Tezer Özlü’nün kitaplarından Yaşamın Ucuna Yolculuk kitap alıntıları sizlerle
Yaşamın Ucuna Yolculuk Kitap Alıntıları
Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi!
Kendimden uzaklaşmam gerek.
Dayanılmaz yaşamdan kaçılacak tek köşe gene kitaplardı.
Gitmem gerek. Yeni resimler görmem gerek. Benimseyeceğim, içimdeki kıpırdanışları dolduracak bir resim bulana dek gitmem gerek.
Hiçbir şeyin değişmeyeceği umutsuzluğuna kapıldığım kısa anlar kadar korkunç ve umutsuz anlar tanımıyorum.
Yalnız sağlıklı insan aklı ile yaşansaydı, değmezdi yaşamaya can sıkıcı olurdu. Tam aksine güzel olan dünyanın gökyüzü altında bir deliler topluluğunu andırması.
Doyum içinde ayrılacağımı sandığım bu yaşamdan, zaman zaman algılıyorsun ki, hiç de doyumla ayrılmayacaksın.Hiç yaşanmamış gibi. Doyum mümkün mü.
Bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım. İnemiyorum. Yaşayamıyorum. Ölemiyorum.
Her şey geçiyor. Hiçbir şey geçmese de..
Ve bana geceler yetmiyor. Günler yetmiyor. İnsan olmak yetmiyor. Sözcükler, diller yetmiyor.
İnsan sevgiye biri yanımızda olmadığından acı çekene dek dayanır; oysa gerçek yalnızlık dayanılmaz bir hücredir.
Bu yaşam, beni ancak içimde esen rüzgarları, içimde seven sevgileri, içimde ölen ölümü, içimden taşmak isteyen yaşamı, sözcüklere dönüştürebildiğim zaman ve sözcükler, o rüzgara, o ölüme, o sevgiye yaklaşabildiği zaman dolduruyor.
Yaşlandıkça insanlar ile aramdaki uçurum büyüyor.
Sen tüm kentten daha yalnızdın. Okyanus gibi bir yalnızlık.
… içimdeki her şeyi bağırıyorum. Susmamla.
En yakın dostlarım romanların kahramanları gerisindeki yazarlar mı olmalıydı.
her şey içimizde büyüdü. Büyüdü. İnsan sevgisi zaman zaman yalnızlığımızın boyutlarını aştı, zaman zaman da insanlar yalnızlığımızı birbaşınalığımızdan daha derin, daha dayanılmaz boyutlara iteledi. O zaman kentin denizlerini izledik.
İnsan ne denli derin düşünebiliyorsa, sevgisi o denli derindir. O denli doyumsuzdur. Ve acısı da o denli büyük. Yaşam acısı.
Bombaların patladığı, her gün, her gece silah seslerinin duyulduğu, her an, ölümün insanları bulduğu İstanbul kentinde dayanılmaz yaşamdan kaçılacak tek köşe gene kitaplardı.