İçeriğe geç

The Gambler Kitap Alıntıları – Fyodor Dostoyevski

Fyodor Dostoyevski kitaplarından The Gambler kitap alıntıları sizlerle…

The Gambler Kitap Alıntıları

Yarın, yarın, her şey bitecek!
Yarın küllerimden doğup yeni bir hayata başlayabilirim! Tamamen mahvolmadan önce içimdeki insanı keşfedebilirim!
Ama benim duygularımı ciddiye almaya değer miydi ki? Üzülmüşüm, endişelenmişim, belki de onun dert ettiğinden üç kat daha fazla dertlenmişim, kime ne?
Her şeye ve herkese eyvallah çekip gitmeyi öyle istiyorum ki!
Ama benim duygularımı ciddiye almaya değer miydi ki? Üzülmüşüm, endişelenmişim, belki de onun dert ettiğinden üç kat daha fazla dertlenmişim, kime ne?
Bazen en çılgın, en imkansız görünen fikir kafanızda öyle bir kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz
Benim için artık yaşamın hiçbir önemi yok..
Şimdi bir kez daha soruyorum kendime aynı şeyi, seviyor muyum onu? Bir kez daha cesaret edemedim kendime bu soruya cevap vermek için
Bazen en çılgın, en imkansız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz.
Para nedir ki! Keşke hemen bitse!
Bana karşı soğuk davrandığını görünce ben de durgunlaştım! Oysa onu görmek son derece sevindirmişti beni..
Gerçekte insan en iyi dostunun sefil olduğunu görmekten hoşlanır
Dipsiz bir uçuruma tepetaklak yuvarlanıyordum sanki.
Belki de ruh sayısız duyguyu bir anda tattıktan sonra tatmin olmuyor, huzursuzlanıyor ve nihai bir bitkinliğe varıncaya dek, her defasında artan bir şiddetle yepyeni duygular tatmak istiyor dur.
Şu sırada neyim ben? Koskoca bir sıfır. Yarın ne olabilirim? Hiç. Yarın ölür, yeniden dirilerek yeni bir hayata başlayabilirim!.. İçimdeki insanı iyice mahvolmaktan kurtaracağım.
‘İyi konuşmayı bilenler kısa ve öz konuşur, çok susar.
İnanılmaz bir şey oluyor: Sizi her gün daha fazla seviyorum.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hiçbir tarzım yok. Hatta sadece tarzım da değil, hiçbir yeteneğim olmadığını da kabul ederim.
“Bazen en çılgın, en imkansız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz… Dahası bu düşünce şiddetli, güçlü bir arzuya eşlik ediyorsa, bazen onu kaçınılmaz, önceden belirlenmiş, kadere yazılmış, var olmaması, gerçekleşmemesi imkansız bir şey gibi kabul edersiniz!”
Dipsiz bir uçuruma tepetaklak yuvarlanıyordum sanki.
“Domuzu yemeğe çağırırsan masaya ayaklarını koyar.”
Güneşin batışı, çatıda bir leylek, her şey son derece şiirsel ve dokunaklı…
Kesesi şişkin, karnı tok, sırtı pek bir ahlakçının o yanıtını pek aptalca bulmuştum doğrusu: Kendisine, ufak oynanınca kumarın ne zararı var denilince, bizimki, Bu daha da kötü, çünkü oyunun küçük olması tutkuların da küçük olduğunu gösterir, demiş. Sanki açgözlülüğün büyüğü ve küçüğü tek ve aynı şey değilmiş gibi.
Gerçi bir centilmenin gözlerini dikip merakla inceleyeceği gösteriler de fazla değildir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Belki de ruh sayısız duyguyu bir anda tattıktan sonra tatmin olmuyor.
Peki gerçekten de bir kumarbaz mıydım ve Polina’yı böyle böyle tuhaf mı seviyordum?
Para, düşünceye değer bir şeyden ziyade, kibarlığa itaat ve hizmet eden bir unsur olmalıdır.
Kazanmaya gelince, insanlar sadece rulet masasında değil, her yerde birbirlerinden bir şeyler kazanıp duruyorlar zaten.
Bazen en çılgın, en imkânsız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz
İnsan yaratılıştan zorbadır ve acı çektirmeyi sever. Sizse buna bayılıyorsunuz.
Dostoyevskici anlamıyla şiir de, kısa vadeli kişisel çıkar için hareket etmek ya da bedensel maddi istekleri memnun etmek değil; ister iyilik uğruna olsun ister kötülük, yalnızca insan benliğinin aradığı amansız bir manevi açlığı doyurmaktır.
İki tür kumar vardır: Centilmen kumarıyla, ayaktakımının kaba, hırs dolu kumarı.
Ciddi bir kitap okuyarak veya ciddi bir meşgale bularak yakın geçmişin büyüsünü bozmaktan korkar gibiyim…
İki tür kumar vardır: Centilmen kumarıyla, ayaktakımının kaba, hırs dolu kumarı. Buradaki fark keskin bir çizgiyle belirlenir ve aslında ne iğrençti o fark!
Kendi kendini kandırmanın âlemi var mı? Ne gereksiz, ne beyhude bir çaba!
Çekip gitti!
Atacağım sonraki adımı düşünmek yerine,bu hüzünlü küçük şehirde oturmuş,geçmişte hissettiklerimin,körpe anıların,özellikle de kısa süre önceki şu kısır döngünün içinde beni yakalayıp fırlatıp bir yerlere atan şu girdabın etkisi altında yaşayıp gidiyorum Gelgelelim bir şekilde durup dönmeyi kesebilirim.
Başkalarının önünde ezilip büzülmeden, gönlünün dilediği gibi davranmaktan daha güzel bir şey yoktur.
Unutma ki işin ucunda yıldızları görmek de var..
Hiçbir tarzım yok. Hatta sadece tarzım da değil, hiçbir yeteneğim olmadığını da kabul ederim. Bunu böylece bilin. Dahası hiçbir yeteneği de umursamıyorum. Donakalmış gibiyim artık. Sebebini de biliyorsunuz. Kafamda tek bir insani düşünce kalmadı.
İnsan her durumda saygınlığını koruyabilir. Mücadele yükseltir, alçaltmaz.
Belki de ruh sayısız duyguyu bir anda tattıktan sonra tatmin olmuyor, huzursuzlanıyor ve nihai bir bitkinliğe varıncaya dek, her defasında artan bir şiddetle yepyeni duygular tatmak istiyordur.
İnsan yaratılıştan zorbadır ve acı çektirmeyi sever.
Domuzu yemeğe çağırırsan masaya ayaklarını koyar.
o kadar çok şey birikmişti ki bazı şeyler artık konuşulmalıydı.
Kendi kendini kandırmanın alemi var mı? Ne gereksiz, ne beyhude bir çaba!
Şimdi kendime bir kez daha sordum şu soruyu: Aşık mıyım ona? Tabii yine cevap vermeye cesaret edemedim.
Kendi kendini kandırmanın âlemi var mı? Ne gereksiz, ne beyhude bir çaba!
İnsan yaradılıştan zorbadır ve acı çektirmeyi sever.
Peki sevgim ona bu kadar iğrenç geliyorsa,neden bundan bahsetmeyi yasaklamıyordu bana?
Gerçekte insan en iyi dostunun sefil olduğunu görmekten hoşlanır; dostluğun çoğu da bu sefillik üzerine bina edilir; bu da tüm akıllı insanların bildiği çok eski bir gerçektir.
İnsan ne çirkin bir varlık!
Git kendini mahvet, ben kenarda bekleyeceğim.
Ciddi bir kitap okuyarak veya ciddi bir meşgale bularak yakın geçmişin büyüsünü bozmaktan korkar gibiyim
Bizim gibi basit ve ölümlü insanlar en nihayetinde kaybediyordu.
“Bazen en çılgın, en imkansız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz… Dahası bu düşünce şiddetli, güçlü bir arzuya eşlik ediyorsa, bazen onu kaçınılmaz, önceden belirlenmiş, kadere yazılmış, var olmaması, gerçekleşmemesi imkansız bir şey gibi kabul edersiniz!”
“ Peki sevgim ona bu kadar iğrenç geliyorsa, neden bundan bahsetmeyi yasaklamıyordu bana?”
“İnsan yaradılıştan zorbadır ve acı çektirmeyi sever. Sizse buna bayılıyorsunuz.”
“Aptalca veya akıllıca konuşmak umurumda değil!”
Bazen ..en imkansız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz.
Sen hayatını mahvet, ben kenardan izleyeceğim.
Yarın, yarın her şey sona erecek artık!
Çene çalmama kızmayın. Neden, biliyor musunuz, çünkü delinin tekiyim ben
Anlatacak o kadar şey birikmişti ki!
Bazen en çılgın, en imkansız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz Dahası bu düşünce şiddetli, güçlü bir arzuya eşlik ediyorsa, bazen onu kaçınılmaz, önceden belirlenmiş, kadere yazılmış, var olmaması, gerçekleşmemesi imkansız bir şey gibi kabul edersiniz!
Uğurlar olsun. Şu andan itibaren iki yabancıyız
Zevk her zaman yararlıdır; vahşi, sınırsız bir hâkimiyet duygusunda da kendine has bir zevk vardır. İnsan yaradılıştan zorbadır ve acı çektirmeyi sever.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir