Kitap alıntıları olarak sözlerine yer verdiğimiz önemli eserleri olan yazarlardan George Orwell kimdir? George Orwell hayatı…
George Orwell Hayatı
George Orwell, ya da asıl adıyla Eric Arthur Blair (d. 25 Haziran 1903, Bihar; ö. 21 Ocak 1950, Londra),[1] 20. yüzyıl İngiliz edebiyatının önde gelen kalemleri arasındadır. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanı ve bu romanda yarattığı Big Brother (Büyük Birader) kavramı ile tanınır. Eserlerinde yer alan netlik, zeka, sosyal adaletsizliğe karşı farkındalık ve totalitarizme karşı duruşu onun imzası niteliğindedir.[2][3]
Orwell’in hayatı, sonradan yazılarını etkileyecek olan deneyimlerle doludur. Burslu okuduğu Eton Kolejinden mezun olduktan sonra, o sırada bir İngiliz sömürgesi olan Burma’da bulunmuş, kısa süreliğine buranın polis teşkilatında görev yapmıştır. Bu memuriyet döneminde şahit olduğu acımasız uygulamalar, emperyalizme karşı geliştirdiği derin öfkeye katkıda bulunmuştur.
Gençlik döneminde Fransa’da bulunmuş, türlü mesleklerde çalışmış, para problemi gerek yazarlığa başlamadan önce, gerekse ilk yapıtlarını kaleme aldığı yıllarda yakasını bırakmamıştır.
İlk yapıtları
Orwell’in ilk romanı, otobiyografik olup olmadığı hâlen tartışma konusu olan Paris ve Londra’da Beş Parasız’dır. 1933 yılında yayınlanmış olan bu eserde olaylar, ismi asla zikredilmeyen bir karakterin ağzından aktarılmaktadır. Eserin kahramanı Paris’te İngilizce kursu vermek üzere bulunan ve öğrencilerinin dersleri türlü bahanelerle bırakmasından sonra ise işsiz ve meteliksiz kalan genç bir adamdır. Günler boyunca açlık çeken, sokakta sabahlayan, sonunda önce otel mutfağında, ardından da bir restoranın bulaşıkhanesinde iş bulan baş karakter, sonunda zihinsel engelli bir çocuğun eğitmenliğini üstlenerek Londra’ya gider.
Ne var ki talihsizlik ve yokluk burada da peşini bırakmaz. İşvereni olan ailenin tatile çıktığını öğrenir, onların dönüşünü yersiz yurtsuz bir serseri olarak, yollarda aç bilaç taban teperek, güçsüzlere ayrılmış yatakhanelerde sabahlayarak geçirmek zorunda kalır.
Avrupa’nın iki büyük başkentini toplumun en alt basamağındaki bir kişinin gözünden betimleyen bu eserinden sonra Burma Günleri (1934) ve pek fazla beğenilmeyen Papazın Kızı (1935) gelir.
Orwell’in edebebiyat hayatındaki ikinci kilometre taşı daha sonra kaleme alacağı Daralma ile pek çok ortak noktası bulunan Keep the Aspidistra Flying (Zambak Solmasın) adlı romandır. Orwell bu eserde kendisinin de bir parçası olduğu, dar gelirli ortadireğin yaşantısına ayna tutar, bu sınıfa mensup olanların hayatını adım adım kurutup manasızlaştıran, umutlarını ve hayallerini teker teker öldüren geçim derdine ve tekdüzeliğe isyan eder.
1937 yılında Orwell maden işçilerinin hayatına dair bir araştırma olan Wigan Pier Yolu’nu kaleme alır. Ne var ki yazıları, bu tarihten sonra bir süreliğine kesintiye uğrayacaktır; çünkü güneyde, İspanya’da savaş davulları çalınmaya başlanmıştır.
İspanya İç Savaşı ve Orwell
Orwell, İspanya’da darbe girişiminde bulunan ve Hitler ile Mussolini’nin de desteğini alan Franco’ya karşı çarpışacak gönüllülere katılarak İspanya’ya gider.[4] Savaşa dair anılarını daha sonra Katalonya’ya Selam adlı eserinde aktaracaktır. Orwell’in ölümünün ardından evrakı arasında bulunan notlarda İspanya’ya ilk gidişini şu şekilde anlatır:
POUM milisine 1936 yılı sonunda katıldım. Bir başkasına değil de bu milise katılmamın başlıca nedenleri şunlardı: İspanya’ya gitmeye gazete makalelerim için malzeme toplayabilmek amacıyla niyetlenmiştim. Bunun yanı sıra, eğer çarpışmaya değer gibi görünürse, belki de savaşırım diye muğlâk bir düşünce de vardı kafamda. Ne var ki hastalıklı bünyem ve nispeten az sayılabilecek askeri tecrübem hesaba katıldığında, savaşmak hususunda pek bir kuşkuluydum.
Orwell gördükleri karşısında çok etkilenir: Darbecilerle çatışan devrimci örgütler, özellikle de sosyalistler ve anarko-sosyalistler İspanya’da yepyeni bir düzen kurmuş gibidir. Fuhuş ortadan kaldırılmış, sokaklardan dilenciler kaybolmuştur. Piyasadaki pek çok mal ihtiyaç sahiplerine parasız dağıtılmaktadır. Yeni sistem sosyal hayatın her detayını etkilemektedir: Artık hiç kimse senyör gibi karşıdaki kişinin üstün olduğunu ima eden sözcükleri telaffuz etmemektedir ve bahşiş bırakmak yasaktır.
Orwell cepheye gider ve ardından bir keskin nişancının attığı mermiyle gırtlağından vurulur. Ölümden kıl payı kurtularak cephe gerisine gönderilir ve İspanya’ya ilk geldiğinde gördüğü düzenin tamamen ortadan kaldırılmış olduğuna tanık olur. Kanaatine göre bu durum sadece İspanyol burjuvazisinin değil, Avrupa’da zamansız bir sosyal devrim hareketinin başlamasını “faşizme karşı birleşik cephe” politikaları açısından sakıncalı bulan Stalin’in de eseridir.
Kısa bir süre sonra Sovyetler Birliği ile yakın bağları bulunan İspanyol Komünist Partisi bir siyasi temizlik hareketine girişir. POUM (Marksist İşçi Birlik Partisi) yasadışı ilan edilir, yabancı uyruklu birçok asker tutuklanır veya -Orwell gibi- ülkeyi terk etmek zorunda kalır.
Aspidistra
1930’lar İngilteresinde ‘sınıf atlama özlemini’ bir kara mizah ile eleştirmektedir. Aspidistra, sınıf atlama özentisi içindeki dar gelirlilerin bir statü simgesi olarak gördükleri, evlerinden eksik etmedikleri çiçeksiz bir zambak türüdür. Bir reklam ajansında metin yazarlığı yapan Gordon Comstock, kapitalizmin yutturmacası olarak gördüğü reklamcılıktan nefret eder, orta sınıfın boğucu yaşamından kaçarak şairliğe soyunur. Bu uğurda sevgilisinden ayrılmayı bile göze alır, ama romanın beklenmedik sonunu yine sevgilisi yaratmaktadır.
Hayvan Çiftliği
İspanya’daki “ihanete uğramış devrim” tablosu Orwell’i derinden sarmıştır. Ancak en meşhur yapıtları olan Hayvan Çiftliği’nin ve 1984’ün sırf Stalin’i yermek için kaleme alındığını iddia etmek aşırı bir basitleştirme olur. Orwell yazarlığa başladığı günlerdeki çizgisinden sapmış değildir: Nasıl ki ilk eserleri kendi tecrübelerinden izler taşıyor, fakat her toplumu ve çağı ilgilendiren meseleleri de işliyorsa, savaş sonrası yapıtları da yalnızca Franco’nun, Hitler’in, Stalin’in dünyasını değil, bu ‘despot’ları yaratan hırsları ve budalalığı da taşlamaktadır.
Hayvan Çiftliği bir devrimin trajedisidir. Bu modern fabl, kesilmekten, kırkılmaktan, sağılmaktan, dövülmekten bıkarak zalim sahiplerine karşı ayaklanan Manor Çiftliği hayvanlarının hikâyesidir. Karakterler son derece sade ve güçlüdür: Alaycı eşek Benjamin, fedakâr at Boxer, akılsız kısrak Mollie, hatta serçeleri tüm hayvanların kardeş olduğunu söyleyerek pençeleri arasına çekmeyi deneyen kedi bile akıllarda kolayca yer edinen, çok canlı kişiliklerdir.
Hayvanlar, çiftliği geri almayı deneyen insanlara karşı yiğitçe çarpışır, gövdelerini mermilere siper eder; elleri olmadığı hâlde çiftliğin zor işlerinin üstesinden gelmeyi, hatta bir değirmen inşa etmeyi bile başarırlar. Ne yazık ki zaferleri, yöneticiliğe soyunup gitgide ‘insanlaşan’ domuzların hırsları ve entrikaları tarafından gölgelenmeye mahkûmdur. Romanın alt başlığı “Bir Peri Masalı”dır. Oysa bu bir peri masalı değildir, ama roman bir masal anlatımıyla yazılmıştır.
Katalonya’ya Selam
Orwell’ın 1938’de yayımlanan Katalonya’ya Selam kitabında, yazar bir POUM milisi olarak katıldığı İspanyol iç savaşını kendi gözünden anlatır. Katalonya’ya Selam İspanya’da faşizme karşı verilen savaşın yanı sıra Cumhuriyetçiler cephesindeki anarşistler ve komünistler arasındaki çatışmaları George Orwell’ın objektif bakış açısıyla ayrıntılarıyla anlatmıştır.
Francisco Franco’nun darbesine karşı İkinci İspanyol Cumhuriyeti’ne sadık kalan Cumhuriyetçiler ile birlikte 26 Aralık 1936’da savaşa katılan Orwell savaşın arka planını kitapta çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştur.Yazar milise katıldıktan hemen sonra ilk olarak bir POUM milisi olarak Zaragoza önlerindeki cephenin tam gerisine düşen Alcubierre’ye gönderilir.Cephedeki odun,mum,tütün ve en önemlisi de silah kıtlığı Orwell’ı dehşete düşürmüştür.Silahların ve el bombalarının çoğu zaman patlamadığından söz eden yazar ayrıca cepheye on beş yaşındaki çocukların da gönderildiğini söyler. Kitapta bunlardan şöyle bahseder:
Alcubierre’deki üçüncü sabahımızda tüfekler geldi. Kaba,koyu sarı çehreli bir çavuş, katır ahırında tüfekleri dağıttı. Bana verdikleri nesneyi görür görmez şok oldum.İmalat tarihi 1896 olan bir Alman mavzeriydi bu -yani yaşı kırktan fazlaydı! Kir pas içindeydi,süngüsü sıkışmıştı,tahta namlu mafhazası çatlaktı; üstelik tüfek ağzından içeri şöyle bir göz atmak tüfeğin paslandığını ve asla iflah olmayacağını keşfetmeye yeterliydi. Tüfeklerin çoğu eşit ölçüde kötüydü,bazısı daha bile beter hâldeydi. Ayrıca, en çok bilgi sahibi olana en iyi tüfekleri vermek gibi bir çaba da gözlenmiyordu. On yıllık olan en iyi tüfek, herkesin maricon(ibne) diye tanıdığı on beş yaşında, geri zekalı bir ufaklığa verilmişti.Çavuş, tüfeğin nasıl dolduralacağı ve süngünün nasıl parçalarına ayrılacağından ibaret, beş dakikalık bir “talim” yaptı. Milislerin çoğu hayatları boyunca ellerine hiç silah almamışlardı ve öyle zannediyorum ki pek azı nişangahın ne işe yaradığından haberdardı.(Orwell, 2017,s. 26)[5]
Ayrıca Orwell savaşta Huesca cephesindeyken bir faşist keskin nişancı tarafından boynundan vurulmuş ve uzun bir süreliğine ses kaybına uğramıştır. Cumhuriyet cephesindeki bölünmeler, POUM milislerinin düşman veya ajan ilan edilmesi, Orwell’ın aylardır cephede ve İspanya’da yaşadıkları onda İngiltere’ye geri dönme isteği uyandırmış, bu yaralanmayı bahane ederek terhis olmuştur. 23 Haziran 1937’de karısıyla birlikte Barselona’dan Paris’e hareket eden trene binerek İspanya’dan ayrılmıştır.
Kitabın ilk baskısı 1938’da İngiltere’de yayınlanmıştır. Açık ve çarpıcı içeriği sebebiyle yayınlandığı dönemde gözlerden uzak tutulmak istenen eser, 1952 tarihine kadar ABD’de yayınlanmamıştır. Orwell’ın ise hayatı boyunca görebildiği yayınlanan tek çeviri 1948 yılındaki İtalyanca çeviridir.
Son yılları
Orwell’in ömrü henüz kırk altı yaşındayken noktalanmıştır. Hayvan Çiftliği’nden sonra epey üne kavuşsa ve maddi sıkıntıları sona erse de yoksulluk günlerinde tutulduğu verem hastalığı hayatının son döneminin büyük bölümünü hastanelerde geçirmesine yol açmıştır.
II. Dünya Savaşı boyunca Observer gazetesinde çalışmıştır. 1945 yılında eşini başarısız bir ameliyat sonrasında kaybetmiş, ölümünden kısa bir süre önce yeniden evlenmiştir.[6]
21 Ocak 1950 tarihinde Londra’da ölmüş, ardında on adet kitap ve sayısız makale bırakmıştır.
1 Ocak 2021 itibarıyla vefatından sonra 70 yıl geçtiğinden kitaplarındaki telif hakları sona ermiştir.[7]
George Orwell Kitapları
Paris ve Londra’da Beş Parasız (1933)
Burma Günleri (1934)
Papazın Kızı (1935)
Zambak Solmasın (1936)
Wigan İskelesi Yolu (1937)
Katalonya’ya Selam (1938)
Daralma (1939)
Hayvan Çiftliği (Bir Peri Masalı) (1945)
Neden Yazıyorum (1946)
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1949)
Faşizm Kehanetleri (1930-1950)
Kitaplar ve Sigaralar (1938)
Katalonya’ya Selam(1938)
Boğulmamak İçin(1939)
Kaynak: Vikipedi