İçeriğe geç

Yüce Tanrı Pan Kitap Alıntıları – Arthur Machen

Arthur Machen kitaplarından Yüce Tanrı Pan kitap alıntıları sizlerle…

Yüce Tanrı Pan Kitap Alıntıları

Ona benzeyen kimseyi de görmedim; muğlak ama ısrarcı, loş ve eski bir anı gibi.
Bir nehrin üstünde çamur görürsen çamurun bir zamanlar dipte olduğundan emin olabilirsin.
Şeytan ete kemiğe büründü ve insan oluştu.
Öyle dehşet verici şeyler gördüm ki bazen sokağın ortasında durup böyle şeyler görüp nasıl yaşamaya devam ediyor olduğuma şaşıyorum.
Ve şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu.
Sonunda güzel yemeklerin estetik eserlere eşdeğer bir incelik taşıdığı sonucuna vararak iyi bir yemeğin düşmüş insanlık için en çok tat veren aktivite olduğuna karar verdi.
Her buğday başağının içinde bir yıldızın ruhu vardır.
Bizi asıl sınırlandıran düşünme şeklimizdir.
İlk insan gözlerini kaldırıp da yıldızlara, güneşe ve üzerinde yaşadığı toprağa baktığından beri var olan, bambaşka ve gizemli bir dünya.
Ama ben sana bütün bunların, gökteki yıldızlardan ayağını bastığın toprağa kadar hepsinin sadece düşler ve gölgeler; gerçek dünyayı görmene engel olan gölgeler olduğunu söylüyorum. ( ) bu peçenin altında gerçek bir dünya var.
Ve şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu.
Her bir buğday tanesinde bir yıldızın ruhu saklıdır.
Her bir buğday tanesinde bir yıldızın ruhu saklıdır.
Bana yolu gösteren ilk insanlardan biri oydu ama sanırım kendisi o yolu bulamamıştı.
Akıntıda yüzen çamuru gördüğünde, onun bir zamanlar dipte bulunduğunu anlarsın.
ET DIABOLUS INCARNATE EST. ET HOMO FACTUS EST.
“Ve şeytan vücut buldu.”
Villers, mahvolmuştum. Bedenen ve ruhen.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bir şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu.
En sonunda ölüm geldi
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu şeyin karşısında bizzat güneş ışığı nasıl kararmıyor ? Böylesi bir yükün altında sert toprak nasıl erimiyor ve kaynamıyor ?
Taştan mı yapıldın sen, dostum ?
İnsan gözlerinden öylesi bir cehennemi tutkular karışımının fışkırabileceğini düşünmezdim.
Havada bir dehşet vardı.
Sana eski arkadaşımı sorduğumda böylesi garip bir maden bulacağımı tahmin etmiyordum.
Benim bildiğim şeyler hakkında en ufak bir fikrin bile yok.
Kalbinin derinliklerinde insanın doğasındaki müphem ve ezoterik unsurlar konusunda dikkatli bir merak yatıyordu.
Sonrası yıldızların ötesindeki karanlığın karanlığı, daimi karanlık.
Bir nehrin üstünde çamur görürsen çamurun bir zamanlar dipte olduğundan emin olabilirsin.
Şöyle, statü sahibi bir beyefendi Tottenham Court caddesinin hemen dışında, Paul sokağı civarlarındaki bir evde çıplak olarak ölü bulundu . Polis elbette faili bulamadi ; tüm gece pencerende bir ışıkla otursan gelip kapını çalarlar ama bir yerlerde ölsen gelen giden olmaz.
ET DIABOLUS INCARNATE EST. ET HOMO FACTUS EST.
Ve (bir) şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu.
Burada karşında durduğumu görüyorsun ve sesimi duyuyorsun ; ama sana tüm bunların – evet, şimdi gökte parlayan yıldızdan ayaklarımızın altındaki yere kadar – sana tüm bunların rüyalar ve gölgeler olduğunu söylüyorum ; gerçek dünyayı gözlerimizden saklayan gölgeler.
İnsanların uzun zaman önce tüm şeylerin kalbinde yer alan en korkutucu,en gizli kuvvetlere dair bilgisini perdeleyen de zarif bir semboldü;karşısında insanların ruhlarının tıpkı elektrik akımıyla kararan bedenler gibi solduğu,öldüğü ve karardığı kuvvetler.
İnsanların çok az şey bildiğini ve neredeyse hiçbir şeyden şüphelenmediklerini fark ettim.
Bu dünyaya ait değildi
Bir uçuruma bakmış ve dehşet içinde bakışlarını kaçırmış bir gezgin gibiyim.
Tüm gece pencerende bir ışıkla otursan gelip kapını çalarlar ama bir yerlerde ölsen gelen giden olmaz.
Benim bildiğim şeyler hakkında en ufak bir fikrin bile yok.
ET DIABOLUS INCARNATE EST. ET HOMO FACTUS EST.*

*Ve (bir) şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu.

Kendi kabuğuna çekildi.
Bu dehşetten bir çıkış olmalı.
Her bir buğday tanesinde bir yıldızın ruhu saklıdır.
Yüzlerce kez geçtiğim yollardan geçirince büyük gerçeklik gözlerimin önünde patladı ve görüş hattıma koca bir dünyanın, bilinmeyen bir düzlemin ayrıntıları girdi.
Evren suskundur gün boyunca lakin korkuyla bölünmüştür; leyli ateşlerle ışık saçar ve Aegipan korosunun sesleri yankılanır her yanında: Deniz kıyısı boyunca flütlerin şarkısı ve zillerin çınlaması duyulur.
O adam artık bu dünyaya ait değildi; baktığım yüz bir şeytanın yüzüydü.
İnsan etinde tezahür eden dehşete dair bir şeylerle tanıştık; formsuz olup kendine bir form alan şey
ET DIABOLUS INCARNATE EST. HOMO FACTUS EST.

VE (BİR) ŞEYTAN ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜ.VE İNSAN OLUŞTU.

Ve (bir) şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu.
Öyle dehşet verici şeyler gördüm ki bazen sokağın ortasında durup böyle şeyler görüp nasıl yaşamaya devam ediyor olduğuma şaşıyorum.
Benim bildiğim şeyler hakkında en ufak bir fikrin bile yok.
“Ve (bir) şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu.”
Hayır, fiziksel histen ziyade zihinsel bir histi. Sanki her nefeste içime ölümcül bir duman çekiyormuşum ve bu duman bedenimdeki tüm sinirlere ve kemiklere ve kaslara nüfuz ediyormuş gibiydi. Baştan aşağı işkence gördüğümü, gözlerimin karardığını hissettim; ölümün gelişi gibiydi
Sevgili Villers, geçen gece bana danıştığın konu üzerine düşündüm ve sana tavsiyem şu. Çizimi ateşe at ve hikayeyi aklından sil. Üzerine bir kez olsun düşünme, Villers, yoksa pişman olursun. Gizli bir şey bildiğimi düşüneceksin ve belli bir dereceye kadar bu doğru. Ama yalnızca çok az şey biliyorum; bir uçuruma bakmış ve dehşet içinde bakışlarını kaçırmış bir gezgin gibiyim. Bildiğim şeyler garip ve korkunç ama benim bilgimin ötesinde daha da derin dehşetler var, kış geceleri anlatılan hikayelerden daha inanılmaz şeyler.
“Kayıp bir ruhun gözlerine baktığımı biliyordum, Austin, adamın dış formu aynı kalmıştı ama içi cehennemle doluydu.”
“Öyle dehşet verici şeyler gördüm ki bazen sokağın ortasında durup böyle şeyler görüp nasıl yaşamaya devam ediyor olduğuma şaşırıyorum. Villiers, mahvolmuştum.”
Ve (bir) şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu.
Ve (bir) şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu.
Her bir buğday tanesinde bir yıldızın ruhu saklıdır.
Bir şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu.
Her bir buğday tanesinde bir yıldızın ruhu saklıdır.
Ve şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu.
Akıntıda yüzen çamuru gördüğünde, onun bir zamanlar dipte bulunduğunu anlarsın.
ET DIABOLUS INCARNATE EST. ET HOMO FACTUS EST.

‘Ve şeytan vücut buldu.’

Her buğday tanesinde bir yıldızın ruhu gizlidir.
.Özenle bir çaba harcıyordu ki gösterdiği çaba ciddi bir mesleğe layıktı.
Et diabolus incarnete est. Et homo factus est.

(Ve bir şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu)

Bir şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu
Etrafına bak, Clarke. Dağı görüyorsun, birbirini takip eden tepeleri görüyorsun, dalgaları takip eden dalgaları görüyorsun, ormanı ve bostanı, olmuş mısır tarlalarını ve nehrin kenarındaki sazlıklara ulaşan çayırları görüyorsun. Burada karşında durduğumu görüyorsun ve sesimi duyuyorsun; ama sana tüm bunların – evet, şimdi gökte parlayan yıldızdan ayaklarımızın altındaki yere kadar- sana tüm bunların rüyalar ve gölgeler olduğunu söylüyorum; gerçek dünyayı gözlerimizden saklayan gölgeler. Gerçek bir dünya var ama bu gördüğümüz şeyin, bu büyünün ötesinde, ‘beyhude koşuşturmaların, ikbal hayallerinin’* ötesinde, bir perdenin ötesinde.
DEVONODENT- – i – –
FLA – -v- – IVSSENILISPOSS- -vit – –
PROPTERNVP- -tias- –
– – qua – – SVIDITSVBVMB- -ra- –
“Yüce Tanrı Nodens için( Büyük Derin’in ya da Uçurumun tanrısı) Flavius Senilis gölgelik altında gördüğü evlilik üzerine bu sütunu dikti.”
“Formsuz olup kendine bir form alan şey..”
“İnsan ruhunun karşısında ürperdiği ve büzüldüğü bir dünya.”
‘Nasıl öldüğünü gayet iyi biliyorum. Kör korkudan, katıksız bir dehşetten ötürü ölmüş; meslek hayatım boyunca yüz hatları öylesine çirkin bir biçimde çarpılmış başka kimse görmedim ve epey ceset gördüğümü söyleyebilirim.’
ET DIABOLUS INCARNATE EST. ET HOMO FACTUS EST.

. Ve (bir) şeytan ete kemiğe büründü. Ve insan oluştu

Dostum Dr. Philips’in anlattığı Müstesna Hikâye. Beni burada yazılı olan her şeyin kesinlikle ve tamamen Doğru olduğu konusunda temin ediyor ama Mevzubahis Kişilerin Soyadlarını ya da Olağanüstü Olayların vuku bulduğu Yeri söylemekten imtina ediyor.
“Tüm bunların doğru olduğuna inanmak istiyorum.” Clarke kaşlarını çattı ve şüpheyle Dr. Raymond’a baktı. “Teorinin bir fantazmagorya olmadığına tamamen emin misin, Raymond— muhteşem bir vizyon olduğu kesin ama yalnızca bir vizyon olabilir mi?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir