İçeriğe geç

Ucunda Ölüm Var Kitap Alıntıları – Kemal Varol

Kemal Varol kitaplarından Ucunda Ölüm Var kitap alıntıları sizlerle…

Ucunda Ölüm Var Kitap Alıntıları

İnsanın içinde yarım kalan her şey bir ukdeydi. Tamamlamayınca tamamlanmıyordu insan. Kolu kanadı kırık kalıyordu.
Borçludan, hısım akrabadan, yârdan, kanlı bıçaklı düşmanlardan kaçılırdı ama ölümden kaçılmazdı.
Hepimiz intikamını almak istediğimiz gizli bir yara uğruna savaşıyoruz.
Okunur okunmaz silinen bir kelime oldum.
Harflerim tastamam da noktalarım eksik kaldı senden sonra.
Gittin.
Geleceğim, dedin.
Yalan her ağızda güzel dururdu elbet, bilemedim.
Herkes bir yerlere yetişme telaşında da ben neden bir çivi gibi çakılıyım dünyaya?
Yarası acıtmıyor da hatırası acıtıyor bazen.
Fakat insanın içinde yarım kalan her şey bir ukdeydi. Tamamlamayınca tamamlanmıyordu insan. Kolu kanadı kırık kalıyordu.
Herkesin bir noktası vardır bu dünyada. Benimki şimdi kim bilir hangi sokaklarda geziyordur.
Hangi hikâyeye saklandın da bu kadar üzgün dünya?
Kalbini unutan insan, neyi unutmaz ki!
Herkes bilirdi ki dünya üzerinde bir âşıkların, bir de açların uykusu gelmezdi.
Harflerin kağıda düşenine değil yüreğe inenine inandım hep.
Aşk biter ama hikayesi kalırdı geriye. Aşkın hikayesiyse kendisinden daha güzeldi.
Dünya üzerindeki herkes ve her şeyin sonu beklemeye yazgılıyken, ölümün bir dakika bile beklemeye tahammülü yoktu.
Fakat zaman denen illet hep aynı düzende geçip gitmezdi. Zamanın bazen durması, işlerin durduk yere sarpa sarması, o sonsuz gibi görünen akışın bir yerde kesilmesi gerekirdi.
Aşk biter ama hikâyesi kalırdı geriye. Aşkın hikâyesiyse kendisinden daha güzeldi.
Yaşlandıkça derdine doğru yürürdü insan.
Aşk biter hikâyesi kalırdı geriye. Aşkın hikayesiyse kendisinden daha güzel.
Yüzüne bakmadım.Gözlerim arkasına bastığın ayakkabılarında kaldı. Ayakkabıların sanki toprağa değil, kalbime bastı.Yüzüne kimbilir ne zaman sonra bakabildim. Konuşamadım. Bunca zaman nerede olduğunu, neden aramadığını, haber yollamadığını soramadım.
Bazı aşklara soru sorulmazdı çünkü.
Ah, herkesin ömrünü hikâye ederken kendi ömrüne bir cümle kuramamış olan ben!
Uzanmış yatıyorsun kelimelerin arasında.
Gözümün yaşı gibi, düştü gözümden dünya!
Şem’i
Elli yıldır, Ali’sini kaybetmiş bir Zeynep gibiyim dünyada.
Dudağımın kıyısında yarım bir gülüş, öylece kalakaldı.
Zor bela ayağa kalkarken
”doğa yarasını sarmasını biliyor da insan bilmiyor, ” dedi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Fakat insanın içinde yarım kalan her şey bir ukdeydi. Tamamlanmayınca tamamlanmıyordu insan. Kolu kanadı kırık kalıyordu.
Bir ömrü rüya etmeye takatim yok.
Kime ne söylesem canım efendim !
Hasanım Ali ! Hüseynim Ali, Heves Ali !
Kalbini unutan insan , neyi unutmaz ki
Oysa hayatla ilgili söyleyebileceği tek bir cümlesi bile yoktu. Onun cümlesi yıllar önce bir yerde yarıda kalmış, bir daha da cümleyi tamamlamaya gücü yetmemişti.
Acıkanın yanağından, susayanın dudağından belli olurdu. Acı çekenin kim olduğunu anlamak içinse gözlerine bakmak yeterliydi.
Derdi olana yolun meşakkati , yılların gövdede açtığı yaralar, saatlerin birbirini kovalayan telaşı sorulmazdı.
Aşk biter ana hikayesi kalırdı geriye. Aşkın hikayesiyse kendisinden güzeldi.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Her sabah ölüm kusan memleketin üzerinde bir bulut kümesi gibi gezinip duran acılar da benim haneme mi yazılmalı ? Hem insan başkasına ağlamaz ki hiç. Yalnızca kendine ağlar. Ama ben kendime de ağlamam.
Herkesin başında hatıra diye bir bela vardı ve böyle zamanlarda insanın içine daha çok çöreklenirdi.
Derdi olana yolun meşakkati, yılların gövdede açtığı yaralar, saatlerin birbirini kovalayan telaşı sorulmazdı.
Fakat eni sonu herkes bilirdi ki dünya üzerinde bir âşıkların, bir de açların uykusu gelmezdi.
Aşk biter ama hikayesi kalırdı geriye. Aşkın hikayesiyse kendisinden daha güzeldi.
Ah, herkesin ömrünü hikaye ederken kendi ömrüne bir cümle kuramamış olan ben!
Dünya ölümlü, gün akşamlıydı.
Herkes bir yere yetişme telaşında da ben neden bir çivi gibi çakılıyım dünyaya?
Biz hepimiz bir Ali’nin yetimiyiz dünyada.
Hepimiz intikamını almak istediğimiz gizli bir yara uğruna savaşıyoruz.
Gözümün yaşı gibi, düştü gözümden dünya
Yarası acıtmıyor da hatırası acıtıyor bazen.
Fakat insanın içinde yarım kalan her şey bir ukdeydi. Tamamlamayınca tamamlanmıyordu insan. Kolu kanadı kırık kalıyordu.
Ölmedim.
Ama yaşadığım da görülmedi dünya üzerinde.
Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden.
Kalbini unutan insan, neyi unutmaz ki!
Kime ne söylesem canım efendim!
Hasanım Ali, Hüseyinim Ali, Hevesim Ali!
Kalbini unutan insan, neyi unutmaz ki!
Kalbini unutan insan, neyi unutmaz ki!
Heveeeees!
Heves Ali.
Kursağımda kaldın.
Yaşlandıkça derdine doğru yürürdü insan.
Herkesin başında hatıra diye bir bela vardı ve böyle zamanlarda insanın içine daha çok çöreklenirdi.
Herkes bilirdi ki dünya üzerinde bir aşıkların bir de açların uykusu gelmezdi.
Aşk biter ama hikâyesi kalırdı geriye.
Herkes bilirdi ki dünya üzerinde bir âşıkların, bir de açların uykusu gelmezdi.
Ben ki onun iki gözüyüm,
O bensiz nasıl ağlayabildi?
Mevlâna
Bir insan çok şerefli olabilir ama cenazesine kimin geldiği hava durumuna bağlıdır.
-Rud Lurie-
Fakat dünya üzerinde herkes ve her şeyin sonu beklemeye yazgılıyken, ölümün bir dakika bile beklemeye tahammülü yoktu.
Fakat zaman denilen illet hep aynı düzende geçip gitmezdi.
Fakat eni sonu herkes bilirdi ki dünya üzerinde bir âşıkların, bir de açların uykusu gelmezdi.
Küçük bir harfin içine sığınıp canım pahasına yolunu bekledim! Gelmedin.
Harflerin kağıda düşenine değil yüreğe inenine inandım hep.
Ah, herkesin ömrünü hikaye ederken kendi ömrüne bir cümle kuramamış olan ben !
Uzanmış yatıyorsun kelimelerin arasında.
‘fakat insanın içinde yarım kalan her şey bir ukdeydi’
‘bir zamanlar birbirine değince şehir ışıkları gibi ışıl ışıl parlayan,
sevgiyle küçülüp büyüyen gözbebeklerimize ne diyeceğiz peki şimdi?’
‘kitabın bütün sayfalarını çevirdim, ona rastlamadım:
‘hangi hikâyeye saklandın da bu kadar üzgün dünya?’
‘konuştum, hep çok konuştum. Dilim damağım kuruyana kadar konuştum. O kadar çok konuştum ki benim sustuklarımı kim duyacak şimdi?’
‘ah herkesin ömrünü hikâye ederken kendi ömrüne bir cümle kuramamış olan ben!’
‘ayrılınca ne çok şey öğreniyor insan’
‘sanki bütün ömrünce bu doğruya ulaşmak için çırpınıp durmuş, tam doğruyu buldu sanırken bu sefer de doğru değişmişti’
‘aşk biter ama hikâyesi kalırdı geriye. Aşkın hikâyesiyse kendisinden daha güzeldi’

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir