İçeriğe geç

Turgut İle Tomris-Bir Bozuk Saattir Yüreğim Hep Sende Durur Kitap Alıntıları – Sıddık Akbayır

Sıddık Akbayır kitaplarından Turgut İle Tomris-Bir Bozuk Saattir Yüreğim Hep Sende Durur kitap alıntıları sizlerle…

Turgut İle Tomris-Bir Bozuk Saattir Yüreğim Hep Sende Durur Kitap Alıntıları

Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur
Okuyan, düşünen, soru soran tüm insanlar (bu ülkede) yalnızdı.
Hızla hoyratlaşan bir toplumda ufalanmadan yaşamayı başarmaya çalışıyordu.
Ben, kutsal bir bahaneyim, belki de sığınağım kendime.
Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile..
Seni ben geçerken,
Derim ki,
Saati sorduklarında;
Onu ”O” geçiyordur.
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
Ettirmek istiyor musun demezler.
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
Zamanı durdururum yüreğimde,
Sensiz geçtiği için,
Akrep yelkovana küskündür.
Şu bozuk saat çalışsa benim için ölümdür.
Bil ki akrep yelkovanı geçerse,
Atan bu yüreğim durur.
Bırak bozuk kalsın, hiç değilse;
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
Bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur.
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
ölümün ömrü bir gündür, ama aşk ömür boyuncandır
Her şey akıp gider, bir katı hüzün kalır.
Ben senin dünyaya açılan bir penceren, bir parçan gibiyim. Kendimi böyle hissettiğim için de sıkılıyorum.
Bir bozuk saattir yüreğim,
hep sende durur..
Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile..
Bırakılmış bir köşe başının en güzel tanımıdır adın.
‘Ölümün ömrü bir gündür, ama aşk ömür boyuncadır’ dese de, ölümü uzun sürmüştü.
En çok sevilen kişinin sevdiği şeyler de zamanla insanda tutkuya dönüşebiliyordu.
Aşk söz konusu olduğunda, ikinci de üçüncü de sonuncu da ilkti.
Günden güne yalnızlığı sevmiyor, seçmiyor muyum sanki?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kadın yazar ile erkek yazar arasındaki ayrım, iyi yazar ile kötü yazar ayrımı gibi değildi. Dünyaya bir kadın olarak bakmakla erkek olarak bakmak arasındaki ayrımdı.
‘Bırakılmış bir köşe başının en güzel tanımıdır adın’, ‘bozuk bir saattir yüreğim hep sende durur’ gibi Turgut Uyar’ın yüreğinden kopan derin dizelerinin altında eziliyordu belki de.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Aşk gibi, arkadaşlığın da bakım ve incilik istediğini söylemişti.
Senin hakkında, hikâyen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim, ağzımdan kimse bir şey duymayacak.
Hangi sevinç uzun sürmüş ki?
Sonunda, kolejden mezun olurken kazandığı yurtdışı burslarını, ‘Türkçeden uzak yaşayamam’ diye geri çevirmişti. ‘Vatan,’ demişti kendi kendine, ‘dildir’. ‘Ben Türkçeden uzak yaşayamam ‘
Bir insanı çok çabuk damgalamak ve toplumumuzda egemen olan ‘önyargı’ bir günah olabilir..
Kadınları zekâ, ironi kullanmasına, şaka yapmasına alışık değiliz toplum olarak da onun için. İnsanları ürkütüyor bu. Sanki kadınlar yalnızca ağıt yakar. Ötesi, kadının sınırını aşması sanki
Ölümün ömrü bir gündür ama aşk ömür boyuncadır.
Her şey akıp gider, bir katı hüzün kalır.
Sevmek ve içmek. İkisinin de hakkını vermiş; ancak sevdiği için değil, içtiği için ölmüştür.
Tıpkı, o çok sevdiği şiiri ‘Kendime Ağıt’taki gibi: Biz ki bir sahipsi hatırayız.
Ölüm bir hatıra gibidir insanda.
Örneğin, Şarlo sevdiğine lahana kadar bir karanfil götürür. Yahut bir başkası, kendini bırakıp giden sevdiğinin ardından öyle ağlar ki, gözyaşlarını kuruladığı mendilini çamaşır gibi sıkar.
‘Kıyamet kopsa, elinde bir hurma fidanı bulunuyorsa, hemen dik.’ Bu hadisi ‘her ne olursa olsun ağaç dik anlamında değil, her ne olursa olsun hayatı sürdür’ anlamında buluyorum ve güzelliği beni ürpertiyor.
Az konuşur olmayı, suskun olmayı erdem saymıyorum artık. Kendini kaçırmak, kendini gizlemek gibi geliyor bana
Hepimizin söyledikleri gürültüye gidecek.
Bu mektuplar başlangıçta sadece şiir üzerineydi. Bir kadın ile bir erkeğin şiirle ilgili mektuplaşmalarınsa işe aşk kaçınılmazdı..
Turgut Uyar, sevdiği kadını her an kaybedecekmiş gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak; Tomris Hanım da hiçbir rekabetin söz konusu olmadığı bir alanda boyuna birinci seçilmekten yorulacaktı.
“Bir önceki sevgiliden devralınan inceliklerin” sonraki sevgililikleri kalkındırdığına inanırdı.
“Tamam, üç ay sonra geleceğim, artık İstanbul’da yaşamak istemiyorum.” demişti. Ölümünden iki ay önceydi bu konuşma. Üç ay sonra geleceğim dese de ömrü vefa etmemişti.
Benim esas sızım bu. Keşke daha fazla yaşasaydı da, yaşayamadıklarımızı yaşasak, paylaşamadıklarımızı paylaşsaydık.
Işıkları açmış; masanın üzerine, askerlik günlerinden kalma, keçi yününden örülmüş, Posof işi bir çift eldiven bırakmıştı. Yanında ise küçük bir not duruyordu: “Bunlar sana ”
Ey bilene bilene tükenen bıçak
Bir şeyler yap
Eskimeden gökyüzünün kutlu maviliği
“Sen beni bir buseye ettin feda”ydi.
Mutsuzluk ona, büyük bir umut gibi çekici gelirdi.
Hep sıkıntılıydı.’ Yani, bir adamın canı sıkılır, o benim’ derdi. Çünkü sıkıntılı olmak ona en yaraşır durumdu. Bir sıkıntıyı ısrarla büyütür, asıl büyük sıkıntıya gitmek için direnirdi.
En çok sevilen kişinin sevdiği şeyler de zamanla insanda tutkuya dönüşebiliyordu.
Ben senin dünyaya açılan bir penceren, bir parçan gibiyim. Kendimi böyle hissettiğim için de sıkılıyorum.
Neşesiz, karamsar, yalnız bir suydu.Karadeniz’e ‘kullanılmış takvimlerden artan hüzünler’ gibi bakardı.
Aşksız bir evlilikte ‘acının tarihini, coğrafyasını’ çok erken tanımıştı.
Hangi cebini karıştırsa yalnızlık diyen romantik bir bozkır delikanlısıydı.
Karamsarlık, temel bakış açısıydı.
Nisansız bir serçe gibi yalnızdı.
‘Haklısın galiba Ben zaten bu kitabı sen okuyasın, sen beğenesin diye yazdım.’
Sen gül dalında konca/ Ben dağ yolunca yonca
Sen açılıp gülersin/ Ben sararıp solunca !
Bırakılmış bir köşe başının en güzel tanımıdır adın.
Her şey akıp gider, bir katı hüzün kalır
Biz ki bir sahipsiz hatırayız
Aşk söz konusu olduğunda, ikinci de üçüncü de sonuncu da ilkti.
Bazen söz anlamını yitiriyor, teselliler bile acıya yazıyordu.
Bağımsız hiç teslim edemediğim bir yanım var benim, her şeyimi verebiliyorum belki karşımdaki insana ama o yine de sahip olunamayacak bir yanım olduğunu hissediyor.
Dünya, hayat bu haldeyken bugünkü yazarların kolayca anlayacağı bir kafa değil bu, onların edebiyatta kariyer yapma gibi bir hedefleri yoktu insanın hayatın zehrini almak ve atmak için yazıyorlardı .
Cemal Süreya Turgut Uyar’ın ardından şunu yazmıştı, öldüğü gün hepimizi işten attılar.
Pek çok şairin kaderine o da ortak olacak ölümünden sonra büyük bir okur kitlesine ulaşacaktı, büyük saat 30 yıl sonra Türkiye’nin en çok satan şiir kitapları arasında yerini alacak gençler duvarlara Turgut uyar’ın askerleriyiz yazacaktı
Ölüm büyük bir olay büyük hatta güzel bile belki artık bu çağda daha başka türlü davranmalıyız ölümün karşısında yahut baştan beri başka türlü davranmalıyız hep daha saygılı hep daha şaşkın önceleri bana pek gülünç gelen ölüm törenlerini artık anlıyorum her büyüklüğe bir çerçeve gerek.
Kıyamet kopsa elinde bir hurma fidanı bulunuyorsa hemen dik, bu hadisi her ne olursa olsun bir ağaç dik anlamında değil her ne olursa olsun hayatı sürdür anlamında buluyorum ve güzelliği beni ürpertiyor.
Tomris uyar için aşkı en güzel anlatan dizelerden birini yazmıştı: Bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur.
Sıkıntıyı severdi çünkü bu ruh halinin kendisini sevincin o amansız aşağılayıcı bönlüğünden koruduğuna inanırdı.
Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile..
Seni ben geçerken,
Derim ki,
Saati sorduklarında;
Onu “O” geçiyordur.
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
Ettirmek istiyor musun demezler.

Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.

Zamanı durdururum yüreğimde,
Sensiz geçtiği için,
Akrep yelkovana küskündür.
Şu bozuk saat çalışsa benim için ölümdür.
Bil ki akrep yelkovanı geçerse,
Atan bu yüreğim durur.
Bırak bozuk kalsın, hiç değilse;

Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.

Ölümün ömrü bir gündür, ama aşk ömür boyuncadır
Bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur
Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur
Oğlu Tunga’ya göre, Turgut Uyar’ın çok iyi yaptığı iki şey vardı:sevmek ve içmek. İkisinin de hakkını vermiş; ancak sevdiği için değil,içtiği için ölmüştü.
“Kıyamet kopsa, elinde bir hurma fidanı bulunuyorsa, hemen dik.” Bu hadisi “her ne olursa olsun bir ağaç dik” anlamında değil,”her ne olursa olsun hayatı sürdür”anlamında buluyorum ve güzelliği beni ürpertiyor.
En çok sevilen kişinin sevdiği şeyler de zamanla insanda tutkuya dönüşebiliyordu.
Ben senin dünyaya açılan bir penceren, bir parçan gibiyim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir