İçeriğe geç

Zamanın Sesi Kitap Alıntıları – İslam Yaşar

İslam Yaşar kitaplarından Zamanın Sesi kitap alıntıları sizlerle…

Zamanın Sesi Kitap Alıntıları

Seydâ, şimdi ne yapacağız?
Kadere teslim olacağız!..
Bu son sözdü. Hepsi kaderlerine teslim oldular ve keder çekmekten kurtuldular.
Zalimler için yaşasın Cehennem!
Hürriyet!
Asrın meş’alesiydi bu kelime. Batının elinden hiç düşürmediği bir meş’ale. Aydınlatmak için icat edilmiş ama hep yakmakta kullanılmıştı.
“Bekletilen hak, hak olmaktan çıkar, yük olur.”
İngiliz hükümetinin sömürgeler bakanı Gladstone, Avam Kamarasında bakanlığının hedefleri ile ilgili olarak yaptığı konuşmayı Kur’ân’ı göstererek başladı ve şöyle dedi:
-Bu Kur’ân, Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe biz onlara hakim olamayız. Ya bu Kur’ân’ı ortadan kaldırmalıyız ya da Müslümanları ondan soğutmalıyız. Kur’ân’ı ortadan kaldırmaya kimsenin gücü yetmez ama Müslümanları ondan soğutabiliriz. Bundan sonraki hedefimiz Müslümanları Kur’ân’dan soğutmak olacaktır.
Neden dünya herkese terakkî dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun. Dünya ilerlerken bizim gerilememiz doğru mu?
“İnsana düşünme şartlarını hazırlayan çevre, aynı zamanda onlara fikrî merhaleleri de kazandırabilirdi. Bir cemiyette insanlar ne kadar çok ve derin düşünebilirse, o insanların içinden o kadar büyük mütefekkir çıkabilirdi. Düşünme melekesini kaybeden topluluklar, büyük adam yetiştirme şanslarını da kaybederlerdi.”
Demek ibâdet ihlâsla yapılırsa, bundan pek çok kerâmet hâli zuhur ediyor.
“İnsan ne kadar âciz. Bir tek haberle hemen yes’e düşebiliyor. Halbuki zaman ancak Allah’ın iradesiyle işler. Her zamanda İlâhî kelâmı haykıran bir ses çıkmış ve o zaman onun adıyla anılmıştır. Bu zamanın da bir sesi vardır ve Allah o sesi muhakkak yükseltecektir.”
Bekletilen hak, hak olmaktan çıkar, yük olur.
Allah insanı muhafaza ederse değil kurşun, top mermisi de insanı öldürmez..
Güneşe gitmek için ışığa ihtiyaç yoktur.
Çünkü o da bir kaptandı: zamanın kaptanı.
Bir kelle hakikî soğanı , bin tane hayali kızıl elmaya değişmem.
İslamiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez.
Gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz.
Gözünü kapayan yalnız kendisine gece yapar..
Bende şaşarım senin aklına. Bu kışın devam edeceğine ihtimal verebilir misin.?
Her kışın bir baharı her gecenin bir neharı vardır.
Sağ elini yumruklaştırıp havaya kaldırdı ve haykırdı.
Zalimler için yaşasın cehennem!
Ve… On binlerce insan hep bir ağızdan aynı sözü haykırdı:
Zalimler için yaşasın cehennem.!
Eğer yanında biraz daha kalsaydım beni de müslüman edecekti. diyerek acziyetini itiraf etti.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Eğer yanında biraz daha kalsaydım beni de müslüman edecekti. diyerek acziyetini itiraf etti.
Eğer Bediüzzaman da zerre kadar delilik eseri varsa , dünyâda akıllı adam yoktur..
Size her türlü yardımı yapıyoruz , ama yinede bir kişinin hakkından gelemiyorsunuz.
Kimden güç alıyor bu adam , kime güveniyor.?
Allah’a..
Bediüzzaman’ın halledemeyeceği mesele , cevap veremeyeceği soru yoktur.
Onlar Allah diye haykırmak için ağızlarını açtılar, ama yer gök Molla Said’in sedâsıyla çınladı.

Dâvâm.!

İngiliz hükümetinin sömürgeler bakanı Gladstone , avam kamarasında bakanlığının hedefleri ile ilgili olarak yaptığı konuşmaya Kur’an’ı göstererek başladı ve şöyle dedi;
Bu Kur’an , Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe,biz onlara hâkim olamayız. Ya bu Kur’an’ı ortadan kaldırmalıyız, ya da Müslümanları ondan soğutmalıyız. Kur’an’ı ortadan kaldırmaya kimsenin gücü yetmez. Ama Müslümanları ondan soğutabiliriz. Bundan sonraki hedefimiz Müslümanları Kur’an dan soğutmak olacaktır..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bütün sorulara doğru cevap verdi.
Benim soracağım soruyu , daha ben sormadan cevaplandırdı.
Aklımdan geçeni adeta gözlerimden okudu.
Fevka’l beşer bir hal bu.
Nadire-i hilkat bu.
Acibü’z zaman bu.
Gribü’z zaman bu.
Bediüzzaman bu.
Nefsimi metheden bütün kelimeler, kartala atılan kuş yemleri gibidir. İtibar etmem ben.
Allah’ın yasakladığı bir hareketi ortadan kaldırmaya çalışmak ve bu uğurda ölmek , aleni işlenen günahların manevi azabı altında ezilmekten çok daha iyidir.
İçki bütün kötülüklerin anası ve esasıdır. Kim onu içerse kırk gün namazı kabul olmaz. O karnındayken ölecek olursa cahiliyet devrinin ölümü ile ölmüş olur..
Kim bir kötülük görürse onu eli ile düzeltsin.
Buna gücü yetmezse dili ile düzeltsin.
Buna da gücü yetmezse kalbi ile buğzetsin ki , bu da imanın en zayıf olanıdır.
Sende gördün mü?
Neyi.?
Gökyüzünden alaimissema gibi renkli bir ışığın indiğini.
Ne zaman?
Az önce.
Nereye indi?
Molla Said’in üstüne.
Sonra ne oldu?
Tam başının hizasına gelince iki kola ayrıldı. Bir ucu kelepçeyi açarken , diğer ucu da gaydayı açtı.
Ne yapacaksınız?
Namaz vaktidir. Namaz kılacağım.
Biz öyle bir emir almadık.
İbadet emre tabi değildir.
Biz askeriz , asker emirsiz iş yapmaz.
O halde emrediyorum. Kelepçeyi çözüp gaydayı açın. Ben Namaz kılacağım.!
Hürriyet , İslamdan ve imandan kuvvet alırsa gerçek manada hürriyet olur.
Siz aslında yolcuları degil,kendinizi soyuyorsunuz. Birkaç kuruşluk dünya menfaatı için ahiretinizi mahvediyorsunuz ve bu zamana kadar kazandığınız sevaplarınızı kaybediyorsunuz.
Onlar çalışarak kazanmaya alışmışlar. Bu onları tembelleştirmez mi.?
Mükafat tembelleştirmez , teşvik eder. Bak biz tane verdikçe onların hareketleri hızlanıyor..
Bu nefsi yenmeli Cumhur Bu nefsi yenmeli.
Şöyle , insanlardan ve imkânlardan uzakta , yerin göğe en çok yaklaştığı bir yerde nefsi terbiye edecek bir mekan veya makam bulmalı. Nefsi pes ettirinceye kadar orada ilim , ibadet , zikir ve riyazetle meşgul olmalı.
O inziva ve uzlet halinde , gerekirse yıllarca kalmalı , ama bu nefsi yenmeli..
Tütün mü içeceksin seyda?
Evet
Neden
Ahali bende alışkın olmadığı değişik bir hareket görürse , nazarının şiddeti tütünün dumanı gibi dağılır gider..
Oku diyebildi bir titreme aralığında.
Cumhur Molla Said’in ne demek istediğini ancak o zaman anlayabildi. Hemen yanına diz çöktü , yasin-i şerifi ve nazar âyetlerini okumaya başladı.
Beni öldürseniz de karşı koymayacağım. Gelin beni öldürün , ama ilmin izzetini , medresenin haysiyetini koruyun..
Ağrı dağını tam karşısına alarak oturdu ve düşünmeye başladı.
Said , Ahmed Hani Hazretlerinin feyzine mazhar olmuş, rahatsiz edilmemesi gerekir.
Neden kitapları yarım okuyorsun.? Diğer talebeler gibi tam okusana.

Bu kitaplar birer mücevher kutusudur. Bunların anahtarları da sizdedir. Siz bu kutuları açıp içlerindeki mücevherlerin cinslerini bana gösterin , yeter..

Hoca Said’in çocukluğundan söz açınca o , ‘Said’e hamile kalınca abdestsiz yere basmadığını , onu her zaman abdest alarak emzirdiğini’ söyledi.
Efendim , siz çok hızlı ders veriyormuşsunuz.
Veriyorum , ama alabilene.
Ben almaya geldim.
Önce söyle bakalım , acelen ne?
Ben çekirdeğin kabuğuna değil , özüne talibim.
kabuksuz çekirdekler çabuk çürürler.
Efendim , ben tüccardan değil sizden istiyorum. Burada hiçbir şey çürümez. Hatta çürük gelenler bile sağlam çıkar.
Ben dersten ziyade feyz veririm.
Feyizsiz ders içi boş çekirdek gibi kuru bir kabuktan ibarettir. Ben feyzi de , dersi de birlikte almaya geldim.
Dersin hızlısı odur işte. İnsanı çok yorar , ama çabuk olgunlaştırır.
Said gelirken şeyh ayağa kalktı ve onu kapıda karşıladı. Şeyhin mütevazi bir mizacının olduğunu bilen molla , onun bu zamana kadar bir talebeyi ayakta karşıladığına hiç şahid olmadığı için şaşırmıştı..
Ben bu çocukta bu hususiyetlerin hepsini müşahede ediyorum.
Bu çocuk , derya gibi alimlerin ilimlerini yutacak kadar azimli , cilt cilt kitapları ezberleyecek kadar zeki, kahramanlar kadar cesur , mürşidler gibi hatip , dervişlerin tevazusu , şeyhlerin takvası , müceddit ve müctehidlerin açık fikirliliği ayniyle bu çocukta da var.
Hepsinden mühimi , kimsenin minnetini çekmeyecek kadar tok gönüllü ve izzetli..
Ben buraya dert olmak için eğil , dertlere derman bulmak için geldim.
Birgün annesi onu şehadet parmağına bakarak birşeyler söylemeye çalışırken buldu.
Dikkat etti , Allah demeye çalışıyordu. Buna o da yardım edince Said konuşmaya Allah diyerek başladı..
said olsun desem yeterdi.
Çocuğu kime bağışladın? Dedi tekrar.
Allah’a
insan ne kadar aciz dedi.
Bir tek haberle hemen yes’e düşebiliyor. Halbuki zaman ancak Allah’ın iradesiyle işler. Her zamanda İlahi kelamı haykıran bir ses çıkmış ve o zaman onun adıyla anılmıştır. Bu zamanın da bir sesi vardır ve Allah o sesi muhakkak yükseltecektir..
Zamanın ışığı sönmüş derler.
O, hayatı ile zamanı, eserleri ile istikbali aydınlatmış.
Böylece felaket ve helaket asrında bediuzzaman ünvanını alarak zamana mührünü vurmuş:
Zamanın sesi, Bediüzzaman Said Nursi.!
Güneşe gitmek için ışığa ihtiyaç yoktur.
“İnsan ne kadar aciz,” dedi. “Bir tek haberle hemen yes’e düşebiliyor. Halbuki zaman ancak Allah’ın iradesiyle işler.”
Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; sanat, marifet, ittifak silahıyla mücadele edeceğiz.
Zalimler için yaşasın cehennem
Hayalleri yıkılan insanın, hayatı yıkılanlardan bir farkı olmazdı.
İnsan düzelmeden dertler dinmez oğlum. Beklenen adam Mehdi, hatta Mehdi-i Azam da olsa, önce insandan başlayacak. Tek tek insanları düzeltecek, onların imanını ihya edecek, ancak ondan sonra maddi , manevi ve içtimai problemlere el atacak.
Bekletilen hak, hak olmaktan çıkar yük olur.
İnsan neyi düşünürse dünyası onunla dolar.
Işık önce dağa vurur..
Allah zamanı sahipsiz bırakmaz. Elbette asrın adamını gönderecektir.
Bu kitaplar birer mücevher kutusudur..
Aşağılık bir his olan yeis, insan hissiyatına ancak aşağılarda hakim olabilirdi. Bundan kurtulmanın çaresi yüksek yerlere çıkmak ve yükselmekti.
Selâmlar asâlet, saadet, cesâret ve merhamet ifâdeleriydi. Selâm verilirken sesi gür çıkması, başın dik, alnın açık olması, kalbin daha sert atması, adımların daha kuvvetli basması, bakışların muhatabın nazarını arşa bağlayarak gönülleri Allah’a müheyyâ hâle getirmesi gerekirdi.
Seydâ, şimdi ne yapacağız?
Kadere teslim olacağız!..
Bu son sözdü. Hepsi kadere teslim oldular ve keder çekmekten kurtuldular.
Güneşe gitmek için ışığa ihtiyaç yoktur.
Yükseklere gölge düşmez.
Mâsum olarak ölmek, zâlimce yaşamaktan daha hayırlıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir