İçeriğe geç

Yazma Sanatı Kitap Alıntıları – Stephen King

Stephen King kitaplarından Yazma Sanatı kitap alıntıları sizlerle…

Yazma Sanatı Kitap Alıntıları

Cennete ya da cehenneme gitmeden önce arafta zaman geçirmem gerekirse,orada kitap ödünç alabileceğim bir kütüphane olduğu sürece sorun yaşamam sanırım.
En korkunç an,hemen başlamadan önceki an oluyor hep.Ondan sonra,her şey ancak daha iyiye gidebilir.
Curriculum vitae,bir yazarın nasıl biçimlendiğini anlatma çabam.Burada bir yazarın nasıl yaratıldığını anlatmaya çalışmadım;yazarların şartlar ve iradeyle yaratılacağına inanmıyorum.
Yazar olmak istiyorsanız her şeyden önce şu iki şeyi yapmalı; yani çok okuyup çok yazmalısınız.
İyi fikirler gerçekten hiç yokken, bir anda ortaya çıkıyor ve bomboş gökyüzünden size doğru süzülüyor: Daha önce birbiriyle alakası olmayan iki fikir birleşip güneşin altında yeni bir şeye dönüşüyor. Sizin işiniz bu fikirleri bulmak değil, kendilerini belli ettiklerinde onları tanımak.
Yazıyorsanız (yahut resim yapıyor, dans ediyor, heykel yontuyor ya da şarkı söylüyorsanız) birileri bu konuda berbat hissetmenizi sağlamaya çalışacak.
Yazarız biz ve birbirimize asla fikirlerimizi nereden bulduğumuzu sormuyoruz; bu sorunun cevabını bilmediğimizi biliyoruz.
Ve bir şeyi keyif için yapıyorsanız sonsuza kadar yapabilirsiniz.
İnsanların söyledikleri, genelde kendileri bile farkına varmadan, karşı tarafa nasıl biri olduklarını anlatıverir.
Bir proje üstünde çalışmaya başlayınca kesinlikle mecbur değilsem durmam ve yavaşlamam. Her gün yazmazsam karakterler zihnimde bayatlamaya, gerçek kişiler değil de karakter gibi görünmeye başlıyor. Hikaye anlatımındaki kesinlik giderek paslanıyor, ben de hikayenin akışındaki ve ritimindeki hakimiyetimi giderek kaybediyorum. En kötüsü de, yeni bir şey yaratmanın heyecanı azalıyor. Çalışmak iş gibi hissettirmeye başlıyor ve bu çoğu yazar için ölüm öpücüğü gibi bir şey.
Cennete ya da cehenneme gitmeden önce arafta zaman geçirmem gerekirse, orada kitap ödünç alabileceğim bir kütüphane olduğu sürece sorun yaşamam sanırım.
Cennete ya da cehenneme gitmeden önce arafta zaman geçirmem gerekirse, orada kitap ödünç alabileceğim bir kütüphane olduğu sürece sorun yaşamam sanırım.
Gerçek hayatta kimsenin kötü adam ya da en iyi arkadaş veya altın gibi kalbi olan bir hayat kadını olmadığını unutmamak gerekir.
Kapı komşunuzun kimsenin bakmadığını düşündüğü zamanlarda burnunu karıştırdığını fark edebilirsiniz. Bu harika bir detay ama bir noktada bu detayı hikayede kullanmaya niyetli değilseniz, onu fark etmenin size bir faydası yok.
Diyalogların kulağa gerçek gelmesini istiyorsanız kendinizle de konuşmalısınız. Daha da önemlisi cenenizi kapatıp başkalarının konuşmalarını dinlemelisiniz.
Kötü diyalog, kötü akort edilmiş bir müzik aleti gibi kulağı tırmalar.
İnsanların söyledikleri, genelde kendileri bile farkına varmadan, karşı tarafa nasıl biri olduklarını anlatıverir.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Betimleme yazarın hayal gücünde başlar ama okurunkinde bitmelidir.
Yalancının işi rast gider, orası kesin
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Bence tutarsızlık ya da sıkıcı anlatımın, ikinci taslak kadar küçük bir şeyle çözülebilmesi nadir rastlanan bir durumdur.
Hiç ihtiyacımız olmayan bilgilere ne kadar sık maruz kaldığımızı düşünüyordum.
Hikayeler hatıra olsun diye alınan tişörtler değildir. Hikayeler kalıntıdır, önceden var olan keşfedilmemiş bir dünyanın parçalarıdır.
Bana göre hikaye ve romanlar üç parçadan oluşur: Hikayeyi A noktasından B noktasına ve nihayetinde de Z noktasına taşıyan anlatım.
Cesur olun. Düşmanın yerini saptayın, geri dönüp bize bütün bildiklerinizi anlatın.
Seri üretimin en büyük yardımcısı huzurlu bir ortamdır.
Çalışmak iş gibi hissettirmeye başlıyor ve bu çoğu yazar için ölüm öpücüğü gibi bir şey.
Mümkün olduğunca doğru yazmak niyetindeyseniz kibar toplumun bir parçası olarak geçirdiğiniz günler zaten sayılı.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Okumak, bir yazarın hayatının yaratıcılık merkezidir.
Çok fazla alanda okumanız, okurken sürekli kendi işinizi geliştirmeniz gerekir. Çok az okuyan insanların yazmaya yeltenmelerine ve yazdıklarını insanların beğenmesini beklemelerine inanmakta zorlanıyorum ama böyle insanlar var.
Harika hikaye ve harika yazıyla ayaklarının yerden kesilmesi, daha doğrusu üzerinden geçilmesi, her yazarın oluşumunda gerekli bir parçadır. Sizin başınıza gelmeden, yazdıklarınızın gücüyle başkasının ayaklarını yerden kesmeyi umamazsınız.
İnsan yapmaması gereken şeyleri en iyi, kötü yazıları okuyarak öğrenir.
Şu ana kadar bildiğim kadarıyla hiçbir romanımda ya da hikayemde şevkli kelimesini kullanmadım. Tanrı izin verirse asla da kullanmayacağım.
Yazar olmak istiyorsanız her şeyden önce şu iki şeyi yapmalı; yani çok okuyup çok yazmalısınız.
Vasat her zaman vasattır.
Gereksiz kelimeleri sil
İyi yazmak genelde korkudan ve özentilikten uzaklaşarak mümkündür.
Çoğu kötü yazının temelinde korkunun yattığına kanaat getirdim. Kişi kendi için yazıyorsa bu korku hafif olabilir; ben bu korkuyu anlatmak için çekingenlik kelimesini kullanıyorum.
Martin Luther King ile Robert Kennedy ölmüşlerdi, ama Janis Joplin, Jim Morrison, Ayı Bob Hite, Jimi Hendrix, Cass Elliot, John Lennon ile Elvis Presley hâlâ hayattaydılar ve müzik yapıyorlardı.
Benim de sıradan bir günahkar olduğumu görmek için birkaç kitabıma bakmanız yeterli.
insanın, Tanrı’ya inanmak uğruna kendine inancından vazgeçme mücadelesi üstünde odaklanmıştı.
Unutmayın ki kelime dağarcığının en temel kuralı şudur: Aklına gelen ilk kelimeyi kullan, tabii uygun ve renkliyse.
Ama lanet olsun ki yazmak, araba yıkamaya ya da göz kalemi çekmeye benzemez.
Cennete ya da cehenneme gitmeden önce arafta zaman geçirmem gerekirse, orada kitap ödünç alabileceğim bir kütüphane olduğu sürece sorun yaşamam sanırım.
Nereye gidersem yanımda da başka bir kitap taşırım. İnsan ne zaman bir imdat çıkışına ihtiyaç duyacağını bilemiyor.
Kitaplar emsali olmayan büyülerdir.
Aklımda bir sürü şey var. Bazıları endişe verici bazıları da iyi şeyler ama şimdi tüm bunları rafa kaldırıyorum. Ben başka bir yerdeyim, bir sürü parlak ışığın ve net görüntülerin olduğu bir bodrumda.
Yazmak nedir?
Hayat, sanatı destekleyen bir sistemdir. Tam aksine.
Yapmayı iyi bildiğim şeyi yapıyorum, ne kadar iyi biliyorsam o kadar iyi yapıyorum.
Hiçliğe giden bir geminin kaptanı gibiydim.
Benim ailemde sigara içer, jölenin içinde dans eder ve kendi derdini kendine saklardın.
Birileri içkiyi kontrol altına almamı söylerdi ve bir alkoliğe içkiyi kontrol altına almasını söylemek, dünyanın en şiddetli ishaline yakalanmış birine sıçmayı kontrol altına almasını söylemek gibi bir şeydi.
İçiyorum. Başka nasıl varoluşsal dehşetlerle yüzleşip çalışmaya devam edebilirim?
Bir ilham meleği var ama kanatlarını çırparak çalışma odanıza gelip bilgisayarınızın üstüne yaratıcı peri tozları serpiştirmiyor. O aşağıda yaşıyor. Bodrumda takılmayı seven bir adam. Onun yanına inmelisiniz, inince de yaşaması için bir ev döşemelisiniz.
Zarf kullanmak insaniyse, yazmak ilahidir
Bir önceki gece sarhoş olmuştum ama üzerimde çok hafif bir akşamdan kalmalık vardı, bu da iyiydi tabii. İnsan, annesinin ölüm döşeğinde aşırı akşamdan kalma olmak istemez.
Kendi derdini kendine sakladı.
Kendi derdini kendine sakladı.
Tabby omzumun üzerinden, aynı benim yaptığım gibi, dört odalı boktan dairemize baktı ve ağlamaya başladı.
Muhtemelen boş umutlardı bunlar ama o gece hayal kurma gecesiydi.
Bazen elinizden gelen tek şey, oturduğunuz yerden bok küremekmiş gibi hissetseniz de ortaya iyi bir iş çıkarırsınız.
Bir şey yakalamıştım. Koca bir kariyer gibi bir şey.
Yazmak, araba yıkamaya ya da göz kalemi çekmeye benzemez. Ciddiye alamayacak ya da almayacaksanız, sizin için bu kitabı kapatıp başka bir şey yapma zamanı geldi.
İşe, boş sayfayı hafife alarak girmeyin
Yazmak yalnız bir iş. Size inanan biriyle olmak çok büyük fark yaratıyor. Uzun uzun konuşmalarına gerek yok. Sadece inanmaları genellikle yetiyor.
Sanırım o günlerde çok mutluyduk ama çok da korkuyorduk. Biz de çocuk sayılırdık ve yakınlışmak endişelerden kaçmamızı sağlıyordu.
Yazarlar, kendilerine dikte edilen ilahi yazıları kaydeden kutsanmış katiplerdi.
Cinsel açıdan uyumluyduk ve doğamız gereği tek eşliydik. Yine de aramızdaki en güçlü bağ kelimelerdi, dildi, hayatımızı adadığımız işimizdi.
Yürüdü. Evliliğimiz Castro dışındaki tüm dünya liderlerinden daha uzun dayandı ve konuşmaya, tartışmaya, sevişmeye ve Ramones dinleyip dans etmeye devam ettiğimiz sürece de muhtemelen böyle gidecek. Farklı dinlere mensubuz ama Tabby bir feminist olarak, hiçbir zaman (Tanrı’dan gelen her daim korunmasız ilişkiye girme emri de dahil) kuralları erkeklerin koyduğu, kadınlarınsa iç çamaşırı yıkadığı Katolikliğin hastası olmadı.
Hippiler, İspanyol paça pantolonla üzerinde BARIŞ İÇİN ÖLDÜRMEK NAMUS İÇİN DÜZÜŞMEKTEN FARKSIZ yazan tişörtler giyiyorlardı.
Kapı kapalıyken yaz, tekrar yazarken ise kapıyı aç. Diğer bir değişle, yazdıkların başta sadece sana ait ama sonra dışarı çıkıyor.
Bir hikaye yazdığında o hikayeyi önce kendine anlatıyorsun, drdi. Üzerinden geçip tekrar yazdığında esas işin, aslında hikaye olmayan kısımları atmak oluyor.
Sadece kötü kısımları çıkardım, dedi Gould. Çoğu ksımı güzeldi.
Biliyorum, dedim iki cümlesine de cevaben
Yüreğime resmen bir ağırlık çökmüştü, şimdi kendimi ne çeşit bir bokun içinde bulacağım diye düşünüyordum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir