İçeriğe geç

Üsve-i Hasene Kitap Alıntıları – Ömer Çelik

Ömer Çelik kitaplarından Üsve-i Hasene kitap alıntıları sizlerle…

Üsve-i Hasene Kitap Alıntıları

Gelecek ile konuşurken inşaAllah demek konuşma ile alakalı bir diğer edep kaidesidir.
İnşaAllah ifadesini kullanmadıkça hiçbir şey için bunu yarın yapacağım deme.
İki Müslüman karşılaştıklarında musafahada bulunurlarsa birbirlerinden ayrılmadan önce günahları bağışlanır.
Kullarıma söyle en güzel sözü söylesinler.
Yemeklerin en şerlisi zenginlerin davet edilip fakirlerin çağrılmadığı düğün yemekleridir.
Yarım hurma vermek suretiyle de olsa cehennemden korunun.
Latif olsa latife hoştur.
Velakin hariç olmaya edepten.
Kabre ağaç dikmek de sevaptır. Hatta dikilen ağaç ve bitki ölünün azabının hafifletilmesine sebep olur(Müslim,Taharet)
Ecdadımız müessese önlerine çınar, kabristanlara selvi ağacı dikmiştir. Çınar sonbaharda yaprağını döktüğü için dünyanın ve müesseselerinin faniligini, selvi ise yapraklarını dönmediği için ahiretin ebediligini simgeler.

Cenaze merasimlerine ve kabirlere çelenk götürmek dinimizde olmayan ve mekruh görülen bir davranıştır. Haç şeklinde yapılan eski yunan ve hristiyan aleminin dini sembolü olan çelenk ölüye bir fayda sağlamadığı gibi kafirlere benzemenin de bir göstergesidir. Peygamberimiz kafirlere benzemeyi yasaklamıştır
Diğer bir husus çelenk yapımındaki israftır

Yemeklerin en şerlisi, zenginlerin davet edilip fakirlerin çağrılmadığı düğün yemekleridir

Peygamberimiz sav

Yatma seherde, uğrarsın derde
Söyle her yerde elhamdülillah

Yunus Emre

Çokça gülmeyiniz! Gülmenin aşırısı kalbi öldürür Peygamberimiz sav
İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ben cehennemden en son çıkacak (veya cennete en son girecek) kimseyi biliyorum. O adam cehennemden emekleye emekleye çıkar. Allah Teâlâ ona:
– Haydi git, cennete gir, buyurur. Adam cennete gider, fakat ona cennet doluymuş gibi gelir. Geri dönüp Allah Teâlâ’ya:
– Yâ Rabbî! Cennet ağzına kadar dolmuş! der. Allah Teâlâ ona:
– Git, cennete gir, buyurur. Tekrar oraya gider, yine cennetin dolu olduğunu zanneder. Bir daha geri dönüp Allah Teâlâ’ya:
– Yâ Rabbî! Orası dopdolu! der. Allah Teâlâ ona yine:
– Git, cennete gir, orada senin dünya kadar ve dünyanın on misli (veya dünyanın on misli büyüklüğünde) yerin var, buyurur. O Adam:
– Yâ Rabbî! Sen kâinâtın hükümdarı olduğun halde benimle alay mı ediyorsun? (veya benim halime mi gülüyorsun?) der.”
Hadisin râvisi İbni Mes’ûd şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gerideki dişleri belirinceye kadar tebessüm ettiğini gördüm. Sonra şöyle buyurdu:
“İşte cennetliklerin en aşağı seviyesinde bulunan adamın derecesi budur.”
Ebu umame ra anlatıyor bir gün Rasulullah elinde bir baston olduğu halde yanımıza geldi Biz de onu görünce ayağa kalktık bunun üzerine Peygamberimiz Farisilerin büyüklerine yaptıkları gibi yapmayın buyurdu( Ibn Mace, Dua) bir başka rivayette Birbirlerine tazimde bulunan Acemler gibi yapmayın buyurmuştur(Ebu Davud, Edeb)

Ancak Fahri Kainat Efendimizin kızı Fatıma ve azatlısı Zeyd Bin Harise gibi bazı sahabeleri karşılarken ayağa kalktığı görülür(Tirmizi, istizan) yine Resulullah bir hakemlik vazifesi ile görevlendirdiği Sad bin Muaz hakkında ensar’a hitaben Efendiniz veya en hayırlınız için ayağa kalkınız buyurmuştur(Buhari, Megazi)

Birbirine muhalif gibi gözüken yukarıdaki iki grup rivayeti değerlendiren alimler bilhassa ilim ahlak ve fazilet sahibi kimselerle birlikte cemiyetin faydası için çalışan makam ve mansıp sahibi zevata gösteriş ve tazim niyetiyle değil de hürmet ve muhabbet izhar etme düşüncesi ile ayağa kalkmanın caiz olduğunu belirtmişlerdir

Meymûn İbni Ebû Şebîb rahimehullah’dan rivâyet edilmiştir. Demiştir ki:
Birgün Hz. Âişe’ye bir dilenci geldi. Aişe radıyallahu anhâ ona bir parça ekmek verdi. Kılığı kıyâfeti düzgün bir başka adam geldi. Onu da sofraya oturtarak yemek ikram etti. Bu (farklı) davranışının sebebini soranlara Âişe  şöyle cevap verdi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “İnsanlara mevki, makam ve seviyelerine göre muamele ediniz” buyurmuştur.  
Osmanlı şeyhülislamı öpmek için eğilip eline sarıldığında Abdülhamit Han’ın söylediği sözler ne kadar mühimdir: Şeyhülislam Efendi başınızı kaldırınız! Zira bulunduğunuz makamı temsil eden başınızdaki sarık hiçbir zaman eğilmemelidir
Ebû Mûsâ ra’den rivayeten Resûlullah sav  şöyle buyurdu:
“Saçı-sakalı ağarmış müslümana, aşırı gitmeyip ahkâmıyla amel etmekten kaçınmayan Kur’an hâfızına ve âdil hükümdara saygı göstermek, Allah Teâlâ’ya duyulan saygı ve ta’zimden ileri gelir.” 
Bugün yaşlı olan dün genç idi.Yine
bugün genç olan Allah ömür verdiği takdirde yarın yaşlanacaktır
Saygının nesiller boyu yaşatılması
Ebû Said el-Hudrî ra’den rivayeten Nebî sav şöyle buyurdu:
İnsan sabahlayınca, bütün organları dil’e baş vurur ve (âdeta ona) şöyle derler: Bizim haklarımızı korumakta Allah’dan kork. Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan, biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.
Benî Âmir’den bir adamın bize haber verdiğine göre, bu zât, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem evde iken, “İçeri gireyim mi?” diye izin istemişti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hizmetçisine:
“Çık, bu adama izin istemeyi öğret. Önce es-Selâmü aleyküm desin, sonra gireyim mi diye sorsun?”, buyurdu.  Adam Peygamberimizin söylediklerini duyarak:
es-Selâmü aleyküm, girebilir miyim? dedi. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona izin verdi o da içeri girdi.

Kilde İbni Hanbel  radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gittim ve selâm vermeden huzuruna girdim. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
“Geri dön ve es-selâmü aleyküm, gireyim mi de” buyurdu.

Rasullulah yarı traşlı bir çocuk gördüğünde Ya tam traş edin ya tamamen saçlarını bırakın
Insanlar elbiseleriyle karşılanır,
sözleriyle ağırlanırlar
Bir gün Kanuni sarayın bahçesinde armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için şeyhülislamdan
fetva istedi
-Eğer karınca ağaca zarar verirse onu öldürmenin bir mahzuru var mıdır padişahın bu fetva talebine Ebussuud Efendi de bir beyt ile cevap verdi
-Yarın hakkın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca
Bazı özel kürk çeşitleri için akıl almaz uygulamalar yapılmakta ve çok yüksek meblağlar harcanmaktadır Örneğin tamamen süs ve tezyinat için yapılan vizon ve astragan gibi pahalı deri mamülleri bunlardan sadece birkaçıdır Fransızca bir isim olan vizon bildiğimiz sansardır bu hayvanın derisi kürk yapımında pahalı süs eşyası olarak kullanılır astragan ise henüz doğmamış koyun ve keçi yavrularının ana karnındayken boğazlanması ile elde edilen deridir Bu şekildeki bir kürk için asgari 8-10 yavrulayacak hayvanın kesilmesi gerekmektedir
Kibir ve israf hatasına düşmediğin müddetçe dilediğini ye dilediğini giy

Ibn Abbas ra

Huzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi:
Şüphesiz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bize ipek ve atlastan yapılmış elbise giymeyi, altın ve gümüş kaplardan içmeyi yasakladı ve:
Bunlar dünyada kâfirlerin, âhirette ise sizlerindir  buyurdu.

Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Gümüş kaplarla su içen kimse, karnına cehennem ateşi doldurmuş olur.”

Halka su dağıtan kimse suyu en son içer

Hadisi şerif

Kene gibi pis bir deriye konup şişecegine, kuşlar gibi yarı aç ol ki fezalarda dolaşasın

Mevlana

Canının çektiği ve arzu ettiğin her şeyi yemen şüphesiz israftır

Hadisi şerif

Gözünü aç da Allah’ın kelamına baştan başa bir bak
Ayet ayet bütün Kur’an edep taliminden ibarettir

Mevlana

Peygamber sav’e bir adam geldi ve:
–Yâ Resûlallah! Bana, yaptığım zaman hem Allah’ın hem de insanların beni seveceği bir iş söyle, dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem:
– “Dünyaya rağbet etme ki Allah seni sevsin; insanların elinde olana göz dikme ki insanlar seni sevsin” buyurdu.
رَبِّ اِنّٖي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقٖيرٌ
Rabbim, gerçekten bana indirecegin her hayra muhtacim Kasas 24

Hz Musa as in bu duasına mukabil Allah Teala kısa bir müddet sonra ikramlarını yağdırmış ve ona Şuayb as’ın şefkat kanatlarını ve akrabaligini ihsan etmiştir

Ayna ile terazi hile bilmezler
yalan söylemezler

Mesnevî, c.1

Sen usandırma eli, el de usandırmaz seni
Hilekârlık eyleme,kimse dolandırmaz seni
Dest-i a’dâdan soğuk su içme,
kandırmaz seni
Korkma düşmandan ki âteş olsa yandırmaz seni
Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni

Diyarbakırlı Said Paşa

Ey Habibim beraberindeki tevbe eden müminlerle birlikte hepiniz emrolunduğun gibi istikamet üzere olun ve aşırı gitmeyin Hud 112

Bu hitap her ne kadar Nebiyi Zişan Efendimize ise de onu bu kadar meşakkate sokan sadece şahsıyla alakalı istikamet endişesi değildi zira
Sen sırat-ı mustakim üzeresin yasin suresi ile teyidi ilahiye mazhardi. Onu ihtiyarlatan istikamet emrinin müminler için de geçerli olması sebebiyle onlar hakkında duyduğu endişe idi

Osman Gazinin vefatı üzerine ananeye göre tahta geçmesi gereken büyük oğul Alaaddiin Bey, kardeşi Orhan Beyi kendisine tercih etmiş ve onun bey olmasını istemisti. Onu takdim ederken şöyle dedi:
Kardesim atamızın duası ve himmetiyle seninledir. O hayatta iken ordunun komutasını sana vermisti. Dolayisla beylik sana aittir.
Bu büyük isarı gösteren Alaaddin Bey Orhan Gazinin en büyük destekçisi olmuş Rumeli diyarının fethinde öncülük yapmış ve şehadetle hayatını noktalamıştır
Burası hizmet yeridir, orası ise kurbet
ve Allah’a yakın olma mahallidir.
Kurbet de hizmetle elde edilir
Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“(Geçmiş) ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç-beş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, sen ufka bak!’ dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır’ dediler.”
(İbni Abbas diyor ki) Söz buraya gelince Peygamber aleyhisselâm kalkıp evine gitti. Oradaki sahâbîler bu hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladılar: Kimileri, “Bunlar peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalıdır” derken, kimileri, “Bunlar İslâm geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır” dediler. Daha başka birçok görüş ileri sürenler oldu.
Onlar bu meseleyi tartışırken Peygamber aleyhisselâm çıkageldi.
– “Ne hakkında konuşuyorsunuz?” diye sordu.
– Hesapsız-azabsız cennete gireceklerin kim oldukları hakkında konuşuyoruz, dediler.
Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir” buyurdu.
Ukkâşe İbni Mihsan yerinden fırladı ve:
– Beni de onlardan kılması için Allah’a dua et (Yâ Resûlallah)! dedi.
Peygamber aleyhisselâm da:
– “Sen onlardansın!” buyurdu. Sonra bir başka kişi daha kalktı ve:
– Beni de onlardan kılması için dua buyur, dedi.
Peygamber aleyhisselâm bu defa:
– “Fırsatı değerlendirmekte Ukkâşe senden önce davrandı” buyurdu.
Hakîm İbni Hizâm ra şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den (mal) istedim, verdi. Bir daha istedim, yine verdi. Tekrar istedim, tekrar verdi. Sonra şöyle buyurdu:
– “Ey Hakîm! Gerçekten şu mal çekici ve tatlıdır. Kim onu hırs göstermeksizin alırsa, o malda kendisine bereket verilir. Kim de ona göz dikerek hırs ile alırsa, o malın bereketi olmaz. Böylesi kişi, yiyip yiyip de bir türlü doymayan obur gibidir. Üstteki (veren ) el,  alttaki (alan) elden daha hayırlıdır.”
Hakîm diyor ki, bunun üzerine ben:
– Ey Allah’ın Resûlü! Seni hak din ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece senden başka kimseden bir şey kabul etmeyeceğim,  dedim.
Gün geldi, Hz. Ebû Bekir, Hakîm’i kendisine ganimet malından hisse vermek için çağırdı. Fakat Hakîm, onu almaktan uzak durdu. Daha sonra Hz. Ömer, kendisini bir şeyler vermek için davet etti. Hakîm yine kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer:
– Ey müslümanlar! Sizi Hakîm’e şahit tutuyorum. Ben kendisine şu ganimetten Allah’ın ona ayırdığı hissesini veriyorum, fakat o almak istemiyor, dedi.
Netice itibariyle Hakîm, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatından sonra, ölünceye kadar kimseden bir şey kabul etmedi.
Ihtiyacini Allah’a değil de kullara açan kimse fakirliğini daha da artırmış demektir. Iffetli davranip da Allah’a yalvaran kimse ise zenginliğin kaynağını bulmuştur
Kanaate ermekle hiç kimse canından olmadı. Hırs ile de hiç kimse sultan olmadı

Mesnevî, c.V

Hiç şüphesiz Aziz ve Celil olan Allah bir kulu helak etmek istediği zaman ondan hayayı çekip alir

Peygamberimiz sav

Ben kulun oturduğu gibi oturur,
kulun yediği gibi yerim.
Ben ancak bir kulum buyururdu
Tedbir gibi akıl, sakınmak gibi vera,
güzel ahlak gibi izzet ve şeref yoktur

Peygamberimiz sav

Insanları maddi yardımda bulunmak suretiyle memnun ve tatmin etmeniz mümkün değildir. (Malınız buna kâfi gelmez) Dolayısıyla siz onları güler yüzünüz ve güzel ahlâkınızla memnun etmeye çalışınız Peygamberimiz sav
Islamın ruhbanligi cihaddir

Peygamberimiz sav

Suyun geminin içinde olması geminin helakidir. Geminin altındaki su ise onun yüzmesine yardımcıdır

Mevlana

Ibadetler başıdır terki dünya

Yunus’un dediği gibi

Câbir ra’dan rivayeten, Resûlullah sav 
bir gün pazar yerine uğradı. Etrafında ashâbı da vardı. Resûlullah, küçük kulaklı bir oğlak ölüsüne rastladı. Onun kulağından tutarak:
– “Hanginiz bunu bir dirheme satın almak ister?” buyurdu. Ashâb:
– Daha az para ile de olsa biz almayız, onu ne yapalım ki, dediler!. Sonra Resûl-i Ekrem:
– “Size bedava verilse ister misiniz?” diye sordu. Onlar:
– Allah’a yemin ederiz ki, o diri bile olsa, kulaksız olduğu için kusurludur. Ölüsünü ne yapalım? diye cevap verdiler. Bunun üzerine Resûlullah:
– “Allah’a yemin ederim ki, Allah’a göre dünya, önünüzdeki şu ölü oğlaktan daha değersizdir” buyurdu.
Dünya öyle bir yerdir ki, seni bir gün güldürecek olsa, ertesi gün hemen ağlatır

Ona aldanarak suç işleyen ve fısk ü fücurda haddini aşan ne kadar insan vardır ki sonunda onlara ters yüz göstermiş bıçağını bileyip öç almak için üzerlerine atılmıştır

17 Ağustos 1999 Marmara depreminden hemen sonra yerle bir olmuş apartmanının önünde duran ve hiç kımıldamadan dalgın dalgın enkaza bakmakta olan yaşlı bir adama bu bina senin miydi diye sorulduğunda verdiği cevap son derece manidardır

– öyle zannediyorduk!

Aslında ne dünya ne de cennet sevgisi değil, sadece Hak sevgisi insanı kurtaracaktır
Ey dünya mülküne sahip olanlar, siz mülkün sahibi olduğunuz hâlde, aslında o mülkün kulu kölesiniz. Gerçekten mala sahip olan; helak olmaktan kurtulan, mala, mülke esir olmayan kişidir.

Ey şu dünyaya gönül veren, onun esiri olan kişi; sen tersine olarak, esir olduğun hâlde, kendine; Dünyanın beyi, emîri! dedirtiyorsun.

Aslında sen, bu dünyanın kulusun, ruhun da dünya mahpusu. Ne vakte kadar, kendini dünyanın sahibi, efendisi sanacaksın?

Mevlana

Ibadetlerde gözetilen gaye nefsin öldürülmesi degil bilakis istikamet kazanması ve egriliginin giderilmesidir. Çünkü tabii ölüm hariç nefsin öldürülmesi mümkün değildir. Bu ibadetler sayesinde nefsimiz terbiye edilir ve güzel hasletlerle müzeyyen hale gelir.
Efendimiz sav in ibadette gözettiği ölçü azlık çokluk değil sebat ve devamliliktir
Ademoğlu zikrullah haricinde kendisini Allah’ın azabından daha çok kurtaran baska bir amel işlememiştir

Sevgili Peygamberimiz sav

Bir de Allah Teala size kendisini çokça zikretmenizi emretti. Bu peşinden hızla düşman gelen bir adama benzer. Bu adam muhkem bir kaleye girip düşmandan kendini koruduğu gibi kul da şeytana karşı kendisini zikrullah ile koruyabilir

Peygamberimiz sav

Sair diyor ki
Kavli Bari yi işit Bari den
Perdedir geç neğam ı kariden

Ey Kuran okuyan Kuranı Bari olan Allah’tan dinle okuyucunun yaptığı nameler senin icin birer perdedir sakin onlara takılıp kalma

Ibn Arabi hazretleri şöyle anlatıyor
Fakirin biri bir şahıstan kendisine Allah rızası için sadaka vermesini istedi O da içinde küçüklü büyüklü gümüş paralar bulunan bir kese çıkardı ve eli ile bozuk para aramaya başladı. bu sufi fakir ise onu izliyordu sonra bana döndü
-Sadaka verecek olan bu adamın ne aradığını biliyor musun dedi
-Hayır dedim Bunun üzerine
-Allah katındaki mertebesini arıyor Çünkü Allah rızası için verecek büyük bir para görünce vazgeçiyor ve hal diliyle Allah’ın indirdiği bu kadar değerim olamaz diyor. O küçük bir para buluncaya kadar aramaya devam edecek dedi adam küçük bir para bulup verdiğinde fakir ona
-Allah’ın indinde senin kıymetini işte bu para kadardır dedi
Infak et bol bol ver malını sayıp durma! Böyle yaparsan Allah da sana karşı nimetini sayıp esirger. Paranı çömlekte saklama Allah da senden saklar Peygamber Efendimiz sav
Rasullulah sav yeryüzünün yaratılışından bahsetmiş ve dağların onu sağlamlaştırmak üzere dikildiğini söylemişti dağların kuvvetine hayran kalan melekler onlardan daha güçlü bir şey olup olmadığını Cenabı Hakka sorduklarında Allahu Teala sırasıyla demiri ondan daha güçlü olarak ateşi daha sonra suyu son olarak rüzgarı yarattığını belirtmiştir Bütün bunlardan daha güçlü olarak insanı yarattığını bildirerek
Eğer o sağ eliyle sadaka verir ve bunu sol eli görmeyecek kadar gizlerse bunların hepsinden daha güçlü olur buyurmuştur
Fırsat da yaz bulutuna benzer

Hariri

Ahiret zengini olabilmek için ihtiyaç fazlası malın fakirlere ve darda kalmışlara bir an önce ulaştırılmasını arzulardı
Ey ademoğlu ihtiyacından fazla olan malını sadaka vermen senin için hayırlıdır. Eğer vermeyip elinde tutarsan senin için kötüdür. Yeterli miktarda mala sahip olmaktan dolayı Allah katında sorumlu tutulmazsin. Infaka bakmakla yükümlü olduklarından başla. Zira veren el, alan elden üstündür
Peygamberimiz sav
Bizim Peygamberimiz iyiliği emreden ve kötülüğü nehyedendir. Fakat hayırı da eveti de ondan daha tatlı söyleyen başka kimse yoktur

Imam Busiri, Kaside-i Bür’e’sinden

Dünyada varlığı çok olanlar, ahirette sevapları az olanlardır. Yalnız sağına soluna ve ardına şöyle şöyle verenler müstesnadır. Fakat onlar da ne kadar azdır

Rasullah sav

Kim azığa ve kendisini Allah’ın evi Kabeye ulaştıracak bineğe sahip olduğu halde haccetmezse ha yahudi ha hristiyan olarak ölmüş hiç farketmez
Rasullah sav
Hac yapmak isteyen acele etsin!
Olur ki insan hastalanır bineği kaybolur veya bir mâni zuhur eder

Rasullah sav

Bazen insan geçim telaşına ve çeşitli meşgalelere olmanin getirdigi gailelerin içerisinde Allah’tan uzaklaştığını hisseder bu durumda bir mescide kapanıp dünya işlerinden bir süre el etek çekmesi faydalı olur Bunu devamlı olarak yapması mümkün değildir Ancak o tamamı elde edilemeyen bir şey tümüyle de terk edilemez kaidesince fırsat kollar ve haline uygun düşecek ölçüde itikafa çekilir
Mescitte itikafa çekilmek zihnin toplanması kalbin meşgalelerden uzak tutulması kişinin kendisini taate vermesi ve Kadir Gecesi’ni bulma imkanına kavuşması gibi güzel neticeler hasıl eder
Rasullulah sav Aşure orucunun önceki yılın günahlarına kefaret olacağını Allah’tan umarım buyurdu
Ebu Umame ra Rasullullah sav e
-Bana öyle bir amel tavsiye et ki Allah Teala beni onunla mükafatlandirsin
– Sana orucu tavsiye ederim
zira onun bir misli yoktur buyurdular
Şükür secdesi aynen tilavet secdesi gibidir. Abdestli bir şekilde şükür secdesine niyet edilir eller kaldırılmadan Allahuekber diyerek tekbir alınır secdeye varılır mümkün olduğu kadar uzun secde yapılır sonra da selam verilir
Ebu katade bir gün Mescidi Nebevi’ye geldi. Rasulü Ekrem efendimizin ashab-ı kiram arasında oturduğunu görünce o da gelip yanlarında oturdu bunun üzerine Allah Resulü Ebu Katedeye dönerek Oturmadan önce iki rekat namaz kılmana ne mani oldu diye sordu Ebu katâde Ya Resulallah senin ve cemaatin oturduğunu gördüm Bu sebeple kılmadım dedi Bunun üzerine Nebiyyi Muhterem Sallallahu Aleyhisselam Biriniz mescide girdiğinde iki rekat namaz kılmadan oturmasın buyurdu
Dostum Rasullulah sav bana
her ay üç gün oruç tutmayı
iki rekat kuşluk namazı kılmayı
uyumadan önce vitri eda etmeyi tavsiye buyurdu Ebu Hureyre ra
Bir kimse Peygamber sav gelerek
ey Allah’ın Resulü Bugün ben öyle bir kar ettim ki böylesini şu vadi ahalisinden hiçbiri yapmamıştır dedi Efendimiz neler kazandın diye sordu adam Ben alip satmaya ara vermeden devam ettim öyle ki 300 yüz ukiyye kar ettim dedi Efendimiz sana karların en hayırlısını haber vereyim mi diye sordu adam nedir ey Allah’ın Resulü dedi Efendimiz şu cevabı verdi Farz namazından sonra kılacağın iki rekat nafile namazdır
Cümle geceyi uyuma Kayyumu seversen
Ta hay olasın Hayy ile ey can gecelerde

Erzurumlu Ibrahim Hakki

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir