İçeriğe geç

Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat Kitap Alıntıları – Baki Adam

Baki Adam kitaplarından Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat kitap alıntıları sizlerle…

Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat Kitap Alıntıları

Yahudilikte hafızlık geleneği yoktur. Bunun temel nedeni, gerek yazımında gerek kıraatinde Tevrat’ta hata yapılmaması gerektiği inancıdır.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra yazılan Tevrat tomarlarının %84’ünde hata tespit edilmiştir.
Reformist Yahudilik, 19. yüzyılın başlarında Alman Yahudileri arasında ortaya çıkmıştır Reform hareket, daha sonra Amerika’ya taşınmış ve asıl gelişmesini Amerikan Yahudileri arasında göstermiştir.
Ortodoks Yahudilik, diğer mezhep ve grupların ana bünyeden ayrılmasından sonra ortaya çıkmıştın Ortodoksluk, Hz. İsa dönemindeki Ferisilikle başlayan ve İslam döneminde Rabbanî Yahudilikle devam eden ana bünyenin günümüzdeki temsilcisidir. Ortodokslar, bu bakımdan, klasik Yahudilik anlayışını aynen devam ettirmektedirler. Tevrat’ın bütün harf ve kelimeleriyle Allah’ın Musa’ya yazdırdığı ilahî bir vahiy kitabı olduğuna mutlak olarak
iman eden Ordodokslar(187), aynı zamanda, onun yorumu olan Mişna ve Talmud’un da ilahî vahiy kaynaklı olduğuna inanmakta, Tevrat’ın ve Rabbanî din kuralları Halakhah’ın mutlak otoritesini kabul etmekte ve bunlarda hiçbir değişikliğin meydana gelmesine izin vermemektedirler.
Netice olarak, pozitif siyonist karakter taşıyan Muhafazakâr Yahudilik, Tevrat’ın hükümlerinin bağlayıcılığını benimsemekte, fakat Ortodoksluktan farklı olarak, bu hükümlerin yeni şartlar altında yorumlanabileceğini ve bazı değişikliklerin yapılabileceğini
kabul etmektedir! ”(176) Tevrat’ta emredilen Şabat kurallarını gözetmenin zorunlu olduğunu telkin eden Muhafazakârlık, Ortodoksların Şabat’ta hiçbir iş yapılmayacak anlayışını, o gün sinagoga arabayla gitmeye müsaade ederek ihlâl etmektedir. (177)
Evolution And Judaism i yazan Haham Joseph Krauskoph, evrim teorisi ile vahyi ulaştırmaya çalışmıştır. Ona göre.
Evrim de Allah’ın iradesiyle gerçekleşmektedir. Bu bakımdan. Evrim Teorisi’nin vahiyle çatışan bir yönü yoktur. Yahudilik ve gelişmeci diğer dinlerin modern hayat ve düşünceye uyum sağlayabilmeleri için Evrim Teorisi’ni kabulden başka seçenekleri bulunmamaktadır. (153)
Isaac M. Wise (1819-1900), sadece On Emir’i vahiy mahsulü olarak kabul etmiştir. Wise’a göre, Tevrat’ın kalan kısmı Musa’nın kendisine aittir. Tevrat’ın Musa’ya ait olan kanunlarının geçerliliği zamana ve şartlara bağlıdır. Zaman ve şartlar bugün değiştiği için, onun birçok kuralı geçerliliğini yitirmiştir. (148)
Yahudilik, dognıası olmayan bir dindir; dinî ideallere ulaşmak için vahye ihtiyaç yoktur; akıl, insana yeter. (144)
Yazılı Tevrat, Sözlü Tevrat’ın rehberliği olmazsa, kapalı bir kitap olarak kalacaktır(33).
Musa, başlangıçta Sözlü Tevrat’ı da yazmak için Allah’dan izin istemiş, fakat, Allah uygun bulmamıştir. Midraşik türde bir Rabbani kaynak olan Pesikta Rabati’de anlatıldığına göre, Allah, bunun gerekçesini şöyle
açıklamıştır: Zaman gelecek, Yahudi olmayanpar Tevrat’ı tercüme edecek ve diyecekler: ‘Biz, gerçek İsrailiz; Allah’ın gerçek oğulları biziz.’ O zaman İsrail diyecek: ‘Biz, Allah’ın gizli Tevrat’ına sahibiz. Allah’ın Sözlü Tevrat’ını emanet ettiği ye güvgndiği halk,
onun gerçek oğullandır . Bu yüzden. Sözlü Tevrat’ın yazılması, rabbiler tarafından müsaade edilmemiştir.
Her iki tarafın Tevrat’ın en sahih nüshasına sahip olduğu iddiasına rağmen, Samirilerin Tevrat’ı ile Yahudilerin Tevrat’ı arasında, tahminen, altı bine yakın farklılık vardır. Bunlardan bir ksmı harf ve benzeri farklılıklar olmakla birlikte, iki nüshayı uzlaştırmanın mümkün olmadığı önemli farklılıklar da bulunmaktadır.
Samirî Tarihçi Ebul Feth’in Kitabu’t-Tarih isimli eserinde , Samirî Tevrat nüshasın ı ilk yazanın Harun oğlu Eleazar oğlu Finehas oğlu Abişa olduğu belirtilmektedir.
Allah’ın bir ismini hafife almaktansa, Tevrat’tan bir harfi söküp atmak daha
evladır.
Haggadacı rabbilere göre, Ezra, Tevrat’i şöyle olurturmuştur: Allah, Ezra’ya, yanına beş deneyimli yazıcı almasını ve ıssız bir yere gitmesini, orada kırk gün onlara Tevrat’i yazdırmasıni emretmistir. Ezra, Allah’ın bu buyruğu üzerine, Sarga, Dabriah, Seleucia, Ethan ve Eziel’i yanına alarak inzivaya çekilmiştir. Bir gün sonra, kendisine verilecek şeyi içmesi için ağznı açmasını isteyen bir ses duymuştur. Bu sesin ardından ona, içinde su gibi akıcı bir srvinun bulunduğu bir tas sunulmuştur. Ezra, ağzını açmış ve sıvıyı içmiştir. Bir daha da, kırk gün boyunca, ağzını kapayamamiştir. Ezra, yorulmaksızın, kırk gün müddetince, beş yazıcıya yeni harf karakterli Tevrat’ı yazdırmıştır. Yazıcılar, bu yeni harfleri anlamadan, Ezra’nın sözlerini yazmışlardır. Kırk gün sonunda Allah, Ezra’ya, Eski Ahid’in yirmidört kitabını herkese yaymasını, geriye kalan yetmiş kitabı ise hikmet sahibi kimseler için saklamasinı emretmiştir.(74)
Babil Kralı Nebukednazzar, Yehuda devleti topraklarına girmiş ve Kudüs’ü kuşatmıştır Kudüs’ün kuşatılması üzerine; Kral Yoşiya, içinde On Emir yazılı Taş Levhalar ile Tevrat
bulunan Ahit Sandığını, Süleyman tarafından hazırlanmış olan Mabed’deki katakompa saklamıştır(53): Ondan sonra da bu sandık
ve dolayısıyla Musa’nın yazdığı söylenen standart ana Tevrat nüshası bir daha bulunamamıştır Kudüs Talmudu’nun ifadesine göre bu nüsha, bugün hala saklandığı yerde durmaktadır. (54)
Kral Yoşiya, Tevrat’ın sözlerini daha önce hiç duymamış gibi tepki göstermiş, anlamak için bilen birisini aramıştır. Onu Mabed’de bulan büyük Kohen Hilkiya dahi anlayamamıştır.
Kralın adamları, Hulda adında bir kadın peygambere giderek ondan Tevrat’ın bu sözleri hakkında bilgi istemişlerdir.
Pirke de Rabbi Eliezer, sf. 321. Rabbî Phineas, Allah’ın Tevrat’ı İsrail’in erkeklerinden önce kadınlarına teklif ettiğini, çünkü erkeklerin yolunun kadınları takip etmekten geçtiğini söylemiştir. (bkz. Pirke de Rabbi Eliezer, sf. 321-322).
Bazı Haggadacılar, Tevrat’ın Rab Sina’dan geldi, Seir’den doğdu ve Paran’da parladı cümlesinin yorumunda, Allah’ın Tevrat’ı bütün dünyaya sunduğunu, fakat reddedildiğini, daha sonra gelen İsrailoğullannın onu kabul ettiğini belirtmişlerdir.
Rabbanî mitolojide, Adem’den sonra Nuh, İbrahim ve Yusuf’un da Tevrat’la muhatap olduğu ve onun bütün hükümleriyle amel
ettikleri zikredilmektedir.
İlk düşünce, nihaî ameli de kapsar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Bakara Suresi’ndeki El-Kitab lafzmı esas alarak, bu lafız hakkında daha kesin bir yorum getirmiştir. Ona göre, buradaki El-Kitab dan kasıt,
mutlak surette, Kur’an’dır. Kur’an, El-Kitab olarak tanımlanabilecek tek kitaptır Diğerleri, bu lafızla tanımlanmaya layık değildir. Bunun içindir ki, Müslümanlar arasında, El-Kitab denilince, ancak Kur’an anlaşılın Hatta, Hadislere bile kitap denmez. Sünnet
denir.
Kur’an’da, onsekiz yerde zikredilen Tevrat kelimesinin anlamı ve kapsamı açık değildir Bu kelimenin kullanıldığı âyetlerden, Tevrat’ın Benî İsrail’e indirilmi bir kitap olduğu anlaşılmakla birlikte, hangi peygamber vasıtasıyla verildiği meselesi kapalıdır İncil’in İsa’ya, Zebur’un Davud’a verildiği apaçık belirtilmekteyken,
Tevrat’ın verildiği peygamber ismi zikredilmemiştir Kur’ân âyetlerinden, Tevrat’la Musa’ya verilen Kitabın mı, yoksa Eski Ahid’in mi kasdedildiğini anlamak zordur. Muhtevası ve kapsamı hakkında detaylı bilgi bulunmadığından, bugün Yahudilerin elinde
mevcud olan Eski Ahid’le karşılaştırıp hangi bölümüne tekabül ettiğini çıkarmak da kolay değildir. Bununla birlikte, Tevrat inmezden evvel Yakub’un kendi nefsine haram kıldığının dışında bütün yiyeceklerin İsrailoğullanna helâl olduğunu bildiren âyet, Eski Ahid’in ilk beş kitabı olan ve Musa’ya atfedilen Tevrat’ın (Torah=Pentatök) Tekvin, 32:33.cümlesine tekabül etmektedir.

Kurân’da, Musa’ya verilen kitap için Tevrât İsminin kullanılmaması ve sadece El-Kitab’ denilmesi bu zorluğu daha da artırmaktadır.

Kur’an’da, daima Tevriye şeklinde yazılmakta, fakat Tevrat olarak telaffuz edilmektedir Yani, kelimenin yazılışı ile okunuşu arasında fark bulunmaktadır.
Geddes, Yeşu Kitabı’nın üslup bakımından Tevrat gibi yazıldığını tesbit etmiş ve Yeşu Kitabı’nı Tevrat’ın beş kitabına dahil ederek Tevrat’ın kitaplarının sayısını altıya çıkarmıştır. Böylece, önceden be kitaptan müteşekkil olan
ve Pentateuch denen Tevrat, altı kitaba çıkmış ve Hexateuch adını almıştır.
Soferim: Soferim, Mesakhtot Kıtanot’un ikinci risalesini teşkil etmektedir. Yirmibir bâbdan ibarettir. Tedvininin MS VIII. Asırda yapıldığı tahmin edilmektedir. Konusu, tamamen, Eski
Ahid’in yazılması ve okunması ile ilgili kurallar hakkındadır. Bir metni yazma hazırlığının nasıl yapılacağı, yazma kurallarının neler olduğu ve hangi kimselerin yazabileceği, geniş bir şekilde, bu risalede anlatılmıştır Ayrıca, kelimelerin telaffuz şekilleri, belirli parçaların okunma zamanı ve yerleri hususunda da ayrıntılı bilgi verilmiştir.
Targum Yonathan, daha çok, Nevi’îm ve Ketuvîm bakımından önemlidir. Targum Yonathan denilince, Nevi’îm ve Ketuvîm’in Aramca tercümesi akla gelmektedir. Targum Yonathan’ı, Yonathan ben Uzziel’in yaptığı söylenmektedir. Bâbil Talmudu’nun ifadesine göre Yonathan ben Uzziel bu Targum’u, Peygamber Haggay, Zekeriya ve Malaki’nin rehberliğinde yapmıştır. Buna göre, Yonathan ben Uzziel’in Bâbil Sürgünü sonrasında, II.Mabed’in inşası sırasında yaşamı olması gerekmektedir. Çünkü, Ezra Kitabı’nda, Peygamber Haggay ve Zekeriya’nın II.Mabed’in inşasında rehberlik yaptığı belirtilmektedir.
Tevrat’ın Aramca birçok tercümesinin yapıldığı biliniyorsa da, bunların en meşhuru ve Yahudi geleneğinde önem arzedeni, bir mühtedi olan Onkelos’un yaptığı Targum’dur. Onkelos’un ne zaman yaşadığı ve Targum’unu ne zaman yazdığı kesin belli değildir. MÖ II. Asırda
yaşadığı tahmin edilmektedir. Bâbil Talmudu’nda, Targum’u Onkelos adında birinin yaptığı ve onun bir dönme olduğu belirtilmektedir. Babil Talmudu’na göre Onkelos, bu Targum’u Rabbi Eliezer ile Rabbi Yehuşua’nm gözetimi altında yapmıştır. Onkelos’un bu Targum’u, Targum Onkelos adıyla bilinegelmiştir.
Aramca’nın Babil Sürgünü döneminde Yahudilerin ana dili haline gelmesi sebebiyle, Tevrat’ın Aramca’da bir çok tercümesi yapılmıştır. Bunların en önemlileri, Targum Onkelos ile Targum Yonathan ben Uzziel’dir.
Tevrat’ın, MÖ III. Asır ile MS IV Asır’da geçerli olan klasik bir çok dilde tercümesi yapılmıştır. Bu tercümelerin çoğu, tarih içinde kaybolup gitmiş, ancak bazıları bugüne ulaşabilmiştir. Bunların en meşhurları, Yunanca Septuagint , Aramca Targum , Süryanice Peshitta ve Latince Vulgate dir.
İbn Haldun’un temsil ettiği bir grup Müslüman âlim, Kur’an’ın, Yahudilerin Tevrat’ı tahrif ve tebdil ettiği ifadesini, yorumda tahlif ve tebdil olarak anlamış; Yahudilerin Tevrat metnini Allah’ın vahyettiği şekilde değiştirmeden rivayet ettiklerini ileri sürmüştür.
Bir Kutsal din kitabı olmanın yanında Tevrat, Yahudiler için millî bir değer de taşımaktadır. O, binlerce yıllık bir geçmişi olan Yahudilerin tarihten getirdiği yegâne mirastır Yahudiler, Diaspora (sürgün) dönemlerinde bile varlıklarını ve millî benliklerini bu kitap sayesinde korumuşlardır Onlar, en karanlık günlerinde teselliyi bu kitapta bulmuş, ideallerini bu kaynaktan beslemişlerdir. Kısacası, Tevrat, Yahudileri binlerce yıllık tarih sahnesinde tutan mucizevî bir eserdir.
Hinduizm’in Vedalarından sonra, bugün mevcut olan kutsal kitapların tarih bakımından en eskisi, Yahudiliğin kutsal kitabı Eski Ahid’in ilk bölümü olan Tevrat’tır. Tarihi, MÖ XIII.Yüzyıla kadar dayanan Tevrat, Yahudilerin dinî ve gayri dinî hayatı ile ilgili kural
ve hükümler ihtiva etmektedir Bunun yanında o, tarih öncesi ve sonrası olaylardan bahsetmekte, şahısların özgeçmişi hakkında bilgi vermektedir Bundan dolayı Tevrat, özellikle son asırda, ilim adamlarının dikkatini çekmiş; üzerinde, gerek sosyal, gerek tabiat bilimleri açısından birçok çalışma yapılmıştır Bu bakımdan Tevrat, kutsal kitaplar arasında ayrı bir yere sahip bulunmaktadır.
Kur’an’la Mişna metni [Sanhedrin 4:5] arasında ilginç bir paralellik söz konusudur. Maide 5/27-31. ayetlerde, Mişna’da olduğu gibi Hz. Âdem’in iki oğlunun hikâyesi anlatılmakta ve isim verilmeden Kabil’in Habil’i öldürmesinden söz edilmektedir. Daha sonra 32. ayette, bu olayla irtibatlandırılarak haksız yere birini öldürmenin bütün insanlığı yok etmek, birinin hayatta kalmasına vesile olmanın da bütün insanlığa hayat vermek anlamına geldiğinin İsrailoğullarına bildirildiği belirtilmektedir.
Sonuç olarak; Kur’an’da bahsedilen kasıtlı tahrif, Tevrat’ın metniyle ilgili değildir. Tevrat’ın metninin bütünü Kur’an’da problem edinilmemiştir. Kur’an’a göre önemli olan, onun içinde hidayete sevk edici ahkâmın bulunmamasıdır.
Tevrat, Tanrı’nın bile tabi olduğu bir kitaptır. Zira Tanrı, evreni yaratırken ondan yararlanmıştır.
Kur’an’la Mişna metni [Sanhedrin 4:5] arasında ilginç bir paralellik söz konusudur. Maide 5/27-31. ayetlerde, Mişna’da olduğu gibi Hz. Âdem’in iki oğlunun hikâyesi anlatılmakta ve isim verilmeden Kabil’in Habil’i öldürmesinden söz edilmektedir. Daha sonra 32. ayette, bu olayla irtibatlandırılarak haksız yere birini öldürmenin bütün insanlığı yok etmek, birinin hayatta kalmasına vesile olmanın da bütün insanlığa hayat vermek anlamına geldiğinin İsrailoğullarına bildirildiği belirtilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir