İçeriğe geç

The 7 Habits of Highly Effective People Kitap Alıntıları – Stephen R. Covey

Stephen R. Covey kitaplarından The 7 Habits of Highly Effective People kitap alıntıları sizlerle…

The 7 Habits of Highly Effective People Kitap Alıntıları

“Çoğu zaman bilgisizliğin kabulü, eğitimimiz konusunda atacağımız ilk adımdır.”
Bir işin yapılmasını istiyorsanız, meşgul birine verin.
Okumayan kişi, okumayı bilmeyenden daha iyi durumda değildir.
Bize zarar veren, başımıza gelenler değil, onlara gösterdiğimiz tepkidir.
Bize zarar veren, başımıza gelenler değil, onlara gösterdiğimiz tepkidir.
Yaşantımızın merkezine, zaman aşımına uğramayan, değismeyen ilkeleri yerlestirirsek, etkili hayatın temel paradigmasını yaratmış oluruz.
Sorunu görüş biçimimiz, sorunun kendisidir.
Ne olduğun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.
Kendi kalbini ❤ dikkatlice araştır, çünkü hayatla ilgili meseleler oradan kaynaklanır.
Gülümsemek kaş çatmaktan daha çok dost kazandırır.
Bütün bu dünyada, doğru yaşamaktan ayrı tutulabilecek gerçek bir mükemmellik yoktur.
Yüce insanların mezarlarına baktığım zaman, içimdeki her türlü kıskançlık duygusu ölüyor. Güzel insanların mezar taşlarını okuduğumda, her türlü aşırı arzu sönüyor. Bir mezar taşında anne babanın yasıyla karşılaştığımda, merhametten içim eziliyor. Aynı anne babanın
mezar taşını gördüğümde, kısa bir süre sonra izleyeceğimiz kişiler için yas tutmanın yararsızlığını düşünüyorum. Kralların, kendilerini tahttan indirenlerle birlikte yattığını gördüğümde, yan yana gömülmüş, birbirinin rakibi olan dehaları, ya da yarışmaları ve tartışmalarıyla dünyayı bölen kutsal adamları düşündüğümde, insan türünün küçük rekabetleri, bölücülükleri ve tartışmaları bende hem hüzün hem de hayret uyandırıyor. Kimi dün, kimi de altı yüz yıl önce ölmüş insanların mezar taşlarındaki tarihleri okuduğumda, hepimizin Çağdaş olacağı ve hep
birlikte ortaya çıkacağımız o büyük Gün’ü düşünüyorum.
Geride yatanlar ve ileride yatanlar,
içimizde yatanlarla karşılaştırıldığında
önemsiz kalır.
OLIVER WENDELL HOLMES
İlişkilerde küçük şeyler, büyük şeylerdir.
William George Jordan şöyle diyor : Her insanın eline iyilik ya da kötülük yapması için muhteşem bir güç verilmiştir: yaşamının sessiz, bilinçsiz, gözle görülmeyen etki gücü. Bu, insanların bürünmeye çalıştığı kişiliğin değil, gerçekte olduğu kişinin devamlı yansımasıdır.
Ne olduğun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.
Emerson
Kendi kalbini dikkatlice araştır, çünkü hayatla ilgili meseleler oradan kaynaklanır.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Önce kendi evinde başarılı ol.
Tanrı’nın yardımını iste ve buna layık ol.
Dürüstlüğünden hiçbir zaman ödün verme.
İlgili kişileri unutma.Bir yargıya varmadan önce her iki tarafı da dinle, Başkalarına akıl danış.
Orada bulunmayan kimseleri savun.
İçten, ama kararlı ol.
Her yıl yeni bir konuda yeterlilik kazan.
Yarının işini bugünden tasarla.
Beklerken elini çabuk tut.
Her zaman olumlu bir tavır takın.
Mizah ve hoşgörü anlayışını kaybetme.
Kişi olarak da, iş yerinde de düzenli ol.
Hatalardan korkma; sadece o hatalara yaratıcı, yapıcı ve düzeltici tepkiler gösterememekten kork.
Yanında çalışanların başarıya ulaşmalarını kolaylaştır.
Konuştuğunun iki katı dinle.
Bütün yeteneklerini ve çabalarını elindeki işe yönelt, bir sonraki işini ya da yükselmeyi dert etme.
En sevdiğim öykülerden biri, Yahudi-Hıristiyan geleneğinin temel dokusunun bir parçası olan Tevrat’ta yer alır. On yedi yaşındayken ağabeyleri tarafından Mısır’da köle olarak satılan Hazreti
Yusuf’un öyküsüdür bu. Potifar’ın uşağı olduğu için kendi kendine acıyarak kederlenmesi, ağabeylerinin zayıflıklarına, köle tüccarlarına ve sahip olmadığı her şeye odaklanması ne kadar kolay olurdu,değil mi? Ama Yusuf proaktifti. Olabilirim’in üzerinde durdu. Kısa bir süre sonra da Potifar’ın evini idare etmeye başladı. Potifar’ın bütün malından mülkünden o sorumluydu, çünkü adam ona çok güveniyordu.
Sonra günün birinde Yusuf zor durumda kaldı ve kişisel bütünlüğünden ödün vermeye yanaşmadı. Bu yüzden haksız yere on üç yıl hapiste yattı. Ama yine proaktifti. İç alanı üzerinde çalıştı.Olsaydı ”lar yerine olabilirim’lerin üzerinde durdu. Çok geçmeden hapishaneyi yönetmeye başladı, ondan sonra da bütün Mısır’ı. Firavundan sonra ikincil konumdaydı.
Tanrım, bana değişebilecek ve değiştirilmesi gereken şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştirilemeyecek şeyleri kabullenmek için huzur,aradaki farkı anlamak için de bilgelik ver.
“Kendi kalbini dikkatlice araştır, çünkü hayatla ilgili meseleler oradan kaynaklanır.”
“Gülümsemek kaş çatmaktan daha fazla dost kazandırır.”
Bütün bu dünyada, doğru yaşamaktan ayrı tutulabilecek gerçek bir mükemmellik yoktur.

DAVID STARR JORDAN

Emerson’un bir zamanlar söylediği gibi, Ne olduğun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.
Her şeyimiz sınırlıdır, ama sınırlarımızı genişletebiliriz.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Bize zarar veren, başımıza gelenler değil, onlara gösterdiğimiz tepkidir.
Özbilincimiz yalnızca tutum ve davranışlarımızı değil, görüş biçimimizi de etkiler.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Biz duygullardan ibaret değiliz. Ruhsal durumlarımızdan ibaret değiliz. Hatta düşüncelerimizden de ibaret değiliz.
Thoreanun dediği gibi: Kötülüğün yapraklarını kesen her bin kişiye karşılık, ancak bir kişi köküne saldırır. Biz de yaşantımız da köklü değişiklikler yapmak istiyorsak, o zaman tutum ve davranışlarımızın yapraklarını kesmekten vazgeçerek kökler üzerinde yani, tutum ve davranışlarımızın kaynağı olan paradigmalar üzerinde çalışmalıyız.
Biz dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz; ya da nasıl görmeye koşullanmışsak öyle.
William George Jordan şöyle diyor: Her insanın eline iyilik ya da kötülük yapması için muhteşem bir güç verilmiştir: yaşamının sessiz, bilinçsiz, gözle görülmeyen etki gücü. Bu insanın bürünmeye çalıştığı kişilerin değil, gerçekte olduğu kişinin devamlı yansımasıdır.
Emerson’un bir zamanlar söylediği gibi, Ne olduğun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.
Her zaman ektiğnizi biçersiniz, bunun kestirme yolu yoktur.
Tekniğe hayat veren şey temeldeki iyiliktir. Bütün dikkati tekniğe vermek, okulda sınavlardan önce telaşla ders çalışmaya benzer. Bazen geçersiniz. Hatta bazen iyi notlarda alırsınız, günlerce bedelini ödemediyseniz incelediğiniz konulara gerçekten egemen olamazsınız, eğitilmiş zihin yapınız da olamaz.
Başkalarına istediklerimi yaptırmak, daha iyi çalışmak, daha şevkli olmak, beni ve birbirlerini sevmelerini sağlamak için insanları etkileme strateji ve taktiklerinden yararlanıyorsam ve aslında karakterim bozuksa, iki yüzlülük ve düzenbazlığa yatkınsa, uzun vadede başarıya erişemem.
Kendi kalbini dikkatlice araştır, çünkü hayatla ilgili meseleler oradan kaynaklanır.
İnsanları, kendilerini başkalarına sevdirmek için diğerlerinin uğraşlarıyla gerçekten ilgileniyormuş gibi görünmeye, ya da güçlü görünme yi benimsemeye, ya da yaşam boyunca başkalarını sindirmeye teşvik ediyordu.
Başarı daha çok, kişiliğin, toplumsal imajın, tutum ve davranışların, insanlar arası etkileşim süreçlerini kolaylaştıran beceri ve tekniklerin yarattığı bir şey olarak görülmeye başladı.
İnsan düşlediği ve inandığı her şeyi gerçekleştirebilir.
Durumu değiştirmek istiyorsak, önce kendimizi değiştirmemiz gerektiğini kavramaya başladık. Kendimizi etkili bir biçim de değiştirmek için de, önce algılarımızı değiştirmemiz gerekiyordu.
Pigmalyon etkisi

Hem gördüğümüz dünyaya, hem de bu dünyayı görürken görürken kullandığımız merceğin kendisine bakmamız gerektiğini ve dünyayı yorumlama tarzımızı o merceğin etkilediğini öğretti.

Unutmayın ki, öğrenmek ve yapmamak aslında öğrenmemektir. Bilmek ve yapmamak aslında bilmemektir.
Proaktif insanlar sevgiyi bir eyleme dönüştürürler. Sevgi, yaptığınız bir şeydir: özverileriniz, kendinizden ödün vermenizdir, tıpkı bir annenin bebeğini dünyaya getirmesi gibi. Sevgiyi araştırmak istiyorsanız, kendilerini başkaları için, hatta kırıcı olan ya da sevgilerine karşılık vermeyen insanlar için feda eden kişileri inceleyin. Uğruna özveride bulunduğunuz çocuğunuza duyduğunuz sevgiye bir bakın. Sevgi, sevme eylemleriyle harekete geçirilen bir değerdir. Proaktif insanlar değerleri duyguların önüne geçirirler. Sevgi, yani duygu, yeniden yakalanabilir.
Reaktif Dil Proaktif Dil
Yapabileceğim hiçbir şey yok. Seçeneklerimize bir bakalım.
İşte ben böyleyim. Farklı bir yaklaşım seçebilirim.
Beni öyle kızdırıyor ki. Duygularımı kontrol edebilirim.
Buna izin vermezler. Etkili bir sunum hazırlayabilirim.
Bunu yapmak zorundayım. Uygun bir yanıt seçeceğim.
Yapamam. Seçerim.
Yapmalıyım. Yeğliyorum.
Keşke Yapacağım.
Bize zarar veren, başımıza gelenler değil, onlara gösterdiğimiz tepkidir. Kuşkusuz bazı şeyler bize fiziksel ya da ekonomik açıdan zarar verip kederlenmemize yol açar. Ancak karakterimizin, temel kimliğimizin zarar görmesine hiç gerek yoktur. Aslında en çetin deneyimlerimiz, karakterimizi biçimlendiren ve iç gücümüzü, gelecekte zor koşullarla başa çıkma ve başkalarına da bunu yapmaları için ilham verme özgürlüğümüzü geliştiren potalara dönüşür.
Proaktivite sözcüğüne iş yönetimi literatüründe oldukça sık rastlanır, ama çoğu sözlükte yer almaz. İnisiyatif almaktan çok öte bir anlamı vardır. İnsan olarak, kendi yaşamımızdan sorumlu olduğumuz anlamına gelir. Davranışlarımız, koşullarımızın değil, kararlarımızın işlevidir. Değerlerimizi duygularımızdan üstün tutabiliriz. Bazı şeylerin olmasını sağlamak için hem inisiyatifimiz vardır, hem de sorumluluğumuz.
Proaktif insanlar o sorumluluğu kabul ederler. Davranışlarından ötürü olayları, koşulları ya da koşullanmayı suçlamazlar. Davranışları temelinde duygular olan koşullarının ürünü değil; temelinde değerler olan kendi bilinçli seçimlerinin ürünüdür.
Doğamız gereği hepimiz proaktifiz. Yaşamımız eğer koşullanma ve koşullara bağlıysa, bunun nedeni, bilinçli bir kararla ya da ihmal sonucu, kendi denetimimizi bu etkenlere teslim olmayı seçmiş olmamızdır.
Eleanor Roosevelt’in dediği gibi, ”İzniniz olmadıkça kimse size zarar veremez. ” Ya da Gandi’nin dediği gibi, ”Biz kendi elimizle teslim etmedikçe, onlar özsaygımızı alamaz. ” Bizi başımıza gelenlerden daha fazla inciten şey, bunların olmasına izin vermemiz, razı olmamızdır.
Bazen de sadece zihniyetimizi ya da bir durumu algılayışımızı değiştirerek rolümüzü değiştirebiliriz.
Derin bir inanç olmadan, işler zorlaştığında amaclarınızı gerçekleştirmek için gerekli güce sahip olamazsınız.
Sürekli yaptığımız şey neyse,biz de oyuz.
O halde mükemmellik bir edim değil,bir alışkanlıktır. ARİSTOTELES

“Düşünce ek,eylem biç ; eylem ek, alışkanlık biç; alışkanlık ek,karakter biç; karakter ek, kader biç.”

“Ne olduğun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.” Ralph W.Emerson
“Öğrenmek ve yapmamak aslında öğrenmemektir, bilmek ve yapmamak aslında bilmemektir.”
Her insanın eline iyilik ya da kötülük yapması için güç verilmiştir.yaşamının sessiz, bilinçsiz, gözle görülmeyen etki gücü. Bu , insanın bürünmeye çalıştıgı kişiliğin değil, gerçekte oldugu kişinin devamlı yansımasıdır.
Ne oldugun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.
Kendi kalbini dikkatlice araştır, çünkü hayatla ilgili meseleler oradan kaynaklanır.
Ama insan sevmediği birini nasıl sever? Dostum; sevmek bir eylemdir. Duygu olarak sevgi, sevme eyleminin bir ürünüdür. Onun için karınızı sevin. Ona hizmet edin. Özveride bukınun. Ona kulak verin. Anlayış gösterin. Onu takdir edin. Olumlayın.
Kolayca elde ettiğimiz şeyleri çok az önemseriz. Yalnızca bedelinin hakkı verilen şeyler değerlidir.
Kendi kendime şu soruyu sormak zorunda kaldım: ” Buna değer mi? ”
Dıştan bakıldığında inanılmayacak kadar başarılı görünen pek çok kişiyle karşılaştım. Ama onlar, içlerinde ki bir açıklıkla savaşıyorlardı. Kişisel uyuma, etkili olmaya ve diğer insanlarla giderek gelişen sağlıklı ilişkiler kurmaya büyük gereksinimleri vardı.
Kendi kalbini dikkatlice araştır, çünkü hayatla ilgili meseleler oradan kaynaklanır.
Siz değiştirici bir insansınız. Geçmişle gelecek arasındaki bir bağsınız. Kendinizdeki değişiklik, ileride pek çok yaşamı etkileyebilir.
Thoreau’nun dediği gibi: Kötülüğün yapraklarını kesen her bin kişiye karşılık, ancak bir kişi köküne saldırır.
En güzel iletişimi karakter sağlar.
Emerson’un bir zamanlar söylediği gibi:
Ne olduğun kulağımda öylesine çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.
“Sürekli yaptığımız şey neyse, biz de oyuz. O halde mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır.” Aristo
Pek çok kişi, sahip olduğu şeylerin güdümündedir; yalnızca modaya uygun giysiler, ev, araba, tekne ve mücevher gibi elle tutulur maddi varlıklar değil, elle tutulamayan şan, şöhret ya da toplumda önemli biri olmak gibi şeyler de buna dahildir. Çoğumuz, deneyimlerimiz sonucu, bu tür bir merkezin ne kadar hatalı olduğunu öğrenmişizdir. Çünkü bu, çabucak kaybolabilir ve birçok gücün etkisi altındadır.
Bir hataya proaktif yaklaşım, hatayı hemen kabul etmek, düzeltmek ve ondan ders almaktır. Bu yaklaşım başarısızlığı gerçekten başarıya dönüştürür. IBM’in kurucusu T.J. Watson’un dediği gibi:

“Başarı, başarısızlığın uzak yanındadır.”

Ancak, bir hatayı kabul etmemek, düzeltmemek ve ondan ders almamak da, başka türlü bir hatadır. Genellikle insanın kendini aldatmasına, haklı bulmasına, çoğu zaman da kendisine ve başkalarına akılcı açıklamalarda bulunmasına (akılcı yalanlara) neden olur.

Bu ikinci hata, bu örtbas etme eylemi, ilk hatayı güçlendirir, haddinden fazla önemli hale getirir. Bu ise insanın benliğinde daha derin bir yara açar.

Evliliğimde bir sorun varsa, durmadan eşimin hatalarından söz etmek bana ne kazandırır? Sorumlu olmadığımı söyleyerek, kendimi güçsüz bir kurban durumuna düşürürüm; olumsuz bir konumda sıkışıp kalırım. Ayrıca eşimi etkileme yeteneğim de azalır; dırdırcılığım, suçlamalarım, eleştirilerim, yalnızca kendi zayıflığının doğrulandığını hissetmesine yol açar. Eleştirilerim, düzeltmek istediğim davranışlardan çok daha kötüdür. Durumu olumlu biçimde etkileme yeteneğim azalır ve tükenir.

Durumumu düzeltmeyi gerçekten istiyorsam, denetimim altındaki tek şey üzerinde çalışabilirim: kendim. Eşimi hizaya getirmekten vazgeçip kendi zayıflıklarımla ilgilenebilirim. Çok iyi bir eş, koşulsuz bir sevgi kaynağı olmaya ve destek vermeye odaklanabilirim.

Mükemmellik bir edim değil alışkanlıktir.
Öğrenmek ve yapmamak aslında bilmemektir.
Anlaşılma açlığı
Etkilemenin gerçek başlangıcı noktası baskalarinin sizin onlardan etkilenmiş olduklarını sezdikleri onları anladığınızı dikkatlice ve ictenlikle dinlediğinizi ve açık olduğunuzu hissettikleri andır.
Değerlerinden ve inancından asla utanmaz.Hayatımızın merkezinde Allah varsa diğer herşeyin yerli yerine oturacağına inanırdı.
1.Sonunu düşünerek ise başla.
2.Önemli işlere öncelik ver.
3.Önce anlamaya sonra anlaşılmaya çalış
4.Baltayı bile
5.Yenilenme
Bir insan, içtenlikle ve dürüst bir biçimde, Bugün böyle olmamanın nedeni dün yaptığım seçimlerdir. demedikçe, Başka yol seçiyorum. da diyemez.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir