Malcolm Gladwell kitaplarından The Tipping Point kitap alıntıları sizlerle…
The Tipping Point Kitap Alıntıları
Onların sözlüğünde risk sözcüğünün olumsuz bir anlamı vardır fırsat veya heyecandan ziyade para ve zaman kaybetme olasılığını ifade eder Onlar ilk çoğunluktur vizyoner girişimcilerin arkasından gelirler
**Olacak gibi değildi, olmadida zaten**
Geleneksel servet ikonları -elmas ve altın- nadir oldukları için değerlidir. Ve kıt olan bir şey çoğalırsa değeri düşer. Ama ağın mantığı bunun tam tersidir. Artık güç ve değer bolluktan geliyor. Yazılımınızdan ne kadar çok üretirseniz, ağzınıza ne kadar çok insan eklerseniz o kadar güçlü hale gelir.
Sadece asi, kavgacı ve sorumsuz olmak, hayatı yaşamanın iyi bir yoludur yönündeki ergen fantezisini atlatmak için. Yapmamız gereken denemeye savaş açmak değil denemenin ciddi kayıplara yol açmamasını sağlamaktır.
Bağımlılıkla ilgili bir kıvılcım anı, bir eşik var; Yani belirli bir sayıdan daha az sigara içiyorsanız hiç bağımlı değilsiniz ama bu sihirli sayiyi aştığınızda birden bire bağımlı oluyorsunuz.
Çocukların kimlik kazanmalarına yardımcı olan karakter ve kişiliklerini şekillendiren çevresel etkinin, çocukların akran grupları olduğu da doğrudur
Çoğumuz bir gen kombinasyonu nedeniyle ve daha da önemlisi bizi onlar yetiştirdiği için anne babalarımız gibi olduğumuza inanırız. Ama eğer durum buysa, eğer yetiştirme bu kadar önemliyse o zaman neden evlatlık verilen çocuklar, kendilerini evlat edinip yetiştiren anne ve babalarına hiç benzemedi?
Karakter özelliklerinin çoğunun yarı yarıya genlerimiz tarafından ve yarı yarıya çevremiz tarafından belirlendiğini göstermiştir.
150 kuralı hızla büyüyen bir cemaatin mensuplarının, bir kulübün üyelerinin ya da ortak ideallerin yayılmasını umut eden bir grup etkinliği içinde olan herkesin, büyüklüğün tehlikelerine dikkat etmek zorunda olduğunu söylüyor.
Hutterite’lerin inancına göre 150 sayısına ulaşınca bir şey oluyor, cemaatin doğasını bir gecede değiştiren bir şey.
Dürüstlük gibi bir şeyin temel bir karakter özelliği olmadığı ya da “birleşik” olarak nitelendirdikleri türden bir karakter özelliği olduğu sonucuna ulaştılar. Dürüstlüğün durumdan önemli ölçüde etkilendiğini saptadılar.
Ayrıntılar mühimdir. Küçücük kibrit çöpü tüm ormanı yakabilir. Bir atom zincirleme reaksiyonu başlatır. Söz milyonların kaderini değiştirme yeteneğine sahiptir.
İşitme engelli anne babaların çocukları nasıl oluyor da doğar doğmaz bebekleriyle konuşmaya başlayan anne babaların çocukları kadar iyi ve hızlı konuşmayı öğrenebiliyor?
Soyut bir şekilde ifade edilen bir sorunda teslim bayrağını çekiyoruz ama aynı sorun toplumsal bir iklim olarak yeniden tanımlandığında o sorunu çözmekte hiç güçlük çekmiyoruz. Tüm bunlar insan aklının ve kalbinin tuhaflıklarının ifadesidir
Sosyal salgınları anlamak için önce insan iletişiminin kendine özgü olağandışı ve mantığa aykırı kuralları olduğunu anlamamız gerekir.
Dünya -ne kadar istesek de- sezgilerimizle bağdaşmaz.
Çevrenize şöyle bir bakın. Sarsılmaz, amansız bir yer gibi görünebilir. Ama öyle değil. En küçük bir dokunuşla -doğru yere yapılırsa- bir kıvılcım çıkabilir.
Bir kitap her yeni okumayla daha da zenginleşen, canlı ve nefes alan bir belgedir.
Sigara kullanımı, kökleri yetişkinlere dayandığı için gençler arasında havalı görülen bir yetişkin davranışıdır. ve gençler kısmen de yetişkinlerin sigara içmenin sakıncaları hakkında kendilerine söylediği şeylere bir tepki olarak sigara içerler.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Bir ağızdan ağıza yayılan salgınlar çağına girmek üzereyiz ve çelişkili bir biçimde
gençler arasındaki ritüelleşmiş, dramatik, kendine zarar verici davranışlar -gerek intihar ya da sigara kullanımı olsun gerekse okula silah getirme ya da bir kutu zararsız içtikten sonra bayılma- olağanüstü bulaşıcı bir güce sahiptir.
Araştırmacılar karşıt fikirdeki insanların internet üzerinden iletişim kurduklarında fikirlerini çok daha sık ve ısrarlı bir şekilde ifade ettikleri sonucuna vardılar.
Ne kadar çok e posta alırsak onlara verdiğimiz yanıtlar o kadar kısa, o kadar seçici ve o kadar gecikmeli oluyor. Bunlar bağışıklık semptomlarıdır.
İnsanlar aşırı bilgiye boğulduklarında ve geleneksel iletişim biçimlerine karşı bir bağışıklık geliştirdiklerinde bu kez bilgi ve tavsiye almak için yaşamlarındaki, saygı , hayranlık ve güven duydukları insanlara yönelirler.
Karakter, düşündüğümüz ya da daha doğrusu olmasını istediğimiz şey değildir. Durağan, kolayca saptanabilir, birbiriyle yakından ilintili bir özellikler grubu değildir ve sadece beyinlerimizin işleyişindeki bir hata nedeniyle öyleymiş gibi görünür. Karakter, daha ziyade gevşek bir şekilde birbirine bağlı duran bir alışkanlık, eğilim ve ilgi demeti gibidir ve koşullara ve bağlama tabidir. Çoğumuzun tutarlı bir karakter taşıyormuş gibi görünmesinin nedeni, çoğumuzun çevremizi kontrol etmede gerçekten başarılı oluşudur.
Sigara içmeyenlerin ödlek olduğunu düşünüyordu. Kötü kokmana yol açar ama seni düşündürüp zihnini açar, derdi ve sözün nahoşluğu ona zevk verirdi.
Sigara içenlerin kendileri hakkında sigara içmeyenlerden daha dürüst olmaları da ilginç bir saptamadır.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Sigara içmek hiçbir zaman havalı bir davranış değildi. Sigara içenler havalıydı
Öykü söylentiyi yayanlara daha mantıklı gelecek şekilde değiştirildi.
Söylentiler -doğal olarak- tüm sosyal mesajların en bulaşıcısıdır.
bulaşıcı bir hareket yaratmak için çoğu zaman ilk önce çok sayıda küçük hareket yaratmanız gerekir.
İlişki gelişimi karşılıklı olarak kendini açma sürecidir
İnsanlar kendilerinden bekleneni vermek ister
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Akran baskısı patron kavramından da güçlüdür.
İnsan, sadece birkaç insan hakkında, kısa mesafeler ve görece kısa bir zaman aralıkları hakkında güçlü duyguları olacak şekilde evrildi
eğer en iyi arkadaşınızla bir şey hakkında iki saat konuşuyorsanız o şeyi anımsamak ve ona değer vermek kolaylaşır. O şey bir toplumsal deneyim, bir sohbet objesi haline gelir.
Bir grubun parçası olduğumuzda hepimiz akran baskısına, toplumsal normların etkilerine açık hale geliriz
sinema salonundaki kalabalık, film hakkında fikirleri etkiler. Ağzına kadar dolu sinama salonları komedileri daha komik, korku filmlerini daha korkunç yapar.
araştırmalar bir çocuğun sorunlu bir ailede ama iyi bir mahallede olmasının iyi bir ailede ama sorunlu bir mahallede olmasından çok daha iyi olduğunu göstermiştir.
Aaa, geç kaldın sözü, normalde şefkatli olan birini acıya karşı duyarsız birine -o an için farklı bir insana- dönüştürme etkisi gösteriyordu.
Karakter, daha ziyade, gevşek bir şekilde bağlı duran bir alışkanlık, eğilim ve ilgi demeti gibidir koşullara ve bağlama tabidir.
Hepimizin içinde bizi dünyayı insanların temel özellikleriyle -o daha iyi bir basketbolcu, şu kişi benden daha akıllı gibi- açıklamaya yönelten bir şey var.
İstikrarlı ve mutlu aile hayatı olan öğrenciler, istikrarsız ve mutsuz bir aile hayatı olanlardan daha az kopya çekiyordu
Şiddete genetik bir eğilimi olan insanlar, normal insanların soğukkanlılıklarını korudukları durumlarda zıvanadan çıkarlar.
Psikolojik gelişimi engellenmiş insanlar sağlıklı bir ilişki kurmayı bilmez.
Rubin, Goetz’ün mermilerini sadece şimdiye ait hedeflere değil kendi geçmişine ait hedeflere de sıktığı sonucuna varır.
İçindeki bu öfkeyi dış dünyaya yöneltirse, kendi içindekiyle uğraşması gerekmeyecekti. Çöplere, gürültüye, sarhoşlara, suça, uyuşturucu bağımlılarına veryansın eder.
suç düzensizliğin kaçınılmaz sonucudur.
Eğer bir pencere kırıksa ve onarılmadan bırakılırsa, oradan geçen insanlar hiç kimsenin umursamadığını ve oranın bir sorumlusu olmadığına düşünürler. Kısa bir süre içinde daha fazla pencere kırılır ve anarşi algısı o binadan o binanın baktığı caddeye doğru yayılır ve olur öyle şeyler, normaldir mesajını verir.
Bilgiyi iletmenin, doğru koşullar altında onu karşı konulmaz hale getirebilecek basit bir yolu vardır. Ve yapmanız gereken tek şey onu bulmaktır.
Eğer 60 saniyelik bir televizyon reklamı dört yaşındaki bir çocuğa kahvaltılık gevrek satabiliyorsa, aynı çocuğa alfabeyi de satabilirdi.
Televizyonu, çıkardığı gürültü patırtıyla harekete geçirildiğimiz zaman izleriz. Ve sıkıldığımızda başka bir şeye yönelir ya da kanalı değiştiririz.
Birçok televizyon eleştirmeni bugüne dek televizyonun tehlikeli yanının bağımlılık yapması olduğunu ve insanı zombileştirdiğini öne sürmüştür.
Televizyon insanlar arasında yıldırım hızıyla yayılan bir tür nezle gibidir, sadece biraz burnunuz akar ve bir gün içinde geçer.
Televizyon çok sayıda insana çok kolay ve ucuz bir şekilde ulaşmak için harika bir yoldur. Hem eğlendirir hem de göz kamaştırır.
Eğer bir çekiçle başparmağıma vurursam bunu gören insanların çoğu yüzlerini buruşturacak, yani benim duygusal durumumu taklit edeceklerdir.
konuşan kişi aslında kendi konuşması ile dans ediyordu. Aynı zamanda masanın etrafındaki diğer insanlar da yüzlerini, omuzlarını, ellerini ve bedenlerini hareket ettirerek aynı ritimle dans ediyordu.
İki insan bir konuşmaya çok farklı konuşma modelleriyle başlayabilir, ama neredeyse anında ortak bir noktada buluşurlar.
Ben insanları seviyorum. Buna ilişki deniyor.
Tanıdıklarınız ise sizinkinden çok farklı bir dünyada yaşar. Sizin bilmediğiniz bir şeyi bilme olasılıkları daha yüksektir.
Aynı küçük, fiziksel alanları paylaştığımız insanlarla arkadaş oluruz.
Benzediğimiz insanlarla birlikte olduğumuz kadar, birlikte birşeyler yaptığımız insanlarla arkadaşızdır.
Her tür toplumsal salgının başarısı, büyük oranda, nadir görülen bir dizi sosyal beceriye sahip insanın devreye girmesine bağlıdır.
Fikirler, ürünler, mesajlar ve davranışlar virüs gibi yayılırlar
Bu ilkeye göre, her durumda “iş”in yüzde 80 ‘i katılımcıların yüzde 20’si tarafından yapılacaktır. Çoğu toplumda suçların yüzde 80’i suçluların yüzde 20’si tarafından işlenmektedir. Kazaların yüzde 80’i sürücülern yüzde 20’si tarafından yapılmaktadır. Biraların yüzde 80’i bira içen insanların yüzde 20’si tarafından içilmektedir.
Fikirler, ürünler, mesajlar ve davranışlar virüs gibi yayılırlar
Fikirler, ürünler, mesajlar ve davranışlar virüs gibi yayılırlar.
Benzediğimiz insanlarla birlikte olduğumuz kadar, birlikte bir şeyler yaptığımız insanlarla arkadaşızdır. Yani arkadaşlarımızı arayarak bulmayız. Aynı küçük, fiziksel alanları paylaştığımız insanlarla arkadaş oluruz
Büyük yankı uyandıran intiharlarda ölen insanlar da intihar salgınlarında bir Kıvılcım Anı işlevi görürler; onların ölümleri başkalarına da ölme izni verir.
Bir kitap her yeni okumayla daha da zenginleşen, canlı ve nefes alan bir belgedir.
Birçok televizyon eleştirmeni bugüne dek televizyonun tehlikeli yanının bağımlılık yapması olduğunu ve insanları zombileştirdiğini öne sürmüştür. Bu görüşe göre, dikkatimizi çekip üzerinde tutan şey televizyonun biçimsel özellikleridir; yani şiddet, parlak ışıklar, yüksek ses, hızlı düzenlemeler yapılabilmesi, yakın ve uzak çekimler, abartılı eylemler ve ticari televizyon yayınlarıyla özdeşleştirdiğimiz diğer özellikler. Diğer bir deyişle, izlemeye devam etmek için neye baktığımızı anlamak ya da orada gördüklerimizi kavramak zorunda değiliz. Birçok insan televizyon izlemenin pasif bir davranış olduğunu söylerken kastettikleri de budur. Televizyonu, çıkardığı gürültü patırtıyla harekete geçirildiğimiz zaman izleriz. Ve sıkıldığımız zaman başka bir şeye yönelir ya da kanalı değiştiririz.
İnsanların verdiği kararlar incelikli ve karmaşıktır ve çok anlaşılır değildir.
Eğer bir pencere kırılsa ve onarılmadan bırakılırsa, oradan geçen insanlar hiç kimsenin umursamadını ve oranın bir sorumlusunun olmadığını düşünürler. Kısa bir süre içinde daha fazla pencere kırılır ve anarşi algısı binadan o binanın baktığı caddeye doğru yayılır
Denemezsen, asla başaramazsın.