İçeriğe geç

Zor Tercih Kitap Alıntıları – Graham Greene

Graham Greene kitaplarından Zor Tercih kitap alıntıları sizlerle…

Zor Tercih Kitap Alıntıları

Mutsuzluk duygusunu aktarmak mutluluk duygusunu aktarmaktan çok daha kolaydır. Mutsuzken kendi varlığımızın farkında görünürüz, korkunç bir benlikçilik şeklinde olsa bile… Ama mutluluk bizi mahveder, kimliğimizi kaybederiz.
  – mutluluğa inanıyor musunuz?
– mükemmmel olan hiçbir şeye inanmıyorum
Bir insan bir şeyin mutlak sahibi olursa, onu kullanmasına hiç gerek kalmaz.
Tutulacak bir söz daha ve ben bu sözü verdiğimde artık onunla birlikte olmaya katlanamıyordum.
Ben bu bedene çok hasar verdim. Herhangi bir parçasını öbür dünyaya nasıl saklamak isterim ki.
Günah işlememe izin veriyorsun ama günahımın meyvelerini çekip alıyorsun.
Ama hiçbir yerde, mutsuz olduğumu söyleyebileceğim tek kişi bile yok çünkü bana neden diye soracaklar, sorular başlayacak ve ben sinir krizi geçireceğim.
Çünkü biliyorum ki o bana ne yapıyorsa ben de ona tam olarak aynı şeyi yapıyorum. Bazen çok mutluyuz ve aynı zamanda hayatımızda hiç olmadığımız kadar mutsuzuz. Sanki aynı heykel üzerinde birlikte çalışıyor, onu birbirimizin bedbahtlığından yontuyoruz. Ama ben tasarımı bile bilmiyorum.
Ama Sen bana karşı fazlasıyla iyisin. Senden acı istediğimde, Sen bana huzur veriyorsun.
Suçumuzdan bir pişmanlık manevrası ile sıyrılabileceğimize ne kadar kolay inanıyoruz.
Bir odaya geldiğinde ya da elini koluma dokundurduğunda, her ayrıldığımda kaybettiğim mutlak güveni anında var ediyordu.
Belki de durumu daha da kötüleştiren, onun bir zamanlar, benim asla sahip olmadığım güven duygusuna sahip olmasıydı.
Aşk, başı ve sonu olan bir gönül macerasına dönüşmüştü. Başladığı ilk dakikayı söyleyebilirdim ve bir gün sona ereceği saati de söyleyebileceğimi anladım.
Aşk mutlu sona varacak kadar uzun sürmez.
Yapabilsem sevgiyle yazardım ama sevgiyle yazabilseydim, başka bir insan olurdum; sevgiyi asla kaybetmemiş olurdum.
Aşkın bir sonu olduğu kadar nefretin
de bir sonu vardır elbette.
“Hiç kimseyi ya da hiçbir şeyi seni sevdiğim gibi sevmedim”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
başı ya da sonu olmayan bu hikâye
Merhametli bir Tanrı’nız varken bu çaresizliğe düşemezsiniz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
ve ben onun sevdiğine inandığı hiçbir hayale taş atmayacaktım.
Aşkın bir sonu olduğu kadar nefretin de bir sonu vardır elbette.
İnsanlar bugünlerde aşırı duygusal. Hatıra avcıları, dualar, tören alayları olabiliyor.
Siyasi ya da dini hatipler gibi yaymak istediği bir mesajı yoktu.
Sanırım bu çevrede epey yoksullarınız var, dedi Henry
Daha ne vardı keşfedilmemiş?
Hakikati gerçekten seven bir insan olduğu fikrine kapıldım
Dünü, bugünü ve yarını kıskanıyor.
İnsanlar hayatları boyunca O’nu hiç görmedikleri halde Tanrı’yı sevmeye devam ediyorlar değil mi?
İnsanlar kitaplarını çok övüyor, dedi.
Mutsuzluk duygusunu aktarmak mutluluk duygusunu aktarmaktan çok daha kolaydır.
İnsan mutlu olduğu sürece her türlü disipline katlanabilir; çalışma alışkanlıklarını bozan şey mutsuzluktu.
Ama o mış gibi yapma oyununu asla oynamadı,
Insanlar hayatları boyunca O’nu hiç görmedikleri halde Tanrı’yı sevmeye devam ediyorlar, değil mi?
Evli insanlar giderek birbirlerine benzer.
Nefret aşkla aynı salgıbezlerini harekete geçiriyor sanki: hatta aynı eylemlere yaptırıyor.
Sahiplenmenin ardından sorumluluk duygusu gelir, ancak insan yalnızca bir sevgili olduğunu, hiçbir şeyden sorumlu olmadığını unutmuştur.
acıyı bir süreliğine al, başka bir zaman ver bana
Ama şimdi farkına varıyorum ki insan eninde sonunda seçim yapmalı, yoksa işleri her yönden berbat ediyor.
bazen onu sevdiğime ve sonsuza dek seveceğime ikna etmeye çalışmaktan çok yoruluyordum.
Sen bana karşı fazla iyisin.senden acı istediğimde, sen bana huzur veriyorsun
Aşkın bir sonu olduğu kadar nefretin de bir sonu vardır elbette.
gece uyanır uyanmaz beynimde düşüncesini bulup uykuyu terk edecek kadar saplantılı bir şekilde aşık olduğum bu kadın bütün zamanını bana bırakmış gibiydi.
mutluluk bizi mahveder, kimliğimizi kaybederiz.
mutsuzken kendi varlığımızın farkında görünüyoruz, korkunç bir benlikçilik şeklinde olsa bile.
Mutsuzluk duygusunu aktarmak mutluluk duygusunu aktarmakdan çok daha kolaydır.
kıskançlık veya benzeri şeylerin yalnızca arzuyla birlikte var olduğuna inanmışımdır her zaman.
karanlığın hüküm sürdüğü o durumda insan ışığın değiştiğini kör bir adamdan daha iyi fark edemediği için artık günleri ayırt edemiyordu.
biz insanlar ne kadar da sapkın yaratıklarız
Bir hikayenin başı ya da sonu yoktur; yaşanan hangi andan geriye ya da ileriye doğru bakılacağını rastgele seçer insan.
İnsanın kalbinde henüz var olmamış yerler mevcuttur, var olabilmeleri için de onların içine çile doldurur.
LEON BLOY
Şimdi yazmaktan kafamı kaldırıp masamın yakınındaki bir aynada kendi yüzümü gördüm ve nefret gerçekten buna mı benziyor, diye düşündüm. Çünkü dükkan vitrinindeki sahip olamayacağımız parlak nesnelere öylesine imrenerek bakarken, hepimizin çocuklukta gördüğü, camdan bize yansıyan, nefesimizle puslanmış o yüzü hatırladım.
Bir hikayenin başı ya da sonu yoktur; yaşanan hangi andan geriye ya da ileriye doğru bakılacağını rasgele seçer insan.
Tanıdığım insanlarla karşılaşınca açıklama yapmaktan yoruluyorum.
Hiç kimse bizim sahibimiz değil, kendimiz bile.
Sıradan dünyevi insan aşkını istiyorum.
Aşk mutlu sona varacak kadar sürmez.
Aynı yolun yolcusu iki yabancıydık.
Mutsuzluk duygusunu aktarmak mutluluk duygusunu aktarmaktan daha kolaydır.
Seni sen yapan her şeyden vazgeçersen ne olur?
İnsanlar birbirlerini görmeden sevebilirler, değil mi?

#günaydın

Mutluluğa inanıyor musunuz ?
Mükemmel olan hiçbir şeye inanmıyorum.
ama mutsuzluğun, sevgilisinin çevresinde alçı gibi katılaşmasını izlemek bir aşığın kaderidir
ağırlığını verdiği kolumda yavaş yavaş artan ağrı hayatım boyunca tattığım en büyük zevkti.
korkuyordu ama benden değil, kendisinden ve karşılaştığımız zaman meydana geleceklerden korkuyordu. Oyunu şimdiden kazandığımı hissediyordum ve kurbanım için kesinlikle üzülebilirdim. Ona, üzülme korkacak bir şey yok, yakında ikimiz birden mutlu olacağız, kabus neredeyse bitti, demek istiyordum.
Onu daha önce hiç tanımamış ve onu asla bu kadar çok sevmemiştim. Ne kadar tanırsak o kadar severiz diye düşündüm. Güven alanına geri dönmüştüm.
Zihinlerimizle sevebiliriz ama yalnızca zihinlerimizle sevebilir miyiz? Aşk mütemadiyen büyür, dolayısıyla hissiz tırnaklarımızla bile sevebiliriz; giysilerimizle bile sevebiliriz, bir elbise kolu bir elbise kolunu hissedebilsin diye.
Birlikte güzel zaman geçirdik, yetişkiniz, bir gün biteceğini biliyorduk.
Asla ama asla bir erkeği seni sevdiğim gibi sevmedim ve bir daha da sevmeyeceğim
İnsan Tanrı’yı kendi suretinde yaratmıştır
Onun aşkı bir ortaçağ bekâret kemeri gibi; yalnızca kendisi orada benimle birlikteyken, kendini güvende hissediyor.
Yeterince umutsuzsan,, mucizeler için dua edebilirsin.

#günaydın

Mutsuzken kendi varlığımızın farkında görünürüz, korkunç bir benlikçilik şeklinde olsa bile..
Ama mutluluk bizi mahveder, kimliğimizi kaybederiz.
Aşk eyleminin kendisi küçük ölüm olarak tanımlanır ve âşıklar bazen küçük huzuru da yaşarlar.
İnsan mutlu olduğu sürece her türlü disipline katlanabilir; çalışma alışkanlıklarını bozan şey mutsuzluktu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir