İçeriğe geç

Üstad’ın Gençliğe Hitabesi’ne Dair Kitap Alıntıları – İhsan Şenocak

İhsan Şenocak kitaplarından Üstad’ın Gençliğe Hitabesi’ne Dair kitap alıntıları sizlerle…

Üstad’ın Gençliğe Hitabesi’ne Dair Kitap Alıntıları

Küfür yokuş, İslam düz; küfür gece, İslam gündüzdür.
Memlekette tek bir ayyaş kalmayıncaya, faiz kaldırılıncaya, kumarı çağrıştıran ya da kumar olan her ne varsa tamamının yasaklanmasına, Milli Piyango Toto-Loto’nun nev’inin dolandırıcılık olarak ilan edilip müessesenin lağv edilmesine, Futbol kulüplerinin seyirci simsarlığı yapmadan kurtarılmasına, rüşvet, torpil, suistimal, iltimas gibi kul hakkını çiğneme yollarının sonuna kadar kapatılmasına, mekteplerin insan öğütme yeri değil, ahlak ve terbiye mekanları olduğuna, servet sahibi zenginlerinde üretme mecburiyetinin olduğuna, dansın ahlaksız bir fiil olarak kabul edilmesine, ahlak zabıtlarının görevlendirilmesine imamının köyünün müderrisi, imamı, hakimi olarak kabul görmesine kadar durmadan mücadele etmek hakkımız değil, vazifemizdir.
İnsanlar kendilerini değiştirecek iradeden mahrumsa, değişmekten de mahrumdurlar.
Mâsivâya dair her ne varsa, topyekün hepsi fânidir, angaryadır. O halde hüküm yalnız Allah’ın olsun diye mücâdele edenler yenilse de, muzafferdirler.
Materyalist hayat, ölümlü bir yalandır . Çünkü onun amentüsünde haşır, neşir, hesap, mizan yoktur. Ebediyet dâvâsı olmayan hayatlar fânidir.
Ahirete inanmayan, konforlu bir hayat yaşamaktan ve şehevi arzularını tatmin etmekten başka bir kıymet ölçüsü tanımayan, ölünce çürüyüp toprağa karışan her hayat, Şeriat nazarında leş tir.
Nil’den Tuna’ya, Afrika’dan Balkanlar’a yine bu Ümmet tek bayrak altında toplanabilir mi? Akıncılar geri döner, Kudüs’lere yürür mü? Su yatağına, akıncı yurduna, bu Ümmet de aslına döner mi?!
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..
Müslüman, İslâm söz konusu olduğunda, zoru başarır, imkansızı da zorlar.
Bugün, komik üniversitesi, hokkabaz profesörü,
yalancı ders kitabı, çıkartma kâğıdı şehri, müzahrafat
kanalı sokağı, fuhş albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi ve daha nesi ve nesi, hâsılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek, kendi öz tâlim ve terbiyesine, telkin ve tenbiyesine memur vâsıtalara kadar nefsini koruyabilecek, tek başına onlara karşı durabilecek ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir gençlik
Kapitalizma’da para gâye, İslâm’da ise vasıtadır. İslâmda, emek olmadan paradan para kazanmak haram; Kapitalizma’da ise faiz yoluyla paradan para kazanmak asıldır. İslâm İktisad Nizamı’nın uygulandığı yerde üretim, Kapitalizma’da ise tefecilik artar.
Dininin, onu anlatma vasıtası olan dilinin, idrâk etme boyutunda vazife îfa eden beyninin, masala çevrilen tarihinin, işgal edilen evinin dâvâcısı bir gençlik Lâkin bütün bunlar ancak Hak’la Bâtılı birbirinden ayıracak bir öfke ile mümkündür. Çünkü öfkesi olmayan bedel ödeyemez, durması gereken yerde duramaz, yol açamaz. Ha tüfeği olmayan asker, ha öfkesi olmayan fikir!
İnsan, hakikate kulağı ve gözüyle muhatap, lisanıyla da tercüman olur.
Allah’ın tefekkür için yarattığı beynini, tefekkürden başka her şey için kullananlara yobaz denir.
Bu kadar günahımıza rağmen yeryüzünde yürüyebilmemizden daha büyük kerâmet mi olur?
Zaman bendedir ve mekan bana emanettir şuurunda bir gençlik
Hayatım, başından beri muazzam bir şeyi bulmanın cereyanı içinde akıyordu. Şu veya bu miskin vesilenin hassasiyeti içinde birini arıyordum.
BİRİNİ
O, kim mi?
Allah’ın Sevgilisi.…..
Sonsuzluk ikliminin batmayan güneşi ve ebedilik sarayının paslanmaz tâcı
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bir insan için niçin yaratıldığını bilememekten daha büyük bir ızdırap olabilir mi?
Sokrat, Eflatun ve Aristo’dan günümüze felsefe tarihi aynı zamanda O değil, ben buldum. demenin tarihidir
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Emekçilerin haklarının gasp edildiği bir cemiyette âlimler, mütefekkirler susarsa orada, Yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmayan bir fitne zuhur eder.”*

*bkz. Enfâl, 25

İçeriye kabul ettiği yabancılar tarafından evi işgâl edilen, mukaddesatına dair nesi varsa duvarlarından sökülen ve bir sandukanın içine konan, şimdi de onların üzerine kapanıp ağlayan, ağlarken de, ne tür cinayetler işlendiğini söylemek suç” olur korkusuyla sesini yükseltemeyen bir millet, dünyanın neresinde vardır?! Müslümanlar, son bir asırda işgâl ordularının bile yapamayacağı cinayetlere maruz kaldı.
Fikir öfkesi, insandaki kıvamın da, kıyamın da kaynağıdır. Onsuz bir fikir, durdukça kokan ölü bir beden gibidir.
İslâm, inanıyor gibi olanları değil, bildirdiği ve duyurduğu her emre ve yasağa inananları mümin kabul eder.
Dünyaya ait en sâhici fotoğraf ise mezarlıktır.
Âlemde tesadüfe yer yoktur.
Derinlemesine felsefe okumalı lakin bu, İslam’ı tanıdıktan sonra olmalı, aksi taktirde kişi dini felsefe, felsefeyi de din zanneder. İslam gündüzse felsefe gecedir; gündüzün kıymeti ve kameti gece olunca idrak edilir.
Kul Allahla beraber olunca bir âsâ denizde yol açar, sihirleri yutar, yine aynı âsâ taşı yarar, bütün bir milleti sular.
Her mümin büyük bir mesuliyet duygusu içerisinde kalbinin, evinin, sokağının, mahallesinin hasılı bütün bir yeryüzünün Allah azze ve Celle’nin talimatlarına göre yaşaması için cehdetmeye memurdur
“Bu kadar günahımıza rağmen yeryüzünde yürüyebilmemizden daha büyük kerâmet mi olur?”
Dünyaya ait en sahici fotoğraf ise mezarlıktır. Her şey gibi yollar, yönler, makamlar ve mevkiler de değişir lakin insanın bir gün evinden ya da öldüğü yerden kaldırılıp makbere götürülmesine dair hüküm değişmez.
Akılsız olmaz, lakin yalnız akılla da olmaz
Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerreciğim ki, arşa gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!
Gideriz nur yolu izde gideriz,
Taş bağırda, sular dizde gideriz.
Bir gün akşam olur, bizde gideriz.
Kalır dudaklarda şarkımız bizim…
Sapan taşları füzeleri vurduğunda gecelerden sonra gündüz gelecek ve mukaddesat adına tutsak olan her ne varsa özgür olacak.
Zamanı kokutanlar mürteci diyorlar bana;
Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
Zaman korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?
Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!
İslâm zenginden alıp fakire, kapitalizm fakirden alıp zengine verir.
Hukukun esaslarını, yaratan ve yöneten Allah Azze ve Celle belirlerse, hukuk insin de, cinnin de kadının da, erkeğin de adâlette “urve-i vüska”sı ( tutunulacak sağlam kulp) olur.
.
.
Bu yüzdendir ki, hukuku erkekler telif edince kadınlar, aristokratlar yazdığında da halk mazlum olur.
“Mukaddes emaneti ne yaptınız?” diye sormak, her gencin vazifesidir.
Arayış dâvâsında olanlar, her şeyden önce neyi, nerede kaybettiklerini bilmelidir ki, başka bir şeyi değil de, aradıkları şeyi bulsunlar.
Hayvandan daha aşağı anlamındaki “Belhum Adâl” Kur’anî bir ifadedir. Lâkin insanlar onları, hayvanlarla aynı seviyede kabul ederse hayvanlar Bu kabulden rahatsız olur. Mevzuya dair bir hoca şöyle bir rüya anlattı: Uykuda beni süsen bir öküz gördüm. Hiç durmadan boynuzlarıyla bana vuruyor ve şöyle diyordu; “Beni bir daha o adama benzetecek, ‘Berhum Adâl’ seviyesinde birine “öküz”diyecek misin?” diyordu.
Allah’ın tefekkür için yarattığı beynini, tefekkürden başka her şey için kullananlara yobaz denir.
Taklid, sorumluluğu başkasına havale etme acziyeti, başkalarının dünyasında yaşama teslimiyetidir.
Sözlerini çerçeve yapıp duvara değil, ruhuna yazdı, ruhunu, fikrini onun sözleriyle mayaladı.
Bir insan için niçin yaratıldığını bilememekten
daha büyük bir ızdırap olabilir mi?
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik
Zaman bendedir ve mekan bana emanettir şuurunda bir gençlik
Kim var? diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan fert fert Ben varım! cevabını verici, her ferdi Benim olmadığım yerde kimse yoktur! duygusuna sahip bir dâva ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik..
Gideriz nur yolu izde gideriz,
Taş bağırda, sular dizde gideriz.
Bir gün akşam olur, bizde gideriz,
Kalır dudaklarda şarkımız bizim
GENÇLİĞE HİTABE
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik
zaman bendedir ve mekân bana emanettir! şuurunda bir gençlik
devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk ikibuçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını, allah’ın kur’an’ında belhüm adal dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da işgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören bu devirleri yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik
gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün dikey leri yatay hale getirecek bir nida kopararak mukaddes emaneti ne yaptınız? diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik
dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik
halka değil hakka inanan, meclisinin duvarında hakimiyet hakkındır düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta ve halis hürriyeti hakka kölelikte bulan bir gençlik
emekçiye benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardımcı olamazsın! ama sen de, zulüm gördüğün iddiasiyle, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başıboş bırakılamazsın! , kapitaliste ise allah buyruğunu ve resul ölçüsünü kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! , ihtarını edecek kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik
birbuçuk asırdır yanıp kavrulan, bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını, türkün de yine birbuçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını çözecek ve her sistem ve mezhep, ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayali varsa hakikatinin islâm’da olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna islâm âlemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik
kim var! diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert ben varım! cevabını verici, her ferdi benim olmadığım yerde kimse yoktur! duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik
can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nisbette strateji ve taktik sahibi bir gençlik
büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin bir gençlik
bugün, komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kağıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhş albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi ve daha nesi ve nesi, hasılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine, telkin ve telbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, tekbaşına onlara karşı durabilecek ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir gençlik
annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiç birini beğenmeyen, onlara siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! diyecek ve gerçek müslümanlığın ne idüğü nü ve nasıl ını gösterecek bir gençlik
tek cümleyle, allah’ın, kâinatı yüzüsuyu hürmetine yarattığı sevgilisinin âlemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak, o’ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak, barınak tanımayacak ve o’nun düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye lâyık görecek bir gençlik
bu gençliği karşımda görüyorum. maya tutması için otuz küsür yıldır, devrimbaz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür allah’a hamd etme makamındayım. genç adam! bundan böyle senden beklediğim, manevî babanın tabutunu musalla taşına, anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır.
surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ..
Allah’ın selâmı üzerine olsun!
Necip Fazıl KISAKÜREK
Can, onu yoktan var edenin yolunda verilirse, hem varlığının gereğini ifa eder, hem de candan sayılır. Aksi takdirde insan, et ve kemikten müteşekkil bir organlar manzumesidir.
Kim var diye seslenilince sağına ve soluna bakınmadan, fert fert ben varım cevabını verici, benim olmadığım yerde kimse yoktur duygusuna sahip bir dava ahlakını pırıldatıcı bir gençlik

Ya hep İslam, ya hiç İslam,
İslam hepin olmadığı yerde hiçe taliptir..

Tarih yapan adamların yükü ağırdır. Bu yüzden onların yürekleri sağanak halinde yağan bir sabır ister;Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır. derler
Bakara, 250.ayet
Müslümanım ; müslümanlık çapında hiçbir kıymet ve haysiyet ölçüsü tanımıyorum . ..
BİZİM ÖFKEMİZDE RAHMET , ONLARIN RAHMETİNDE AZAP VARDIR.
• ÖFKESİZ FİKİR , DURDUKÇA KOKAN ÖLÜ BEDEN GİBİDİR.

• ÇÜNKÜ ÖFKESİ OLMAYAN BEDEL ÖDEYEMEZ.

• HA TÜFEĞİ OLMAYAN ASKER , HA ÖFKESİ OLMAYAN FİKİR !

İslam, inanıyor gibi olanları değil, bildirdiği ve duyurduğu her emre ve yasağa inananları MÜMİN kabul eder.
Allah’ın tefekkür için yarattığı beynini , tefekkürden başka her şey için kullananlara YOBAZ denir.
Bu kadar günahımıza rağmen yeryüzünde yürüyebilmemizden daha büyük keramet mı olur?
Şah-ı Nakşibend Hazretleri
İstiklâl sarayda yaşayan, hikayesi ölümle biten adamda değil, ölümle dirilen, her neyi varsa onu dünyadan Ahirete taşıyan mümindedir
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik
Zaman bendedir ve mekan bana emanettir şuurunda bir gençlik
Dünyada yabancı veya köprüden geçen biri gibi ol !
Sen bir devsin , yükü ağırdır devin !
Kalk ayağa , dimdik doğrul ve sevin !
Zaman bendedir
Mekan bendedir
Biricik meselem , Sonsuz ‘ a varmak.
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun !
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, sonsuza varmak
Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerreciğim ki, Arş’a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?
Bazı geriden gelen, yüz bin devir ilerde!
Kim var diye seslenilince sağına ve soluna bakınmadan, fert fert ben varım cevabını verici, benim olmadığım yerde kimse yoktur duygusuna sahip bir dâvâ ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik
Senden ayrılana kadar sana bir fayda sağlamayan dinar ve dirhem ne kötü arkadaştır.
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik
Zaman bendedir ve mekan bana emanettir şuurunda bir gençlik
sapan taşını tutacak bir eliniz ve onu atacak bir yüreğiniz varsa Allah Azze ve Celle size de büyük fetihler ihsan edecek.
Bedir’e gitmeden zafer , Mekke için yola çıkmadan fetih olmaz.
Fakat Hak adına mücadele edenler hiçbir zaman mücadele zeminini terk etmedi.
İnsan başını milyonların altında ezilen kelle olmaktan kurtaracak yegane nizam İslam’dır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir