İçeriğe geç

Yerlilerin Gözyaşları Kitap Alıntıları – Bartolomé de Las Casas

Bartolomé de Las Casas kitaplarından Yerlilerin Gözyaşları kitap alıntıları sizlerle…

Yerlilerin Gözyaşları Kitap Alıntıları

&“&”

Ölen yerliler ise denize atılıyorlardı. Bir Ispanyol, aralarında 60 ya da 70 millik bir mesafe olan Hispaniola’dan Lucayos Adası’na pusulasız ve haritasız gemileriyle giderken yollarını, o rotayı daha önce izlemiş gemilerden denize atılan sayısız yerlinin dalgaların üzerinde dolaşan cesetlerini izleyerek bulabildiklerini anlattı.
Yerliler, Hristiyanlardan kendi dillerinde şeytan demek olan Yares" diye bahsetmektedirler.
“Çok uysallar, kötülük ve silah diye bir şey bilmiyorlar….. kılıç gösterdik, keskin kenarlarına dokunup ellerini yaraladılar….. emir almaya, bize köle olarak hizmet etmeye yatkın insanlar….. Kudretli Efendimizin Hıristiyanlığı kabul etmek istemeyenlerin yok edilmesine karar vermesine Kutsal İsa yardım etsin.
Kristof Kolomb
Birinci Yolculuk
İspanyollar keşif gezilerine köpeklerini de gö­türürler. Yüklerini taşıttıkları yerlilere zincir vururlar. Özellikle aç bıraktıkları köpeklerinin karınlarını yerli­lerle doyuran İspanyollar, bazen birbirlerine elindeki yerlilerin yarısını ödünç ver, yarın sana iade ederim" di­yebilecek kadar vahşileştiler. İspanyollar, köpeklerini yerlilere saldırtıp parçalatarak yediriyorlar. Bu zorbalar yerlilere domuz ya da koyun muamelesi yapıyorlar. İspanyollar, yerlilerin ceset parçalarını kancalara takıp teşhir ettikleri kasap dükkanları bile açtılar. Günün de­ğişik saatlerinde yerli avına çıkan İspanyollar bazen bir­birlerine sorarlar: "Kaç yerli avladın?" Öteki cevap verir:
"Köpeklerim bugün bu aşağılık yaratıklardan on altı, on yedi tane kadar parçaladı." Köpeklerine yedirmek üzere birbirlerinden borç yerli aldıkları, bu zorbaların birbir­leri aleyhine açtıkları davaların tutanaklarında yer al­mıştır. Bundan daha korkunç ve daha zalimane bir dav­ranış olabilir mi?
lspanyollar, gittikleri yerlerde tutsak ettikleri yerlilerin boyunlarına kaçmamaları için prangalar taktılar ve prangaları zincirlerle birbirlerine bağladılar. Her yerliye 30 ya da 40 kilodan fazla yük yüklediler. Yerliler bu ağırlıkla yürüyeceklerdi. Tutsak edilen 4.000 yerliden sadece altısı hayatta kaldı. Diğerleri yolda açlık, susuzluk ve yüklerinin ağırlığından dolayı öldüler. İspanyol­lar açlık ve yorgunluktan dayanamayıp yere düşen yerlilerin kafalarını kestiler. Boyunlarındaki prangaları sök­mek zahmetine katlanmadılar.
Bir kasik bir zorbaya kendi isteğiyle ya da korku­sundan 9.000 kastellana değerinde altın armağan etti. Bu miktarla yetinmeyen vali, kazığa bağlatıp bu beyin bacaklarını gerdirdi ve altında bir ateş yaktırdı. Yerliden daha fazla altın istedi. Işkenceye dayanamayan yerli talebi kabul etti. Vali, yerliyi 3000 kastellana değerinde al­tın daha getirmesi koşuluyla evine gönderdi. Kasik 3000 kastellana değerinde altınla geri döndü. Vali bu­nunla da tatmin olmadı. Askerlerine yerliyi tekrar ateşin üzerine oturtmalarını emretti. Artık verecek altını kal­mamış olan kasike ilikleri eriyip ayak tabanlarından akıncaya kadar işkence ettirdi. Bu kasik de böyle öldü­rüldü.
Yerliler, hristiyanlardan kendi dillerinde şeytan demek olan Yares" diye bahsetmektedirler…
İspanyollar kaç çocuğu anne babasından, kaç erkeği karısından ettiler, kaç kadını dul bıraktılar, kaç dulu kirlettiler, kaç evli kadının masumiyetini elinden aldılar, kaç bakirenin ırzına geçtiler, kaç yerliyi köleleştirdiler, bu felaket sırasında kaç yerli ne çileler çekti, ne kadar gözyaşı akıttı? Sayılamayacak kadar çok…
İnsan düşmanı İspanyolların birbirlerinden çok uzaktaki bölgelerde eşzamanlı olarak işledikleri korkunç cinayetlerin ayrıntılarını anlatmaya bir insanın ne kalemi ne de gücü yeter…
Ne kadar uğraşırsam uğraşayım İspanyolların ne kadar korkunç katliamlar yaptıklarını yeterince dile getiremem…
lspanyollar kendi inançlarının gereklerini bile çiğnediler, verdikleri sözle­ri tutmadılar. Tek amaçları yerlileri yok etmek ve altın­larını yağmalamaktı .
***
lspanyollar, bir yerde çok miktarda altın yağmala­dıktan sonra toplayabildikleri kadar yerliyi toplayıp üç büyük eve kapattılar ve hiçbir neden yokken hepsini di­ri diri yaktılar. Bu olayda Ocena adlı bir din adamı, ço­cuğu alevlerin arasından çekip aldı; fakat yaptığını gö­ren başka bir lspanyol , bebeği hemen din adamının elin­den kapıp tekrar alevlerin arasına fırlattı. Bebek düştüğü küllerin içinde kavrulup gitti. Bunların da doğruluğunu kabul ederim. Bu lspanyol aynı gün komutanının çadırına giderken atından düşüp öldü. Bu adam gömülürken başında bulunup dua okumayı hiç istemedim.
Bir yerli efsanesine göre, vûcudu tören sırasında altın tozuyla kaplanan şefin temizlenmek için girdigi göle, degerli taşlar ve altın atarlardı. Bu­nu duyan lspanyollar altın kaplı adam" anlamına gelen bir Eldorado efsa­nesi yarattılar. Eldorado, zamanla, içinde çok miktarda altın ve mücevher bulunan bir kent olarak dilden dile dolaştı.
***
Yerliler, Hıristiyanlardan kendi dillerinde şeytan demek olan &‘Yares’ diye bahsetmekte­dirler. Kesinlikle haklıdırlar.
Yanında gö­türdüğü 10.000 ya da 20.000 yerliye hiç yiyecek ver­medi, savaşta yakaladığı yerlileri yedirdi.
Ordusunda insan etlerinin parçalanıp derilerinin soyulduğu bir tür mezbaha vardı. Çocuklar bağırtıla bağırtıla bu adamın önünde öldürülüp kızartıldı. Insanları sadece lezzetli el­leri ve ayakları için öldürttü.
İspanyollar 5-6 bin yerliyi insafsızca kılıçtan geçirirken komutanları caka satarak şu şarkıyı söylüyormuş:

Yanıyor Roma
Sarmış her yanını alevler
Acıyla haykırıyor yaşlılar, gençler
Lir çalıp şarkı söylerken
Keyifle bakıyor Neron
Tarpeia Tepesi’nden.**

***
Hıristiyanlar yerlilerin çoluk çocukları için sakladıkları tahıla el koydular. Bu­nu izleyen kıtlıkta 30.000’den fazla yerli açlıktan öldü.
Kıtlık öyle şiddetliydi ki o yıl çocuğunu öldürüp yiyen kadınlar oldu.
Kral’ın öteki temsilcileri de aynı şekilde(katliam,soygun…) davrandılar. Onlar da mümkün olduğu ka­dar çok asker gönderip yağmacılık yaptılar. Bu bölgenin ilk piskoposu da ganimetten pay istemiştir
Hıristiyanlar köpeklerine saldırıp yerlile­ri parçalama eğitimi vermişlerdi. Yerliler birkaç Hıristi­yan’ı öldürünce, İspanyollar öldürülen bir Hıristiyan’a karşılık yüz yerlinin öldürülmesini kararlaştırdılar.
Haykırışlarıyla komutanı ra­hatsız etmemeleri için kurbanlarının ağızlarına sopalar soktu ve ateşe birkaç odun daha attı. Alevlerin iyice artmamasına dikkat ediyordu. Yerlilerin yavaş yavaş kı­zararak can verişlerini zevkle seyretti. Anlattıgım bu olayı ve başka sayısız olayı gözlerimle gördüm.
Vicdansız bir İspanyol komu­tan, bu adalardaki en kudretli Kral’ın eşine tecavüz etti.
Yerliler için bu, çok büyük cüretkarlık ve küstahlıktı.
Yerliler, bundan sonra İspanyolları ülkelerinden atmak için nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini düşünmeye baş­ladılar. Ne yazık ki ellerinde sazdan yapılmış silahların­dan başka bir şey yoktu!
Yerliler, başlangıçta ıspanyolların gökyüzünden geldiklerine inanıyorlardı.
Yerliler, Ispanyolların kendilerine ya da komşularına ağır işkenceler yaptıklarını ya da acımasızca katledildik­lerini görünceye kadar Ispanyollara karşı hiç silaha sa­rılmamışlardır. Bunu Ispanyol zorbaların kendileri de doğrulamaktadırlar.
İspanyolların şeytani barbarlıklarının tek nedeni, doymak bilmez aç gözlülükleri, ihtirasları ve bu toprak­ larda bulunan zenginliklerdir.
Yerliler iki şekilde yok edildiler: lspanyollara karşı savaşırken ve onlara köle olarak hizmet ederken.
Oysa bu topraklarda eskiden sayılamayacak kadar çok akıllı yerli yaşıyordu.
Bu kırk yıl içinde İspanyollar tiksindirici insafsızlıkları ve iğrenç zorbalıklarıyla bu topraklarda 20 milyonun üzerinde erkek, kadın ve çocuğu hiçbir suçları olmadığı halde katletmişlerdir. Aslında anakarada canı alınan yerli sayısının 50 milyon civarında olduğuna inanıyo­rum.
İspanyollar Hispaniola Adası’nda o kadar büyük kıyım­lar yaptılar ki benim tahminlerime göre bu adada eski­den 3 milyon yerli yaşamaktayken bugün sadece 300’ü hayatta kalmış bulunuyor. Onlar da öldürülme korkusu içinde yaşamaktadırlar.
Kitleler halinde kılıçtan geçirilerek bedenlerinden zorla uzaklaştınlan 20 milyondan fazla yerlinin ruhu, adaletli tahtınızın önünde uzanmış şimdi yerde yatıyor. Onların, o zalim katliamlar sırasında kendilerine merhamet gös­terecek hiç kimseleri yoktu.
Vasiyetinde, o topraklann ger­çek sahipleri olan yerlilere.. topraklannın ve özgürlük­lerinin iade edilmesi" gerektiğini, "yerli soykırımı"nın "günah ve çok büyük bir adaletsizlik" olduğunu ifade eden Casas, yertilerin kendilerine barbarca davranan lspanyollara insani değerleriyle ve uygarca davrandıkla­rının farkındaydı.
***
Casas, uluslararası hukukun ve in­san hakları normlarının ilk savunucularından biri ola­rak kabul edilmektedir. Kral ve tanınmış ilahiyatçılar Casas’a hak verdiler, ama yerlilerin köle olarak sömü­rülmeleri uygulamasına son verilmedi.
***
Kolomb, dünya üzerindeki doğal zenginliklerin, hazır servetierin ve ucuz emek depolarının yağmalanması sürecini, yani sö­mürgeciliği başlatan Avrupalı oldu.
Yerliler, kendilerini katletmeye başlayıncaya kadar ls­panyollara hiçbir zarar vermemişlerdir."

Bartolomé de las Casas

Çok uysallar, kötülük ve silah diye bir şey bilmiyor­lar…. kılıç gösterdik, keskin kenarlarına dokunup ellerini yaraladılar…. emir almaya, bize köle olarak hizmet etmeye yatkın insanlar… Kudretli Efendimizin Hıristi­yanlığı kabul etmek istemeyenlerin yok edilmesine ka­rar vermesine Kutsal lsa yardım etsin."

Kristof Kolomb

Bir kez dört soylunun bu tüneklerin üzerine yatırıldığını gördüm. Eğer yanlış hatırlamıyorsam orada dört ya da altı tane daha tünek vardı. Altlarında aynı şekilde hafif bir ateş yanıyordu. Yavaş yavaş yanmakta olan masum yerliler çektikleri acıdan öyle haykırıyorlardı ki o sırada uyumakta olan komutan, gürültüden rahatsız olduğu için yerlilerin boğularak öldürülmesini emretti. Ancak kendisini ve Sevilya’daki ailesini tanıdığım işkenceci cellat, yerlileri asarak öldürüp daha az acı çekmelerine olanak tanımadı. Haykırışlarıyla komutanı rahatsız etmemeleri için kurbanlarının ağızlarına sopalar soktu ve ateşe birkaç odun daha attı. Alevlerin iyice artmamasına dikkat ediyordu. Yerlilerin yavaş yavaş kızararak can çekişlerini zevkle seyretti. Anlattığım bu olayı ve başka sayısız olayı gözlerimle gördüm.

Hasretimiz Sansürlüdür Notu:

Yılmaz Güney, Selimiye Üçlemesi (Hücrem, Salpa ve Sanık) kitaplarının birinde anlatır.
12 Mart döneminde işkenceci polis, işkence yaptığı kişiye bağırır:
Çabuk konuş, yoksa vapuru kaçırcağım." diye.

İlk kitap yaklaşık 5-6 yüzyıl öncesini, Yılmaz Güney ise 50 yıl öncesini anlatır. Dünyadaki bütün kötülüklerin anası "içki" değil, özel mülkiyettir.

Ben size söyleyeyim, buraya gelmelerinin nedenini. Bize o kadar insafsız davranmalarının tek nedeni işkence etmekten hoşlanıyor olmaları değildir. Onların çok inandıkları bir Tanrıları var. Bizim de o Tanrı’ya inanmamızı istiyorlar. Bizimle savaşmalarının, boyun eğdirip bizi öldürmelerinin nedeni işte bu." Hatuey elindeki altın ve değerli taşlarla dolu sepeti havaya kaldırarak şöyle dedi: "İşte onların Tanrıları, Hıristiyanların Tanrısı bu işte! Eğer kabul ederseniz, şimdi bu Tanrı için dans edelim. Belki de Hıristiyanların Tanrısı hoşnut kalır da İspanyollar bize zarar vermezler."
İspanyollar adadan ayrılırlarken canlı kalmış yerli sayısı bir elin parmaklarından fazla değildi.
Peru (İnka) Krallığı’na 1531 yılında bir grup askerle gelen İspanyol (Francisco Pizarro) büyük canavarlıklar yaparak ülleyi istila etti.
Yavaş yavaş yanmakta olan masum yerliler çektikleri acıdan öyle haykırıyorlardı ki o sırada
uyumakta olan komutan, gürültüden rahatsız olduğu için yerlilerin boğularak öldürülmesini emretti.
Yerliler iki şekilde yok edildiler: İspanyollara karşı savaşırken ve onlara köle olarak hizmet ederken.
Yerlilere işkence etmeyen, vahşi hayvanlar gibi saldırmayan, onları öldürmeyen tek bir İspanyol yoktur.
Bazı yerliler, İspanyollara, cennete gitmelerinin önünde gerçek tanrıyı bilmemelerinden başka hiçbir engel olmadığını söylemişler.
… Aksi halde susarak ben de bu suça iştirak etmiş olacağım.
Hüküm tahtında oturan kral, her kötülüğü bakışlarıyla dağıtır."
(Tevrat 20. Bap, 8 Ayet)
Ben dünyanın hiçbir yerinde hıristiyanların ya da müslümanların köpeklerinin karnını insan etiyle doyurduklarını duymadım
Atahualpa,İspanyollların bulundukları yere geldi ve şöyle haykırdı:İspanyollar,neredesiniz?Çıkın ortaya,benden alıp köle yaptığınız ya da öldürdüğünüz insanlar için ve yakıp yıktığınız köyler ve kentler için ve benden yağmaladığınız zenginlikler için tazminat vermediğiniz sürece buralardan bir yere kıpırdamayacağım!
Atahualpa ne İspanyol kılıçlarının ne de para hırsıyla altını olsa şeytana bile saldıracak kadar gözü dönmüş İspanyolların ne kadar acımasız yaratıklar olduklarını biliyordu..
Hatuey, keşişin söylediklerini dinledikten sonra bir an düşündü ve bütün İspanyolların cennete gidip gitmediğini sordu. Keşiş, “Evet, cennetin kapıları iyi İspanyollara açıktır.” dedi. Kasik Hatuey keşişe şu cevabı verdi: “O zaman ben cehenneme gideyim. Çünkü cennette İspanyollarla karşılaşmak istemiyorum.”
Yerliler iki şekilde yok edildiler: 
İspanyollara karşı savaşırken
ve onlara köle olarak hizmet ederken.
Hüküm tahtında oturan kral, her kötülüğü bakışlarıyla dağıtır ."Tevrat:20 bap8.ayet
Çok uysallar ,kötülük ve silah diye bir şey bilmiyorlar…kılıç gösterdik ,keskın kenarlarına dokunup ellerini yaraladılar …#kristofkolomb
Sayısız zavallı masum yerli, köle olarak hizmet ettikleri İspanyolların yaptıkları canavarlıklardan dolayı öldü. Yerliler iki şekilde yok edildiler: İspanyollara karşı savaşırken ve onlara köle olarak hizmet ederken. İspanyolları dinimize uygun olmayan ve Tanrı’ya saygısızlık denebilecek bu davranışlara yönelten altın elde etme ihtirasıdır. Batı Hint Adaları’ndaki Hıristiyanlar kısa sürede zengin olmak ve hak etmedikleri bir itibar ve şeref elde etmek istiyorlardı.
Dünyevî mallara hayranlık duymuyorlardı , bundan dolayı kibirli, ihtiraslı ve aç gözlü değillerdi.
Yerliler iki şekilde yok edildiler: İspanyollara karşı savaşırken ve onlara köle olarak hizmet ederken.
Yerliler iki şekilde yok edildiler:
İspanyollara karşı savaşırken
ve onlara köle olarak hizmet ederken.
Dünyevî mallara hayranlık duymuyorlardı , bundan dolayı kibirli, ihtiraslı ve aç gözlü değillerdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir