İçeriğe geç

Değişimin Diyalektiği ve Devrim Kitap Alıntıları – Server Tanilli

Server Tanilli kitaplarından Değişimin Diyalektiği ve Devrim kitap alıntıları sizlerle…

Değişimin Diyalektiği ve Devrim Kitap Alıntıları

&“&”

Batı kapitalizminde çöken piyasalar sonrasında şunların sorgulanması gerekmez mi:

– Sadece ABD ve AB’nin değil tüm dünya devletlerinin katılımı ile, Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında yeni ekonomik yapılanmaların (ve düzenin) tartışılması ve kararların alınması.

– 6,5 milyar insanın yüzde 70’inin açlık sınırı yakınlarında dolaştığı göz önüne alındığında ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların birlikte değerlendirildiği bir düzenin araştırılması.

Oysa tartışılan nedir? ABD’nin mali piyasaları fazla başı boş, bunların denetim altına alınması nasıl gerçekleşecek? Konuşulanın yüzde 90’ı bunun etrafında dolaşıyor.
(…)
Sorun, ABD’nin mali piyasalarının düzenlenmesi değildir; Batı kapitalizminin oluşturduğu sömürgeci yapının değiştirilmesidir. Yapılan öneriler bunu değiştirmeye değil, sağlamlaştırmaya yöneliktir.

Devlet, elbette eski devlet değildir; her şeye kendini yetkili gören pilot devlet"ten "stratej devlet"e doğru bir evrim olmuştur ve devlet gerçekliği sürüyor demektir bu; önemli olan, onu daha da demokratikleştirmek ve insan haklarıyla donatmaktır.

Sağ’ın bütün bu olan bitene bakıp sağlıklı bir çözümlemeye gitmesi ve gelecek için yeni yollar açması düşünülemez. Sosyal demokrat ideolojiler, bu ılımlı, "utangaç sosyalizm"ler de, olumsuzlukları önlemede pek bir şey yapıyor değiller; birden renksiz-kokusuz hale gelen bu politikalar günü kurtarmanın arkasındalar ve gelecek için de bir umut vermiyorlar.

Demokraside esas olan, sayıların da ötesinde şu soruya verilecek yanıttır: Gerçekte kim yönetiyor? Eğer yanıt, paranın yönettiği biçiminde ise, varacağımız sonuç şudur: Orada demokrasi yoktur, oligarşi vardır.
Devlet, her şeye karşın bir fazlayı temsil etse de, özünde, Manifesto’nun dediği gibi, burjuvazinin ortak işlerinin bir idari komisyonu" durumundadır.
Tanrı’nın ölümü, ya da yeryüzündeki örgütünün, yani kiliselerin güçlerini yitirmesi, çoğu insan için büyük bir boşluk bırakmıştır arkada.

Bu boşluk, bugün her türden kültürel kalıntılarca dolduruluyor: Geleneksel dinlerin sersemleten söylemleri, kuş beyinli bir milliyetçilik, durmadan yenisi icat edilen mistisizmler, amaçsız ve sonu olmayan bir tüketimcilik, gençler için müzikte ve kültürde yarı-dinsel gelişmeler, medyaların putları, bu kalıntıların belli başlı örnekleridir.

Yeni liberalizmde, ortak iyilik" fikrinin zerresi yoktur.
"Ortak iyilik" fikri olmadan da, bireysel özgürlükten söz edilemez!
Tarihte Descartes ile Locke’un dönemi olmuştur; Kant’ın ve Hegel’in dönemi olmuştur. Son olarak -içinde yaşadığımız- Marx’ın dönemi gelmiştir. Bu üç felsefenin üçü de, sırasıyla, bütün bir düşünceyi besleyen tarla ve bütün bir kültürün ufku oluyor. Daha önce söyledim, şimdi de tekrarlıyorum: İnsanlık tarihinin tek geçerli yorumu diyalektik maddeciliktir. Çünkü gerçekliğin kendisi Marksisttir ve Marksizm, hiç olmazsa çağımız için aşılmaz durumdadır"
Demokrasi, seçim sandıkları başında eşitliği sağlayan sıradan ya da biçimsel bir rejimin adı değildir; o, aynı zamanda ulusal gelirden, herkesin emeği ve alın teri oranında hakkını alabilmesini de örgütlemesi gereken bir rejim olmalıdır.
Özellikle şunun bilincinde olmalıdır yurttaşlar: Kapitalizmin, yani paranın küresel hareketlenişine karşı, yine küresel bir örgütleniş gerekiyor. Yerel ve ulusaldan başlayan ama onların darlığı içine hapsolmayan böylesi bir örgütleniş, daha insanca bir dünya"nın kuruluşuna götürecek olan yolun taşlarını döşeyebilir.
Marx’ı yeniden okumak zorunlu; ama hangi gözlüklerle?
Çünkü, onun söylediklerini sıradan tekrarlamayı aşmıştır işler; böylesi bir davranış, olsa olsa -çoğu terörist- zibidi grupçukların marifeti olabilir.
Günümüzde serbest zaman, aslında -maddi ya da gayrimaddi- meta tüketimine ayrılmıştır;
böylece, çalışma dışındaki zaman gırtlağına kadar meta fetişizmine batmıştır.
Demokraside esas olan, sayıların da ötesinde şu soruya verilecek yanıttır: Gerçekte kim yönetiyor? Eğer yanıt, paranın yönettiği biçiminde ise, varacağımız sonuç şudur: Orada demokrasi yoktur, oligarşi vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir