İçeriğe geç

Kral Lear Kitap Alıntıları – William Shakespeare

William Shakespeare kitaplarından Kral Lear kitap alıntıları sizlerle…

Kral Lear Kitap Alıntıları

&“&”

“Oysa benim ruhumda savaş var. Durmadan ölüyor içimdeki insanlar…”
Anlatacak soluğum kalmadı.
Akıl ve erdem iğrenç olana iğrenç gelir,
Pislik ancak pislikten tat alır.
Nedir bu yaptıklarınız?
&‘Uğurlar olsun size Burgonya beyi! Zaten sevgisi mal mülk olanın karısı olamam ben.’
&‘Akıllanmadan yaşlanmamalıydın da ondan.’
Oysa benim ruhumda savaş var. Durmadan ölüyor içimdeki insanlar…”
Hayat o kadar tatlı ki!
Her an ölüm acısıyla bin kez ölürüz de,
Göze alamayız hemen ölmeyi!
Dünya, dünya, ah dünya!
Senden nefret etmemize neden olan şey talihimizin cilvesidir.
Sen yüreğim, ne kadar da dayanıklıymışsın!
Tutabilecek misin bunca seli, tufanı!
zamanımızın laneti bu: deliler gösteriyor körlere yolu.
Utan,
Ey çağ!
Soylu insan yetiştiremez oldun…
Hayat o kadar tatlı ki!
Her an ölüm acısıyla bin kez ölürüz de,
Göze alamayız hemen ölmeyi!
Acıya karşı deliyi oynamak çok hazin
Öğrenmek istiyorum, kimim ben?
Oysa benim içimde savaş var,
durmadan ölüyor içimdeki insanlar.
En beteri de en tepedeyken dönmesidir feleğin çarkının, en alttakiler içinse tek bir kıpırtı mutluluktur.
Lakin derdin büyüğü varken görmez gözler küçüğünü.
Guguk kuşunu öyle uzun besledi ki serçe, Serçenin beynini deldi guguğun yavrusu büyüyünce.
Yağmur yağarken güneşin açtığını görmüşsünüzdür:
Onun gülümsemesi ve ağlaması da böyle,
ama daha güzeldi.
Oysa benim ruhumda savaş var. Durmadan ölüyor içimdeki insanlar… "
Kendi başına acı çeken, ruhunda acıyı daha fazla duyar,
Çünkü geridedir her türlü tasasız şeyler,
Geçmişte kalmıştır mutlu bakışlar.
Ancak acının ortağı, dayanmanın dostu varsa,
Ruhun da çilesi hafifler.
Acının eritip bitirdiği insan uyuyor.
En küçük ferahlık mucize gibi gelir çaresiz olanlara.
Bir damlasına bile layık olmadığın şu yakıcı gözyaşlarımı
Tutamadığım için utanıyorum.
Baskı altında kalan benliğimiz,
Bedenimizle birlikte sarsınca ruhumuzu
Gerçek kimliğimizi yitiririz.
Talih, o usta orospu
Almaz yatağına yoksulu.
Ah… ne zamansız… ölüm.
Lime lime giysiler, en ufak, en önemsiz hataları bile gösterir. Ama günahına altın kaplat da gör, adaletin güçlü, uzun kılıcı bir şey yapmadan kırılır.
Ruhumuzun sütanası dinlenmedir..
Zamanımızın laneti bu: Deliler gösteriyor körlere yolu.
Ne garip bir değişimi var muhtaç olmanın,
Değersiz şeylere değer kazandırıyor.
Guguk kuşunu öyle uzun besledi ki serçe,
Serçenin beynini deldi guguğun yavrusu büyüyünce.
Gerçek, kulübesinde hapsedilen sadık bir köpektir.
Rüzgarın estiği yana gülümsemeyi bilmiyorsan, açıkta kalıp şifayı kaparsın.
Sevgisini bağıra çağıra anlatmıyor diye, sevgisiz diyemezsiniz kimseye."
yoo, sakın ihtiyaçtan söz etmeyin bana!
en sefil dilencinin bile
ihtiyacından fazlası bulunur çıkınında.
ihtiyacı olandan fazlasını vermezsen doğaya,
hayvanınkinden farkı kalmaz insan hayatının da.
KENT
Demek çok etkilendi!
BEYZADE
Evet, ama aşırı biçimde değil.
Kendini kontrol etmesiyle üzüntüsü arasındaki çatışma,
Yüzüne çok güzel bir anlam kazandırıyordu.
Yağmur yağarken güneşin açtığını görmüşsünüzdür:
Onun gülümsemesi ve ağlaması da böyle, ama daha güzeldi.
Olgun dudaklarında titreşen minik gülümsemeler,
Gözlerinden, elmaslardan damlayan inci taneleri gibi akan
Gözyaşlarının farkında değildi sanki.
Kısacası, keder, ona yakıştığı kadar başkalarına da yakışsaydı,
Herkesin peşinden koşacağı değerli bir şey olurdu.
Sevgisi mal mülk olanın karısı olamam ben.
Dilbazlıktan yoksun oluşumdur bana mutluluk veren,
Beni zenginleştiren şey.
Özüne yabancı kalan düşüncelerle karıştırıldı mı
Sevgi sevgi olmaktan çıkar.
Akıl ve erdem iğrenç olana iğrenç gelir,
Pislik ancak pislikten tat alır.
Nedir bu yaptıklarınız?
Gözlerini yitirdikten sonra gerçekleri görmeye başlar, Lear ise belleğini yitirdikten sonra doğru olanı, insanı ve dünyayı öğrenir.
Onun tek kusuru, zamanında kendini savunmayıșı, haksızlıkların karşısına zamanında dikilmeyișidir.
“Oysa benim ruhumda savaş var.
Durmadan ölüyor içimdeki insanlar…"
Tükenmiş ve solmuş ümitler bir gün çiçek verecek…
İnsanın aklı topuklarında olsaydı, çatlak olmaz mıydı?
En büyük soytarı, kendinin soytarı olduğunu bilmeyen kişidir.
Ruh huzurluysa, beden duyarlıdır.
&”Ne garip bir değişimi var muhtaç olmanın, değersiz şeylere değer kazandırıyor.&”
Kurdun evcilliğine , atın sağlığına , delikanlının aşkına , orospunun sözüne inanan delidir
Yağmur yağarken güneşin açtığını görmüşsünüzdür:
Onun gülümsemesi ve ağlaması da böyle, ama daha güzeldi…
Doğduğumuzda ağlarız,
Çünkü bu büyük maskaralar sahnesine çıkarız.
Ruh huzurluysa, beden duyarlıdır.
Kuru bir evde sahibinin suyuna gitmek dışarıda böyle yağmur suları altında gitmekten daha iyidir.
Yüreğinin yerine ayak parmağını koyan, yüreğinde bulur nasırı da…
&‘Akıllanmadan yaşlanmamalıydın da ondan.’
&‘Uğurlar olsun size Burgonya beyi! Zaten sevgisi mal mülk olanın karısı olamam ben.’
Zaman ikiyüzlülüğün gizlediğini nasıl olsa bir gün ortaya çıkarır.
“Oysa benim ruhumda savaş var.
Durmadan ölüyor içimdeki insanlar.”
kendi başına acı çeken, ruhunda acıyı daha fazla duyar,
Çünkü geridedir her türlü tasasız şeyler,
Geçmişte kalmıştır mutlu bakışlar.
ancak acının ortağı, dayanmanın dostu varsa,
Ruhun da çilesi hafifler.
Ruh huzurluysa, beden duyarlıdır.
Oysa ruhumdaki fırtına köreltti tüm duygularımı,
İşte insanların sersemliğine güzel bir örnek: çoğu kez kendi ektiğimizi biçtiğimiz halde, bahtımız kapandı mı, başımıza gelecek felaketlerin sorumluluğunu gider güneşe, aya ve yıldızlara yükleriz. Sanki zorunlu olduğumuz için kötülük yaparmışız gibi; sanki göklerin zoru ile budala, doğuşumuza egemen olan burcumuzun baskısı ile alçak, hırsız ve hain; sanki yıldızımızın etkisine boyun eğmek gerektiği için sarhoş, yalancı olur, zina ederiz.
Ah, sonsuza dek yitirdim onu!
Hayat o kadar tatlı ki!
Her an ölüm acısıyla bin kez ölürüz de,
Göze alamayız hemen ölmeyi!
Doğduğumuzda ağlarız,
Çünkü bu büyük maskaralar sahnesine çıkarız.
Böylece yaşar gideriz işte: Dua eder, şarkı söyleriz, Eski günlerin kral masallarını anlatır, güleriz yaldızlı kelebeklere.
Böylece yaşar gideriz işte: Dua eder, şarkı söyleriz,
Eski günlerin kral masallarını anlatır, güleriz yaldızlı kelebeklere.
Baskı altında kalan benliğimiz,
Bedenimizle birlikte sarsınca ruhumuzu
Gerçek kimliğimizi yitiririz.
Hiç bir dönemde modası geçmedi kaçıkların
Her gün aklı kaydı biraz daha akıllıların,
Kafalarını nasıl kullanacaklarını bilemediler
Yaptıkları her işte saçmalığı seçtiler.
Özüne yabancı kalan düşüncelerle karıştırıldı mı
Sevgi sevgi olmaktan çıkar
Benim için zehrin varsa, ver içeyim.
Biliyorum beni sevmediğini,
Daha iyi olurdu aklımı yitirseydim.
Hiç olmazsa düşüncelerim kederimden ayrılır,
Acılarım kuru hayallerle kendi kendini tanımaz olurdu.
Doğduğumuzda ağlarız,
Çünkü bu büyük maskaralar sahnesine çıkarız.
Hadi oradan, onlar sözünün eri değil! Bana, sen her şeyimizsin," diyorlardı. Yalan, koca bir yalan!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir