Jules Verne kitaplarından Yüzen Şehir kitap alıntıları sizlerle…
Yüzen Şehir Kitap Alıntıları
Kanımca ölüm, bir başkasına ait olan yeri işgal ettiğimizde geliyor.
Yukarıya kaldırdığı kılıcı, kızıl bir alevi andıran sivri ucu titriyordu. Sanki büyük melek Mikail’in iki ağzı keskin kılıcı şeytanın ellerine geçmişti.
“Elden ne gelir ki, sevgili bayım” diye yanıtladı doktor, “dünyanın yasası böyle! Arkadan gelenlere yol açmak için ölmek gerekiyor! Kanımca ölüm, bir başkasına ait olan yeri işgal ettiğimizde geliyor!
Kolayca anlaşılacağı gibi, gemilerin birbirlerine kayıtsız kalması mümkün değildi. Karşı konulan ortak tehlikeler, birbirlerini hiç tanımayan insanlar arasında bile bir bağ yaratıyordu
İki gemiyi rüzgârsız ve akıntısız bir denize bırakın, sonunda birbirleriyle karşılaşacaklardır. İki gezegeni uzaya fırlatın, birazdan üst üste geleceklerdir. İki düşmanı bir kalabalığın ortasına bırakın, bir süre sonra karşılaşacaklardır. Bu kaderdir. Yalnızca bir zaman meselesidir, hepsi bu.
Herkes yemeğe öyle dalmıştı ki, insan kendisini okyanusun ortasında değil, Paris’in ortasındaki bulvar restoranlarından birinde sanabilirdi.
“Bayım,” dedi, “bugüne kadar insanların makinelere değil, makinelerin insanlara yardım etmek için var olduğuna inanıyordum!”
Mantığım isyan etmesi gerektiği gibi isyan etmiyordu!
Bizim orada delilere inanmasalar da saygı gösterirler!
Devam edin. dedi, cahilliğinize gülmeye devam edin! Kesinlikle ne meteorolojiden, ne de tıptan hiçbir şey anlamıyorsunuz!
O sırada, Dean Pitferge yüzü asık bir halde, Bay Hatch’in konferansının yasaklandığını bildirdi. Dini bütün Protestan hanımlar, kocalarının mormonluğun sırlarını öğrenmelerine izin vermemişlerdi.
Gözlemlerime göre Tanrı’ya inanmayan insanlar, onun dışında her şeye inanma eğilimindeler, hatta nazara bile.
İki gemiyi rüzgarsız ve akıntısız bir denize bırakın, sonunda birbirleriyle karşılaşacaklardır. İki gezegeni uzaya fırlatın, birazdan üst üste geleceklerdir. İki düşmanı bir kalabalığın ortasında bırakın, bir süre sonra karşılaşacaklardır. Bu kaderdir. Yalnızca bir zaman meselesidir, hepsi bu.
Hiç kuşku yok ki, Fabian sıkıntılarını anlatarak yatıştırmaya çalışanlardan değildi aksine, onlardan söz etmek ona büyük acılar yaşatıyor olmalıydı.
Türün aynı olduğunu kabul ediyorum ancak bu türün içinde ne çeşitlilikler var bilemezsiniz.
-Buna gerçekten inanıyor musunuz doktor?
-İnanıyorum, diye yanıtladı Dean Pitferge, tıpkı uğursuz bir olayla başlayan yolculuğumuzun uğursuz bir şekilde sona ereceğine inandığım gibi.
-İnanıyorum, diye yanıtladı Dean Pitferge, tıpkı uğursuz bir olayla başlayan yolculuğumuzun uğursuz bir şekilde sona ereceğine inandığım gibi.
Dünyanın yasası böyle! Arkadan gelenlere yol açmak için ölmek gerekiyor! Kanımca ölüm, bir başkasına ait olan yeri işgal ettiğimizde geliyor!
Kalabalık bir işçi ordusunun çalıştığı bir şantiyeyi andıran güverteyi gördüğümde, bir gemide olduğuma inanamadım.
İki gemiyi rüzgârsız ve akıntısız bir denize bırakın, sonunda birbirleriyle karşılaşacaklardır. İki gezegeni uzaya fırlatın, birazdan üst üste geleceklerdir. İki düşmanı bir kalabalığın ortasına bırakın, bir süre sonra karşılaşacaklardır. Bu kaderdir.
Yalnızca bir zaman meselesidir, hepsi bu.
Yalnızca bir zaman meselesidir, hepsi bu.
Ne kadar büyük olsa, ne denli güçlü farz edilse de, bir gemi fırtınadan kaçtı diye şerefi lekelenmiş olmaz.
Hayat böyle! Geçmişi unutup şimdiki zamanı etrafımızdakileri yenileyerek öldürmek en iyisi!
Şimdiye kadar makinelerin insanlara yardım etmek için yaratıldığını sanıyordum, insanların makinelere değil!
Yaralılar arka güvertedeki revire kaldırılırken, ölülerin gemiden bir an önce uzaklaştırılmasına uğraşıldı. Zaten Anglosaksonlar insan hayatına o kadar kayıtsızdırlar ki, bu olay güvertede fazla bir etki yaratmadı. Ölü olsun yaralı olsun, bu talihsizler onlar için, biraz masrafla yerine yenileri konulacak çark dişlilerinden başka bir şey değildi.
Boyun eğmeyi kabul etmiyordu. Boyun eğmeyecekti.
Korkunç bir dalga geminin ön iskelesine vurmuştu.
“Bu bir şamar değil,” dedi doktor, “yüzün tam ortasına inen bir yumruk darbesi.
“Bu bir şamar değil,” dedi doktor, “yüzün tam ortasına inen bir yumruk darbesi.
İki gemiyi rüzgârsız ve akıntısız bir denize bırakın, sonunda birbirleriyle karşılaşacaklardır. İki gezegeni uzaya
fırlatın, birazdan üst üste geleceklerdir. İki düşmanı bir kalabalığın ortasına bırakın, bir süre sonra karşılaşacaklardır.
Bu kaderdir. Yalnızca bir zaman meselesidir, hepsi bu.
fırlatın, birazdan üst üste geleceklerdir. İki düşmanı bir kalabalığın ortasına bırakın, bir süre sonra karşılaşacaklardır.
Bu kaderdir. Yalnızca bir zaman meselesidir, hepsi bu.
“Genç olmak ne güzel şey!”
Yaralılar arka güvertedeki revire kaldırılırken, ölülerin gemiden bir an önce uzaklaştırılmasına uğraşıldı. Zaten Anglosaksonlar insan hayatına o kadar kayıtsızdırlar ki, bu olay güvertede fazla bir etki yaratmadı. Ölü olsun yaralı olsun, bu talihsizler onlar için, biraz masrafla yerine yenileri konulacak çark dişlilerinden başka bir şey değildi.