İçeriğe geç

Yüz Elli Milyon Destanı Kitap Alıntıları – Vladimir Mayakovski

Vladimir Mayakovski kitaplarından Yüz Elli Milyon Destanı kitap alıntıları sizlerle…

Yüz Elli Milyon Destanı Kitap Alıntıları

Hep
seviniyor bizim
gözlerimizle büyük çocuklar!
dinamitleşmeye başladı insanlar
geliyor öfkeyle
bütün evreni pataklayarak
dört bir yandan dökülüyor,
büyük okyanusun sinesine.
Ayaklanmanın şarkısını söylüyor gençler.
Şimdi
sevinçle güiüyordur bizim reis.
Bizler
yalnız, yeni düzenin,
hayalini kurarız,
Siz, eski,
açlık yıllarında,
etrafa bugün cenneti yayanlar,
siz,
milyonlar verdiniz
şarkı söylemeye, içmeye,
yemeye.
görüyorum milyonları,
milyonların şarkısını söylüyorum.
Kulak verin tarihçiler ve burulmuşlar,
değişmeyle eskimeyen savaşlar görmüşler!
ve bundan böyle
hiç kimse,
hiç bir zaman,
hiç bir kimseyi
dinlemiyor
Halklar fışkırıyor kraterden lav biçiminde.
Homurdayarak yayılıyor
berelenmiş ülkelere
canlı ve ölü
lav sığınağından.
yaşam,
acıma gibi hediye edilmiş,
seviniliyor,
bundan böyle
hiç kimse,
hiçbir zaman,
hiçbir kimseyi
dinlemiyor
Ahmak yardakçılar!
Sokaklar fırça, alanlar paletimizdir
Sokaklar, meydanlar sloganlarla,
fütürist resimlerle donanır. Mayakovski,
Sokaklar fırça, alanlar paletimizdir , diyerek
sanat ordusuna ilk çağrısını yapar. İlk
amaç geçmişin kısıtlı, küçük burjuva sanatına
son vermek yerine kitleler için bir işlevi
olan yaşamın tüm yönlerini içerecek yeni bir
sanat yaratmaktır.
Halkın gözünü boyayan,
cehennemle ürküten,
cennetle ayartanlar
Bilinmiyor insanın öbür yanı.
Ve bundan böyle
hiç kimse,
hiçbir zaman,
hiçbir kimseyi
dinlemiyor.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Seni sevmiyorlar dar sokakların meydanlarında.
Bizler
yalnız, yeni düzenin,
Hayalini kurarız,
Dahasıysa ve dinamitleriz eskiyi
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gereksiz şeytana,
kara haç!
Biz işini bitiriyoruz senin,
romantik barışının!
Barış,
kıtaların
toplayarak kvintetini,
kudret büyüsü diye hediye etti ona.
Onda duruyor kentin
tek bir vidası,
tüm elektrik-dinamo-mekaniği.
Tutku, şarkısı söyle!
Açlığı, doyur!
Zaman
dövüşte
gövde taşıyor.

Kurşunlar, öldürüyor!
Ürkmüşken!
Kaçanı daha sık
Patlıyor, parabellum!
Özellikle bu!
Ruhun dibini!
Ateşle,
yanıkla,
demirle,
ışıkla,
kızart,
yak,

HERKES!
HERKES!
HERKES!
Herkes,
Kimse fazla değil!
Birlikte
çıkınız
ve gidiniz!
Siz,
ruhî barikatları kurşuna dizenler,
bugünler için okuyanlar,
aç gözlü kulaklarda gelecek avlayanlar,
şimşekler,
şarkıcılar,
şairler.
Siz,
hani
tütsü ve dumanının arasından,
yaşama, zar zor tutunan iyot,
diş gıcırtısını, demiryolu kişnemesiyle,
gene de çalıştıranlar,
gene de yaptıranlar.
Ünlü sözleriniz dinmek bilmez sizin,
ebediyen solmayan, her yıl çiçek açan,
canımızı çıkarmak için – ünlüsünüz siz,
milyonlarca canlı,
kerpiçler
ve başka İvan’lar.

Tam coştu evren geçitte –
yürek eski kaderi kaynatamıyor ne de olsa.
Yılların
kederiyle
orkestra rahatlamış
ve gök şarkısı yukarılara fışkırtılmış.
Hâlâ yankılı geziyor sesleri
ölmüş birisini,
anmak için ebedi.
İnsanlarsa
artık
sokakların çoğunda cila
neşeli renklere boyanıyor, geçen dakikalar hızla.
Eh şarkının arasında yuvarlanıyor anlaşma,
renkler, evrende, ekinde ve harmanda.
Bu senin
kanlı devrimin İlyada!
Sen açların açı Odessa!

Demokratlar,
hümanistler –
gidip-geliyor
uydurukların uydurmaları.
Kavramda başarılı değilsin,
sana gereken,
artık
filozofça
sepetçi söğüdü kafan.
Gidiyor,
dinamitleşmeye başladı insanlar.
Geliyor öfkeyle
bütün evreni pataklayarak.
Belirmeye başlayan bu çağda illere
neden girdi göbekli adamlar?
Kulak boşluğuna mı çarpıyor gök, dinleyerek?
Ufkun ardına bakan kim?

Onun için bugün
yöneliyoruz
herkesin gözü ışıkta
ve bütün kulaklar gergin,
en küçüğümüzü yakalayarak,
görmek için diye bu,
duymak için diye bu sözleri:
bu –

devrim istemi

Kim soruyor aya?
Güneşi yanıta zorlayan kim-
neden
gece ve gündüze güçlük çıkarıyorsunuz?
Evrene seslenen hangi akıllı yazar?
Ve bundan böyle
hiç kimse,
hiç bir zaman,
hiç bir kimseyi
dinlemiyor.
Dinamitleşmeye başladı insanlar.
Bilinmeyen sokakta
durduruyorlar tanımadıklarını
bilinmiyor insanın öbür yanı.
Ve siz
tanıyorsunuz,
ne insanlar
sevecen oluyor,
aşk gibi,
yıldızlara doğru kabartılan ışınlar.
Milyonlar geldik biz,
milyonlarca olay,
sakatlanmış,
yıkılmış,
perişan.
Busenin kanlı devrimin İlyada!
Sen açların açı Odessa!
Ve siper oluyor güneşe kuşlar yeniden.
Hey, asrın,
ayağına kapanın!
Öfkeli güneşle yanıldı ufuk önde.
Ve sadece döşemesi gagalandı barışın, ışığı tutmak için Kayn zekâsını, koruyarak dişi müzikçi gibi.
ve bir hukuk daha çöktü.
Halkın gözünü boyayan, cehennemle ürküten,
cennetle ayartanlar,
Ne İvan?
Hangi İvan?
Nereden İvan?
Niçin İvan?
Neden İvan?
Üretim acele!
Zor duyulan, sadece yüreğin ucunda bir esinti.
Rüzgarsız denizde genişleyerek fışkıran.
hislerini işkence damgasıyla dağlayıp bugüne doğru gelen cellatlar.
Gitmek!
Uçmak!
Yüzmek!
Yuvarlanmak-
herkes, kımıldamalı,
ve herkes yürüyemiyor,
güçlükle ilerliyor, herkes,
alçalarak
sürünerek,
tükenerek-
Dayanılamıyacak kadar insan çığlığı.
Bu destan ustasının adı 150 000 000.
Kurşun-ritm.
Kafiye-bina bina ateşten.
150 000 000 benim dudaklarımla konuşuyor.
Rotatif adımlar.
meydan taşlarının doruğu
bu nesirde yayınlanmıştır.
Kim soruyor aya?
Güneşi yanıta zorlayan kim
neden
gece ve gündüze güçlük çıkarıyorsunuz?
Evrene seslenen hangi akıllı yazar?
Ve
bu
destanımda
böyledir
kimse yazmadı.
Bir tek amacı var aydınlatacak
yarınları.
Şu yıl,
şu gün ve şu saatte,
toprağın altında,
üstünde,
gökte
ve çok yüksekte
böyle doğdu
levhalar,
bildiriler,
afişler:
Seni sevmiyorlar dar sokakların meydanlarında.
Ünlü sözleriniz dinmek bilmez sizin,
ebediyen solmayan, her yıl çiçek açan,
canımızı çıkarmak için – ünlüsünüz siz.
Başlıyoruz!

İnsan sesleri,
vahşi hayvanların böğürtüsü,
ırmağın uğultusu
övgüler okumaya geliyoruz yükseklere.
Herkes gitsin ve duysun herkes
barış ırmağının şenliğini.

Siz, eski,
açlık yıllarında,
etrafa bugün cenneti yayanlar,
siz,
milyonlar verdiniz
şarkı söylemeye,
içmeye,
yemeye.

Siz, kadınlar,
doğumları kakım altında
cüppede,
eski püskü gövde sıralarda,
baygın düşen,
ekmek için dururken sayısız sıralarda.

Siz,
çocuk yapıcı lejyonlar sıvısı,
açlıkla gençliği büken yığınlar,
hele, kim acınacak duruma düştü
ve hele,
kim acınacak duruma düşmedi.

Siz,
vahşi hayvanlar,
kaburgalarında,
yulaf yedikleri insanları unutanlar,
bir şey ve bir şey kaşıyanı ve çalışanı,
hiç düşünmeden hâlâ kamçılıyorsunuz.

Siz,
ruhî barikatları kurşuna dizenler,
bugünler için okuyanlar,
aç gözlü kulaklarda gelecek avlayanlar,
şimşekler,
şarkıcılar,
şairler.

Siz, hani
tütsü ve dumanın arasından,
yaşama, zarzor tutunan iyot,
diş gıcırtısını, demiryolu kişnemesiyle,
gene de çalıştıranlar,
gene de yaptıranlar.

Ünlü sözleriniz dinmek bilmez sizin,
ebediyen solmayan, her yıl çiçek açan,
canımızı çıkarmak için ünlüsünüz siz,
milyonlarca canlı,
kerpiçler
ve başka İvan’lar.

Demokratlar,
hümanistler
gidip geliyor
uydurukların uydurmaları.
Kavramda başarılı değilsin,
sana gereken,
artık
filozofça
sepetçi söğüdü kafan.
Ne hoş kokuyor
enginliğin yıkanışıyla böyle yolun öğrenme okyanusu?!Gidiyor,
dinamitleşmeye başladı insanlar.
Geliyor öfkeyle
bütün evreni pataklayarak.
İnsanlarsa
artık
sokakların çoğunda cila
neşeli renklere boyanıyor, geçen dakikalar hızla.
Eh şarkının arasında yuvarlanıyor anlaşma,
renkler, evrende, ekinde ve harmanda.
Busenin
kanlı devrimin İlyada!
Sen açların açı Odessa!
Ortaya dökerek tutuk lavları,
yer yuvarlağının kendisi
ikiye ayrıldı yarım kürenin yarısı
ve donarak,
güneşte
sarkıyor ağırlığı.
Dinamit tükürüyor
ve ateş geğiriyor,
sapsarı,
ve pat diye patlayan.
Bakıyorsun enginliğe—
Soysuz Soysuzladır!
Boyuysave
söyleyemiyorsun ne kadar uzun olduğunu,
Seni sevmiyorlar dar sokakların meydanlarında.
Gidiyor,
dinamiteşmeye başladı ınsanlar.
Geliyor,
Öfkeyle bütün evreni patlaklayarak.
Şikago’nun insanı acayip!
Acayip insanı,
Ve tuhaf!
Geldik biz,
Milyonlar
Milyonlarca hayvan,
Yabanileşmiş,
Kör ve aç.
Insanlar suçlu, cezalandir onları.
Şikago’nun insanı acayip!
Acayip insanı,
Ve tuhaf!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir