Türker Ayyıldız kitaplarından Vapurlara Küsmek kitap alıntıları sizlerle…
Vapurlara Küsmek Kitap Alıntıları
Bu şehirde cok uzun zamandır yıldız görmemiştim. Bir tanesi usulca kayıverdi. Heyecanlandım, tutmak için dilekler arandım. Yoktu, tutacağım dileklerimi düşürmüştüm.
Kar değil de sanki sessizlik yağıyordu mahalleye.
-Burnumdan genzime akan kanın sıcaklığı hoşuma gitmişti,
Sanki kan degilde huzur akıyordu içime.
Sanki kan degilde huzur akıyordu içime.
Mahalleli tül perdelerin ardından bize bakıyor. Onların hiç anarşist oğlu olmamış, şükrediyorlar.
Körleşen bir babanın varlığı belki de utanılacak bir şey. Düşündükçe çıkamıyorum içinden, benim babam görerek ölmüştü dünyayı.
Her fani ölümü tadacaktır, dedi büyükannesi. Ölen mi tadıyordu ölümü, kalan mı bilemedim. Gülmek istedim tüm soysuzluğumla.
“Her fani ölümü tadacaktır,” dedi büyükannesi. Ölen mi tadıyordu ölümü, kalan mı bilemedim.
Yıllar, sevilen bir kitabın bitmesi gibi geçivermiş.
O günden sonra bir daha hiç karşılaşmadık. Ne ben onu aradım, ne de o beni buldu. Artık çıkalım, demişti tüm öykülerden, hep beraber çıktık. Gazetelerin üçüncü sayfalarından düşen adamlar gibiydik.
Gece geç gelen bir tren gibi uzayıp gidiyordu
Gece geç kalınmış bir tren gibi uzayıp gidiyordu.
Ait olmadığım bir yerdeydim
Bu odanın bir radyosu olsa, sessizlik bu kadar koymayacak.
Yıllar, sevilen bir kitabın bitmesi gibi geçivermiş.
Dokunsalar ağlayacaktım, dokunmadılar.
bu şehirde çok uzun zamandır yıldız görmemiştim. bir tanesi usulca kayıverdi. heyecanlandım, tutmak için dilekler arandım. yoktu, tutacağım dileklerimi düşürmüştüm.
Yüzüme bakıp,”Hoşçakalın,”dedi.Sanki orta yerinden kırılıp masaya düşmüştü sözcükler.Sadece sözcükler mi?
Yıllar, sevilen bir kitabın bitmesi gibi geçivermiş.
Bu şehirde çok uzun zamandır yıldız görmemiştim. Bir tanesi usulca kayıverdi. Heyecanlandım, tutmak için dilekler arandım. Yoktu, tutacağım dileklerimi düşürmüştüm.
Ait olmadığım bir yerdeydim
Kar değil de sessizlik yağıyordu sanki mahalleye..
unutma dedi. unutmam dedim, sesim titredi.. susup başımı öne eğdim dokunsalar ağlayacaktım, dokunmadılar..
Ait olmadığım bir yerdeydim
Bu şehirde cok uzun zamandır yıldız görmemiştim. Bir tanesi usulca kayıverdi. Heyecanlandım, tutmak için dilekler arandım. Yoktu, tutacağım dileklerimi düşürmüştüm
Bu şehirde cok uzun zamandır yıldız görmemiştim. Bir tanesi usulca kayıverdi. Heyecanlandım, tutmak için dilekler arandım. Yoktu, tutacağım dileklerimi düşürmüştüm.
Rahmetlinin arkadaşı gelmiş dedi dedesi.. Ebru ölmüştü de rahmetli bile olmuştu.
“Her canlı ölümü tadacaktır. dedi büyükannesi. Ölen mi tadıyordu ölümü, kalan mı bilemedim.
Bizler gazetelerin üçüncü sayfalarından düşmüştük hayata. Ömrümüzün ana avrat düz gidilen küfürler kadar değeri yoktu.
Çekirdek kabuğunu yuvasına taşıyan kırmızı karınca kadar yüklüydü içi.
Kargalar uzun yaşar evlat. Her şey ölür,onlar ölmez.
Yıllar,sevilen bir kitabın bitmesi gibi geçivermiş.
İlgili Makama, diyor adam. Her şeyin bir ilgilisi olmalı.
Alyansı parmağımdan çıkarıp suya bırakıyorum. Pıt sesiyle boşanıyorum tüm yaşantımdan,halka halka yayılıyorum boşluğa.
Dokunsalar ağlayacaktım,dokunmadılar.
unutma dedi. unutmam dedim, sesim titredi.. susup başımı öne eğdim dokunsalar ağlayacaktım, dokunmadılar..
unutma dedi. unutmam dedim, sesim titredi.. susup başımı öne eğdim dokunsalar ağlayacaktım, dokunmadılar..
..vakit ilerledikçe yavaş yavaş dağıldı masadakiler,hesabı ödeyen gidiyordu benden başka herkesin işi gücü vardı..
Yüzüme bakıp,”Hoşçakalın,”dedi.Sanki orta yerinden kırılıp masaya düşmüştü sözcükler.Sadece sözcükler mi?
Ömrümüzün ana avrat düz gidilen küfürler kadar değeri yoktu.
Ait olmadığım bir yerdeydim
Kar değil de sessizlik yağıyordu sanki mahalleye
Seksenlerin başı, babam arılara gidiyor. Amcam içeride. Mevsim Eylül. Irgatlar bilmediğim bir dili konuşuyor.
Mahalleli tül perdelerin ardından bize bakıyor. Onların hiç anarşist oğlu olmamış, şükrediyorlar.
Yıllar, sevilen bir kitabın bitmesi gibi geçivermiş.
Sonra sessizlik sardı her tarafımı
Bir çocuk gibi keyifliyim şimdi.
Benden başka herkesin işi gücü vardı.
Yüzüme bakıp, Hoşçakalin dedi. Sanki orta yerinden kırılıp masaya düşmüştü sözcükler.
Her fani ölümü tadacaktır, dedi büyükannesi. Ölen mi tadıyordu ölümü, kalan mı bilemedim.
Ölen mi tadıyordu ölümü, kalan mı bilemedim.
“çıyan’a göre, bizler gazetelerin üçüncü sayfalarından düşmüştük hayata.
ömrümüzün ana avrat düz gidilen küfürler kadar değeri yoktu.”
ömrümüzün ana avrat düz gidilen küfürler kadar değeri yoktu.”
Yaz tatili çabucak bitti, güz geldi takvimlere. Sabahları sıklıkla çiğ düşüyor, kısa kollular üşütüyor artık. Kırmızı traktörler pancar sökümü için ırgat taşırken tarlalara, yorganın içinden çıkmak istemiyor çocukluğum.
*
Seksenlerin başı, babam arılara gidiyor. Amcam içeride. Mevsim eylül. Irgatlar bilmediğim bir dili konuşuyor.
Dokunsalar ağlayacaktım, dokunmadılar.
Artık çıkalım, demişti tüm öykülerden, hep beraber çıktık.Gazetelerin üçüncü sayfalarından düşen adamlar gibiydik.
Ulan ne çok kirlendik biz.
Gece geç kalınmış bir tren gibi uzayıp gidiyordu.
Haziran sıcağında bile hayata hohlamak gerekiyordu kimileri için.
Yavuz itin yarası eksik olmaz.
Seksenlerin başı, babam arılara gidiyor.Amcam içeride.Mevsim eylül.Irgatlar bilmediğim bir dili konuşuyor.
Ölmek, ölümü beklemekten daha kolay olmalı.
Bu şehirde cok uzun zamandır yıldız görmemiştim.Bir tanesi usulca kayıverdi.Heyecanlandım, tutmak için dilekler arandım.Yoktu, tutacağım dileklerimi düşürmüştüm.
İçelim en iyisi, diyor Baba, söz bitince hep böyle der, içeriz hep, yapacak daha iyi bir şey bulamadığımız için.
Yıllar,sevilen bir kitabın bitmesi gibi geçivermiş
Gülümsüyor kızına,gamzelerine avutulmuş bir acı bulaşmış.Donuk çıkıyor ne söylese.
Her oyunda yedeğim.
Sabahları sıklıkla çiğ düşüyor,kısa kollular üşütüyor artık. Kırmızı traktörler pancar sökümü için ırgat taşırken tarlalara, yorganın içinden çıkmak istemiyor çocukluğum.
Kuyudan gelen yankılanma sesi hoşuna gitmiş olacak ki içine sıçayım, içine sıçayım diye bağırıp durdu.
Canı, yaptığı salaklığa yanıyordu. Sustu, sızlandı içinden.
..bizler gazetelerin üçüncü sayfalarından düşmüştük hayata.Ömrümüzün ana avrat düz gidilen küfürler kadar değeri yoktu.
İçindeki kovulmuşluk hissinden bir türlü kurtulamıyordu.