Stefan Zweig kitaplarından Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski kitap alıntıları sizlerle…
Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski Kitap Alıntıları
Gelenek geçmişin bugün etrafına çizdiği taştan bir sınırdır: Geleceğe ulaşmak isteyen onu aşmak zorundadır. Zira doğa idrak etmeyi kesintiye uğratmak istemez. Gerçi bir düzen talep ediyormuş gibi görünür, ama işte sadece bir düzen uğruna, kurulu düzeni yıkanları sever.
Eğer içerden yaşanmazsa Dostoyevski bir hiçtir. Birlikte hissetmenin ve birlikte acı çekmenin kendine has gücünü önce ruhumuzun derinliklerinde denemeli ve yeni, yükseltilmiş bir zihinsel dirayete doğru onu katılaştırmalıyız: Onun önce fantastik ve sonra mucizevi derecede hakiki gelen insaniliğini keşfedebilmek için varlığımızın en derin, en gizli köklerini kazıp çıkarmalıyız. Sadece orada, en altta, varoluşumuzun sonsuz ve değişmeyen yerinde, kökleri kaza kaza Dostoyevski ile aramızda bir bağ kurmayı umabiliriz
Çevremize bir bakalım, sokağa, barlara, basık eğlence yerlerine, aydınlık salonlara bakalım: Ne istiyor bu insanlar? Mutlu olmak, hoşnut olmak, zengin olmak, güçlü olmak. Dostoyevski’nin kahramanlarından hangisi bunu ister? Hiçbiri. Bir teki bile istemez. Hiçbir yerde kalmak istemezler, mutlulukta bile. Hepsi de devam etmek ister, hepsinde de onlara acı veren “yüce bir kalp” vardır. Mutlu olmak onlar için önemsizdir, hoşnut olmak önemsizdir, zengin olmayı arzu etmek bir yana hor görürler. Bütün insanlığın istediği hiçbir şeyi istemez bu tuhaf insanlar. Sağduyuları yoktur. Bu dünyadan hiçbir şey beklemezler.
Dostoyevski’nin bütün trajik dünyası da bir tımarhane gibi. Olağan şartlarda sağlıklı, basit, dünyevi doğanın alfası ve omegası olan ve ebediyen de olacak olan şey, yani mutlu olma isteği, onlara yeryüzündeki en anlamsız şey gibi görünür.
Dostoyevski’nin kahramanlarının her biri bütün problemleri yeniden gözden geçirir, iyinin ve kötünün sınır taşlarını kendi kanayan elleriyle taşır, her biri kendi kaosunu yeniden dünya haline getirir. Her biri bir hizmetkâr, yeni İsa’nın habercisi, şehit ve Üçüncü Saltanat’ın müjdecisidir. Henüz içlerinde başlangıcın kaosu vardır, ama ilk ışığın yaratıldığı günün şafağı ve şimdiden, yeni insanın yaratılacağı altıncı günün önsezisi de vardır. Onun kahramanları yeni bir dünyanın öncüleridir: Dostoyevski’nin romanı yeni insanın mitosu ve onun Rus ruhundan doğuşudur.
Dostoyevski’nin kahramanları, gerçek Ruslardır, geçiş dönemi insanlarıdır, kalplerinde başlangıcın kaosu vardır, ürkeklik ve tedirginlikle yüklüdürler. Sürekli çekingen ve korku içindedirler, sürekli aşağılandıklarını ve horlandıklarını hissederler ve bütün bunlar ulusun tek bir temel duygusundan kaynaklanır: Kim olduklarını bilmemelerinden. Çok mu, yoksa az mı olduklarını bilmemelerinden. Sürekli gurur ve pişmanlık arasında, kendilerine aşırı güvenle kendilerini küçük görme arasında gidip gelirler; ebediyen çevrelerine, başkalarına bakarlar ve hepsi de çılgın bir gülünç olma korkusu tarafından hırpalanmıştır. Sürekli olarak bir şeylerden utanırlar, bazen kürklü yakalarından, bazen halklarından, ama her zaman utanırlar, utanırlar; tedirgin ve şaşkındırlar. Fazla güçlü duyguları dur durak bilmez, bir önderi yoktur; tek bir tanesinin bile bir ölçüsü, bir kuralı yoktur, hiçbiri geleneksel bir duruşa, miras kalmış bir dünya görüşünün koltuk değneklerine sahip değildir. Hepsi de bilinmeyen bir dünyada ölçüsüz ve çaresizdir. Hiçbir soruları cevaplanmamış, hiçbir yol düzleştirilmemiştir. Bir geçiş dönemi insanları, bir başlangıcın insanlarıdır hepsi de. Hepsi birer Cortez’dir: Arkalarında yanmış köprüler, önlerinde bilinmeyen bir dünya.
Önce biraz, dünya sevgisi yüzünden dünyaya yabancılaşmış, gerçeklik tutkusu yüzünden gerçekdışı kalmış gibi bir etki bırakır Dostoyevski’nin kahramanları. Doğrusal bir yönleri, görünür bir hedefleri yoktur: Onun yetişkin insanları dünya üzerinde bir kör gibi sendeleyerek ve el yordamıyla, tıpkı sarhoşlar gibi dolaşırlar. Durup, çevrelerine bakınırlar, bütün soruları sorarlar ve cevap almadan bilinmeyene doğru koşmaya devam ederler: Bizim dünyamıza çok yeni girmiş ve henüz ona alışamamış gibi görünürler. Dostoyevski’deki bu insanları hemen hemen hiç anlamayız, onların Rus olduklarını düşünmeyiz, binlerce yıllık barbar bir bilinç dışılıktan Avrupa kültürümüzün içine düşmüş bir halkın çocukları gibidirler. Eski kültürden, ataerkil toplumdan kopmuş, yenisini henüz tanımayan kahramanlar tam ortada dururlar, hepsi bir aletin başındadır ve her birinin tedirginliği bütün toplumun tedirginliğidir.
Karşıtlıklar birbirine ebediyen temas içindedir.
İnsanlar için sonsuzluğun önünde eğilebilmekten daha gerekli bir duygu yoktur.
“Duyguları uyandırılmadığı zaman zihni çalışmıyordu.”
En çok bilenler en çok acı çekenlerdir
Hayat güzelliktir. Sadece acıdadır anlam, ah hayat ne kadar güzel!.
Her şeyi seversen Tanrının sırları her şey de sana kendini gösterecektir.
En sonunda da sen bütün dünyayı her şeyi saran sevgiyle kucaklayacaksın.
En sonunda da sen bütün dünyayı her şeyi saran sevgiyle kucaklayacaksın.
Hayatı ve Tanrı’yı lanetleyenler kendilerini lanetler…
Hayatın her adımı en soysuz kişilerin bile bir mucize olarak duyumsadığı ne çok harika şeyle dolu.
İnsanların var olduğunu ve sevildiğini bildikleri bir ağacın yanından mutluluk duymadan nasıl geçebildiklerini anlayamıyorum….
Ölümden daha geri döndürülemez mutsuzluk yoktur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hayatı hayatın anlamından daha çok sevin.
Biz sizi anlıyoruz ama siz bizi anlamıyorsunuz.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Size kendim hakkında şunu söylemek istiyorum ki ben bu zamanın çocuğu değilim, inançsızlığın ve şüphenin çocuğuyum ben ve muhtemelen hatta bundan eminim hayatımın sonuna kadar böyle kalacağım.
Tanrı bana bütün hayatım boyunca eziyet etti.
Karşıtlık karşıtlığı doğurur.
Dostoyevski psikologların psikologudur.
O hesaba kitaba gelmez ve tam olarak anlaşılmaz,Tıpkı ruhun bedenin sınırları içindeki hali gibidir Ve sanat biçimleri içinde de bir benzeri daha yoktur.
Ne kadar da tutkusuz sever ölçüyü seven!
Shakespeare dünyayı bedende, Dostoyevski ise zihinde tanımıştır.
Her tür denge, Her tür ahenkten nefret ettiği gibi ortalama durumlardan da nefret eder.
Benim için gerçeklikten daha fantastik ne olabilirki?
Kimse kimsenin yargıcı olamaz, herkes herkesin kardeşidir.
Tanrının önünde vicdandan başka mahkeme yoktur.
Sadece yakıcı ağrılar içinde yeni varlık dünyaya gelebilir.
Arayın benim için Dostoyevski’nin eserinde huzur içinde nefes alıp veren dinlenen, O hedefine ulaşmış bir insan gösterin!
Hiçbiri, tek biri bile böyle değildir.
Hiçbiri, tek biri bile böyle değildir.
Avrupa’da her yıl yayınlanan ellibin kitabı açın neden bahsediyorlar? Mutlu olmaktan, Bir kadın bir erkek istiyor ya da zengin güçlü saygıdeğer olmak istiyor. Dickens ‘ta bütün arzuların nihai hedefi, İçinde neşeli çocukların oynadığı yeşillikler arasında sevimli, küçük bir ev, Balzac ta İse etrafında kuruluk olan bir şato ve milyonlar. Çevremize bir bakalım sokağa, barlara, basık eğlence yerlerine, aydınlık salonlara bakalım. Ne istiyor bu insanlar? Mutlu olmak, hoşnut olmak, zengin olmak, güçlü olmak. Dostoyevski’nin kahramanlarından hangisi bunu ister? Hiçbiri. Birteki bile istemez.Hiçbir yerde kalmak istemezler, mutlulukta bile. Hepsi de devam etmek ister, hepsinde de onlara acı veren yüce bir kalp vardır. Mutlu olmak onlar için önemsizdir. Hoşnut olmak önemsizdir. Zengin olmayı arzu etmek bir yana hor görürler. Bütün insanlığın istediği hiçbir şeyi istemez bu tuhaf insanlar. Sağ duyguları yoktur. Bu dünyadan hiçbir şey beklemezler.
Hayatı ne öğrenmek ne de ona hakim olmak isterler. Olduğu gibi çıplak haliyle sadece hissetmek isterler.
Ah,İnanmayın İnsanın birliğine.
Şehvet saflığı doğrur, suç büyüklüğü, haz acıyı ve acı tekrar hazzı.
Mutluluğun en yüksek noktası kimi insanlarda bir manzarayı izlemek, Bir kadına sahip olmak, ahenk duygusu Ama her seferinde dünyevi durumlardan elde edilen kazanımdır.
Sanatsal açıdan bir trajedi olan Dostoyevski’nin Hayatı ahlaki açıdan eşsiz bir başarı içsel büyü sayesinde dışsal Varoluşun yeniden değerlendirilmesidir.
Dostoyevski. Felaketleri öyle bir dönüştürür bütün aşağılamaları öyle bir tersyüz eder ki
Sadece en sert kader ona uygun olabilir.

Sadece en sert kader ona uygun olabilir.

İnsanlar için sonsuzluğun önünde eğilebilmekten daha gerekli bir duygu yoktur.
Bir usta oldum artık ben
Hazzı ve acıyı taşımada
Ve acı dan duyduğum haz
Sonsuz mutluluktur bana.
Hazzı ve acıyı taşımada
Ve acı dan duyduğum haz
Sonsuz mutluluktur bana.
Beethoven gibi Dostoyevski de Temel güçlerin kutsal galeyanında öldü; Fırtına dindi.
Eğer içerden yaşanmazsa Dostoyevski bir hiçtir.
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski. Onun iç dünyamız İçin taşıdığı önemi hakkıyla anlatabilmek zor ve sorumluluk isteyen bir iştir, Çünkü onun o eşsiz enginliği ve gücü yeni bir ölçüye gereksinim duyar.
Sona erdirememen
Bu seni büyütecektir.
Bu seni büyütecektir.
Kimileri şiddeti yaratır kimileri huzuru.
İngiltere’deki merhamet ve iyilik Dickens sayesinde güçlenmiş, sayısız yoksul ve mutsuzun kaderi değişmiştir.
Ruhsal ihtiyaçlar da edebi ihtiyaçlar gibi değişebilir.
İyiler göğe yükselir. Kötüler cezalandırılır.
Her zaman sadık ve dürüst olmaya çalış.
Dickens Görsel bir dahidir.
Dickens. İçsel gayesiyle çağının zihinsel ihtiyacını bütünüyle karşılayan yüzyılın tek büyük yazarıdır.
Onun bütün kahramanları bizim hayatımızda İstemsiz olarak yaptığımız gibi hesaplar yaparlar.
Paranın en soylu en zarif en manevi duyulara kadar sızdığını binlerce örnek üzerinde gösteren ilk ve en cesur kişi Balzac’ tır.
Balzac romanlarını hiçbir zaman tam olarak düzenlenmemiştir. Kendisini onların içinde bir tutku da kaybeder gibi kaybetmiştir.
Dahi düşüncelerini her an gerçekleştirebilen kişidir.
Hakiki yazar için yaratmaktan hayal kurmaktan başka her türlü tutku bir sapmadır.
Sapkınlık haline getirilmiş olan her duygu diğerinin ırzına geçer, onların suyunu çeker ve kurutur;
Onu Kılıç’lıa sona erdiremediğini ben kalemle tamamlayacağım.
BALZAC
Hiçbir şey gerçekleşen çocukluk hayallerinden daha müthiş değildir.
Her büyük yaratıcı bir bütündür.
İnsan bu dünyada sadece acı sayesinde gerçekten sever.
Büyüklük çabayla elde edilmez, kahramanlıksa öğrenilmez.
İnsan bu dünyada sadece acı sayesinde gerçekten sever .
Ama küçük şeyler, demişti bir keresinde, hayatın anlamını oluşturan şeylerdir.
-Dickens
-Dickens
Benim için gerçeklikten daha fantastik ne olabilir ki ?
Ah , inanmayın insanın birliğine .
İnsanlar için sonsuzluğun önünde eğilebilmekten daha gerekli bir duygu yoktur .
Bir usta oldum artık ben
Hazzı ve acıyı taşımada ,
Ve acıdan duyduğum haz ,
Sonsuz mutluluktur bana .
Hazzı ve acıyı taşımada ,
Ve acıdan duyduğum haz ,
Sonsuz mutluluktur bana .
Çünkü tamamlanmış insan aynı zamanda sınırları kapanmış insandır ve Dostoyevski’de her şey sonsuzluğa uzanır.
Bir usta oldum artık ben
Hazzı ve acıyı taşımada
Ve acıdan duyduğum haz,
Sonsuz mutluluktur bana.
~Gottfried Keller~
Hazzı ve acıyı taşımada
Ve acıdan duyduğum haz,
Sonsuz mutluluktur bana.
~Gottfried Keller~
Sona erdirememen , bu seni büyüyecektir .
Sevgi yalnızca konuşulan sözlerde soluk alır .