İçeriğe geç

The Mark of Athena Kitap Alıntıları – Rick Riordan

Rick Riordan kitaplarından The Mark of Athena kitap alıntıları sizlerle…

The Mark of Athena Kitap Alıntıları

Herkül ha? dedi Percy kaşlarını çatıp. Adam Antik Yunan’ın Starbucks’ı gibi bir şey. Nereye baksan karşına Herkül çıkıyor.
“Herkül ha?” dedi Percy kaşlarını çatıp. “Adam Antik Yunan’ın Starbucks’ı gibi bir şey. Nereye baksan karşına Herkül çıkıyor.”
Aphros gözleri gururla parıldayarak başını salladı. “Bütün tanınmış deniz kahramanlarını biz yetiştirdik. Aklına hangi deniz kahramanı gelirse gelsin, biz yetiştirmişizdir!”
“Tabii,” dedi Leo. “Şey, Küçük Denizkızı mesela.”
Evet ama Seni öldürebilirdim.
Ya da ben seni öldürebilirdim. dedi Percy.
Jason omuz silkti. Kansas’ta bir okyanus olsaydı belki
Seni öldürmek için bir okyanusa
Ben Posedion’un oğluyum. Percy sesinin korkusunu ele vermemesi için dikkat ediyordu. Beni suda tutsak edemezsin. Ben en çok suda güçlüyüm.
Bunu nasıl Yok,boş ver.Bilmek istemiyorum. Sen mükemmel olmaya devam et.
Kusura bakma,hiçbir şey dememeliydim. Sen iyisi mi beni Tartarus’a felan fırlat.
Olmaz.
Saçmalama.Öldür beni.
Percy, bırak beni, dedi çatlak bir sesle. Beni yukarı çekemezsin.
Asla, dedi Percy.
Birlikte olacağız, dedi Percy kararlı bir ses tonuyla. Benden ayrılmayacaksın. Bir daha asla böyle bir şey olmayacak.
Sen iyi misin ya da ikimiz de hayattayız, dememişti. Önceki sene olanlardan sonra, Percy hayattaki en önemli şeyin birlikte olmaları olduğunu biliyordu.Annabeth de onun bunu söylemesine bayıldı.
Aşk ve savaş her zaman el ele yürür.İnsan duygularının zirve noktasıdır! Kötü ve iyi, güzellik ve çirkinlik gibi.
Gerçek başarı fedekarlık ister..
Aşk ve savaş her zaman el ele yürür. İnsan duygularının zirve noktasıdır! Kötü ve iyi, güzellik ve çirkinlik gibi.
We’re staying together, he promised. You’re never getting away from me. Never again.
Only then did she understand what would happened. A oneway trip. A very hard fall.
As long us we’re together, she said.
She heard Nico and Hazel still screaming for help. She saw the sunlight far, far above – maybe the last sunlight she would ever see.
Then Percy let go of his tiny ledge, and together, holding hands, he and Annabeth fell into the endless darkness.
Gerçek başarı fedâkarlık ister.
Leo bir konuda Nemesis’e hak veriyordu: Şans denen şey gerçekten de bir yalandı.
Hataları yüzünden kendini affetmemek, Percy’nin en büyük yeteneklerinden biriydi.
Aşk ve savaş her zaman el ele yürür.
Burada olduğunuza ne kadar sevindiğimi anlatamam, dedi tanrıça. Savaş yaklaşıyor. Kan dökülmesi kaçınılmaz.Yapacak tek bir şey var.

Hmm Neymiş o ? diye sordu Annabeth.

Ne olacak, çay içip sohbet edeceğiz tabii ki. Benimle gelin !

Ama güzel şeylerin neden kötü bir tarihle sarmalandığını merak etti. Yoksa bunun tam tersi miydi ? Belki de kötü tarihleri, karanlık yönlerini gizlemek için güzel şeyler inşa etmelerine neden olmuştu.
Su özgür olmak isterdi.
Ama bu korkuyu kontrol edemediği takdirde korkunun onu kontrol etmeye başlayacağını hissediyordu.
Bana hem Yunanlılar hem Romalılar Nemesis der. Ben değişmem. İntikam evrenseldir.
Şansa ihtiyacımız var. Ama bu şanslı olacağımız anlamına gelmiyor.
Bilgeliğin kızı tek başına yürüyecek
Athena’nın İşareti Roma’yı yakacak.
Sonsuz ölümün anahtarını tutan meleğin,
İkizler söndürecek son nefesini.
Ağla örülü hapishanenin acısıyla kazanılacak,
Gigantların altın rengi, soluk felaketi.
Çok harikayım, diye iç çekti Narkissos. Elini özlemle suya uzattı ama sonra geri çekti. Hayır, suyu dalgalandıramam. Görüntüyü bozuyor. Vay canına Çok harikayım.
Annabeth, Romalıların, gelişlerinden önceden haberleri olmasını istemiş ve Leo’dan o özel icatlarından birini yapmasını rica etmişti: Roma kampındakileri önceden uyaracak, holografik bir el yazması. Leo, geminin alt gövdesine devasa boyutlarda bir NABER? yazıp yanına gülen surat koymak istemişti ama Annabeth bu fikre karşı çıkmıştı.
Ama bu korkuyu kontrol edemediği takdirde korkunun onu kontrol etmeye başlayacağını hissediyordu.
Aşk ve savaş her zaman el ele yürür.
Savaş yaklaşıyor. Kan dökülmesi kaçınılmaz. Yapacak tek bir şey var.
Hmm Neymiş o? diye sordu Annabeth.
Ne olacak, çay içip sohbet edeceğiz tabii ki. Benimle gelin!
Afrodit, dedi Annabeth.
Venüs? dedi Hazel şaşkınlıkla.
Anne, dedi Piper’ gayet monoton bir sesle.
Kızlar! Tanrıça hepsine birden sarılmak istermiş gibi kollarını iki yana açtı.
Piper saçındaki tüyü çevirdi. Bir barajdan sızan su gibi, dedi.
Evet, dedi Percy gülümseyerek. Albızlar alasıca bir delik var.
Sen hayallerin peşinden koşarken, hayatın sessizce senden aldıklarıdır kader.
Şansa ihtiyacımız var. Ama bu şanslı olacağımız anlamına gelmiyor.
Onu bilemem, diye bağırdı Hedge, Ama bu tepede neler olduğunu biliyor musunuz? Frank Zhang, senin bilmen gerek!

Frank irkildi. Öyle mi?

Ares’in oğullarından biri buradaydı! diye bağırdı Hedge öfkeyle.

Ama ben Romalıyım Mars demek istedin herhalde.

Her neyse! Amerikan İç Savaşı’nda ki önemli yerlerden birisi burası!

Ama ben Kanadalıyım.

Her neyse! General Sherman, Kuzey’ in lideri. Bu tepede durup Atlanta şehrinin yanışını izledi. Buradan denize kadar bir yıkım yolu çizdi. Yaktı, yağmaladı, talan etti O bir melezdi.

Frank satirden uzaklaştı. Şey, tamam, anlaşıldı.

Pişmanlıkla Percy’e baktı. Kusura bakma dostum. Seni ızgara yapmak istememiştim.

Percy’nin gömleğinde yanık delikleri vardı. Saçları da her zamankinden daha karışıktı. Buna rağmen hafifçe gülümseyebildi. İlk kez olmuyor. dedi. Ablan da bir keresinde beni kampta fena benzetmişti.

Evet ama Seni öldürebilirdim.

Ya da ben seni öldürebilirdim. dedi Percy.

Jason omuzlarını silkti. Kansas’ta bir okyanus olsaydı belki

Seni öldürmek için bir okyanusa

Çocuklar! diye araya girdi Annabeth. Eminim her ikiniz de birbirinizi harika bir biçimde öldürürdünüz ama şimdi biraz dinlenmeniz gerek.

Gerçek başarı fedakârlık ister.
Ama güzel şeylerin neden hep kötü bir tarihle sarmalandığını merak etti. Yoksa bunun tam tersi miydi? Belki de kötü tarihleri, karanlık yönlerini gizlemek için güzel şeyler inşa etmelerine neden olmuştu.
“Herkül ha?” dedi Percy kaşlarını çatıp. “Adam Antik Yunan’ın Starbucks’ı gibi bir şey. Nereye baksan karşına Herkül çıkıyor.”
“Ben Hayır. Ölmüş olamam. Ölemeyecek kadar önemliyim.”
“Savaş yaklaşıyor. Kan dökülmesi kaçınılmaz. Yapacak tek bir şey var.”
“Hmm Neymiş o?” diye sordu Annabeth.
“Ne olacak, çay içip sohbet edeceğiz tabii ki.”
“Percy, bırak beni.” dedi çatlak bir sesle. “Beni yukarı çekemezsin.”
“Birlikte olacağız.” dedi Percy kararlı bir ses tonuyla. “Benden ayrılmayacaksın. Bir daha asla böyle bir şey olmayacak.”
Annabeth neler olacağını o anda anladı. Tek yönlü bir yolculuk. Çok sert bir düşüş.
“Birlikte olduğumuz sürece umrumda değil.” dedi.
Sonra Percy tutunduğu ufacık çıkıntıyı bıraktı ve el ele sonsuz karanlığa düştüler.
Herkül ha? dedi Percy kaşlarını çatıp. Adam Antik Yunan’ın Starbucks’ı gibi bir şey. Nereye baksan karşına Herkül çıkıyor.
Athena bir keresinde ona ölümcül hatasını söylemişti: Percy dostlarına fazla sadıktı. Resmin tamamını göremiyordu. Dünyayı yok edecek bile olsa bir arkadaşını kurtarabilirdi. Percy bunu duyduğunda üstünde durmamıştı. Vefakârlık nasıl kötü bir şey olabilirdi?
“Percy kollarını Annabeth’e doladı. Öpüşmeye başladıklarında bir an için hiçbir şeyin önemi kalmamıştı. O anda bir asteroit dünyaya çarpsa, her şeyi yok etse bile Annabeth’in umrunda olmazdı. Percy okyanus gibi kokuyordu. Dudakları tuzluydu.
Annabeth kıkırdayıp Yosun Kafa, diye geçirdi içinden.”
Annabeth yavaşça sadece iki parmağını kullanarak hançerini aldı. Ama bunu yere bırakmak yerine mümkün olduğunca uzağa, suya fırlattı.
..
Birden Charleston Limanı, Romalıların etrafında Las Vegas’ta gösteri amacıyla sular saçan bir çeşme gibi patladı. Deniz duvarı dinince, üç romalı denize düşmüş, zırhlarının ağırlığıyla dibe batmamak için çılgınlar gibi debeleniyordu. Percy elinde Annabeth’in hançeriyle iskelede duruyordu.
Bunu düşürdün, dedi istifini hiç bozmadan.
Annabeth Percy’e sarıldı. Seni seviyorum!
Gerçek başarı fedakarlık ister
Leo bir konuda Nemessis’ e hak veriyordu. Şans denen şey gerçekten de bir yalandı
Percy beş sene önce Melez Kampı’ndaki ilk gününü hatırladı: Kendine geldiğinde Annabeth yanı başında duruyordu. Ona uyurken salyalarının aktığını söylemişti.
İşte bu kadar duygusal bir kızdı.
Bu da Annabeth, dedi. Şey, genellikle insanların üstünde judo hareketleri denemez.
Reyna’nın gözleri parıldadı. Bir Romalı olmadığından emin misin Annabeth? Ya da bir Amazon?
Annabeth bunun bir iltifat olup olmadığını bilmiyordu ama yine de elini uzattı. Sadece erkek arkadaşıma bu şekilde saldırırım, dedi.
Nico parmağındaki gümüş kurukafa yüzüğünü çevirdi. Percy hayatımda tanıdığım en güçlü melez. Alınmayın ama gerçekten de öyle. Eğer oradan biri kurtulacaksa, Annabeth de yanında olduğu için bu kesinlikle Percy olacaktır. Tartarus’tan çıkmanın bir yolunu bulacaklardır.
Percy, bırak beni, dedi çatlak bir sesle. Beni yukarı çekemezsin.
Asla, dedi Percy.
Birlikte olacağız, dedi Percy kararlı bir ses tonuyla. Benden ayrılmayacaksın. Bir daha asla böyle bir şey olmayacak.
Annabeth neler olacağını o anda anladı. Tek yönlü bir yolculuk. Çok sert bir düşüş.
Birlikte olduğumuz sürece umrumda değil, dedi.
Sonra Percy tutunduğu ufacık çıkıntıyı bıraktı ve el ele sonsuz karanlığa düştüler.
Öldüğün zamanı hatırlıyor musun? Narkissos suratını ekşitti. Ben Hayır. Ölmüş olamam. Ölemeyecek kadar önemliyim
Bana hem Yunanlılar hem Romalılar Nemesis der. Ben değişmem. İntikam evrenseldir
Jason bir şey demedi. Pizzasını hapır hupur yiyen Percy haricinde diğer melezler tabaklarına bakmaya devam ettiler. Piper, Percy’nin onca yemeği nereye sığdırdığını anlayamıyordu. Çocuk bir satir kadar yemek yiyebiliyordu.
Leo sevinçle arkadaşlarına baktı. “İşte dostlarım, Leo Dünyası’nda bu işler böyle yapılır. İçeri gelin!”
“Leo Dünyası’ndan nefret ediyorum.” Diye homurdandı Frank.
Leo bir konuda Nemesis’e hak veriyordu: Şans denen şey gerçekten de bir yalandı
Gerçek başarı fedakarlık ister.
“Oh, no way. I wonder What’s the value of pi?”
Frank frowned. “What kind of pie?”
Birisi bana şarapçı herif mi dedi? diye sordu hafif peltek bir konuşmayla. Bana Baküs diye hitap edin lütfen. Ya da Bay Baküs. Lord Baküs de olabilir. Hatta bana Amantanrılarımlütfenbeniöldürmeyin Lord Baküs de deseniz olur.
Narkissos suratını ekşitti. Ben Hayır. Ölmüş olamam. Ölemeyecek kadar önemliyim.
“Says Hercules fought him one time,” Jason offered.
“Hercules fought ninety-nine perceny of everything in Ancient Greece.”
“Hercules, huh?” Percy frowned. “That guy was like the Starbucks of Ancient Greece. Everywhere you turn— there he is.”
Yenilme anı gibisi yok, parlak fikirler bir anda insanın kafasından uçup gidiyor.
Narkissos yayını kapıp tozlu ok kılıfından bir ok çıkardı. O bronzu ilk kim ele geçirirse onu neredeyse kendim kadar seveceğim. Hatta kendi aksimi öptükten sonra onu öpebilirim!
“On the bright side,” Percy said, “both Jason and I outrank you, Octavian. So we can both tell you to shut up.”
İntikam evrenseldir.
Percy beş sene önce Melez Kampı’ndaki ilk gününü hatırladı: Kendine geldiğinde Annabeth yanı başında duruyordu. Ona uyurken salyalarının aktığını söylemişti.
İşte bu kadar duygusal bir kızdı.
Percy tabağındaki pizza dilimini Jason’a doğru salladı. Siz bayım, hayat dolusunuz doğrusu, pür neşe!
Diğer melezler Latince ya da Yunanca anlıyordu. Leo’ysa Gıcırtı ve Vızıltı dilini konuşabiliyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir