüncü adamsa kendi kendine şöyle söylendi: "Konuşup kendi namazlarını bozdular. Oh, çok şükür benim namazım bozulmadı!"

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir