İçeriğe geç

Zor Kişiliklerle Yaşamak Kitap Alıntıları – Christophe Andre

Christophe Andre kitaplarından Zor Kişiliklerle Yaşamak kitap alıntıları sizlerle…

Zor Kişiliklerle Yaşamak Kitap Alıntıları

“İşte, “zor kişilikler” doğal olaylar gibidir: Onlar her zaman vardır ve her zaman var olacaktır. Onlara öfkelenmek, kötü havaya veya yerçekimi kanununa kızmak kadar boşunadır.”
“Dışlama, hiç kimseyi, özellikle problemli insanları asla daha sağlıklı yapmamıştır. Onları benimsemek, kabul etmek, bazı davranışlarını değiştirebilmeleri için bir ön gerekliliktir.”
“Kim,aşırı derecede kaygılı, itici, kuşkucu, başkalarına bağımlı ya da kafayı ayrıntılara takan biri olmayı özgürce seçer?”
Biz diğer insanlar, küçük hareketli biyolojik mucizelerin, dayanıksız ve son derece güçsüz varlıklarıyız. Bizler ve sevdiklerimiz, çatlayan bir atardamarın, hızlı giden bir otomobilin, kansere dönüşen bir hücrenin insafına bağlı olarak yaşıyoruz. Bereket versin, hepimizi gözetleyen ve yutacak olan uçurumun tepesindeki bilinçsiz ip cambazları gibi, çoğu zaman bunları düşünmemeyi başarıyoruz.
Eğer bir eşya seni hüzünlendiriyorsa, seni hüzünlendiren o eşya değil, o eşya hakkındaki düşüncendir
Tutum ve davranışlarımız, çocukluğumuzun erken dönemlerinde kazanılan temel inanışlarla belirlenirler.
Karşılaştığımız olayları ne şekilde yorumladığımızı açıkça anlamak,tutumlarımızı değiştirmede de temel anahtardır.
İnsanın kişiliğini değiştirmesi çok zordur.Bütün diller ve bütün çağlar bu gerçeği dile getirmek için sayısız atasözü üretmişlerdir:”İnsan kendini yeniden yaratamaz”, “Kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olamaz”…
Savaşçı toplumlarda sadik davranışlar,çoğunlukla erkeklik ispatı ve düşman kabileyi korkutma aracı olarak değerlendirilir.Evrimci görüş açısından sadizmin,düşmanları yok etme,rakiplere boyun eğdirme ve kabilenin varlığının sürdürülmesinde bir üstünlük sağladığı düşünülür.
Çok sayıdaki işletme,akıllı öngörüler ya da yeni fikirlerin yokluğundan değil,bunları ileri sürenlerin dinlenilmemesi nedeniyle batmıştır.
Oldukça pragmatik bireyler olan çocuklar, çoğunlukla anne ve babalarının söylediklerini değil de ,yaptıklarını yaparlar.Böyle davranmalarının nedeni de kuşkusuz,insan gerçeğinin,söylenenden çok eylemde saklı olduğuna inanmalarıdır.
Çocuğa,edinilmesi mümkün olmayan yetkinlik düşüncelerinin dayatıldığı bazı geleneksel eğitimler,çocukta depresif bir kişilik geliştirecek olan yetersizlik ve suçluluk duygularına yol açabilir.
Çünkü stres bize yüzyılların ötesinden miras kalmıştır.Hayvan atalarımızda da gözlenen bu tepki,vahşi bir çevrede hayatta kalmamıza yardımcı olması için doğal ayıklanma süreci tarafından biçimlendirildi.Tüm bu durumlara karşı koyabilmek için hatırı sayılır fiziki bir güç gerekmekte ve stresle ortaya konan tepki de bu gücün ortaya çıkışını kolaylaştırmaktadır.
Duygusal ve profesyonel yaşamımız başkaları ile iyi ilişkiler kurma yeteneğimize bağlıdır.
Biri size bir iyilik yaptığında,ona karşı kendinizi borçlu hissedebilir ve doğacak ilk fırsatta siz de ona karşılık vermek istersiniz.İyilik bilme belki de çok doğal bir duygu değildir.Ancak aldığımız eğitim ,terbiye kuralları,başkalarının düşünceleri ve bazen de çıkarımız ,bizi,hak edene karşı minnettarlığımızı göstermeye iter.
Bir kişinin,bizim de hak ettiğimizi düşündüğümüz ve bunlara sahip olmaktan memnunluk duyacağımız ayrıcalıklarını öğrendiğimizde,içimizi saran hiç de hoş olmayan kıskançlık duygusu hiçbirimize yabancı değildir.Bir narsistte bu duygu on kat daha fazladır.Sizden daha çok şeyi hak ettiğini düşündüğünden,ayrıcalıklarınız onda çok acı veren duygulara neden olacaktır.
“Söylediğin her şey seni anlatıyor; özellikle başka birinden söz ettiğinde..”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Mizah,ancak iyi niyetli olması ve daha önceden kurulmuş olan güven ortamı içinde yapılması koşuluyla,bazen kişinin gelişimine bir katkıda bulunabilir.
Bir çocuk, sevdiklerinin, onun uzaklaşmasını kaldıracak ve kabul edecek kadar kendisini sevdiklerinden emin olursa, bağımsızlığa doğru bir adım atabilir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Eğitimde, çocuğun kendisi hakkında kötü bir imaj edinmesine katkıda bulunan her şeyin, çocuk özellikle biyolojik açıdan da buna yatkınsa, depresif bir kişilik geliştirme riskini yükseltmesi mümkündür.
Kendimden nefret ettim, kendime hayran oldum;
sonra hepimiz birlikte yaşlandık.
Yaşamak, kendimiz olarak kalarak, uyum sağlamak için değişmektir.
Kendimden nefret ettim, kendime hayran oldum; sonra hepimiz birlikte yaşlandık.
İçimde, devamlı olarak yolun kenarında unutulma korkusunu taşırım.
-Bağımı Kişilikler
Yalnızlık, kötü bir beraberliktir.
-Bağımlı Kişilikler
“Bir filmi gördüğümde onun hakkında konuşmayı değil düşünmeyi severim.”
Paul Valery’in zekice söylediği gibi: “Söylediğin her şey seni anlatıyor. Özellikle başka birinden söz ettiğinde.”
İtalyan yazar Cesare Pavece şu gerçeğin altını acımasızca çizer: İnsanın kişiliğini değiştirmesi çok zordur. Bütün diller ve bütün çağlar bu gerçeği dile getirmek için sayısız atasözü üretmişlerdir:” İnsan kendini yeniden yaratamaz.” “Kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olamaz.”
Mizah, ancak iyi niyetli olması ve daha önceden kurulmuş olan güven ortamı içinde yapılması koşuluyla, bazen kişinin gelişimine bir katkıda bulunabilir.
Sıradan kurallar benim gibi insanlara uygulanamaz.
-Narsist Kişilikler
Başkalarının övünmesini çekilmez kılan, bizimkini engellemiş olmasıdır.
-Narsist Kişilikler
Bir kere karar verdikten sonra, uzun süre tereddüt ediyorum.
-Saplantılı Kişilikler
Gerçekten de histriyonik (oyuncu) kişiliklerin, şaşırtıcı görünümlerinin ardında yatan kendilerini değersiz bulmalarıdır.
Bir şekilde, paranoyak bizi paranoyaklaştırır.
Bütün sınıflandırmalar, çoğunlukla sürekli olan olay veya nesneleri, süreklilikleri olmayan sınıflara bölmeye çalışırlar.
Zor kişilik karşısında duyduğumuz rahatsızlığımız ve düşüncelerimiz, kendi zayıflıklarımızın da kanıtlarıdır. Paul Valéry’in zekice söylediği gibi: Söylediğin her şey seni anlatıyor. Özellikle başka birinden söz ettiğinde.
Annem ve babam, dünyaya baktıkları gözlükleri bana devretmişlerdi: Bizler önemli kişiler değiliz, başkalarının bizleri fark etmemesi daha iyi olur Bu düşüncelerle bunca yıl yaşadıktan sonra, değişmeleri mümkün mü?
Kendimden nefret ettim, kendime hayran oldum: sonra hepimiz birlikte yaşlandık.

-Paul Valéry

Evlilikte yaşanan düş kırıklıklarının temelinde ötekini değiştirme isteği yatar.
Bazı karakter özellikleri aşırıya kaçsa bile avantajları vardır ; bağımlı kişilik çoğunlukla istediği yardımı elde eder, bir paranoyak kolayca aldatılamaz,saplantılı kişilik anahtarlarını çok ender unutur
Kendimden nefret ettim, kendime hayran oldum : sonra hepimiz birlikte yaşlandık. – Paul Valery
Borderline kişilikler, öfke, sıkıntı ya da mutsuzluk durumlarını yatıştırmak için, çoğunlukla tehlikeli ve tepisel biçimde, muhtelif uyuşturucu ve alkol kullanırlar. Kişilik problemleri olanlar arasında intihar oranı en yüksek gruptur.
Eğer bir adama yardım etmek istiyorsan ona verme, balık tutmayı öğret.
Dinlenmesi ise, koltuğa oturup, hüzün içinde boşluğa bakmaktan ibaretti.
Gerçek yaşam ise onu asla güldürmezdi.
Bizler, hayatta kalan atalarımızın, bol adrenalin sayesinde en hızlı koşabilenlerin ya da daha güçlü vurulabilenlerin çocuklarıyız.
Çünkü stres bize yüzyılların ötesinden miras kalmıştır. Hayvan atalarımızda da gözlenen bu tepki, vahşi bir çevrede hayatta kalmamıza yardımcı olması için doğal ayıklanma süreci tarafından biçimlendirildi.
A tipi için her anlaşmazlık bir nükleer savaştır.
Çoğu kez sanıldığının tersine bir durumun bilincine varılması iyileşme için yeterli olmaz. Bir şeyin bilincine varma, çoğunlukla yararlı ama yetersiz kalan bir aşamadır.
ŞİZOİDLER NASIL İDARE EDİLİR – Yalnız kalma isteklerine saygı gösterin. – Ona kendi özelliklerine uygun işler önerin.
Şizoid, tatminlerini iç dünyasında, tek başına sürdürdüğü zihinsel çalışmalarında bulur.
Şizoidlerin yaşadıklarını anlamak kolay değildir,çünkü onlar kendilerini anlamaktan kaçınırlar.
– Şizoid kişilik çoğunlukla anlaşılmaları güç, ilgisiz ve tasasız bir görüntü çizerler. – Özellikle tek başına gerçekleştirilen etkinlikleri seçerler.
-Başkaları ile birlikte olmayı aramazlar.
Dikkat: Şizoid (içekapanık) kişilikler, şizofreni değildir! Bu iki sözcüğün, ilişkisi kesik yani dünya ile ilişkisi kesik anlamına gelen Latince schizo olsa bile, şizoid şizofren demek değildir. Şizofreni bir kişilik tipi değil, gerçek bir hastalıktır.
Sebastien günlerini kütüphanede geçiriyordu. Yakışıklıydı ve ciddiyetle beni etkiliyordu.
Bir narsiste iyilik yapmanın çoğunlukla yanlış olduğunu göstermektedir. Çünkü, narsist, sizin ona sağladığınız iyiliği zaten fazlasıyla hak ettiğini düşündüğünden, kendini asla size karşı borçlu hissetmez.
Örneğin bir narsisti, kendisini her zaman başkalarından üstün saymakla veya egoist olmakla suçlamanızı kesinlikle tavsiye etmiyoruz. Bu hem çok aptalca hem de boşuna olur.
Sizin için anlamsız olabilecek bir ayrıntı, bir narsist tarafından ilgi eksikliği olarak algılanabilir.
Bir narsistin aynı yeteneklere sahip alçak gönüllü birisini alt etmesi daha yüksek bir ihtimaldir.
Ölümlü diğer insanlar gibi kendini tanıtma zorunda olmak, narsist kişilerin bir diğer inancıyla çatışır: Sıradan kurallar benim gibi insanlara uygulanamaz.
Bir şeyi kendinizden emin olarak isteyince çoğunlukla elde edersiniz.
Başkalarının övünmesini çekilmez kılan, bizimkini engellemiş olmasıdır. – La Rochefoucauld
Saplantılı kişi başkaları ve kendisi ile ilgili her konuda güç beğenir bir kişidir.
Bir kere karar verdikten sonra, uzun süre tereddüt ediyorum. – Jules Renard
Histriyonik kişilik ilgi odağınız olmak için her şeye razıdır. Hatta iş ortamında bile, ilişkiyi cinselleştirme eğilimi de gösterecektir. Ustaca kışkırtmalar, çekici gülümsemeler, uzun bakışlar karşısında, saf erkekler kendilerine piyango vurduğunu sanacaklardır.
Histriyonik oyuncu kişilikler ilk başta çok çekici görünebilirler, ancak aşırı gösterileri, mizaç değiştirmeleri, ilgiye olan susuzlukları birlikte olduğu kişiyi yorar ve ondan uzaklaşmasına yol açar.
Bir paranoyak tarafından yönetilen halklara ne kadar yazık!
Paranoyaklar seçtikleri düşmana göre kahraman ya da cani olabilirler.
Eğer başkalarının dengesini bozmak hoşunuza gidiyorsa, daha çok bir paranoyakla ilgilenin. O sizi en üst düzeyde memnun edecek bir oyun arkadaşı olacaktır!
Kaygılı kişilikler sürprizlere karşı güçlü tepkiler gösterirler. Psikologlar, onların aşırı bir irkilme tepkisi yaşadıklarını söylerler
Psikanaliz, kendi iyileşmemizin mimarı olmamızı önerir.
Birçok araştırma, kaygı bozukluklarının değişik biçimlerinde, birinci derecede akrabaların dörtte birinde kaygı bozukluklarına rastlanıldığını saptamıştır.
Hastalara gevşeme ya da ilaç tedavisi önerildiğinde, bu tür cevaplarla (evet ama bu ilaçlar hastalığın yalnızca belirtilerini tedavi eder, hastalığın nedenini ortadan kaldırmaz )
Ölümden korkum yok, ancak geldiğinde orada olmamayı yeğlerim. – Woody Allen

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir