İçeriğe geç

Tersyüz Kitap Alıntıları – Amy Harmon

Amy Harmon kitaplarından Tersyüz kitap alıntıları sizlerle…

Tersyüz Kitap Alıntıları

beyaz tahtada, büyük harflerle Hamlet’ten bir alıntı vardı: SEVGİSİNİ GÖSTERMEYEN SEVMİYORDUR
Tek başımayım,
Ama hâlâ biriyim.
Her şeyi yapamam,
Ama hâlâ bir şeyler yapabilirim,
Ve her şeyi yapamadığım için,
Geri çevirmeyeceğim yapabildiğim şeyleri.

– Edward Everett Hale

Hiçbir şey, baba. Eskiden cehenneme gitmekten korkardım. Ama şimdi oradayım ve cehennem o kadar kötü görünmüyor.
Çünkü bazen bir yüze aşık oluruz, onun ardındakine değil.
Güzelliğin aşkı önleyici bir şey olabileceğini düşünürüm sık sık.
Onu çok seviyorum. Onu sevmeye devam edersem bir gün beni sever diye düşünüyordum. İkimize de yetecek kadar sevgim var sanıyordum.
Bazen eski yaşamına geri dönemezsin. Bazen ölmüş ve gömülmüştür o; sadece yeni bir yaşam kurabilirsin.
Bence bazen güzel bir yüz de yanıltıcı reklamdır ve çoğumuz kapağın altına bakmaya zahmet etmeyiz.
Asla sevilmek istediğin biçimde sevilemeyeceğin gerçeğini kabullenmek zor.
Yaşam bazen insafsız, acımasız ve tahammül sınırlarını zorlayıcı oluyordu.
Keşke yaşam kitaplarımdakilere daha çok benzeseydi, diye söylendi Fern. Kitaplardaki ana karakterler asla ölmezler. Eğer ölürlerse hikaye ya mahvolur ya da biter.
Bazen eski yaşamına geri dönemezsin. Bazen ölmüş ve gömülmüştür o; sadece yeni bir yaşam kurabilirsin. Ambrose, yeni yaşamın nasıl olacağını bilmiyordu.
Ve bana bakmaktan sıkıldığında,söz veriyorum şarkı söyleyeceğim.
Kitaplar olmak istediğin kişi olmanı,bir süre kendinden kaçmadı sağlıyor.
Tanrı size bir yüz vermiş;siz kendinize bir tane daha yapıyorsunuz.
Herkes birileri için ana karakterdir, diye yorum yaptı. ‘Önemsiz bir karakter yoktur.
Eğer onu bu kadar çok sevmeseydim bu kadar canım yanmazdı
Ve Tanrı için önemli olan kalptir, değil mi?
Belki de herkes yapbozun küçük bir parçasını temsil ediyor. Hayat dediğimiz bu deneyimi yaratmak için hepimiz bir araya geliyoruz. Hiçbirimiz rolümüzün ne olduğunu ya da bütünün nasıl ortaya çıktığını bilemeyiz. Gördüğümüz mucizeler sadece buzdağının tepesi belki de. Ve korkunç şeyler sonucu ortaya çıkan lütufları fark edemiyor olabiliriz.
Kesinlikle. Canımın kurabiye istemesine neden oluyordu ama kutu tamamen yanıltıcı bir reklamdı. Bence bazen güzel bir yüz de yanıltıcı reklamdır ve çoğumuz kapağın altına bakmaya zahmet etmeyiz. Bu bana birkaç hafta önce verdiğim bir vaazı hatırlatıyor. Dinlemiş miydin?
Ölüm kolaydır zor olan yaşamaktır.
Kitaplar olmak istediğin kişi olmanı,bir süre kendinden kaçmanı sağlıyor.
Yine de eski duygular, tam bir daha ortaya çıkmamak üzere yok olduklarını düşündüğünüz anda yüzeye çıkmanın bir yolunu buluyorlardı.
Bence engel tanımaz gerçek bir aşkla sevmiş olanlar. Aşk demem aşka değişik durumlarda değişip duruyorsa,ya da meyil duyuyorsa bırakmaya ilk fırsatta. Aşk dediğin fırtınaya bakar ve titremez asla. Shakespeare
hayat normale dönmüştü ama yanlış bir şeyler varmış gibi geliyordu,sanki en sevdiğiniz tişörtünüzü ters giymişsiniz gibi Hala sizin tişörtünüzdü hala bildikti ama her şey tersyüz olmuştu. Dikiş yerleri ortadaydı,etiketler sarkıyordu,renkler donuktu ve yazılar tersti.Ve bu yanlışlar, tersyüz olmuş bir tişört gibi düzeltilemezdi.Bu kalıcıydı , yeni normal buydu.
Belki de herkes yapbozun küçük bir parçasını temsil ediyor. Hayat dediğimiz bu deneyimi yaratmak için hepimiz bir araya geliyoruz. Hiçbirimiz rolümüzün ne olduğunu ya da bütünün nasıl ortaya çıktığını bilemeyiz. Gördüğümüz mucizeler sadece buzdağının tepesi belkide. Ve korkunç şeyler sonucu ortaya çıkan lûtufları fark edemiyor olabiliriz.
Solmayan ve aşınmayan gerçek güzelliği keşfetmek biraz zaman alır. Sıkıntılı bir süreçtir bu. Olağanüstü bir tahammül gerektirir. Yavaş yavaş
akarak sarkıtları oluşturan bir damladır, dünyanın dağları yaratan sarsıntısıdır, kayaları parçalan, sert kenarları yumuşatan dalgaların sürekli çarpışıdır, Ve rüzgârın şiddetinden, hiddetinden ve öfkesinden güzel bir şeyler çıkar ortaya; başka türlü asla var olmayacak bir şeyler
Yapabilseydim bir kaç adımımı sana veririm
Kitaplar olmak istediğin kişi olmanı,bir süre kendinden kaçmanı sağlıyor.
Belki de herkes yapbozun küçük bir parçasını temsil ediyor. Hayat dediğimiz bu deneyimi yaratmak için hepimiz bir araya geliyoruz. Hiçbirimiz rolümüzün ne olduğunu ya da bütünün nasıl ortaya çıktığını bilemeyiz. Gördüğümüz mucizeler buzdağının tepesi belki de. Ve korkunç şeyler sonucu ortaya çıkan lûtufları fark edemiyor olabiliriz.
Güzelliğin aşkı önleyici bir şey olduğunu düşünürüm sık sık dedi düşünceli ifadeyle.
Neden?
Çünkü bazen bir yüze âşık oluruz,onun ardındakine değil
Seni istemeyen birine ait olabilir misin? Fern bunun mümkün olduğunu karar vermişti çünkü kalbi ona aitti ve o istese de istemese de fark edecek gibi görünmüyordu.
Hepimizin yüzünü tanrı yarattıysa benimkini yaratırken kahkahalarla gülmüş müdür?
Asla sevilmek istediğin biçimde sevilmeyeceğin gerçeğini kabullenmek zor.
Tanrı size bir yüz vermiş; siz kendinize bir tane daha yapıyorsunuz. -Hamlet
Bence engel tanımaz gerçek aşkla
Sevmiş olanlar. Aşk demem aşka
Değişik durumlarda değişip duruyorsa,
Ya da meyil duyuyorsa bırakmaya ilk fırsatta
Aşk dediğin fırtınaya bakar ve titremez asla
Yarattığın her şey için minnettarız Tanrım. Bu örümceği seyretmekten keyif aldık. Çok güzeldi ve Ambrose onu ezene kadar birkaç dakika bizi mutlu etti. Çirkin şeyleri bile güzelleştirdiğin için teşekkür ederiz. Amin.
Bence engel tanımaz gerçek aşkla sevmiş olanlar. Aşk demem aşka. Değişik durumlarda değişip duruyorsa , ya da meyil duyuyorsa bırakmaya ilk fırsatta. Aşk dediğin fırtınaya bakar ve titremez asla.
Çirkin kızlar kişilikleri ve beyinlerini geliştirmek zorundalar, çünkü görünüşleri yeterli olmaz.
Çirkin kızlar kişilikleri ve beyinlerini geliştirmek zorundalar, çünkü görünüşleri yeterli olmaz.
Kitaplar olmak istediğin kişi olmanı, bir süre kendinden kaçmanı sağlıyor.
Onu kendine sakladı; kalbinin hızla büyüyen, oraya ait olduğunu sadece kendisinin bildiği köşesinde güvende tuttu.
Tanrı size bir yüz vermiş; siz kendinize bir tane daha yapıyorsunuz.
Bazen güzellik ya da onun eksikliği, birini gerçekten tanımanı engeller.
Shakespeare der ki: ”Soyulduğunda gülen, hırsızdan bir şey çalar. ”
Seni seven birine kızgın kalmak çok zor.
Seni istemeyen birine ait olabilir misin?
Herkes birileri için ana karakterdir.
Fern, Bir resme renklerin bulanıklaşıp artık neye baktığını algılayamayacak kadar baktınız mı hiç? Ne görüntü vardır ne yüz ne de şekil Sadece renk, sadece boya anaforu diye konuşmaya başladı yine.
Bence insanlarda böyledir.Onlara gerçekten baktığınızda mükemmel burnu, düzgün dişleri görmez olursunuz.Sivilce izlerini ya da çenedeki çukuru görmez gözleriniz.Bunlar bulanmaya başlar ve birden renkleri, deniz kabuğunun içindeki yaşamı görmeye başlarsınız ve güzellik yepyeni bir anlam kazanır.
”Bizi sevgiye layık kılan tek şey güzellikmiş gibi davranıyorsun. Seni sadece yakışıklı olduğun için sevmedim ‘..’
Asla sevilmek istediğin biçimde sevilmeyeceğin gerçeğini kabullenmek.
Keşke yaşam kitaplarımdakilere daha çok benzeseydi.
Herhangi biri olan herkes başarısız olduğunda ”hiç kimse ” olur.
”Eğer bitter çikolata şarkı söyleyebilseydi sesi Ambrose Young’tan farklı olmazdı. ”
Seninle Çılgın Cuma’da ki şu değiş tokuşlardan birini yapmak için her şeyi veririm Ambrose. Sadece bir gün için bedenlerimizi değiştirelim istiyorum. Bir saniyesini bile boşa harcamazdım. Rita’nın kapısını çalar, Becker’a birkaç yumruk atar, Rita’yı omuzuma atıp ikimiz de kımıldamayacak duruma gelene kadar ara vermezdim. Bunu yapardım. Rita mı? Sen Rita’dan mı hoşlanıyorsun? Rita’ya aşığım. Hep aşıktım. Ve o bir serseri ile evlendi, bunun bencilce rahatlatıcı bir tarafı da var tabi. Eğer düzgün, yakışıklı, cillop gibi bir herifle evlenseydi daha da üzülürdüm. Ambrose tekrar kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Farklı bir şeysin sen Bailey. Mantığın paha biçilemez.
Göremediğimiz şeyler için umudumuz vardır. Her kayıpta bir ders, sevgide güç ve içimizde bedenlerimizin sınırlayamayacağı, henüz ortaya çıkmamış, muhteşem güzellik olduğuna inanırız.

Son alıntıyı da ekleyip kitaba nokta koyuyorum.

Bence insanlar da böyledir. Onlara gerçekten baktığınızda mükemmel burnu, düzgün dişleri görmez olursunuz. Sivilce izlerini ya da çenedeki çukuru görmez gözleriniz. Bunlar bulanmaya başlar ve birden renkleri, deniz kabuğunun içindeki yaşamı görmeye başlarsınız ve güzellik yepyeni bir anlam kazanır.
“Asla sevilmek istediğin biçimde sevilmeyeceğin gerçeğini kabullenmek zor.”
Eski duygular, tam bir daha yüzeye çıkmamak üzere yok olduklarını düşündüğünüz anda yüzeye çıkmanın bir yolunu buluyorlardı.
“Güller bazen kırmızıdır bazen pembe, seni öpmekten çok hoşlanırım bence”
Dostluğun güzel tarafı bu zaten. Mesele mükemmel olmak ,hatta değerli olmak değil. Seni seviyoruz . Sen de bizi seviyorsun. Bu yüzden yanında olacağız.
Utanç ve öfke arasında haftalarca gidip geldikten sonra onun özrünü kabul edebileceğine karar vermişti. Kabullenme affetmeyi getirmiş , affetmeyle birlikte uzun süredir beslediği bütün eski duygular , usulca kalbindeki bildik yerlerine dönmüş ve öfke tatsız bir düş gibi yok olup gitmişti.
Ölümdü bu. Dönüşü yoktu.
Sen daha önce ‘hiç kimse’ oldun mu?
Tek başımayım,
Ama hala biriyim.
Her şeyi yapamam,
Ama hala bir şeyler yapabilirim,
Ve her şeyi yapamadığım için,
Geri çevirmeyeceğim yapabileceğim şeyleri.
Fern’in babası, Güzelliğin aşkı önleyici bir şey olabileceğini düşünürüm sık sık, dedi düşünceli bir ifadeyle.
Neden?
Çünkü bazen bir yüze âşık oluruz, onun ardındakine değil.
Shakespeare derki: soyulduğında gülen, hırsızdan birşey çalar.
Herhangi biri olan herkes başarısız olduğu anda hiç kimse olur.
Yine de kaybolmak çünkü yalnızlık hiç geçmeyecek gibi gelir,oysa kayıplar bulunabilir.
Bazen güzellik ya da onun eksikliği birini gerçekten tanımanı engeller
Ve hiç kimse, ne sen ne de ben, başka birinin geride bıraktığı boşluğu dolduramaz. Yapmamız gereken tek şey o boşluğa düşüp kaybolmamamız için birbirimizi tutmak.
Ama şu an için gitmişti ve artık bitmez tükenmez günler onsuz geçip gidecekti. Onun yokluğu yerdeki çukur gibiydi; açık ve yok sayılamayacak türden.
Bahçede örümceği gömmeme yardım ettiğin ve sanki ‘The Itsy, Bitsy Spider’ı değil de ‘Amazing Grace’i söylüyormuşuz gibi benimle şarkıyı söylediğin o günden beri seviyorum seni. Sanki anlıyormuş gibi Hamlet’ten alıntı yaptığın, hayat son hızla değil, doya doya ve zevk alarak yaşanmalı diyerek dönme dolabı, roller coasterdan daha çok sevdiğini söylediğin günden beri seni seviyorum. Bütün mektuplarını Rita’ya tekrar tekrar okuyordum, çünkü ruhunda küçük bir pencere açtığımı ve her kelimeyle ışığın biraz daha dışarı yayıldığını hissediyorum. Oysa bana yazılmamışlardı ama fark etmiyordu. Her kelimeyi, her düşünceyi sevdim ve seni sevdim Hem de çok.
Kitaplar olmak istediğin kişi olmanı, bir süre kendinden kaçmanı sağlıyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir