Yaşar Kemal kitaplarından Yer Demir Gök Bakır kitap alıntıları sizlerle…
Yer Demir Gök Bakır Kitap Alıntıları
Babam zamanında bire otuz veren bu toprak, şimdi bire beş bile vermiyor. Torunum zamanında bire bir bile vermeyecek, dünya kötüleşip, insan piçleşiyor.
Ermişi ermiş yapan fıkaradır.
Dünya bir dertliler dünyası. Dertsiz insan yok
Millet aya gidiyor. Kerametle değil, fenle, bilimle gidiyor. Ulan ayı, sen burada efsaneler uydurup, halkı kandırıyor ve halk bu çamur, bu zillet, bu karanlık, bu yoksulluk, bu cehalet içinde böyle yüzyıllar kalsın diye onlara kerametler gösterip, büyüler yapıyorsun.
İnsan hiçbir zaman hırsının, coşup gelen yüreğinin elinde oyuncak olmamalı.
Bir insan yenilirse bir daha, bir daha gelirdi Kalabalık yenilirse, bir daha bir araya gelmesi çok zor olurdu.
insan böyle hikayeler uydurmaya, uydurdukları hikayelere inanmaya, inandıktan sonra büyük bir esriklik içinde başkalarına anlatmaya, onları da inandırmaya can atarlardı.
İnsanın bir yerde, bir işte tek başına kalışı ölümden de beterdi. İşte ölüm dedikleri de buydu. Sonsuz bir yalnızlıktı, çaresizlikti.
Bütün ermişler kıtlıklarda, salgınlarda, harplerde çıkar.
Köylü böyle anlarda sarılacak dal arar. Türlü türlü dala sarılır, bırakır. En sonuncu sağlam sandığı bir dala sarılır, sarıldıkça sarılır, her bir şeyini dalın gücüne verir, daha sığınır. Bir dal bulamazsa, kendisi dalı yaratır, sonra da sarılır. Köylü dalsız edemez.
Korkmak yarı ölmektir.
Dünya bir dertliler dünyası. Dertsiz insan yok
Dünya kötüleşip, insan piçleşiyor
‘ Çoğun aza eklenmesini isterim. Kimse kimseyi ezmesin, soymasın, hak yerini bulsun isterim. ‘
Dünya dertliler dünyası. Dertsiz insan yok
İnsan hiçbir zaman hırsının, coşup gelen yüreğinin elinde oyuncak olmamalı. Her bir işi akıl terazisine vurmalı.
İnsanoğlunun, belki de en güzel yeri çocukluğu.
Gün geçirip fırsat vermemeli zamana
Öylesine yalnız sanıyordu ki kendisini, neredeyse şak diye yere düşecek, bir daha da doğrulamayacaktı. İnsanın bir yerde, bir işte tek başına kalışı ölümden de beterdi. İşte ölüm dedikleri de buydu. Sonsuz bir yalnızlıktı, çaresizlikti
“Babam zamanında bire otuz veren bu toprak, şimdi bire beş bile vermiyor. Torunum zamanında bire bir bile vermeyecek, dünya kötüleşip, insan piçleşiyor,”
Fıkara, garip, akılsız oğlum Ali, el hiç hakkından vazgeçer mi ? isterse dünya kadar malı olsun.insanoğlu hiç doyar mı?
İnsanın bir yerde, bir işte tek başına kalışı ölümden de beterdi. İşte ölüm dedikleri de buydu. Sonsuz bir yalnızlıktı, çaresizlikti.
İnsan hiçbir zaman hırsının, coşup gelen yüreğinin elinde oyuncak olmamalı. Her bir işi akıl terazisine vurmalı.
Bozkırdan soğuk, dondurucu bir yel esmeğe başlamıştı. Gök dupduru bir mavilikteydi. Nerdeyse gök bu esen yele
dayanamayacak, kırağı gibi parça parça, bin parça olarak, mavi mavi yukardan aşağıya yağacaktı. Bir au, ak karın üstü binlerce, milyonlarca mavi kırağı
parçasıyla dolacaktı.
dayanamayacak, kırağı gibi parça parça, bin parça olarak, mavi mavi yukardan aşağıya yağacaktı. Bir au, ak karın üstü binlerce, milyonlarca mavi kırağı
parçasıyla dolacaktı.
Bu dünya yaşamaya değmez, pis, iğrenç bir dünyaydı. Bu kadar alçak arasında yaşamaktansa, yaşamamak daha iyiydi.
İnsanın bir yerde, bir işte tek başına kalışı ölümden de beterdi. İşte ölüm dedikleri de buydu. Sonsuz bir yalnızlıktı, çaresizlikti.
Bir de, çok derinlerde, bir kendine önem verme duygusu vardı.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bir insan konuşmazsa, o insan ölü demektir.
Babam zamanında bire otuz veren bu toprak şimdi bire beş bile vermiyor. Torunum zamanında bire bir bile vermeyecek, dünya kötüleşip, insan piçleşiyor.
Bu dünya yaşamaya değmez, pis, iğrenç bir dünyaydı.
Babam zamanında bire otuz veren bu toprak, şimdi bire beş bile vermiyor. Torunum zamanında bire bir bile vermeyecek, dünya kötüleşip, insan piçleşiyor, derdi.
Yaşar Kemal – Yer Demir Gök
Babam zamanında bire otuz veren bu toprak, şimdi bire beş bile vermiyor. Torunum zamanında bire bir bile vermeyecek, dünya kötüleşip, insan piçleşiyor, derdi.
Ermişlik iyiydi,hoştu,ele geçmez bir şeydi ama sonu kötü geliyordu.
Sefer şimdi anlıyordu. Küsmüş insanlardan daha korkuncu yoktu bu dünyada. Şu köy uçsuz bucaksız, sessiz, eski bir mezarlığa benziyordu.
İnsan hiçbir zaman hırsının,coşup gelen yüreğinin elinde oyuncak olmamalı.
Sefer köylüden korkmazdı.Onun için köylü dediğin,konuşan bir koyun sürüsüydü.İki sözde istediğin yere çeker götürürdün.
Hayvanlar bile baş isterler.Hele insanoğlu hiç başsız olamaz.
Köylü milleti canavara benzer.Az önce göklere çıkarıp,Tanrı’ya eş ettiğini,işine gelmeyince biraz sonra çamura batırır.
Bela bir gelince bin gelir. Toptan gelir.
Yüreğimin başını bir ateş, bir yalım sarmış ki duramam.
Aaah, şu insanda boğaz derdi olmasa
Dünya bir dertliler dünyası Dertsiz insan yok.
Bir insanı konuşturmadan asmazlar bile.
İnsan; hiçbir zaman hırsının, coşup gelen yüreğinin elinde oyuncak olmamalı.
Seni o kadar severim ki beni öldürsen bile sevgiden kanım senden yöne akar.
Bir insan yenilirse bir daha, bir daha gelirdi. Kalabalık yenilirse bir daha bir araya gelmesi çok zor olurdu.
Bin yıllık mayalanmış bir karanlık çökerdi gecelerine.
Sen, Allah’ın ışığı kadar temizsin.
Bela bir gelince bin gelir. Toptan gelir.
İnsanın bir yerde, bir işte tek başına kalışı ölümden de beterdi. İşte ölüm dedikleri de buydu. Sonsuz bir yalnızlıktı, çaresizlikti.
Her şeyden umudu kestik.
Biz ölene dek karanlık içinde kalacağız.
Seninde yumuşacık, insanı coşturan sıcacık bir şefkat vardı. Hacı onu bildi bileli babası hiçbir zaman böyle dost olmamıştı.
İnsanın içinde böyle büyük bir korku olursa, işte bu kocaman korkuyu kırk katır gücü içeriden söküp atamaz.
Ölmeden önce kendini öldüren Meryemce. Bir insan konuşmazsa, o insan ölü demektir. Şu Meryemce’nin ölüden ne farkı var ?
Kendi kendine bile yalan söylediğinin farkında değildi.
Görenek batsın!
Ne bu korku, bu utanç, bu yılgınlık?
Ne bu korku, bu utanç, bu yılgınlık?
Azgın bir köpek bile senin ondan korkmadığını anlarsa üstüne saldıramaz. Korkmak,yarı ölmektir.
Beklemek belalaşıyor. Dayanılmaz bir hâl alıyor.
İnsanoğlunun belki de en güzel yeri çocukluğu
Bir söz söylemeli, çok güzel bir söz bulup söylemeli ama ne söylemeli, nasıl söylemeli?..
Şimdi artık iki beden bir olmuştu. Birbirine karışmıştı. Kimin yüreğinin kanı kime akıyor belli değildi.
Birbirlerinin kemiklerini kırarcasına sarılmışlardı.
İnsanoğlu ne kadar kötü, ne kadar zalim olsa da bir iyi yanı var.
İpin altında ve de asılmakta olan bir adama,sen asılmayacaksın,var git evine deselerdi,o adam şimdi benim sevindiğim gibi sevinemezdi.
Neylersin ki böyle bir uydurukçuluk insanoğlunun huyunda var.
Acı çekiyordu. Bir ağlayabilse
Bir insan konuşmazsa o insan ölü demektir.