İçeriğe geç

Yükseltin Tavan Kirişini Ustalar – Seymour Bir Giriş Kitap Alıntıları – J. D. Salinger

J. D. Salinger kitaplarından Yükseltin Tavan Kirişini Ustalar – Seymour Bir Giriş kitap alıntıları sizlerle…

Yükseltin Tavan Kirişini Ustalar – Seymour Bir Giriş Kitap Alıntıları

Sanırım,bütün bunları boşverip,tekrar söylemek en iyisi,yıl 1942 idi , yirmiüç yaşındaydım,daha yeni askere alınmıştım,sürüden ayrılmamam daha yeni tembihlenmişti;ve her şeyin ötesinde,yapayalnızdım.Bu durumda bir insan,dolu arabalara atlar,anladığım kadarıyla da,oturup kalır orada !
Hemen hemen daima ne olduysam, temelde hep o kaldığıma inanıyorum; bir anlatıcı, ama son derece baskın kişisel ihtiyaçları olan bir anlatıcı. Sunmak istiyorum, tanımlamak istiyorum, yadigârlar, muskalar dağıtmak istiyorum, cüzdanımı çıkarıp herkese enstantane fotoğraflar vermek istiyorum, burnumun doğrusuna gitmek istiyorum. Bu ruh halinde, kısa hikâye biçiminin civarına yaklaşmaya bile cesaret edemem. Benim gibi tarafsızlıktan uzak şişko küçük yazarları bir lokmada yutar.
R.H. Blyth’in duygusallık tanımını açıkladım ona: Bir şey için Tanrı’nın şefkatinden daha fazlasını duyuyorsak, duygusalız demektir.
yükseltin tavan kirişini ustalar. güvey geliyor, aresten boylu.
yeryüzünde amatör okuyucu -yani okuyup geçen biri- kalmışsa eğer, tarifsiz sevgi ve minnetle, rica ediyorum ondan, bu kitabın ithafını dörde bölsün, karım ve çocuklarımla paylaşsın.
İnsan sesi, yeryüzündeki her şeyin kutsallığını yıkıyor.
Onun seçmesini bilmeyen kalbine nasıl muhtacım.
Lütfen kalbinin sesini dinle
Bir şey için Tanrı’nın şefkatinden daha fazlasını duyuyorsak, duygusalız demektir.
N’apacaksın? diye sordum. Ona belki bir şeyler okurum, diye düşündüm, dedi Seymour ve bir kitap çekti. Daha on aylık, Tanrı aşkına! dedim. Seymour, Biliyorum, dedi. Onların da kulakları var. İşitebilirler.
‘Donakaldım ve mahalle diliyle bir ton tuğla gibi, yere indirildim.’
‘Ben bu gece kendi kendimin Kum Perisiyim. İyi geceler! İyi geceler sizi hepsi insanı çileden çıkartacak kadar iletişim yoksunu insanlar!’
‘,ama hayatımda bir kez olsun her kahrolası cümleyi ince eleyip sık dokumayayım, yoksa gene işim bitiktir.’
‘İliklerime kadar neşesizim, neşesizim ama, ilahi ilhamım kurşun geçirmez görünüyor. Bu anki boşluk için ne kadar büyük, el ovuşturtan planlarım olduğunu hayal edemezsiniz. Ancak bu planlar, çöp kutumun dibinde latif görünmek için tasarlanmış sanki.’
‘Yalnız yaşarım(ama kedisiz, bunu herkesin bilmesini istiyorum)’
‘İnsan sesi, yeryüzündeki her şeyin kutsallığını yıkıyor.’
seymour bir keresinde hayat boyu yaptığımız tek şeyin küçük bir kutsal toprak parçasından diğerine gitmek olduğunu söylemişti. asla yanılmaz mı o?
bana beni mantıksız bir şekilde tetikte tutacak bir hikaye ver. beni sadece bütün yıldızların çıktığı için beşe kadar ayakta tut, başka hiçbir nedenle değil.
Her birimizin kendi zihninde kendisi için bir yer ayrılmıştır. Bir dakika öncesine kadar benimkini ömrüm boyunca dört kez görmüştüm. Bu beşincisi. Yarım saat içinde falan döşemeye uzanacağım. Sizden beni bağışlamanızı rica ediyorum.
Ayrıca itiraf nevinden bir pasaj, yazarın gururundan vazgeçmekten ötürü duyduğu gururun birazının kokusu çıkmaksızın belki de asla yazılmamıştır. Halk huzurunda itirafta bulunan birinde her seferinde kulak verilecek şey, neleri itiraf etmediğidir.
Öyleyse bu entre-nous ruh hâli içinde, kadim sırdaşım, diğerlerine, her yerde temel atmış olan ve aralarında eminim ki bizi aya zumlamakta ısrarlı orta yaşlı süratli araba meraklılarının, Dharma Burmların, düşünen adamlar için sigara filtresi yapımcılarının, Bitkin ve Dikkatsiz ve Huysuz olanların, seçilmiş kült erbabının, zavallı küçük seks organlarımızla ne yapıp ne yapmayacağımızı o kadar iyi bilen azametli uzmanların, bütün o sakallı, mağrur, okuması yazması olmayan genç adamlarla yeteneksiz gitarcıların ve Zen-katillerinin ve birleşik estetik Teddy Boy’ların ki, aydınlanmadan zerrece nasibini almamış burunlarının tepesinden aşağı; Kilroy, İsa ve Shakespeare’in hepsinin uğradığı bu muhteşem gezegene (lütfen beni susturmayın) bakarlar; bu ötekilere katılmadan önce, size mahremiyet içinde söylüyorum ki ey kadim dostum (korkarım aslında, size hitaben), lütfen bu erken tomurcuklanmış iddiasız parantez buketini benden kabul buyurun: (((( )))).
kadınların o erkekleri bilirsin bakışlarından bir tane fırlattı ve
Hangi otel? dedim Nedime’ye. Biliyor musunuz? Sesimin öyle rastgele bir soru soruyormuş gibi olmasına çabaladım; sanki babam otel işindeymiş de ben de babasıyla ilgilenen bir evlatmışım da, New York’ta milletin hangi otellere gittiğini araştırıyormuşum gibi.
tanrı da biliyor ya, çok acıklı bir şey. insan sesi, yeryüzündeki her şeyin kutsallığını yıkıyor.
belki de her şey tamamıyla yoluna girecek, ama ben bu 1942’den nefret ediyorum.
Tanrım, ben eğer klinik anlamda bir şey isem, herhalde ters anlamda bir paranoyak olsam gerek. Insanların beni mutlu etmek için gizli planlar yaptıklarından kuşkulanıyorum.
Yalnızca yirmiüç yaşında olsam yine iyi, yirmiüç yaşında bir gerizekalı olduğum gizlenecek gibi değildi.
(Sinema da) Filmde çocuklar annelerine kedi yavrusunu göstermeye getirdiklerinde ,M bana baktı. Kedi yavrusunu sevmişti ve benim de sevmemi istiyordu. Karanlıkta bile onun sevdiği şeyleri bende otomatik olarak sevmediğimde hissettiği yabancılaşmayı duyumsuyorum. Daha sonra, istasyonda birer içki içerken, bana kedi yavrusunun ne hoş olduğunu düşünmemiş miyim diye sordu. Artık şirin sözcüğünü hiç killanmıyor. Onu ne zaman korkutup hep kullandığı sözcükleri ağzına almasını engelledim acaba?
Seymour bir seferinde hayat boyu yaptığımız tek şeyin küçük bir Kutsal Toprak parçasından diğerine gitmek olduğunu söylemişti. Asla yanılmaz mı o?
Sana bu gece herhangi bir şey söylemekten korkuyorum. Lütfen kalbinin sesini dinle, kazan ya da kaybet.
Sana söylememek istediğim o kadar çok şey var ki, başlayacak yerim yok.
Tanrım, ben eğer klinik anlamda bir şey isem, herhalde ters anlamda bir paranoyak olmam gerek. İnsanların beni mutlu etmek için gizli planlar yaptıklarından kuşkulanıyorum.
Bir Zen Budizm ustasına sormuşlar vaktiyle, bu dünyada en değerli şey nedir diye. Usta, ölmüş bir kedidir demiş;çünkü kimse ona bir fiyat biçemezmiş.
İnsan sesi, yeryüzündeki her şeyin kutsallığını yıkıyor.
Kendi iyiliğin için beni gurur nedeniyle uyanık tutma. Sanırım söylemek istediğim tam da bu. Keşke artık asla beni gurur nedeniyle uyanık tutmasan. Bana beni mantıksız bir şekilde tetikte tutacak bir hikaye ver. Beni sadece bütün yıldızların çıktığı için 5’e kadar ayakta tut. Başka hiçbir nedenle değil.
Tartışma (benim için tartışma, onun için konuşma) orada sona erdi. Şairin işlevinin yazması gerekeni yazmak olduğuna değil de, hayatının eski kütüphanecilerinden insani koşullar altında mümkün olduğu kadar azını dışlamak üzere tasarlanmış bir üslupta yazmak sorumluluğunu almasına bağlı olması halinde yazacaklarını yazmak olduğuna inanan, ya da hiç değilse tutkuyla bundan şüphelenen biriyle tartışamazsınız.
Tanrım, ben eğer klinik anlamda bir şey isem, herhalde ters anlamda bir paranoyak olsam gerek. İnsanların beni mutlu etmek için gizli planlar yaptıklarından kuşkulanıyorum.
İnsan sesi, yeryüzündeki her şeyin kutsallığını yıkıyor.
İnananlar, sabırlı olanlar, simyasal saflar için bu dünyadaki bütün önemli şeyler -belki de sadece kelimelerden ibaret olan hayat ve ölüm değil, ama önemli olan şeyler- hayli güzel şekilde hallolunur.
Eğer ölüm -ki hep orada, belki de kaputun üstünde oturan ölüm- ön camdan umulmadık bir anda içeri süzülüp de, hadi dese, kalkıyorsunuz, haşin ama sessizce, onun peşinden gidiyorsunuz.
‘İnsan sesi, yeryüzündeki her şeyin kutsallığını yıkıyor.’
Tanrım, nasıl mutluyum onunla. Keşke o da benimle daha mutlu olabilseydi.
Fark gözeten birinin buna ulaşması işin şiirden sıyrılması, şiirin ötesine ulaşması gerekir.
Ah, bu mutluluk cok guclu bir sey. Harikulade ozgurlestirici. 
hayat boyu yaptığımız tek şeyin küçük bir Kutsal Toprak parçasından diğerine gitmek olduğunu söylemişti.
Evlilik amaçları öyle saçma ve dokunaklı ki.
Bir Zen Budizm ustasına sormuşlar vaktiyle, bu dünyada en değerli şey nedir diye. Usta ölmüş bir kedidir demiş; çünkü kimse ona fiyat biçemezmiş.
vecd derecesinde mutlu bir adamım.
Bilge, herhangi bir şeyi üstlenme konusunda endişe ve kararsızlık doludur ve böylece de hep başarılı olur.
İnsanlar arasında çok gergin oluyorum. Kendimi yeniden doğmak üzereymişim gibi hissediyorum.
Eğer kalabalık arabalara binmişseniz, daha atlayıp kaçamadan, yazgı kuşatmıştır sizi artık
lütfen bu erken tomurcuklanmış iddiasız parantez buketini benden kabul buyurun: (((( )))). ”
konuşma sesi, dinleyip dinleyebileceğim tam anlamıyla kusursuz olmayan en iyi müzik aletiydi.
Bana gülümsemeyi öğretmeye çalıştı, ağzımın çevresindeki kasları gevşetmek için parmaklarıyla dokundu bana. Ne harika onu gülerken seyretmek.
burnumun doğrusuna gitmek istiyorum. ”
Hakiki sanatçı, güzelliği üretebilen o semavi budala, esas olarak kendi vicdanıyla, kendi kutsal insani bilincinin kör edici biçimleri ve renkleriyle gözü kamaşarak ölür.
Mükemmel olmayan bir yaşamın erdemlerinden söz etti; insan kendi zayıflıklarını da, başkalarının zayıflıklarını da kabullenmeliymiş.”
Ölmüş bile sayılabilir, ama hala yaşamayı sürdürüyor.
Okumadığı kitap kalmamış neredeyse. Tanrım, o kadının okuyup da unuttuğu şeylerin onda birini okusam ne kadar mutlu olurdum.
Lütfen sadece görmekle kalmayın; aynı zamanda hissedin.
Ben bu gece kendi kendimin Kum Perisiyim. İyi geceler! İyi geceler sizi hepsi insanı çileden çıkartacak kadar iletişim yoksunu insanlar!
Lütfen kalbinin sesini dinle, kazan ya da kaybet.
Kan dolaşımı yok bende, nabzım atmıyor. Hareketsizlik benim yuvam.
balıkçılık ister kütüphanelerde, ister başka herhangi bir yerde olsun , nazik bir iştir. kimin kimi yakalayacağı asla belli değildir.
Ve yine, aslında ona karşı olmama rağmen onun bu bükülmez cüretkarlığına hayranlık duyar gibi oldum.
Neyim ki ben? Keşke bilseydim. En iyi ihtimalle, kaygıcıbaşı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir