Claire Messud kitaplarından Üç Oda Bir Yalnızlık kitap alıntıları sizlerle…
Üç Oda Bir Yalnızlık Kitap Alıntıları
Claire Messud kitaplarından Üç Oda Bir Yalnızlık kitap alıntıları sizlerle
Üç Oda Bir Yalnızlık Kitap Alıntıları
Hayatın en şaşırtıcı tarafı da bu, gerçekten. En büyük şeyler, hatta ölümcül olanlar, göz açıp kapayıncaya kadar, annemin bir el titremesi süresince oluyor.
Biz hayatlarımızda çok fazla dünya ve yüzyıl geçiyoruz; çoğu zaman bir adım dahi atmadan..
Sana işkence eden, yapmadıklarındır.
Diyet yapan arkadaşlarına hayran olan, ama aynı zamanda onlara sitem edip koca bir dilim çikolatalı kek götüren kilolu kadınlar gibi, o arkadaşlarına hem hayranlık duymuş hem de sitem etmişti.
Benim çocukluğumdaki gibi, birinin soyadını almak değil artık önemli olan. Bir erkeği ne kadar seversen sev, onun sana verdiği harçlıkla yaşamayacaksın. Kendinden başka kimseye bağlı olmayacaksın.
Sonra, en ummadığımız anda birdenbire bir şey daha olur. Aniden bir fırsat belirir, bir kapı, aklınıza bile gelmeyen bir kişi ya da kişiler ve sonra sevinç .
Sana işkence eden , yapmadıklarındır .
Engellerimi aşılmaz yapan, kendimi sıradanlığa mahkum eden benim, sadece ben.
Küçük teknenle sahilden bir kez açılırsan , bir daha asla gerçek anlamda evinde olamazsın.
artık sizi kim olduğunuzla yargılayıp , sırf adını ya da teninin rengini beğenmediler diye üzerine taş atabilen insanların bulunduğu bu dünyada yaşadığını biliyor..
her gidiş başka bir yere varış demektir , her varış da uzak bir yerden ayrılış..
Maskenizi büyük bir özenle takarken , gün gelip de onun teninize işleyeceğini ve asla çıkmayacak hale geleceğini düşünmezsiniz..
Mutlu yıllar sana.Daha özgür olma sözü verdim. dedim.
Sen mi?Ama sen herkesten daha özgürsün!
Daha yalnız, belki.
Sen mi?Ama sen herkesten daha özgürsün!
Daha yalnız, belki.
Mezar taşımda Büyük Sanatçı yazması gerekiyordu ama eğer şimdi ölseydim onun yerine ne kadar da iyi bir öğretmen/evlat/arkadaş diye yazardı; o mezarın üzerinde benim bağıra bağıra söylemek istediğim ise, büyük harflerle yazılmış bir HEPİNİZ SİKTİRİN GİDİN olurdu.
Hepimiz feragat etmek, vazgeçmek ve kenara çekilmek zorunda kalan, kabul edilmemiş, beğenilmeyen ve teşekkür edilmeyen kadınlar değil miyiz ?
Onunla biraz da bunun için evlenmedin mi?
O zamanlar hoşuma gidiyordu dedi Çok özgür görünüyordu ama yoruluyor insan , biliyor musun ?
O zamanlar hoşuma gidiyordu dedi Çok özgür görünüyordu ama yoruluyor insan , biliyor musun ?
Maskenizi büyük bir özenle takarken, gün gelip de onun teninize işleyeceğini ve asla çıkmayacak hale geleceğini düşünmezsiniz.
Her şeyin bu kadar çabuk elimden gideceğini ummadığım için de daha çok acı vericiydi.
“Onunla biraz da bunun için evlenmedin mi?“
“O zamanlar hoşuma gidiyordu“ dedi “Çok özgür görünüyordu ama yoruluyor insan , biliyor musun ?“
“O zamanlar hoşuma gidiyordu“ dedi “Çok özgür görünüyordu ama yoruluyor insan , biliyor musun ?“
Geçirilen onca saat, her biri için ayrı ayrı yaşanan o tutku.. Bundan daha gerçek bir şey olabilir mi? Annem gibi ölmüyorlardı da hem. Koca bir fırın onları küle çevirip de hatıralardan ibaret bırakmayacaktı. Nefes almaya, hareket etmeye, gülmeye, konuşmaya, düşünmeye ve yaratmaya devam edeceklerdi. Sadece gezegenin başka, o kadar da uzak olmayan bir noktasında ama orası bana uzak olan bir noktadaydı ve hayatlarına orada, üçü birlikte, benimkinden çok daha iyi şekilde devam edeceklerini biliyordum. Onlardan çok ben ölüyormuşum gibi hâlâ aynı yerde olacaktım, hayatım değişmeyecekti.
Reza artık sizi kim olduğunuzla yargılayıp, sırf adını ya da teninin rengini beğenmediler diye üzerine taş atabilen insanların bulunduğu bir dünyada yaşadığını biliyor.
Annemin hayatındaki ikilemin, özgürlüğe çok geç ve çok ağır bir bedel karşılığında göz kırpması olduğunu biliyordum. O, kuralların yolun yarısında değiştiği, ütülenmiş nevresimlerin, üç çeşit yemeğin bulunduğu sofraların, spreyli topuzların makbul olduğu, eğitimli ancak evlendikleri için çalışmadıkları bir nesilden gelmişti. Bu biraz, işlemeli masa örtüsünü çocukların kahvaltısı sırasında örtüp berbat etmelerini beklemek demekti.
Senin her şeyi yapmanı istiyorum. Benim çocukluğumdaki gibi, birinin soyadını almak değil artık önemli olan. Bir erkeği ne kadar seversen sev, onun sana vereceği harçlıkla yaşamayacaksın.
Dünya, en büyük zaferinizin de ilk fırtınadan sonra kar altında kalmış mezarlıkta, ölüler arasında kaybolmadan, annenizin mezar taşını bulmak ve öpmek olduğu bir yer; işte bu bir zafer.
Tek bir öğrenci için ders programı hazırlayan bir öğretmendim; kendim için.
Şiddet nerede olursa olsun,kime zarar verirse versin üzücüdür.
Hayat, önemli olana karar vermekten ibaret. Bu, gerçeği belirleyen düşünceyle alakalı.
Hepimiz feragat etmek, vazgeçmek ve kenara çekilmek zorunda kalan, kabul edilmemiş, beğenilmeyen ve teşekkür edilmeyen kadınlar değil miyiz?
hepimizin içimizde öfke besleyebiliriz ve bir kısmımız da buna meyillidir,
Tek istediğin, Gerçek Hayat’tan kaçmak için üzerinde ÇIKIŞ yazan bir kapı, ama onu asla bulamıyorsun.
Her aynanın ardında lanet olası bir ayna daha, bir koridorun bitiminde başka bir koridor daha var ve Eğlence Evi artık eğlenceli değil, komik hiç değil, ama görünürde üzerinde ÇIKIŞ yazan bir kapı da yok.
Ölmeden önce o kadar iyi yaşayacağım ki.
Sadece beni izleyin
Sadece beni izleyin
Dış görünüş’ler dünyasında yaşıyoruz.
Olduğumu düşündüğüm kişiye gelince,onu çok az insan görebilir.Neredeyse hiç kimse.
Hatalarım için dünyayı suçlamak istiyordum ama zaman zaman beni öfke gibi kuşatan, beni bağırttıracak kadar sinirlendiren hatalar, önünde sonunda benim hatalarımdı. Engellerimi aşılmaz yapan, kendimi sıradanlığa mahkum eden benim, sadece ben.
olduğumu düşündüğüm kişiye gelince, onu çok az insan görebilir. Neredeyse hiç kimse. Bu, yani onu gizlendiği yerden çıkarmak, verebileceğim en değerli hediye.
Korku benim hayatım boyunca peşinden gitmeye mahkum olduğum duyguydu.
Kim kötü ve yalnız bir kalbi sevebilir ki?
Ben büyüyünce, dedi durduk yere, Mimar olacağım.İnsanlar için dünyalar yaratmak istiyorum.Belki de, dedi yeni dünyalar yaratınca yeni insanlar da yaratılır.
Herkesin çocuk olduğunu düşünüyorum.Aniden her birimizin yüzündeki maskeleri çıkaracak olsan, hepimizin çocuk olduğu ortaya çıkar.
Zamanının tamamı sana ait, okyanuslar kadar geniş zamanın var!!
Hayatta her şeyin tepetaklak olduğu ve bir daha asla eskisi gibi olmayacağı anlar vardır.
Kalbim ise küçük,ufalmış ve yalnızdı.
Dünya berbat haldeydi!!!
Her gidiş başka bir yere varış demektir,her varış da uzak bir yerden ayrılış.
Bir evi yuvaya çevirdim,bilmiyor musun? Anneler böyle yapar.
Bu sıkıcı çöplükten çık! Dünyayı gör.
Gün gelir,hayatınızın gözünüze küçük, etrafınızdaki her şeyin aynı geldiği ve hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşündüğünüz, umudun hiç size göre bir şey olmadığını fark ettiğiniz bir zaman gelecek.
Mezar taşında iyi görünürdü yazması, vefalı bir evlattı yazmasından daha kötü.Eskiden herkes bunu bilirdi ama şimdi dış görünüş dünyasında yaşıyoruz.
Hayat, önemli olana karar vermekten ibaret.
Bazen çok fazla adım atarsın ama tek bir dünyada kalırsın
Ortada bir cinayet varsa, intiharlara gerek yoktur.
En basit ve en az onur veren açıklama her zaman en doğrusudur.
Aşktan, arzudan ya da özlemden bahsederken bu kelimelerin her birimiz için anlamı farklı olur.
Cevabını bilmek istemiyorsanız soruyu sormamalısınız. Dürüst olmak bunun için cesaret gerektirir.
Bir aklın, bir de bedenin istekleri vardı. Akıl, bedeni heyecanlandırabilir ama arzuları sahte olabilir, ancak beden, ne istiyorsa onu istiyordur.
Belki yeni dünyalar yaratınca yeni insanlar da yaratılır.
Kimseye hayalle gerçeğin birbirine eşit olduğunu söylemeyin. Teniniz, o engin ve nefes alan teniniz aksini iddia edecektir.
Bütün hayatım boyunca, hayal edemediğim şeylerden utanıp kaçtım. Aklımdaki düşünce çok basitti: Eğer hayal edemiyorsam, o zaman iyi bir fikir değildi.
Başarısızlığı kaldıramayacaktım. Deneyip başaramamak, hiç denememekten daha kötü geldi bana.
Hayatta her şeyin tepetaklak olduğu ve bir daha asla eskisi gibi olmayacağı anlar vardır. Bunun sonucu olarak da beyniniz hatırlar, en ufak bir şeyi bile fark eder.
Bazen çok fazla adım atarsın ama tek bir dünyada kalırsın.
Biz hayatlarımızda çok fazla dünya ve yüzyıl geçiyoruz; çoğu zaman bir adım dahi atmadan.
Şiddet nerede olursa olsun, kime zarar verirse versin üzücüdür.
Amerikalılara her şey çok basit geliyor. İyi adam mı kötü adam mı, şapkası siyah mı beyaz mı? Ama bu soru yanlış.
Bir yolculuğun uzun olduğunu asla aklına getirmemelisin, çünkü o zaman ne olursa olsun sana uzun gelecektir.
Bana göre, kusursuz olan bir şey için iki kez düşünmezsin.
Hepimizin kendi hayalleri, kendi kâbusları var.
Ölümle daima bir bağlantı kuruyordum, çünkü benim sanatım olabilecek olanla değil, olmuş olanla ilgiliydi.
Amerika’dan bakınca, Avrupa ve Ortadoğu çok uzaktır.
Herkesin oynayacak bir rolü var.
Küçük teknenle sahilden bir kez açılırsan, bir daha asla gerçek anlamda evinde olamazsın. Geride bıraktığın şey yalnızca hatıralarında kalır ve gittiğin her durakta, hayallerindeki yer, geride bıraktıklarından oluşan bir uydurmadır.
İnsan olmanın en tuhaf tarafı bu. Çok fazla bilmek, çok fazla konuşmak, ama buna rağmen anlaşılmamak ve sonunda yalnız, yetersiz kalmak.