Vladimir Nabokov kitaplarından The Eye kitap alıntıları sizlerle…
The Eye Kitap Alıntıları
Az insan tanıyor, kimseyi de sevmiyordum.
Az insan tanıyor ve kimseyi de sevmiyordum.
Yine de mutluyum. Evet, mutluyum. Yemin ederim, yemin ederim mutluyum. Bu dünyadaki tek mutluluğun gözlemlemek, gözetlemek, izlemek, kendini ve başkalarını irdelemek, büyük, biraz camımsı, biraz kanlı, kırpışmayan bir göz olmak olduğunu idrak ettim. Yemin ederim mutluluk bu. Biraz adi, biraz hilekârsam ne fark eder, kimse bendeki olağanüstü özellikleri fark etmedikten sonra – hayal gücümü, bilgimi, edebi yeteneğimi Gözümü dikip kendime bakabildiğim için mutluyum, çünkü her insana kapılıp gidebilirsiniz – evet gerçekten kapılabilirsiniz! Dünya, istediği kadar uğraşsın, beni aşağılayamaz. Beni incitemezler. Hem, başka biriyle evlenmesi neden derdim olsun ki? Her bir gece durmak bilmez bir sahiplenme rüzgârında, onun elbiselerinin ve eşyalarının sonu gelmez bir mutluluğun çamaşır ipinde sallanmalarının düşünü görüyorum; kocası dans eden cadının ipek ve yünlülerine neler yaptığımı asla bilmeyecek. Bu aşkın yüce başarısıdır. Mutluyum – evet, mutlu! Bunu kanıtlamak için daha ne yapabilir, mutlu olduğumu nasıl ilan edebilirim? Ah, öyle bir haykırmalıyım ki sonunda hepiniz bana inanın, sizi zalim, kendini beğenmiş insanlar
Müzik, [ ], ya da en azından iyi müzik, sözle ifade edilemez olanı ifade edebilir. Müziğin anlamı ve gizemi burada yatar.
Günümüzde insanlık yeni idealler peşinde. Kendini top yemi olarak sunmaktan daha aşağılayıcı bir şey yok artık.
Başka birinin canını alan insan her zaman katildir, cellat da olsa atlı asker de olsa.
Gizemli bir şey, şu hayatın dallanıp budaklanan yapısı: Kişi her geçen anda bir yol ayrımı, ‘böyle’ ve ‘öteki türlü’yü hisseder, göz kamaştıran sayısız zikzaklar geçmişin karanlık arka planında iki, üç kola ayrılır.
Acaba neler olurdu böyle değil de şöyle olsaydı diye sormasında ve olmuş olanın yerine başka bir olayı koyarak, hayatındaki sıkıcı, anlamsız, yavan bir anın yerine gerçeğin yeşertemediği muhteşem, neşeli bir olayın öne çıkmasını seyredişinde iç gıdıklayıcı bir zevk vardır.
Temel bir yasa aramak aptalcadır, bulmaksa daha da aptalca.
Bir günahkârın öteki dünyadaki cezası da şundan ibaretti: İnatçı zihin dünyadaki pervasız davranışlarının çapraşık sonuçlarını çözmeyi başaramadıkça huzur bulamıyordu.
Kendini ortadan kaldırmaya karar vermiş bir adam gündelik gailelerden çok uzaktır. O an oturup vasiyetnamesini yazması saatini kurması kadar anlamsız bir harekettir, çünkü kendisiyle birlikte tüm dünya yok olur; [ ]
Var oluşumdan hiçbir şey anlamazdım, kendi kendimin bilincinde olmaktan vazgeçememe düşüncesi beni deli ederdi [ ]
Az insan tanıyor ve kimseyi de sevmiyordum.
Bir kişiye saçma gelen başka biri için çok anlamlı olabilir.
Ya da en azından iyi müzik, sözle ifade edilemez olanı ifade edebilir. Müziğin anlamı ve gizemi burada yatar.
Çünkü öyle yoğun mutluluklar vardır ki, patlamasıyla, fırtına uğultusuyla doğal afetlere benzerler.
Başka birinin canını alan insan her zaman katildir, cellat da olsa atlı asker de olsa.
Gizemli bir şey, şu hayatın dallanıp budaklanan yapısı: Kişi her geçen anda bir yol ayrımı, ‘böyle’ ve ‘öteki türlü’ yü hisseder, göz kamaştıran sayısız zikzaklar geçmişin karanlık arka planında iki, üç kola ayrılır.
Kurşunun yol açabileceği acıdan korkuyordum, çok fena korkuyordum; ama siyah kadifemsi uykudan, yaşamın alacalı bulacalı uyurgezerliğinden daha kabul edilebilir ve anlaşılır olan safi karanlıktan korkmak? Saçmalık ondan kim korkabilirdi ki?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kendini ortadan kaldırmaya karar vermiş bir adam gündelik gailelerden çok uzaktır. O an oturup vasiyetnamesini yazması saatini kurması kadar anlamsız bir harekettir, çünkü kendisiyle birlikte tüm dünya yok olur; son mektup ve yanısıra tüm postacılar anında toza döner ve varolmayan çocuklara bırakılan malikane duman olur.
Dünya, istediği kadar uğraşsın, beni aşağılayamaz.
Gözümü dikip kendime bakabildiğim için mutluyum.
Temel bir yasa aramak aptalcadır, bulmaksa daha da aptalca.
Az insan tanıyor ve kimseyi de sevmiyordum.
Gerçek hayatın birdenbire bir rüya olduğunun ortaya çıkması korkutucudur, ama kişinin akışkan ve sorumsuz bir rüya olduğunu düşündüğü şeyin birdenbire gerçeklik şekline bürünüp cisimleşmesi çok daha korkutucudur!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gizemli bir şey, şu hayatın dallanıp budaklanan yapısı: Kişi her geçen anda bir yol ayrımı, ‘böyle’ ve ‘öteki türlü’ yü hisseder, göz kamaştıran sayısız zikzaklar geçmişin karanlık arka planında iki, üç kola ayrılır.
O kadar büyüleyiciydi ki, insanın gözünden yaş dahi getirirdi ve onu bir an bile düşünsem içimde inlemelerle dolu, berbat, tuzlu bir gece kabarırdı
İyi müzik,sözle ifade edilemez olanı ifade edebilir. Müziğin anlamı ve gizemi burada yatar
Hayatımın tüm bir duvarının, bir sessiz filmdeki gibi sessizce yıkılışı o an oldu.
Başka birinin odasını hazırlıksız yakalamak çok eğlencelidir. Işığı yaktığımda içerideki eşyalar hayretlerinden donakaldılar
Ne de olsa, mutlu yaşamak için bir erkek ara sıra kusursuz bir kaç boşluk anı tutmalıdır
Bir diş ağrısı bir savaşa mal olur, hafif bir yağmur bir ihtilali önleyebilir. Her şey akışkan, her şey şansa bağlıdır
Uzun süredir şüphelendiğim bir şey – dünyanın saçmalığı – kesinlik kazandı
Bazen her şey bana boşuna bir çaba gibi görünürdü
Ya baştan aşağı saçmalıksa?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.