Aziz Nesin kitaplarından Toros Canavarı kitap alıntıları sizlerle…
Toros Canavarı Kitap Alıntıları
Öyle söyleme, dedi, kimin kalbinin hidayete eriştiğini bir Allah-u teala bilir. Sen insanların zahirine değil zamirine bak. Kimse kimseyi bilmez.
Ben sizi de bilirim, patronları da Üç kuruşveriyorsunuz diye sinekten inek çıkarmaya çalışırsınız.
Siz, kelimeleri sözlükte ki anlamlarına bakmayın. Kelimelere verdiğimiz anlam, bizim niyetimize göre değişir.
– Buna da bir şey diyemezler ya Allah’tan bu Deprem işte! Biz ne yapalım?
+ Doğru! Bunu bal gibi yutarlar 
+ Doğru! Bunu bal gibi yutarlar 
Teknik arıza sorulur mu yahu? Radyoda teknik arıza olunca sebebini soruyorlar mı? Teknik arıza dedin miydi, akan sular durur.
İnsan bu, çiğ süt emmiş, yapmayacağı kötülük yoktur. Ben bu insanları bilirim. Nereden mi? Kendim de insanım da ondan. Hey Tanrım!
Aman Tanrım! Gerçeklerin aydınlanmadığı kapkaranlık bir dünyada nasıl yaşardık?
Ben herkes gibi “Ne iş olsa yaparım!” diyemiyorum. İş bölümüne taraftarım. Dünya yüzünde herkesin bir işi olmalıdır.
Dünya böyledir işte. En doğru bildiğin bir adamı iyi bir inceleyince, ne mal olduğu sırıtır.
Başka şey değil, merak  Merak ediyordu.
Hep yaşamadan ihtiyarlamış gençler çocuklar yine o büyümeden yaşlanmış çocuklar.
Evde herkes onu saygıyla karşıladı. Bu saygı sevgiden değil, korkudan kaynaklanıyordu.
– Apartman sahibi gelmiş!
+ İyi ya gelsin adam yiyecek değil ya
– Yer yer, diye fısıldadı, herifin koskocaman beş apartmanı var. Yer
+ İyi ya gelsin adam yiyecek değil ya
– Yer yer, diye fısıldadı, herifin koskocaman beş apartmanı var. Yer
On parmağında on marifet olanlar vardır. Benim on parmağımda on tırnaktan başka hiçbir şey yok.
Benim tükürüğümün haysiyeti var,dedi.Herifte surat yok ki,neresine tüküreyim?
Nuri Pakyürek evine gitti. Evde onu herkes saygıyla karşıladı.
Bu saygı, sevgiden değil korkudan geliyordu.
Bu saygı, sevgiden değil korkudan geliyordu.
Birader, ıspanak pahalılaşıyor, çorap fiyatını arttırıyorlar. Çorap pahalılaşıyor, kiraları arttırıyorlar. Kiralar artınca maaşlara zam oluyor. Maaşlara zam olunca tekrardan ıspanak pahalılaşıyor. Her şey birbirine bağlı 😀
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Fabrika kurarım, yapacağım işe göre partilerden birini tutarım. Hangisi ket vurmayacaksa o partiye girerim. O partinin iktidara geçmesi için birkaç bin liraya kıyarım. Hem de adım yurtsevere çıkar.
On parmağında on marifet olanlar vardır. Benim on parmağımda on tırnaktan başka hiçbir şey yok.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ben sizi de bilirim, patronları da Üç kuruş veriyorsunuz diye sinekten inek çıkarmaya çalışırsınız.
Su sıvıdır. Sıvılar, tıpkı bulundukları partinin şeklini alanlar gibi, içinde bulundukları kabın şeklini alırlar.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, sağ gözden sol göze güven yok.
-Vallahi darılırım, şu kestane şekerlerinden de al! Çok nefis
-Buraya kadar doydum Doğan.
-Üstüne vişne suyu iç, bastırır, istersen elma suyu
-Patlayacağım yahu
-Aman şu fondanlardan al, pek nefis şeyler
-Babanın malı gibi ikram ediyorsun.
-Babamın malı olsa hiç ikram eder miyim?
-Buraya kadar doydum Doğan.
-Üstüne vişne suyu iç, bastırır, istersen elma suyu
-Patlayacağım yahu
-Aman şu fondanlardan al, pek nefis şeyler
-Babanın malı gibi ikram ediyorsun.
-Babamın malı olsa hiç ikram eder miyim?
-Ben fabrikatörüm ama, hiçkimsenin hakkını yemem.
-Vah vah, öyleyse aç kalıyorsun demektir.
-Vah vah, öyleyse aç kalıyorsun demektir.
Bir insan bu zamanda ayda beşbin liradan az kazanıyorsa, katiyen göbek atmaya kalkmamalıdır, rezil olur. Çünkü göbek atınca, insanda atılacak göbek olmalıdır. Hoş, beline battaniye sarıp göbek atmaya kalkan bazı kendini bilmez dar gelirliler de var ama, bu sağlık kurallarına aykırıdır. Böylelerinin biriki göbek atışta göbekleri düşüyor.
On parmağında on marifet olanlar vardır. Benim on parmağımda on tırnaktan başka hiçbişey yok.
Ben sizi de bilirim, patronları da Üç kuruş veriyorsunuz diye sinekten inek çıkarmaya çalışırsınız.
Kelimelere verdiğimiz anlam, bizim niyetimize göre değişir.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, sağ gözden sol göze güven yok.
Halk neyse ama aydınlar da bilime karşı ilgisiz davranıyorlar.
On parmağında on marifet olanlar vardır. Benim on parmağımda on tırnaktan başka hiçbişey yok.
Ne dizimde derman, ne yüreğimde aman kaldı.
-Hani suratına tükürecektin, niye tükürmedin? diye sordum.
-Benim tükürüğümün haysiyeti var, dedi. Herifte surat yok ki, neresine tüküreyim?
-Benim tükürüğümün haysiyeti var, dedi. Herifte surat yok ki, neresine tüküreyim?
-Öyleyse söylediklerimi not et! Su sıvıdır. Sıvılar, tıpkı bulundukları siyasi partinin şeklini alanlar gibi, içinde bulundukları kabın şeklini alırlar.
Birader ıspanak pahalılaşıyor, çorap fiyatlarını artırıyor. Çorap pahalılaşıyor, kiraları artırıyor. Kiralar artınca maaşlara zam oluyor. Maaşlara zam olunca tekrardan ıspanak pahalılanıyor. Hayatta herşey birbirine bağlı.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, sağ gözden sol göze güven yok.
İnsan bu, çiğ süt emmiş, yapmayacağı kötülük yoktur. Ben bu insanları bilirim. Nerden mi? Kendim de insanım da ondan.
Aman tanrım! Gerçeklerin aydınlanmadığı kapkaranlık bir dünyada nasıl yaşardık?
Bilgin demek, herkesin bildiği şeyleri, hiçkimsenin bilemeyeceği biçimde yazabilen, beş kelimeyi beşyüz sayfa uzatabilen adam demektir.
Anlaşılan siz bilimin ne demek olduğunu hiç bilmiyorsunuz.
Dünya böyledir işte. En doğru bildiğin bir adamı bile bir iyice inceledin mi, altından ne mal olduğu sırıtır.
— Hani suratına tükürecektin, neye tükürmedin? diye sordum.
Benim tükrüğümün haysiyeti var, dedi. Herifte surat yok ki, neresine tüküreyim?
Benim tükrüğümün haysiyeti var, dedi. Herifte surat yok ki, neresine tüküreyim?
Siz, kelimelerin sözlükteki anlamlarına bakmayın. Kelimelere verdiğimiz anlam, bizim niyetimize göre değişir.
Dünya böyledir işte. En doğru bildiğin bir adamı iyice bir inceleyince, altında ne mal olduğu sırıtır.
-Bunu, biriki satırla yazamaz mıydı? Bunun için mi altıyüz sayfa yazdı?
-Eğer biriki satırla bunu açıklasaydı, o zaman senden, benden ne farkı kalırdı? Bilgin demek, herkesin bildiği şeyleri, hiçkimsenin bilemeyeceği biçimde yazabilen, beş kelimeyi beşyüz sayfa uzatabilen adam demektir. Bir bilginle, bir bilgisizin ayrımı işte budur.
-Eğer biriki satırla bunu açıklasaydı, o zaman senden, benden ne farkı kalırdı? Bilgin demek, herkesin bildiği şeyleri, hiçkimsenin bilemeyeceği biçimde yazabilen, beş kelimeyi beşyüz sayfa uzatabilen adam demektir. Bir bilginle, bir bilgisizin ayrımı işte budur.
“10 parmağında, 10 marifet olanlar vardır. Benim 10 parmağımda, 10 tırnaktan başka bir şey yok.”
“Hiç bir konuda günü gününe zabıtlı, gerçek olan bilgi verilmez. Biri hiç yoktan ortaya birşey atar, öbürü hayır öyle değil böyle der. Başka biri çıkar ne öyle ne böyle der. Bu sayede profesör, ordinaryüs profesör, tarihçi,siyasetçi, bilim adamı olurlar. Herşey ayan beyan anlatılsa üst tabaka neyden, nasıl ekmek yer.”
“Bilgin demek; herkesin bildiği şeyleri, hiç kimsenin bilemeyeceği şekilde yazabilen, 5 kelimeyi 500 sayfa uzatabilen adam demektir.”
On parmağında on marifet olanlar vardır. Benim on parmağımda on tırnaktan başka hiç bir şeyim yok.!
Siz, kelimelerin sözlükteki anlamlarına bakmayın. Kelimelere verdiğimiz anlam, bizim niyetimize göre değişir.