Maksim Gorki kitaplarından Uşaqlıq kitap alıntıları sizlerle…
Uşaqlıq Kitap Alıntıları
İnsan sevgisi pazar da satılmaz ki, gidip alasın.
Onu tanıyana kadar karanlığa saklanmış, uyuyor gibiydim; ama o hayatıma girmiş, beni uyandırmış, aydınlığa çıkarmış, çevremde her şeyi kopmaz bir iplikle birbirine bağlamış, rengarenk dantelle sarmış ve bir anda hayat arkadaşım, yüreğime en yakın, en anlayışlı, değerli dostum oluvermişti.
“Sessiz, sakin ama inatla yaşa! Herkesi dinle ama senin için en iyisi neyse onu yap…”
Neyse kötüleri hatırlamanın bize ne faydası var? Tanrı nasılsa onları senden benden iyi biliyor.
Yargılamak ve cezalandırmak Tanrının işidir. Tanrı’ nın, anlıyor musun, bizim değil!
İçine ne koyarsan onu taşır. Bizde böyle kabuk çoktur: bir bakarsın, eh adama benzer gibi … ama yakından bakınca görürsün ki, yalnızca bir kabuk! İçi yok! İçi yenilip, bitmiştir! Okutmak gerek bizim milleti, zihnini bilemek gerek…
“Ölmek pek öyle anlaşılamayacak bir şey değil Yaşamasını biliyorsan eğer!..”
Sevgi dedikleri o heyecanlı, insanın yüreğini titreten duygu benim ruhumda solmuştu..
Şimdi ne olacak? Otuzunda, bir yirmilikle evlenme demedim mi ben sana? Gördün işte Kibarmış! Soyluymuş, öyle mi? Şimdi ne olacak, kızım?”
Herkesi dinle, kendin için en iyi olanı yap ”
Örneğin senin meleğin Tanrı’ya “Aleksey dedesine dil çıkardı!” diye anlatır. Tanrı da, “ Madem öyle, dedesi ona bir güzel sopa atsın! der.
Hüzün ve sevinç, insanların içinde yan yana, neredeyse birbirinden ayrılmayacak gibidir; fark edilmesi zor, akıl almaz bir hızla birbirlerinin yerini alırlar.
– Bir şey mi oldu? -diye sordu.
– Boynum acıdı, -dedim.
– Aslında yüreğim acıyordu
Bal her zaman temiz olmazdı, hatta çoğu kez acı olurdu. Ama her bilgi, yine de baldı!
İnsan başkasının değil, kendi vicdanıyla yaşamalı.
Çocukluğumda bir kovan gibi görürdüm kendimi: Basit, sıradan insanlar, hayat üzerine bilgilerinin, düşüncelerinin balını arılar gibi kovanıma taşır, sunabildikleri ne varsa ruhumu zenginleştirmek üzere getirip cömertçe sunardı. Bal her zaman temiz olmazdı, hatta çoğu kez acı olurdu. Ama her bilgi, yine de baldı!
İnsan başkasının değil, kendi vicdanıyla yaşamalı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Evimizdeki hayat her şeye karşın sokaklardan daha iyidir.
Saflık, aptallıktır, anladın mı?
Örneğin, koyun saftır. Bunu aklından çıkarma!
Örneğin, koyun saftır. Bunu aklından çıkarma!
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Insanlar bir şeyi isterler, ama tanrının istediği başka bir şeydir. Insanoğlu çok güçsüzdür tanrının bir uflemesiyle hepsi toz duman olur.
Hadi affet onu, kusursuz kul yoktur ”
Şeytan insandan çok daha güçlüdür!
Biz güzel sepeti dolduruyoruz sanıyorduk… Sepet değil, iğreti bir elekmiş meğer Tanrının elimize tutuşturduğu!..
Tanrım! Senin de bildiğin gibi, kötülüğümden değil, aptallığımdan hep günahlarım.
İyi ve güzel olan şeyleri sevmezler, kıskanırlar; kendileri iyi ve güzel olamadıkları için iyi ve güzel olan her şeyi yok ederler.
Hüzün ve sevinç, insanların içinde yan yana, neredeyse birbirinden ayrılmayacak gibidir; fark edilmesi zor, akıl almaz bir hızla birbirlerinin yerini alırlar.
“Kediler çok gururlu ve kuşkucudurlar ”
İnsan sevgisi pazarda satılmaz ki, gidip alasın.
Çocukluğumda kendimi, arıların balını bıraktığı gibi; sıradan, sade insanların her birinin ruhumu zenginleştiren bir şeylerini, yaşamla ilgili bilgilerini, düşüncelerini, deneyimlerini bıraktığı bir arı kovanı gibi düşünüyorum. Bu bal sık sık acı, kirli oluyordu, ama gene de her bilgi bir çeşit baldı.
Kahrolsun hüzün ve keder!
Evet, küçüksün, tek terslik bu … ama kocaman bir yüreğin var.
İnsan sevgisi pazarda satılmaz ki, gidip alasın.
Şimdi ölürsem sanki hiç yaşamamışım gibi olacak..
Senin de bildiğin gibi, kötülüğümden değil, aptallığımdan hep günahlarım.
Hüzün ve sevinç, insanların içinde yan yana, neredeyse birbirinden ayrılmayacak gibidir; fark edilmesi zor, akıl almaz bir hızla birbirlerinin yerini alırlar.
Bu havada yoksulların işi zor, ama vicdanı rahat olmayanların işi daha zor,
Hayatın boyunca kadınları esirge, onları yürekten sev; sakın onlarla gönül eğleme bunları senin iyiliğin icin söylüyorum!
Çok sonraları anladım ki yoksulluk ve sefalet içinde yaşayan Rus halkı, kendilerini acılarıyla eğlendirmeyi, onlarla çocuklar gibi oynamayı pek seviyor ve mutsuz olmaktan nadiren utanıyordu.
Bitip tükenmek bilmeyen tekdüze çalışma günlerinde acı bayrama, yangın da eğlenceye dönüşebiliyordu; anlamsız, bomboş bir yüzde bir sivrisinek süs olması gibi
Sevdiğiniz birinin yüz hatlarını hatırlamaya çalıştığınızda,geçmişten o denli çok hatıra canlanır ki o yüzü,gözyaşları arasından bakıyormuş gibi bulanık görürsünüz. Bunlar,hayal gücünün gözyaşlarıdır.
Kurnaz olmak her zaman saf olmaktan iyidir .Saflık , aptallıktır , anladın mı?
O günden sonra tedirgin edici bir dikkat gelişti bende insanlara karşı; benimle ilgili olsun olmasın her türlü acı, aşağılama karşısında duyarsız kalamıyordum, sanki yüreğimin dersi soyuluyordu.
Ama gerçek, acıma duygusundan üstündür.
İnsan başkasının değil, kendi
vicdanıyla yaşamalı.
vicdanıyla yaşamalı.
.Beni kuşatan her şeyin içinde en güzel, en aydınlık olanı Tanrı’ydı.
“Memurlar, oyunu bozan uyanıklar gibidirler. Yasa falan tanımazlar.”
Bak bu sözüm kulağına küpe olsun :
Kadınlara hep saygılı ol
Kadınlara hep saygılı ol
Ölmek büyük bir marifet değil, sen yaşamayı becerecektin asıl!
Söz vardır metelik etmez, söz vardır paha biçilmez!
Çok az ağlardım, o da yalnızca kalbimi kırdıklarında; yoksa acı beni ağlatmazdı.
Doğurmak işte böyle zor bir şeydir, bir de kadınlara saygı duymazlar! Şunu unutma: Kadınlara saygı duymak gerekir, yani annelere
Çok az ağlardım, o da yalnızca kalbimi kırdıklarında ;yoksa acı beni ağlatmazdı.
O günler süresince sanırım çok büyüdüm, çok önemli bir şeyi hissettim. O günlerden sonra insanlara karşı endişeli bir duyarlılık vardı içimde; sanki yüreğimin üzerindeki deriyi almışlardı, kendime de, bir başkasına da her incinmeye, her acıya çok duyarlıydım artık.
Ne vicdansız insanlarsınız!
“İşlerim inancımın önüne geçti,
Tanrım, beni kurtaracak olan işlerim değil, imanımdır!”
Tanrım, beni kurtaracak olan işlerim değil, imanımdır!”
Memur yasa yiyicidir, yasaları kemirir.”
İşlerim inancımın önüne geçti, Tanrım, beni kurtaracak olan işlerim değil, imanımdır!
Hepimiz öleceğiz, kuşlar bile ölüyor.
“Ölmek pek öyle anlaşılamayacak bir şey değil Yaşamasını biliyorsan eğer!..”
Cehenneminiz kömür kokuyor sizin!’”
Uzun zaman sonra fark ettim ki, Rus insanı yoksullukta, yoklukta bu çeşit üzüntüleriyle eğlenmeyi seviyor, onlarla da çocuk gibi oynuyor ve mutsuz olmaktan da nadiren utanıyor.
Bir azize gibisin sen, büyükanne, acı veriyorlar sana, sesini çıkartmıyorsun!
Aslında acıyan yüreğimdi.
kusursuz kul yoktur
Ve giderek, benim gibi onun da bir çocuk olduğuna daha çok inanmaya başlamıştım. Ama ihtiyar kılığında bir çocuk
Kediler çok gururlu ve kuşkucudurlar
Otur. Oturalım ve susalım, tamam mı? dedi. Önemli olan budur işte
Şimdi Tanrı’ya dua et, son kez dua et, kendin için, benim için, tüm insanlar için.
ölümü unutturma bize, Tanrım.
İşlerim inancımın önüne geçti, Tanrım,beni kurtaracak işlerim değil, imanımdır!
Bir gün mahkeme kurulacak, herkesin yaptığı ortaya dökülecek
Ve birden her şey yok oldu, sesler kesildi, kayboldu.
Sanki bütün bunlar da bir masaldı ; ilginç ,ama hiç de hoş olmayan , korkutucu bir masal