İçeriğe geç

Yavuz Sultan Selim Divanı Kitap Alıntıları – Yavuz Sultan Selim

Yavuz Sultan Selim kitaplarından Yavuz Sultan Selim Divanı kitap alıntıları sizlerle…

Yavuz Sultan Selim Divanı Kitap Alıntıları

Benim ay yüzlü güzelim, beni öldürmek için zahmet çekip serpuşunu yana eğme, kaşının bir serzenişli bakışı kâfîdir.
Bu ne hâldir ki kimden vefâ ümit ettimse sonunda o, ben hastayı cefâ ile öldürdü.
Yâr, benden o kadar kaçıyor ki, bana cefâ olsun diye hayâli bile geceleri benden gizleniyor.

Ey Selimî, yâr dâima elinde kılıçla geziyor. Bu kılıcı bilhassa senin elini eteğinden kesmek için taşıyor.

Dili saydetmede âlem bilir üstadlığıñ
Key sakın âleme yayılmaya bî-dâdlığıñ
Bilmezem sırrı nedir bilmiş iken yâdlığıñ
Neyi ki, şîve mi ki, cevr mi ki, nâz mı ki
merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek
eşkimi kıldı füzûn giryemi hûn etti felek
şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân
beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek.
Âdem oğullarından kimse bana dost olmuyor. Zira ne kadar rüsvâ olduğumu, başıma ne belâlar geldiğini görüyorlar, korkuyorlar.
Dertten, mihnetten nasıl kurtulayım. Bu âhir zaman başıma su gibi dert, belâ, yağdırıyor.
Ne olur gönlüm Aşka daha fazla mübtelâ olsa Zîra Aşk belâsı hiç bir belâya benzemiyor.
Ben bîçârenin kaburgasına saplanan her okun, ümit ağacı olup sevgi ve vefâ meyvası verdi.
Gönlümde çok sır var; fakat âlemde kendisine sır söylenebilecek derd ehli nerede.
Anlıyorum ki benim bu sözlerime inanmıyorsun. Öyle ise sözlerimi duâ ile bitireyim.

Gözdeki bulut onu gölgelendirmediği zaman benim gözlerimin perdesinden onun başına sâyeban yapınız.

Her bahar, gül nikâbını açıp büründükçe, bülbül de onu methettikçe

Gönül sahipleri güzellerin aşkı ile hayat buldukça, aşkın nûru bu lacivert göğü aydınlattıkça

Yâ Rabbî, bütün ömrünce felekler başının üstünde değirmen taşı gibi dönen Mecnun’un yüreğindeki yanış aşkına

Her ne kadar tâcı feleklerden üstün ise de, yine Selim’in başı gibi yüz baş senin ayak türâbın olsun.

Dokuz felek bir tek yıldızını dahi göstermediği zaman orada senin kemâlin terennüm etsin.

Yâ Rabbî, artık sabrım kalmadı. Ya bana tahammül ver yâhut onun amber kokulu saçından bu kıvrımları aç.

Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek ”
Kasteder hûnî gözün hançer ile canımıza
Bî-günah girme bizim pâdişâhım kanımıza
Bizden ‘irâz idüben gelmediğin yanımıza
Neyi ki, şîve mi ki, cevr mi ki, naz mı ki?
Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkane / yâr olur
Herkesi sen / dostun mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sadıkâne / belki ol / âlemde bir / serdar olur
Yâr olur / ağyâr olur / serdar olur / dildâr olur
Bir noktaya benziyen ağzının sırrı faş olmasın diye
Cân artık kaleme dahi sırrını açmıyacaktır.
Yine kâfir gözün imanı yağma etti; yine müslümanların dinine fitne saldın
Tac-ü tahttan sakın baht ve saadet arama.
Zira manâ padişahı, Yusuf’a Mısır saltanatını kuyunun dibinden verdi.
Keşke başım gitseydi de aşk sırrı faş olmasaydı; güzellere sevgi izhar etmek ne belâ imiş!
Selim, gam vadisinden saltanat tahtına düştüğün için neye üzülüyorsun?

Ne yapalım, bu da Allahın takdirî
İmiş.

Âlemde peri senin kadar güzel olsaydı güneş gibi herkese yüzünü gösterirdi (böyle gizlenmezdi).
O ay yüzlüye bakmak aşk âdabına uymaz. Aman Selimi, gözlerine hâkim ol
Yarabbi, bundan evvel de aşkın hiç dermanı yok mu idi
Yoksa felek benim devrimde mi bu derman usulünü kaldırdı.
Gönül o kâküle düştü, ben de ayrılık vadisine. Ey gam, bu âvârenin halinden o avareyi haberdar et.
Cihan mülkünde aşk derdine çare olmadığı için
Ferhat ile Mecnun onu yokluk âleminde
aramaya gittiler.
Selimi onun hal ve hatırını dahi soramadığım için beni ayıplama.
Zira o şeref bizim haddimiz değildir.
Selimi eğer mecnundan daha beter oldu ise bu,
hayret edilecek bir şey değildir.
Zira o aşk yolunda benî Âdem cinsinden ayrıldı.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
“Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek ”

Günümüz:
Arslanlar bile mahvedici pençem karşısında titrerken,
Beni bir ceylan gözlünün karşısında aciz bıraktı felek.

Ne visâle sabredebiliyorum, ne firake tahammül. Ben yaralı biçare, hayretler içinde kaldım.
Fakat seni görünce kendimi o kadar kıskanıyor, sana o kadar mütehassır oluyorum ki derdim yüz kat ziyadeleşiyor.
Ey Selimî, yoklukta sevgilinin cevri, âşıkın ızdırabı yoktur. Bu gam ve cefaya varlığımız sebep oldu.
Onun dergâhından uzak yaşadığım için yaşamaktan bıktım usandım.
Şîr-ı Hak dedi o mescûd-ı melek
Feyz-i hikmetle tekellüm edicek
Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş
Bir velîye bende olmak hepsinden âlâ imiş
Hayf Sultan Selîm’e yüz bin hayf
Hem kalem ağlasın ona hem seyf
Bize kasteylediğin lutfuna âgâz mı ki
Ney ki şîve mi ki cevr mi ki nâz mı ki

Bize mülhid diyenin kendüde îmân olsa
Dahleden dînimize bârî Müselmân olsa

Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek

Aslanlar kahrımın pençesinden titrerken,
Beni bir gözleri ceylana esir etti felek.

Ref’ edince mâsivâyı nûr-ı Hak eyler zuhûr
Maksad ancak kalbe böyle incilâ vermektedir
Nice demden mukîm-i vâdî-i derd ü gam u aşkız
Ser-i kûy-ı vefânın sanma kim mihmânıyız cânâ
Merdüm-i çeşmime bilmem ne füsûn etti felek
Giryemi etti füzûn eşkimi hûn etti felek
Sa’y kılgıl malınıng gel anı yahşı saklagıl
Düşmene kalırsa kalsın dosta muhtac olmagıl.

Gayret et çalış çabala, kazandığını güzel kullan. Düşmana kalırsa kalsın, dosta muhtaç olma tek.

Hicran ile ne hale geldiğimi soranlar
Sormayın ahvalimi ben candan ayrı düştüm.

Selim’i kınayanlar bilmez ıstırabımı
Şu canıma can katan canandan ayrı düştüm.

Milletimde ihtilaf u tefrika endişesi,
Kuşe-i kabrimde dahi bi-karar eyler beni.
Müttehidken savlet-i a’dayı def’a çaremiz,
İttihad etmezse millet da’dar eyler beni.

Tercümesi:

Milletimin ayrılma bölünme endişesi,
Mezarımda dahi rahatsız eder beni.
Saldırgan düşmanlara karşı birleşmek iken çâremiz,
Birlik olmazsa, kızgın demirle dağlanmış gibi yanarım.

Ger nâme-i vefâ resed u ger peyâm-ı cevr
Mâ-râ hoşest herçi zi-cânâne mî-resed

İster vefa mektubu ister cefa haberi gelsin.
Sevgiliden gelen her şey bizim için güzeldir.

O “Gül”, aşkın | mihrâbıdır|, tende cânım| “Gül” diyor.
Mihrâbıdır |“Gül” uşşâkın|, âh eder| bülbül diyor,
Tende cânım| âh eder| dil-beste| gönül diyor,
“Gül” diyor|, bülbül diyor|, gönül diyor|, Rasûl diyor !
Mahabbet şâhınun bir bende-i fermânıyız cânâ
Gedâ-yı kûy-ı aşkuz âlemün sultânıyız cânâ

(Muhabbet şahının fermanına bağlı bir kuluz, ey canım!
Aşk sokağının dilencisiyiz ama dünyanın sultanıyız, ey canım!)

Kimse sensiz bulamaz Hâkk’a vüsûl
Rahmeten li’l-âlemînsin yâ Râsûl.
Kimse sensiz bulamaz Hakk’a vusûl
Feyz-i lûtfunla olur merd-i kabûl
Rahmeten li’l-âlemînsin yâ Resûl
Elmeded ey ma’den-i nûr-i Hudâ
Nidâ-yı neyde rûh-efzâ olur uşşâka bir dem var
Dilâ ney gibi nâlân olmada bir özge âlem var
Dağlarca gamım var; fakat kimseye söylemem.
Âşıklık rütbesi benim Allah’ımın sırrıdır.
Ben öldükten sonra mezarıma bakan: lt; lt;Ah, bunu hicran ıztırâbı öldürmüştür gt; gt; diye ağlar.
Felekler bizim tahtımız olmaya layık değildir. Gök ayağımızın altında ancak bir hasırdır.
Ey rüzgar, o yolcuya benden bir haber götür.
Ey gam, bu avarenin halinden o avareyi haberdar et.
Akıl bana aşk ve cünundan vazgeç diyor. Arif olan insan bu uğursuz şeyler düşünen aklı kendine dost edinir mi ?
Halim çok perişan Dert dert üstüne geliyor. Bu devasız derdimi kime anlatayım.
Ey güzel, ney nasıl üfleyenin nefesini dinlerse sen de benim nefesimi dinle, benim sözümü dinle, kimsenin dediğine bakma.
Ne zamana kadar âh-ü feryâd edip herkesin nazarında kötü kişi olacağım. Sâki, gel kadehi dolu dolu sun ki kendimden geçeyim.
Ben kimim, cânânın dergâhından ayrı düşmüş bir âşık Gam ve hasret çölünden canından ayrı düşmüş bir ten.
Ey dostum, bana hayır dua etmek istersen: Aşk kalıcı vücûdunu daha ziyâde yaralasın diye duâ et.
Senin ateşini söndüren bir tek dostun gözyaşı idi. Ey Selimi, onu nasıl gözünden çıkarıp attın?
Mecnun gibi âşıklar çoktur; amma devran bir tane daha Selim gibi bir âşık yetiştirirse hayrete şâyan bir şey yapmış olur
Bugün ben ve gönlüm gibi belâya karşı merdâne dayanan kimse yoktur. O, gama karşı kahraman; ben ise ondan daha kahramanım.
Gözüm yaşını bahr itdün firâkunla cüdâlıkdan
Senüñle kanı a zalim su sızmazdı aralıkdan

Çevirdün yüzüni âhir alınca gönlümi benden
Garaz bu mıydı a zâlim bizümle âşinâlıdan

Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek
Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur
Yâr olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur
‘Her zaman beni cefa ile öldürüyor. Kıyamete kadar kanım o güzelin hançerinden damlayacaktır. ”
‘Gönlümdeki ateşin göklere yükselen dumanı bir bulut olur ve bütün dert ve belâ o buluttan yağar. ”
Nasıl senin yüzüne Selimî gibi gözlerimi dikip bakabilirim? Bizim gözümüzü ayağının tozu doyurmuştur
Selimî, aşk yolunda visâl yoktur; fakat sevgili senin gönlünün nasıl bir aşk ıstırabı içinde inlediğini bilse fenâ mı olur?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir