İçeriğe geç

Tefsirli Kur’an Meali (3 Cilt Takım) Kitap Alıntıları – Hasan Basri Çantay

Hasan Basri Çantay kitaplarından Tefsirli Kur’an Meali (3 Cilt Takım) kitap alıntıları sizlerle…

Tefsirli Kur’an Meali (3 Cilt Takım) Kitap Alıntıları

&“&”

Hani Rabbin meleklere: 《Muhakkak ben yer yüzünde (benim) emirlerimi tebliğ ve infaza me’mûr) bir halife (bir insan, âdem) yaratacağım》demişdi. (Melekler de Biz Seni hamdinle tesbih ve takdîs ayıblardan, eş koşmakdan, eksiklerden tenzih) edib dururken (yerde) -orada bozgunculuk edecek, kanlar dökecek- kimse mi yaratacaksın? demişlerdi. Allah (da): "Sizin bilmeyeceğinizi her halde ben bilirim" demişdi.
﴾32﴿ Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için şüphesiz ki âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
De ki: “ Ey Yahudiler! (Bütün) insanları bir tarafa bırakarak Allah’ın dostları hakikaten yalnız kendiniz olduğunuzu iddia ediyorsunuz, doğru söyleyen (adamlar) sanız, hemen ölümü temenni edin.
Ve hatırlayın o zaman ki Rabbi, İbrâhîmi bir takım kelimelerle (emirleriyle) imtihan edib de o, bunları tamamen yerine getirince: «Seni insanlara îmam (rehber) yapacağım» buyurmuş, (İbrâhîm). «Zürriyyetimden de» demiş, Allah ise: «Zalimler ahdime (rahmetime, imametime, taatıma) eremez» demişdi. Bakara 124

Bu ayette belirtilen kelimeler hakkında çeşitli açıklamalar mevcuttur.

Suyuti’nin ed-Dürru’l-Mensur isimli eserinde bu husuta nakledilen şudur: &”İbni Abbas’tan rivayet edilmiştir. Allah’ın İbrahim’i imtihan ettiği ve onun da yerine getirdiği yükümlülükler şunlardır. Kavminden ayrılması emrolunduğunda Allah için vatanını terk etmesi, Allah hakkında Nemrut ile mücadelesi, kendisini yakmak için ateşe atmalarına sabretmesi ve oğlu İsmail’i kesmekle imtihan edilmesi (Safverü’t-Tefasir)

﴾1﴿ Gördün mü dini yalan sayanı?
﴾2﴿ İşte odur yetimi itip kakan;
﴾3﴿ Ve yoksula yedirmeyi özendirmeyen!
﴾4﴿ Vay haline o namaz kılanların ki,
﴾5﴿ Onlar namazlarının özünden uzaktırlar.
﴾6﴿ Onlar halka gösteriş yaparlar.
﴾7﴿ Hayra da engel olurlar.
﴾1-2﴿ Arkadan çekiştiren, ayıp kusur arayan, servet toplayan ve onu sayıp duran herkesin vay haline!
﴾3﴿ O, malının kendisini sonsuza kadar yaşatacağını zanneder.
﴾4﴿ Hayır! Andolsun ki o, hutameye atılacaktır.
﴾5﴿ Nedir o hutame bilir misin?
﴾6﴿ Allah’ın tutuşturulmuş ateşi!
Hayır, kim (taat ve amelinde) «ihsan» mertebesine yükselerek yüzünü (kendini) tastamam Allaha teslîm ederse işte ona Rabbi katında (amelinin) ecri (olarak cennet) vardır. Onlara hiç bir korku yokdur. Onlar mahzun da olmazlar. Bakara-112

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur &”İhsan, Allah’a , O’nu görüyormuşsun gibi, ibsadet etmendir.Sen onu görmüyorsan da O, seni görüyor.&” (Buhari, Müslim,Ahmed, İbni Mace)

﴾1-2﴿ Çoklukla övünme yarışı sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.
﴾6﴿ Yemin olsun, cehennemi mutlaka göreceksiniz!
﴾7﴿ Sonra kuşkusuz onu gözünüzle ayan beyan göreceksiniz.
﴾8﴿ Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz.
﴾4-5﴿ O gün yer, bütün haberlerini rabbinin ona vahyettiği şekilde anlatır.
﴾6﴿ İşte o gün insanlar yaptıkları kendilerine gösterilsin diye (bulundukları yerden) farklı gruplar halinde çıkarlar.
﴾7﴿ Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür.
﴾8﴿ Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.
﴾5﴿ Halbuki onlara, Allah’a kulluk etmeleri, Hanîfler olarak O’na yürekten inanıp boyun eğmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emredilmişti. Doğru din de işte budur.
﴾6﴿ Ehl-i kitap’tan ve müşriklerden hakkı inkâr edenler, içinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte halkın en kötüleri onlardır.
﴾7﴿ İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.
﴾8﴿ Onların rableri katındaki ödülleri, altından ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları adn cennetleridir. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. İşte bu, rabbini sayıp O’ndan korkanlar içindir.
﴾6﴿ Ey insan! Yüce rabbin hakkında seni yanıltıp aldatan ne oldu?
﴾7﴿ O rabbin ki seni yarattı, seni insan olarak şekillendirdi ve seni dengeledi.
﴾9﴿ Hayır! İnanacak yerde siz hâlâ dini yalan sayıyorsunuz.
﴾10-11﴿ Oysa sizi gözetleyen muhafızlar, değerli yazıcılar var.
﴾12﴿ Onlar yaptığınız her şeyi biliyorlar.
﴾17﴿ Ceza günü nedir bilir misin?
﴾18﴿ Evet, ceza günü nedir bilir misin?
﴾19﴿ O gün hiç kimsenin başkası için bir şey yapması elinden gelmez. O gün hüküm yalnız Allah’ındır.
﴾27﴿ Doğrusu onlar hesaba çekileceklerini beklemiyorlardı.
﴾28﴿ Âyetlerimizi yalanladıkça yalanlıyorlardı.
﴾29﴿ Oysa biz her şeyi kayıt altına almıştık.
﴾30﴿ Tadın artık! Bundan sonra size arttırarak vereceğimiz şey ancak azaptır.
﴾1﴿ Sandıkları gibi değil, kıyamet gününe yemin ederim!
﴾2﴿ Öyle değil, kendini kınayan nefse yemin ederim!
﴾3﴿ İnsan, kemiklerini toplayıp birleştiremeyeceğimizi mi sanıyor?
﴾4﴿ Evet, parmaklarına varıncaya kadar yeniden yapmaya gücümüz yeter.
﴾31﴿ Vaktiyle o hakka inanmamış, namaz da kılmamıştı.
﴾32﴿ Aksine inkâr etmiş, haktan yüz çevirmişti.
﴾33﴿ Sonra da çalım sata sata yürüyüp yandaşlarına gitmişti.
﴾34﴿ (Ey insan!) Acı sonun yaklaştıkça yaklaşıyor!
﴾35﴿ Evet o sana yaklaştıkça yaklaşıyor!
﴾36﴿ İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır?
Müzzemmil Suresi
﴾11﴿ Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz süre tanı.

Müddessir Suresi
﴾42﴿ “Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?”
﴾43﴿ Onlar şöyle cevap verirler: “Biz namaz kılanlardan değildik;
﴾44﴿ Yoksulu doyurmuyorduk;
﴾45﴿ (Günaha) dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk,
﴾46﴿ Ceza gününü de asılsız sayıyorduk,
﴾47﴿ Sonunda bize ölüm geldi çattı.”
﴾48﴿ Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.
﴾53﴿ Hayır! Aslında onlar âhiretten korkmuyorlar.

﴾10﴿ Dost dostunun halini sormaz olur.
﴾11-14﴿ Halbuki birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kişi, o günün azabı karşısında ister ki oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran bütün ailesini ve yeryüzünde kim varsa herkesi fidye olarak versin de kendisini kurtarsın!
﴾19﴿ Gerçekten insan pek tahammülsüz bir tabiatta yaratılmıştır.
﴾20﴿ Başına bir fenalık geldi mi sızlanır durur.
﴾21﴿ Ama ona bir nimet nasip olursa kendisinden başkasını yararlandırmaz.
﴾16﴿ İman edenlerin, Allah’ı anmak ve vahyedilen gerçeği düşünmekten dolayı kalplerinin heyecanla ürperme zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilmiş ve üzerlerinden uzun zaman geçip kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu yoldan çıkmışlardır.

﴾20﴿ Bilin ki dünya hayatı, bir oyun, bir eğlence, bir gösteriş, aranızda bir övünme, mal ve evlâtta bir çokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibi ki bitirdikleri çiftçileri imrendirir, sonra kurumaya yüz tutar, bir de bakarsın ki sararmıştır, ardından da çerçöp haline gelmiştir. Âhirette ise ya çetin bir azap yahut Allah’ın bağışlaması ve hoşnutluğu vardır. Dünya hayatı sadece aldatıcı bir yararlanmadan başka bir şey değildir.

Hadîd Suresi
﴾23﴿ Kaybettiklerinize üzülmeyesiniz ve O’nun size verdikleriyle şımarmayasınız diye (böyle yapmıştır). Allah kendini beğenen, böbürlenen hiç kimseyi sevmez.
﴾29﴿ Böylece Ehl-i kitap’tan olanlar, Allah’ın lütfu üzerinde hiçbir güçlerinin bulunmadığını ve bütün lütfun Allah’ın elinde olup onu dilediğine verdiğini bilsinler. Allah büyük lutuf sahibidir.

Tahrîm Suresi
﴾2﴿ Allah size (belli durumlarda) yeminlerinizi çözmeyi meşrû kılmıştır. Allah sizin yardımcınızdır; O bilendir, hikmet sahibidir.

﴾56﴿ Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.
﴾58﴿ Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır.
﴾60﴿ Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir!

﴾65﴿ O diridir, O’ndan başka tanrı yoktur. Şu halde içten bir dindarlık ve bağlılıkla O’na dua edin. Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur.

Fitne öldürmekten de beterdir.
Bakara Suresi, 217
﴾27﴿ Mûsâ ise, “Hesap gününe inanmayan her kibirli kişinin şerrinden, benim ve sizin rabbiniz olan Allah’a sığındım!” dedi.
﴾39﴿ Ey kavmim! Bu dünya hayatı bir sürelik yararlanmadan ibarettir; âhirete gelince, ebedîlik yurdu işte orasıdır.
﴾40﴿ Kim bir kötülük yapmışsa sadece o kötülüğünün miktarınca ceza görecektir; kim de -erkek olsun kadın olsun- inanmış bir kişi olarak dünya ve âhirete yararlı iş yapmışsa işte böyleleri de cennete girecekler, orada kendilerine hesapsız nimetler verilecektir.”
Fâtır Suresi
﴾45﴿ Şayet Allah insanları yapıp ettikleri yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerin üstünde tek bir canlı bırakmazdı; fakat onlara belirlenmiş bir vadeye kadar mühlet veriyor. Vadeleri dolduğunda ise (herkes anlayacaktır ki) Allah kullarını hakkıyla görüp bilmektedir

Zümer Suresi
﴾30﴿ Elbette sen öleceksin, onlar da ölecek.
﴾31﴿ Sonra da kıyamet gününde rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.
﴾36﴿ Allah kuluna kâfi değil mi? Öyleyken onlar kalkmış seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi şaşırtırsa artık ona doğru yolu gösterecek yoktur.
﴾37﴿ Kimi de Allah doğru yola yöneltirse onu şaşırtabilecek bir güç yoktur. Allah, kötülerin hakkından gelen mutlak güç sahibi değil midir?

﴾6﴿ Kendilerine bilgi verilenler, rabbinden sana indirilenin, gerçeğin ta kendisi olduğunu ve çok güçlü, her türlü övgüye lâyık olan Allah’ın yolunu gösterdiğini çok iyi bilirler.
﴾23﴿ Allah katında, O’nun izin verdiği kimselerden başkasının şefaati yarar sağlamaz. Sonunda kalplerinden korku giderilince, “Rabbiniz ne buyurdu?” derler. Onlar da şu cevabı verirler: “Hak olanı buyurdu. O yücedir, uludur.”
﴾28﴿ Biz seni sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak bütün insanlara gönderdik; fakat insanların çoğu bunu anlamıyorlar.
﴾36﴿ Allah ve resulü herhangi bir konuda hüküm verdiklerinde artık mümin bir erkek veya kadın için işlerinde tercih hakları yoktur. Allah’ın ve resulünün emrine itaat etmeyenler doğru yoldan açıkça sapmışlardır.

﴾59﴿ Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine bürünsünler. Bu, tanınıp rahatsız edilmemeleri için en uygun olanıdır. Allah ziyadesiyle bağışlamakta ve çok esirgemektedir.

﴾12﴿ O günahkârları rablerinin huzurunda başlarını önlerine eğmiş halde şöyle derlerken bir görsen: “Rabbimiz! Gördük ve işittik; bizi geri gönder de rızâna uygun işler yapalım, artık kesin olarak inandık!”
﴾13﴿ Dileseydik elbette herkesin doğru yolda yürümesini sağlardık. Fakat şu sözüm mutlaka gerçekleşecek: Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım!
﴾14﴿ (Onlara denecek ki:) “Bu gününüzle karşılaşmayı unutmanız sebebiyle cezayı tadın bakalım! İşte şimdi biz de sizi unuttuk; haydi yaptıklarınızın bedeli olarak ebedî azabı tadın şimdi!”
﴾15﴿ Âyetlerimize yürekten inananlar ancak o kimselerdir ki, bunlarla kendilerine öğüt verildiğinde büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar ve rablerini hamd ile tesbih ederler.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
﴾16﴿ Lokmân, “Sevgili oğlum” (dedi), “Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklansa veya göklerde yahut yerin dibinde bulunsa yine de Allah onu açığa çıkarır. Kuşkusuz Allah her şeyi bütün gizlilikleriyle bilir, O her şeyden haberdardır.”
﴾17﴿ “Yavrucuğum, namazını özenle kıl, iyi olanı emret, kötü olana karşı koy, başına gelene sabret. İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir.”
﴾18﴿ “Gurura kapılarak insanlara burun kıvırma, ortalıkta çalım satarak yürüme; unutma ki Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez.”
﴾24﴿ Onlara kısa bir süre hayatın nimetlerini tattırır, sonra da onları çok ağır bir azaba katlanmaya mecbur bırakırız.
Neml Suresi
﴾1﴿ Tâ-sîn. Bunlar Kur’an’ın, gerçekleri açıklayan kitabın âyetleridir;
﴾2-3﴿ Namazı kılan, zekâtı veren ve âhirete kesin bir şekilde iman eden müminler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.
Kasas Suresi
﴾56﴿ Kuşkusuz sen istediğini hidayete erdiremezsin. Ama Allah dilediğini hidayete erdirir ve hidayete erecek olanları en iyi O bilir
﴾69﴿ Rabbin, onların kalplerinde gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir.
﴾128﴿ Siz boş şeylerle uğraşarak her yüksek yere bir anıt mı dikersiniz?

﴾131﴿ Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
﴾132-134﴿ Bildiğiniz şeyleri size veren, size sürüler, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden Allah’a karşı gelmekten sakının.
﴾135﴿ Doğrusu sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum.”

﴾20﴿ Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda dolaşırlardı. Biz kiminizi kiminiz için imtihan vesilesi yaptık ki bakalım sabredecek misiniz! Rabbin her şeyi görüp gözetlemektedir.

﴾63﴿ Rahmân’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, “selâm” deyip geçen kullardır.
﴾64﴿ Gecelerini rablerine secde ederek, huzurunda durarak geçirirler.

﴾31﴿ Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Dışarıda kalanlardan başka ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, başka kadınlar, hizmetlerinde bulunan köleleri ve câriyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!
﴾46﴿ Kuşkusuz (açıkladıklarını) tam anlamıyla açıklayan âyetler indirdik; Allah dilediğini doğru yola iletir.
﴾52﴿ Allah’a ve resulüne itaat eden, Allah’a itaatsizlikten korkan, O’na saygısızlıktan korunanlar var ya, işte asıl kazananlar bunlardır!
﴾107﴿ Rabbimiz! Bizi buradan çıkar; eğer (çıkar da) bir daha eskiye dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.”
﴾108﴿ Allah buyurur ki: “Yıkılın karşımdan! Ve artık bana bir şey söylemeyin!”
﴾110﴿ Ama siz (ey müşrikler), işte onları alaya aldınız; sonunda bu tutumunuz size beni hatırlamayı unutturdu. Hep gülerdiniz onlara.”
﴾111﴿ “Bugün de ben onlara sabretmelerinin karşılığını veriyorum. Onlar hakikaten muratlarına ermişlerdir.”
﴾115﴿ Sizi sırf boş yere yarattığımızı ve sizin artık huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?
﴾99-100﴿ Nihayet onlardan birine ölüm gelip çatınca, “Rabbim! Beni geri gönder de, geride bıraktığım dünyada iyi işler yapayım” der. Hayır! Onun söylediği bu söz boş laftan ibarettir. Önlerinde, yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.
﴾102﴿ O zaman kimlerin tartıları ağır gelirse işte bunlar kurtuluşa ermiş olacaklar.
﴾103﴿ Tartıları hafif gelenler ise kendilerini ziyan etmiş olanlardır. Onlar cehennemde ebedî kalacaklar.
﴾105﴿ Size âyetlerim okunurdu da onları yalanlardınız değil mi?
“Allah,yedi göğü ve yerden de olanların mislini yaratmış olandır. Emr(i) bütün bunların arasında durmadan iner.Allah’ın (bunları yaratması O’nun) hakikaten her şeye kadir olduğunu, ilmiyle hakikaten her şeyi kaplamış bulunduğunu bilmeniz içindir.”
﴾47﴿ Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız; artık kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Yapılan, bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu getirir ortaya koyarız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.

﴾107﴿ Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.

İsrâ Suresi
﴾97﴿ Allah kime hidayet verirse doğru yolu bulan işte odur; kimi de hidayetten uzaklaştırırsa artık böylelerine Allah’tan başka destekçiler bulamazsın. Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun süründürerek toplarız. Onların varıp kalacağı yer cehennemdir; onun ateşi zayıfladıkça yakıcı alevlerini çoğaltarak azaplarını sürdürürüz.
﴾98﴿ Cezaları işte budur. Çünkü onlar âyetlerimizi inkâr etmişler ve demişlerdi ki: “Bizler, bir kemik yığını ve un ufak olmuşken yepyeni bir yaratmayla dirilecek mişiz, öyle mi?”
Nahl Suresi
﴾127﴿ Sen sabret; sabır göstermen de Allah’ın ihsanı sayesinde olacaktır. Onlardan dolayı üzülme, kurdukları tuzaklardan kaygı duyma.
﴾128﴿ Çünkü Allah takvâ ile hareket edip iyiliği seçenlerin yanındadır.

Kehf Suresi
﴾23-24﴿ “Allah izin verirse” demeden hiçbir şey için, “Şu işi yarın yapacağım” deme! Unuttuğun takdirde rabbini an ve “Umarım rabbim bana, doğruya bundan daha yakın yolu gösterir” de.

﴾61﴿ Eğer Allah insanları haksızlıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onlara belirlenmiş bir sürenin sonuna kadar mühlet tanıyor. Ama süreleri dolduğunda onu bir an bile ne erteleyebilirler ne de öne alabilirler. ﴾71﴿ Allah kiminize kiminizden daha fazla rızık verdi. Ama kendilerine fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilerle paylaşıp da onları bu hususta kendileriyle eşit hale getirmeye yanaşmıyorlar. Peki onlar Allah’ın nimetini inkâr etmiş olmuyorlar mı? ﴾90﴿ Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor.
﴾116﴿ Ağzınıza geldiği gibi yalan yanlış konuşarak, “Bu helâldir, bu haramdır” demeyin; çünkü Allah hakkında asılsız şey söylemiş olursunuz; Allah hakkında asılsız şey söyleyenler de kesinlikle iflah olmazlar.
﴾117﴿ Az bir faydalanma… Ardından onlara elem veren bir azap vardır.
﴾128﴿ Çünkü Allah takvâ ile hareket edip iyiliği seçenlerin yanındadır.
İbrâhîm Suresi
﴾42﴿ Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne erteliyor ki, o gün gözler dehşetten dışarı fırlamış;
﴾44﴿ Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin, “Rabbimiz! Bize kısa bir süre daha ver de senin davetine uyalım, peygamberlere tâbi olalım” diyecekleri ve onlara, “Sizin için bir yok oluş bulunmadığına daha önce yemin etmemiş miydiniz?” diye sorulacağı güne karşı insanları uyar.

Hicr Suresi
﴾98﴿ Ama sen rabbini hamd ile tesbih et, secde edenlerden ol!
﴾99﴿ Kesin olan şey gelinceye kadar rabbine kulluk et.

Nahl Suresi
﴾37﴿ Sen onların doğru yola yönelmelerini tutku derecesinde istesen de Allah, yoldan çıkardığı kimseyi hidayete erdirmez. Onların asla yardımcıları da olmaz

“Sözünüzü ister gizleyin , ister açıklayın. Şüphesiz O, kalplerin özünü bilir.
Yaratan Bilmez mİ?
O Latiftir, Habirdir.”
﴾33﴿ Yûsuf, “Rabbim! Zindan bana bunların benden istediklerinden daha iyidir. Eğer onların bana kurdukları tuzağı boşa çıkarmazsan, korkarım ki, onlara meyleder ve cahillerden olurum!” dedi.

Ra’d Suresi
﴾26﴿ Allah dilediği kimselere rızkı bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla sevinip mutlu oluyorlar, oysa âhiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir.
﴾28﴿ Bunlar, iman edenler ve Allah’ı zikrederek gönülleri huzura kavuşanlardır. Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur.

﴾46﴿ Allah buyurdu ki: “Ey Nûh! O senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı iyi olmayan bir iştir. Sakın hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi benden isteme! Ben cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.”
Yûnus Suresi
﴾100﴿ Allah’ın izni olmadıkça hiç kimsenin inanması mümkün değildir. O, akıllarını kullanmayanları inkâr bataklığında bırakır.

Hûd Suresi
﴾6﴿ Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’ın üzerine olmasın. Allah onların halen bulunduğu yeri de emanet olarak konulacağı yeri de bilir; hepsi apaçık kitapta vardır.

﴾23﴿ Ey iman edenler! Şayet inkârı imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi dahi dayanıp güvenilecek dostlar edinmeyin. İçinizden kimler onları dost edinirse, işte kendilerine kötülük edenler bunlardır.
﴾24﴿ De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu (kıyameti) gerçekleştirinceye kadar bekleyin. Allah günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez.
﴾8﴿ Ey iman edenler! İçtenlikle ve kararlılık içinde Allah’a tövbe edin. Umulur ki rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlerine koyar. O gün Allah, peygamberi ve onunla aynı imanı paylaşanları utandırmaz. Onların nuru önlerinde ve sağ yanlarında ilerleyerek yollarını aydınlatırken şöyle derler: “Rabbimiz! Nurumuzu arttır eksiltme ve bizi bağışla. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter.”
A’râf Suresi
﴾170﴿ Kitaba sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte böyle iyiliğe çalışanların ecrini biz asla zayi etmeyiz.

Enfâl Suresi
﴾22﴿ Allah katında canlıların en aşağı derecede olanları, (gerçeği görmeyen)sağır, dilsiz ve düşünemez olanlarıdır.

﴾47﴿ İnsanları Allah yolundan engellemek üzere taşkınlık ve gösteriş yaparak yurtlarından (savaşa) çıkıp gelenler gibi olmayın; Allah onların yaptıklarını kuşatmıştır.

﴾10﴿ Doğrusu sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!

﴾31﴿ Ey Âdemoğulları! Her namaz kılacağınızda güzelce giyinin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.

﴾87﴿ “Eğer içinizden bir grup bana gönderilene inanmış, bir grup da inanmamışsa, artık Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin! O, hükmedenlerin en iyisidir.”

﴾72﴿ “Namazı dosdoğru kılın ve Allah’tan korkun” diye de (emrolundu). O, huzuruna varıp toplanacağınız Allah’tır.

﴾156﴿ “Kitap yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi; biz ise onların okuduklarından tamamen habersiziz” demeyesiniz;
﴾157﴿ Yahut “Bize de kitap indirilseydi, doğru yolu bulmada onları geçerdik” demeyesiniz diye (Kur’an’ı indirdik). İşte size rabbinizden apaçık bir delil, bir hidayet ve rahmet geldi. Allah’ın âyetlerini yalan sayan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kim vardır? Âyetlerimizden yüz çevirenleri yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.

﴾29﴿ Onlar, “Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdan ibarettir; biz bir daha diriltilecek değiliz” demişlerdi.

﴾32﴿ Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için şüphesiz ki âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

﴾47﴿ İncil’e tâbi olanlar da Allah’ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fâsıkların kendi­leridir.

﴾49﴿ Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet, onların arzularına uyma, Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamaları için onlardan sakın (diye onu indirdik). Eğer yüz çevirirlerse bil ki Allah, (öyle istedikleri, bunu hak ettikleri için) onların bazı günahları sebebiyle başlarına bir belâ getirmek istiyordur. İnsanların birçoğu gerçekten Allah’ın yolundan çıkmışlardır.

﴾19﴿ Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur.
Mâide Suresi
﴾35﴿ Ey iman edenler! Allah’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda çaba harcayın ki kurtuluşa eresiniz
﴾36﴿ Kâfir olanlar var ya, yeryüzünde olan her şey, bunun yanında bir o kadarı daha onların olsa ve kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu kurtuluş fidyesi olarak verseler, onlardan asla kabul edilmez; onlar için elem verici bir azap vardır
﴾263﴿ İyi sayılan bir söz ve bir bağışlama, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, halîmdir.

﴾103﴿ Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.

﴾261﴿ Mallarını Allah yolunda harcayanların örneği, her başağında yüz tanenin bulunduğu yedi adet başak çıkaran bir tohum tanesi gibidir. Allah dilediğine katlayarak verir, Allah (zât ve sıfatlarında) sınırsızdır, her şeyi bilmektedir.

﴾262﴿ Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının arkasından başa kakıp incitmeyenler için rablerinin katında özel karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir.

﴾254﴿ Ey iman edenler! Alım satım, dostluk ve aracılığın olmadığı bir gün gelip çatmadan Allah’ın size verdiklerinden O’nun için harcama yapın. Kâfirler zalimlerin ta kendileridir.

﴾255﴿ Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; diridir, her şeyin varlığı O’na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez. Onların önlerinde ve arkalarında olanları O bilir. O’nun ilminden hiçbir şeyi -dilediği müstesna- kimse bilgisi içine sığdıramaz. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır. Onları korumak kendisine zor gelmez. O yücedir, mutlak büyüktür.

﴾212﴿ İnananlarla alay ederek inkâra sapanlar dünya hayatının çekiciliğine kapıldılar. Ama Allah’tan korkanlar kıyamet gününde onlardan üstün olacaklardır. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.

﴾245﴿ Kim Allah’a güzel (karşılık beklemeden) bir borç verirse Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder. Daraltan da genişleten de Allah’tır ve O’na döndürüleceksiniz.

﴾153﴿ Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerin yanındadır.

﴾155﴿ Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!

﴾179﴿ Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız.

﴾190﴿ Size karşı savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın, fakat aşırılığa sapmayın; Allah aşırılığa sapanları sevmez.

﴾80﴿ “Sayılı birkaç gün dışında bize ateş dokunmayacak” dediler. De ki: “(Bu hususta) Allah’tan söz mü aldınız; -böyleyse Allah sözünden dönmeyecektir- yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?

﴾107﴿ Yine bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnız Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de yardımcı vardır.

﴾123﴿ Öyle bir günden korkun ki, o gün kimse başkası için bir şey ödeyemez; hiç kimsenin yerine başkası kabul edilmez, kimseye şefaat fayda vermez, onlara asla yardım da yapılmaz.

﴾138﴿ “Allah’ın boyasıyla boyandık. Boyaca O’ndan daha güzel olan kim vardır? Biz yalnız O’na kulluk ederiz” (deyin).

Nafi ilim salih amelden şereflidir.
Bununla beraber ilim amelden iradeden evveldir. Çünkü önce maksud olan Allah’ı bilmek, sonra Mabudu Hakka ne vech ile ibadet olunacağını bilmek lazımdır. Bu ise ilim ile olur

《Muhassal ül kelamı vel hikme:
Izmirli ismail Hakkı Bey merhum 》

﴾55﴿ Bir zamanlar, “Ey Mûsâ! Allah’ı açıkça görmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz de bakıp dururken hemen sizi yıldırım çarpmıştı.
﴾56﴿ Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki şükredesiniz.
Kim Tin suresini nihayetine kadar okursa Bela ve ene zalike şahidin evet kadirdir ben de buna şahitlik edenlerdenim desin

《Celaleyn, Tirmizi: Ebu Hureyre ra》

Şu mealdeki hadis de işaret buyruluyor:

Bir güçlük iki kolaylığa asla galebe edemez

《Beyzavi, Medarik》Hakimin Hasen den rivayet ettiği bu hadis mürseldir

Ebu Süleym der ki: Kasvet ve Reyn(kalp katılığı gönül karası günahların artması) gafletin iki yularıdır Tedavileri oruca devam etmektir. Eğer bundan sonra da kasvet kalırsa yemekte katığı terk etmelidir 《Medarik》
Ne kötüdür muhtekir olan o kul ki Allah piyasaya bir ucuzluk verirse tasalanır, pahalilasirsa sevinir

Beyhaki, Muaz ra

Kim müslümanların yiyecek maddeleri üzerinde ihtikar yaparsa Allah onu cüzzam illetine ve iflasa çarpar

Ibni Mace, Beyhaki: Ömer bin Hattab ra

《Medarik》bur hadisi şerif meali:
Şu beş günah mukabilinde beş türlü ceza vardır: 1.Kavim aydını bozduğu zaman Allah onlara düşmanlarını musallat eder 2.Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmettiği vakit aralarında fakirlik baş gösterir 3.iclerinde hayasızlık belirince öletlik zuhura gelir 4.ölçü ve tartıda hainlik yapıldığı zaman nebattan ve mahsulden mahrum edilirler 5.zekati vermedikleri vakit yağmurları kesilir
Taberani: ibni Abbas ra dan
Tasavvuftan iktibas: mebde ve mead itibariyle insan için üç tavır tayin edilebilir.
Birinci tavır istidad ve kabiliyet tavrı
Ikincisi tenezzül ve hayvanlik tavrı
Üçüncüsü olgunluk ve insanlık tavrıdır.
Ikincisi, birinci ve üçüncü arasında iki denizin ortasına girmiş bir karaya benzer ki Rahman suresi 19,20 de işaret buyrulan berzah budur.
Insan bu ikinci tavırda Necm 39 ayeti hükmünce bir imtihan geçirir. Binaenaleyh o üçüncü tavra yükselebilmek icin takdiri ilahinin vermiş olduğu cüzi iradesini güzel kullanmalıdır. Eğer insan meşru ve meşkur yollarda çalışırsa üçüncü tavra yükselir.
40. Bütün bunları yapan Allah ölüleri tekrar diriltmeye kadir degil midir?

Rasulü Ekrem sav bu ayetin hitamında Subhaneke bela= ya Rab seni tenzih ederim evet sen kadirsin buyurdu 《Beyzavi, Celaleyn, Medarik》

13. Ayetteki zenim kulağı kesik,
Bu tabir Anadolu’da da vardır. Şirret hayasız edepsiz soysuz…gibi manalarda kullanılır. Nihaye de şöyle denilmiştir zenim mensub olmadığı bir kavme sonradan katılan kimsedir. O zeneme ye yani kulağından bir parçası kesilerek o parca askıda bırakılmış olan koyuna benzetilmiştir Maksud cumhura göre Kureyş arasında zenim diye çağrılan Velid bin Mugire dir. Babası onu evlâd tanımıştı
30. De ki “Suyunuz çekiliverse size yerden kaynayan suyu kim getirebilir?”

Bu ayetin sonunda Allahu rabbül alemin Alemlerin Rabbi olan Allah diye cevap vermek mustehaptir. Nitekim bir hadiste de böyle varid olmuştur 《Celaleyn》

Ben hakikat öyle bir ayet biliyorum ki eğer insanlar onu tutsalardı muhakkak ki bu kendilerine yetişirdi
( Rasullulah sav tekrar tekrar
Ve men yettegillahe ayetini okudu)

《Beyzavi, Şeyhzade, Medarik》

وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجاًۙ

وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ
وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُۜ
اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِه۪ۜ
قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً 

2.Kim Allah’a saygısızlıktan sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu gösterir.

 3.Ve ona hiç beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah’a dayanıp güvenirse Allah ona yeter. Şüphesiz Allah dilediği şeyi sonuca ulaştırır. Allah her şey için bir ölçü koymuştur

Ibni Abbas ra diyor ki
Zekat ve hac hakkında taksiri bulunan herkes, ölümü zamanında nedamet ve tehassürle mutlaka hayata dönmeyi isteyecektir《Celaleyn》
Şüphesiz ki Allah ahiret niyeti üzerine dünya saadetini de verir. Fakat sade dünya niyeti ile ahireti vermekten çekinir

Ibnul Mübarek, Deylemî, Ibnu Neccar: Enes ra

Sizin en hayırlınız dünyası için ahiretini, ahireti için dünyasını terk etmeyen ve insanların sırtına yük olmayandır

Enes ra dan rivayetle Deylemî, Hatib

Her akilin ölümün varlığını bilmesi ilmi yakin, ölürken melekleri görmesi ayni yakin, ölümü bilfiil tatması hakkı yakindir

Seyyid Şerif

Yakin in en azı bile kalbe ulaşınca onu nurla doldurur. Ondan her şeyi her sevgiyi sürüp çıkarır. O yalnız şükür ile Allah korkusu ile dolar

Kuşeyriyye de böyle denilmiştir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir