İçeriğe geç

Yıkık Gönüller Kitap Alıntıları – Hadiye Hümeyra

Hadiye Hümeyra kitaplarından Yıkık Gönüller kitap alıntıları sizlerle…

Yıkık Gönüller Kitap Alıntıları

Lakin ne yazık ki onlar bana derin bir vicdan sızısını hatıra bıraktılar
Altı ay ne çabuk geçmişti. Zaten bütün saadetli günler öyle değil midir?
Fakat bilmem ki Ben en mesut olduğum zamanlarda bile ruhumda derin bir yoksunluk sızısı hissediyorum.
Ruhumda yaşamaktan bezmiş bir ihtiyar kaygısızlıgı var.
Kasırgalar koparan bu deli gönlümle ben, başkalarını sakinleştirmeye çalışırken ne kadar gülünç oluyorum
Ah Firuzan , gönlümün kraliçesi Firuzan , sen bu kadar düştün mü ? Ben seni şafakta görür , doğan güneşten görünen hayaline taparken
Lakin ne yazık ki onlar bana derin bir vicdan sızısını hatıra bıraktılar
Bülent’in zamanın aşağılık duygulu erkekleri gibi , yalnız genç kalpleri kandırmayı isteyen alaycı ve kaygısız ruhu Ve her genç kadın için yer saklayan birçok köşeli kalbi
Sen güzeller şahısın, ben de senin meftununum (gönül vermiş , vurgun )
Gözlerinin hain ışığını içinde büyüdüğü yakıcı Arap çöllerinin parlak simalarından alan Firuzan , zalim kayıtsızlığı ile yıkık gönlümü o kadar daha yaktı ki
Kaderin daima acı çekmeye mahkum ettiği , dertli gönlüm , dağdağalı (karmaşık) bir alem içinde oyalanmaya muhtaç
Perişan çehremi öyle derin alaycı bir bakışla süzüşü var ki
Fakat bilmem ki Ben en mesut olduğum zamanlarda bile ruhumda derin bir yoksunluk sızısı hissediyorum.
Deli bir aşkın koyu bulutları ile kapalı olan gönlüm ve gözlerim gerçeği görmekten uzak , çok uzak
Ah Firuzan! Bu gece yine gönlümde , hasta aşkım can çekişiyor. Fakat ne yazık ki onun sarhoşluk anında çektiği sıkıntıyı tamamıyla ben hissediyorum
Seni artık sevmiyorum Firuzan. Çünkü sen daimi kayıtsızlığınla büyük aşkıma o kadar hakaret ettin ki
Evvela ona , kadife gözlerine pek benzettiğim hercai menekşelerden bir sepet yaptırmıştım , sonra o sepetin içini doldurabilmek için pek çok gezdim ve gözlerinin rengini pek çok aradım
Firuzan’a öyle bir hediye götürmek isterdim ki Gönderdim. Bu sepette beni hatırlatacak her şey vardı. Fakat eğer o düşünmek isteseydi
Seni artık sevmiyorum.Buna inanıyorum Firuzan.Çünkü sen daimi kayıtsızlığınla büyük aşkıma o kadar hakaret ettin ki Kalbimin gizli köşelerinde yer tutan aşk hissini,nihayet benliğimi sarmaya başlayan nefret duyguları altüst etti.Yalnız ne yazık ki senin aşkınla beraber genç emellerim de öldü.Ruhumda yaşamaktan bezmiş bir ihtiyar kaygısızlığı var.
Bugun yine onu gördüm ve yine çılgınlıklar yaptım,şimdi düşündükçe pişman oluyorum.
Her gün yeni bir hakaretle kalbimi kanatmaktan çekinmeyen o kalpsiz kızın karşısında yine nefesimi tutmayı başaramadım,ağladım,ağladım
Lakin bundan ne kazandım?
Hiç,her zamanki gibi hiç!
Seni artık sevmiyorum. Buna inanıyorum Fürûzân.
Çünkü seni daimi kayıtsızlığınla büyük aşkımı o kadar hakaret ettin ki Kalbimin gizli köşelerinde yer tutan aşk hissini, nihayet benliğimi saymaya başlayan nefret duyguları altüst etti. Yalnız ne yazık ki senin aşkınla beraber, genç emellerim de öldü. Ruhumda yaşamaktan bezmiş bir ihtiyar kaygısızlığı var.
Her şeyi ruhsuz, her yeri tatsız buluyorum. Gerçi, bazı nadir zamanlarımda mesut olduğumu, eğlendiğimi zannediyorum ama galiba böyle zannederek, hiç olmazsa kendi kendimi aldatmak benim için bir ihtiyaç haline girdi.
Altı ay ne çabuk geçmişti. Zaten bütün saadetli günler öyle değil midir?
Seninle el ele böyle, ilelebet yaşasak.
İlelebet, bu hayatın sefil emellerine
Kapılmadan yaşasak, böyle saf böyle temiz.
Atılmasak güzelim hasretin ellerine
İlelebet yaşasa, bâkir aşkımız lekesiz
Ah ben ne kadar zavallıyım, şimdi kendi kendime düşünüyorum Herkesin uzak yakın bir ümid-i tesellisi var. Yalnız benim çaresiz, deli gönlüm ümitsiz bir aşkın, derin acıları ile inlemeye, sızlamaya mahkûm
Bugün Mutahhar’la yine uzun uzun konuştuk, kimsesizliğinin acıları ile zavallı ne kadar dertli
— Beni anlayan ve düşünen bir büyük ağabeyim olsaydı, emin olun Bülent Bey daha az bedbaht olacaktım, diyordu. Ona insanlardan hemen ekserisinin hayatta yalnız kalmaya mahkum olduklarını anlattım: evet diye sözlerimi tasdik etti.
— Evet, dedi; fakat inkar edemezsiniz ki onlarda zavallı bizler gibi, beşeriyetin en çok mahkum bedbahtı olan talihsiz cüz’leridir.
İşte görüyorsunuz ki bu düşüncesiz insanlar çürük başlarının çürük yargılarıyla bir şeye karar verdiler mi hemen insanı ezmeye inletmeye başlıyorlar!
Yalnız ne yazık ki senin aşkınla birlikte genç emellerim de öldü..ruhumda yaşamaktan bezmiş bir ihtiyar kaygısızlığı var..
Sizler, yalnız bir köşesinde yer bulabildiğiniz o hissiz kalbin, kötü ruhlu sahibine nasıl da kapılmışsınız!
Bu hayal kalbimi kanattı, yine o eski hayat içindeyim, yine o vefasız sevgilinin aşk isteğiyle dolu yerde yaşıyorum zannettim. Bu da benim için bir ruh tesellisiydi.
Lâkin ne yazık ki pek az devam etti.
Ruhumda yaşamaktan bezmiş bir ihtiyar kaygısızlığı var.
Kalbimin gizli köşelerinde yer tutan aşk hissini, nihayet benliğimi sarmaya başlayan nefret duyguları altüst etti. Yalnız ne yazık ki senin aşkınla beraber, genç emellerim de öldü.
Deniz durgun olursa kalbe keder verir, coşarsa insanın aklını başından alır.
Yalnız hayatımda bir emel vardı, onu görebilmek. O kadar severdim ki Güzel yüzüne bakmaya doyamazdım. Bekleyerek geçirdiğim saatleri, hatta bazen sabahtan akşama kadar bir pencere önünde esir olarak çıldırdığım günleri şimdi pekiyi hatırlarım
Kasırgalar koparan bu deli gönlümle ben, başkalarını sakinleştirmeye çalışırken ne kadar gülünç oluyorum.
Sizler, yalnız bir köşesinde yer bulabildiğiniz o hissiz kalbin, kötü ruhlu sahibine nasıl da kapılmışsınız!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir