İçeriğe geç

Morel’in Buluşu Kitap Alıntıları – Adolfo Bioy Casares

Adolfo Bioy Casares kitaplarından Morel’in Buluşu kitap alıntıları sizlerle…

Morel’in Buluşu Kitap Alıntıları

Faustine’i seviyor o. Bunun için öldürdü onu, bunun için bütün dostlarıyla birlikte kendini de öldürdü ve ölümsüzlüğü yarattı.
Tanrı bize ne göndersin?
Yararsız bir ressam ve ilgisiz bir buluş.
“Hayalet öyküleri anlatılacak bir saat değil bu.”
Bu kadın sahte bir çingeneden öte bir şey. Cesareti beni korkutuyor.
Ölmedim, sevdalıyım.
tanık olduğum ve hiç değiştirmeden anlatacağım olaylar öylesine inanılmaz ki, gerçek onları yaratırken epey sıkıntı çekti
yalnızlıkta ölmüş olmak mümkün değil. Dirilmek için tanıkları ortadan kaldırmak gerekiyor. Bu kolay bir ortadan kaldırma olacak. Ben yokum: Onlar da yok oluşlarından kuşku duymayacaklar.
Romanlarda sıradan hortlakların niçin yakındıklarını şimdi anlıyorum. Ölüler varlıklarını yaşayanların arasında sürdürüyorlar. Bu onlara, alışkanlıklarını değiştirmeye, sigarayı bırakmaya ve kadınlara saldıran kimseler olma gururundan vazgeçmeye mal oluyor.
Ne bir düşü gerçek, ne de bir gerçeği delilik olarak görmenin gerekli olduğuna inanıyorum.
Ruhumuz o kadar eksik bir yapıda ki (belki sivrisinekler yüzünden de olabilir) Faustine umudu olmadan, ama yürek darlığı da duymadan birdenbire geçmişe özlem duydum. Evcilleştirilmiş bir yalnızlığın efendisi olarak müzeye yeniden yerleştiğim o anın özlemini duydum.
Her şeyi bilen biri olarak, bu bahçenin korkutacağı bir insan evladı değilim ben. Ama yine de onu ben yarattım.
Bu adada ölümümü uyandırdın.
Uykusuz bir ölü olmak hoşuma gidiyordu.
düşünmeye güçlükle cesaret edebildiğim çok mutlu bir değişimi haber veriyor sanki Neredeyse sakalımı, geçen yıllarımı, bana onca zulüm yapan ve beni yakamı bırakmayan bir beddua gibi izlemeyi sürdüren polisi unutuyordum.
ölmemek için kendini ölmüş kabul etmek.
Hayaletlerin yapmış olabileceği bir baskından korktum, polis baskını daha az bir olasılıktı.
Bu sayfalarda, ormanları ve çölleri sömürenlere saldıracağım; polis teşkilatının, fişlerin, gazeteciliğin, telsizin ve gümrüklerin kusursuzlaşmasıyla adaletin hatalarının düzeltilemez kılındığını, bu dünyanın ezilenler için çıkışı olmayan bir cehennem olduğunu göstereceğim.
Dirilmek için tanıkları ortadan kaldırmak gerekiyor.Bu kolay bir ortadan kaldırma olacak.Ben yokum:Onlar da yok oluşlarından kuşku duymayacaklar.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Bu adadaki bir ölünün uykusunu yok ettin.
Bu sayfalarda,ormanları ve çölleri sömürenlere saldıracağım; polis teşkilatının,fişlerin, gazeteciliğin,telsizin ve gümrüklerin kusursuzlaşmasıyla adaletin hatalarının düzeltilemez kılındığını,bu dünyanın ezilenler için çıkışı olmayan bir cehennem olduğunu göstereceğim.
Bizim görme yeteneksizliğimiz içinde hokkabazın hareketleri sihir olup çıkıyor.
İnsan ve cinsel birleşme fazla uzun yorgunlukları kaldıramaz.
Öyle sanıyorum ki ölüme karşı koyma gelişmediği için ölümsüzlüğü kaybediyoruz. Bedenin tamamını canlı tutma biçiminde ortaya çıkan başlangıçtaki ilkel düşünce üzerinde ısrar ediyoruz. Oysa, yalnızca bilinci ilgilendiren şeyi korumaya çalışmak yeterli olurdu.
Belki doğa, bir kadının sevgisini kazanmakta bize yardım eder.
Ne bir düşü gerçek, ne de bir gerçeği delilik olarak görmenin gerekli olduğuna inanıyorum.
Ne bir düşü gerçek, ne de bir gerçeği delilik olarak görmenin gerekli olduğuna inanıyorum
Sizi cezaya çarptıranlar özgürlüğünüze daha da kuvvetle sarılmaya iten süreler ve yasaklar koyarlar.
Eğer kötü niyeti kabul ediyorsam, dikkatsizliği ve raslantıyı neden reddedeyim?
Bizim görme yeteneksizliğimiz içinde hokkabazın hareketleri sihir olup çıkıyor.
‘Tanrı bize ne göndersin?’
‘Yararsız bir ressam ve ilgisiz bir buluş ‘
Bir insan uyanınca ya da ölünce, düşün verdiği korkudan ya da yaşamın uğraşlarından ve alışkanlıklarından kurtulmak için belli bir süre ayırır. Şimdi benim, bu insanlardan korkma alışkanlığımı kaybetmem gerekiyor.
Yalnızca en kötü sonuçları doğuracak olayları sezme eğilimim olduğunu fark ettim. Bu eğilim son üç – dört yıldır ortaya çıktı; tesadüfî değil, bıktırıcı.
Hiçbir şey ummuyorum. Bunda korkunç bir şey yok. Bu karara vardıktan sonra yeniden dinginliğime kavuştum.
Ama bu kadın bana bir umut verdi: umutlardan korkmalıyım.
Öyle sanıyorum ki ölüme karşı koyma gelişmediği için ölümsüzlüğü kaybediyoruz. Bedenin tamamını canlı tutma biçiminde ortaya çıkan başlangıçtaki ilkel düşünce üzerinde ısrar ediyoruz. Oysa, yalnızca bilinci ilgilendiren şeyi korumaya çalışmak yeterli olurdu.
Mutlak özgürlük, sonuçta, mutlak düzensizlikte son bulur.

Jorge Luis Borges (önsöz)

Hiçbir şey ummuyorum. Bunda korkunç bir şey yok. Bu karara vardıktan sonra yeniden dinginliğime kavuştum.
Öyle sanıyorum ki, ölüme karşı koyma gelişmediği için ölümsüzlüğü kaybediyoruz. Bedenin tamamını canlı tutma biçiminde ortaya çıkan başlangıçtaki ilkel düşünce üzerinde ısrar ediyoruz. Oysa yalnızca bilinci ilgilendiren şeyi korumaya çalışmak yeterli olurdu.
bu dünyanın ezilenler için çıkışı olmayan bir cehennem olduğunu göstereceğim.
Bir insan uyanınca ya da ölünce, düşün verdiği korkudan ya da yaşamın uğraşlarından ve alışkanlıklarından kurtulmak için belli bir süre ayırır. Şimdi benim, bu insanlardan korkma alışkanlığımı kaybetmem gerekiyor.
Davranışlarımızda değişmeyen ve beklenmedik yinelenmeler olmalı. Uygun bir fırsat bunu gözlemlememi sağlamıştı. Aynı kişiler arasında geçen birçok görüşmenin gizli tanığı olmamız ender olan bir şeydir. Tiyatrodaki gibi, yaşamda da sahneler yineleniyor.
Hiçbir şey ummuyorum. Bunda korkunç bir şey yok. Bu karara vardıktan sonra yeniden dinginliğime kavuştum.
Belki de, bir kez yazıya dökülünce düşüncem beni daha az rahatsız edecektir.
Kuşku duymak istersek fırsatlar eksik olmaz.
Oradaydı: Renkli fularıyla, elleri dizinin üstüne kavuşmuş, dünyanın sınırlarını geriye iten bakışıyla Soluğumu bastıramadım. Kayalar, deniz, sallanıyor gibiydi.
Hiçbir şey ummuyorum. Bunda korkunç bir şey yok. Bu karara vardıktan sonra yeniden dinginliğime kavuştum.
Ama bu kadın bana bir umut verdi: Umutlardan korkmalıyım.
Bedenin tamamını canlı tutma biçiminde ortaya çıkan başlangıçtaki ilkel düşünce üzerinde ısrar ediyoruz. Oysa yalnızca bilinci ilgilendiren şeyi korumaya çalışmak yeterli olurdu.
“Kuşku duymak istersek fırsatlar eksik olmaz.”
“Aynalı odaların meşhur işkencelerin yapıldığı cehennemler olduğunu anımsamıştım.”
“Şimdi varlığım onu sıkıyor olmalı artık, tıpkı bir kez hoşa giden ve tekrarlanmak istenmeyen bir şaka gibi.”
“Ölüme karşı koyma gelişmediği için ölümsüzlüğü kaybediyoruz. Bedenin tamamını canlı tutma biçiminde ortaya çıkan başlangıçtaki ilkel düşünce üzerinde ısrar ediyoruz. Oysa yalnızca bilinci ilgilendiren şeyi korumaya çalışmak yeterli olurdu.”
bazen hatalar uzmanlaşmamış tanıklar için ayırt edilemezdir; başka durumlarda ise sapma önemlidir.
Yankının olmadığı yerdeki sessizlik, düşlerinizde kaçıp kurtulmayı engelleyen o ağırlık kadar korkunç.
Kendiliğinden gerçekleşiveren davranış kabalığın kaynağıdır.
Öyle sanıyorum ki ölüme karşı koyma gelişmediği için ölümsüzlüğü kaybediyoruz. Bedenin tamamını canlı tutma biçiminde ortaya çıkan başlangıçtaki ilkel düşünce üzerinde ısrar ediyoruz. Oysa, yalnızca bilinci ilgilendiren şeyi korumaya çalışmak yeterli olurdu.
İnsan kürek başındayken deniz bitmez tükenmez oluyor.
Bir insan uyanınca ya da ölünce, düşün verdiği korkudan ya da yaşamın uğraşlarından ve alışkanlıklarından kurtulmak için belli bir süre ayırır. Şimdi benim, bu insanlardan korkma alışkanlığımı kaybetmem gerekiyor.
“Yaşamın böylesine mekanik ve yapma bir kopya yöntemini kabul etmek size güç mü geliyor? Anımsayınız ki, bizim görme yeteneksizliğimiz içinde hokkabazın hareketleri sihir olup çıkıyor.
Yazıyı değiştirdim. İlki çiçeklerle yazmak için çok uzun göründü. Şöyle yaptım:

Bu adada ölümümü uyandırdın.

Uykusuz bir ölü olmak hoşuma gidiyordu. Bu hoşnutluğum yüzünden az kaldı inceliği elden bırakıyordum; tümce kendiliğinden bir yakınma içerebilirdi. Yine de onu atıvermeye gönlüm razı olmuyordu. Sanıyorum ki şu iki şey gözümü kör etmişti: Kendimi eski bir ölü olarak tanıtmanın hoşnutluğu; ve bu kadının yanında ölümün olanaksız olduğuna dair edebi ya da rüküş düşüncenin keşfi. Monotonlukları içinde bu saptırmalar neredeyse canavarca bir hal almıştı:

Bu adadaki bir ölünün uykusunu yok ettin. ya da:
Ölmedim, sevdalıyım.

Cesaretim kırıldı. Çiçeklerin verdiği ilham şöyle söyletiyor:

Bir sevdanın çekingen saygısı.

(öyle sanıyorum ki ölüme karşı koyma gelişmediği için ölümsüzlüğü kaybediyoruz. Bedenin tamamını canlı tutma biçiminde ortaya çıkan başlangıçtaki ilkel düşünce üzerinde ısrar ediyoruz. Oysa, yalnızca bilinci ilgilendiren şeyi korumaya çalışmak yeterli olurdu).
Canlı kopyalar yapmak için bana canlı vericiler gerek. ben yaşamı yaratmıyorum. Adolfo Bioy Cesares/Morel’in Buluşu
“Yaşamın böylesine mekanik ve yapma bir kopya yöntemini kabul etmek size güç mü geliyor? Anımsayınız ki, bizim görme yeteneksizliğimiz içinde hokkabazın hareketleri sihir olup çıkıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir