Erich Fromm kitaplarından Tanrılar Gibi Olacaksınız kitap alıntıları sizlerle…
Tanrılar Gibi Olacaksınız Kitap Alıntıları
Tanrı’ya itaat etmek insana boyun eğmeyi reddetmektir.
Insanın insan olabilmesi için diğer insanlardan kurtulması gerekmektedir.
Eğer bir kişi kendi egosuyla doluysa, hırsı tarafından yönlendiriliyorsa nasıl görebilir, duyabilir, hissedebilir, sevebilir?
Ancak artık geriye dönmesi mümkün değildir. İtaatsizlik eylemleriyle, iyi olanla kötü olan hakkında bilgi sahibi olmak, kendi kendinin farkına varmak süreçlerinin geriye çevrilmesi mümkün değildir. Bir kez bu noktaya ulaşıldıktan sonra geriye dönüş yolu bulunmamaktadır.
Tanrı kavramı mı yoksa kavramın işaret ettiği deneyim ve ifade ettiği yüce değer mi ölmüştür?
Insanın insan olabilmesi için diğer insanlardan kurtulması gerekmektedir.
Umut aciliyetini kaybettiği zaman yabancılaşmaya başlar.
Yemek yenmeli, stoklanmamalıdır, hayat yaşanmalı, stoklanmamalıdır. Özgürlük ortamında her şey yaşama hizmet eder ancak yaşam mülkiyete hizmet edemez.
Insanoğlu içsel faaliyet ve üretkenliğini son sınırlarına kadar geliştirmedigi sürece bağımsızlık ve özgürlüğün elde edilmesi mümkün değildir
Pederşahi toplumlarda baba korkusu daha belirgin, anne korkusu daha derindir.
İnsan tam olarak insanlaştığı zaman yabancı artık yabancı olmayacaktır.
İnsanoğlu Firavun gibi davranıp Mısırlılar gibi yok olup gidecektir.
İnsanları acı çekmekten daha fazla birleştiren başka bir şey bulunmamaktadır.
İnsanın insan olabilmesi için diğer insanlardan kurtulması gerekmektedir
En yüksek değer, kişinin kendi mantık, sevgi, merhamet ve cesaret güçlerinin en mükemmel şekilde geliştirilmesidir.
Son iki bin yıl boyunca Yahudiler Şabat’ı Kutsal Kitap ve dini yazıları okumanın yanı sıra yemek yiyerek, içerek ve birbirlerini severek geçirmeyi adet haline getirmişlerdir. Böylece Şabat Satürn gezegeninin kötü güçlerine boyun eğme günü olmaktan çıkarak bir özgürlük ve eğlence günü haline gelmiştir.
Yabancı bir güç bir Yahudi’yi herkesin gözünün önünde ya da ıssız bir yerde ölümle tehdit etmek suretiyle Tanrı’ya hakaret etmeye, kan dökmeye ya da ensest bir ilişkiye girmeye zorlayacak olursa o kişi bunları yapmak yerine öldürülmeyi tercih etmek zorundadır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yahudi inancına göre insanoğlu günah işleme kapasitesiyle doğmuş olmakla birlikte geriye dönüp kendini bulabilir, kendi çabasıyla Tanrı’nın lütfetmesine gerek kalmaksızın günahlarını affettirebilir. Talmud bu görüşü şu şekilde özetlemiştir: Eğer Tanrı kötülük eğilimlerini yaratmışsa, Tevrat’ı da onun panzehiri olarak yaratmıştır.
Peygamber hakikati vahiy eder, Lao-tse ve Buda da böyle yapmıştı. Ancak peygamber aynı zamanda siyasal bir liderdir, siyasal eylem ve sosyal adaletle çok yakından ilgilenmektedir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Tanrı insanoğlunu bağışlayıp insanoğlunun kalbini değiştirmek suretiyle onu kurtaramaz mıydı?
Tanrım bir insanı niçin dilendirerek utandırırsın, Tanrım bu senin elindeyken niçin ihtiyaçlarını onurlu bir şekilde karşılamasını ihsan eylemezsin?
İnsanoğlu varoluşuyla ilgili risk ve tehditlerin farkında olmakla birlikte savunma mekanizmaları yetersizdir. En sonunda hastalıklara ve yaşlanmaya karşı direniş gösteremez ve hayatını kaybeder. Sevdiği kişiler ondan önce ya da daha sonra ölecek her halükârda rahat edemeyecektir.
Bir insan olduğum için
Tüm insanlarla ortak yönlerim bulunmaktadır,
Görmeyi, duymayı,
Yemeyi ve içmeyi
Bütün hayvanlarla paylaşmaktayım.
Ancak ben olan sadece benimdir,
Bana aittir,
Başka hiç kimseye,
Hiçbir insana,
Meleğe de Tanrı’ya da ait değildir,
Onunla bir olmam haricinde.
Eckhart
Tüm insanlarla ortak yönlerim bulunmaktadır,
Görmeyi, duymayı,
Yemeyi ve içmeyi
Bütün hayvanlarla paylaşmaktayım.
Ancak ben olan sadece benimdir,
Bana aittir,
Başka hiç kimseye,
Hiçbir insana,
Meleğe de Tanrı’ya da ait değildir,
Onunla bir olmam haricinde.
Eckhart
İnsanın en önemli sorunu libido’sunun sorunu değildir, varoluşundan kaynaklanan ikilikler, ayrılık durumu, yabancılaşması, acı çekmesi, özgürlükten korkması, birlik istemesi, nefret ve imha etme kapasitesi, sevgi ve birleşme kapasitesidir.
Otoriter vicdana sahip olan kişi, içerikleri ne olursa olsun itaat etmekte olduğu otoritelerin emirlerine uymaya kendini zorunlu hisseder.
Tanrı kavramı geliştikçe Tanrı korkusu ve itaat giderek azalmaya başlar. İnsanoğlu Tanrı’nın ortağı olarak zaman içinde onunla neredeyse eşitlenir.
Tanrı hakkında bir şey söyleyecek ya da düşünecek bir şey olmadığı sürece bir Tanrı bilimi nasıl mümkün olabilir ki? Tanrı’nın kendisi düşünülemediği sürece, gizli , sessiz Tanrı, Hiçbir şey?
Tanrı kavramı bir evrim süreci geçirmiştir. Bu süreç Adem’in kıskanç Tanrı’sıyla başlamış, Musa’nın adsız Tanrı’sı olarak ve daha sonra insanoğlunun ancak ne olmadığını bilebileceği Maimonides’in Tanrı’sıyla devam etmiştir.
Tanrı’yla ilgili bir şeyin varlığını reddeden bir kanıt bulundukça daha mükemmel hale gelirsiniz. Diğer taraftan takip ettiğiniz her ilave pozitif düşünce hayal gücünüzü Tanrı hakkında edinebileceğiniz gerçek bilgiden uzaklaştırır.
Eğitimli insanlarla Tanrı kavramını tartışmaya geldiğinde başka bir sonuca ulaşır. Tanrı’nın hiçbir biçim ve hiçbir anlamda kendi özelliği bulunmamaktadır. Cismi varlığın reddedilmesi kendi özellikleri olduğunun reddedilmesi anlamına gelmektedir. Tanrı’nın Tek olduğuna ve birçok özelliği bulunduğuna inananlar ağızlarıyla birliği beyan ederken düşüncelerinde çokluğu varsaymaktadırlar.
Maimonides sıradan ve cahil bir insana söylemesi gereken şeylerle derin bir felsefi bilgiye sahip olan kişilere söylenmesi gereken şeyler arasında ayırım yapar. Sıradan ve cahil insanlara Tanrı’nın Tek, cisimsiz olduğu, dış etkenlere karşı dirençli olduğu ve kendinden başka hiçbir şeyle karşılaştırılmasının mümkün olmadığını söylemek yeterli olacaktır.
Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı.
En başından beri insanoğlu isyankâr olup, kendi içinde tanrılık potansiyeli taşımaktadır. İnsanoğlu geliştikçe kendini Tanrı’nın üstünlüğüne karşı özgürleştirmekte ve giderek Tanrı’ya daha çok benzeyebilmektedir. Tanrı kavramının daha sonraki tüm gelişimi Tanrı’nın insanoğlunun efendisi olma rolüne gölge düşürmektedir.
İnsanoğlu Tanrı’nın yüce kudreti karşısında diz çökmeli ancak üzgünlük ya da pişmanlık duygularını ifade etmemelidir. Cennet Bahçesi’nden atıldıktan sonra kendi bağımsız hayatını yaşamaya başlar. İnsanlık tarihi insan özgürlüğünün başlangıcıdır ve onun ilk eylemi olan itaatsizlikle başlar.
Tanrı kavramının kabile reislerinin ya da kralların hüküm sürdüğü bir sosyopolitik yapının varlığı tarafından empoze edildiğine inanıyorum. Toplumdaki kutsal değerler kutsal iktidara benzer bir şekilde kavramsallaştırılmıştır.
Tanrı’nın görüntüsünün çizilmesi ve adının kullanılması yasaklanmıştır. Büyük bir olasılıkla bu yasak bazı Yahudi tarikatlarının Tanrı’nın kendisini ve adını tabu olarak algıladığı eski bir gelenekten kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Tanrı’nın resminin yapılması ve adının anılması yasaklanmıştır.
Eski Ahit’i Tanrı’nın kelamı olarak görmüyorum, yapılan tarihsel araştırmalar Eski Ahit’in çok değişik zamanlarda yaşanmış, birbirlerinden çok farklı kişiler tarafından kaleme alındığını kanıtlamaktadır, ayrıca Teizme inanmıyorum.
Insanlığın yeni türden bağımlılık türlerine alışmasına yol açan hatalara rağmen insanoğlu günümüzde bir zamanlar Tanrı ve toplumsal yasalar tarafından gerekli görülen tüm toplumsal zincirlerden kendini kurtarmaktadır.
Eski Ahit’in yalnızca adalet ve intikam ilkelerini ifade ettiği yaygın bir kanaattir. Buna karşın Yeni Ahit’in sevgi ve merhamet ilkelerini temsil ettiğine inanılmaktadır.
Eski Ahit’in Yahudiliğin yanı sıra, Hristiyanlık ve İslamiyet’in de en önemli ilham kaynaklarından biri olduğu ve Avrupa’yla Amerika ve Ortadoğu’nun kültürel gelişimini derinden etkilediğini tabii ki biliyoruz.
Özgürlük ortamında her şey yaşama hizmet eder ancak yaşam mülkiyete hizmet edemez.
Özgürlüğe kavuşmak isteyen kişi yürüyüşe hazır olmalı ve yemeğini sanki yürüyormuş gibi yemelidir.
İnsan içsel faaliyet ve üretkenliğini son sınırlarına kadar geliştirmediği sürece bağımsızlık ve özgürlüğün elde edilmesi mümkün değildir.
İnsanoğlu kendi tutku ve özelliklerini puta transfer eder. İnsanoğlu kendi kendinizi fakirleştirdikçe put çok gelişir ve güçlenir. Put insanoğlunun kendi deneyimlerinin yabancılaşmış şeklidir. Puta tapan insanoğlu kendine tapmaktadır.
En ilkel çamur ve tahtadan yapılan putlardan, günümüzdeki devlet lider üretim ve tüketim gibi putlaştırılmış bir Tanrı tarafından kutsanan putlara kadar devam eden insanlık tarihi esas olarak putlara tapınmanın tarihidir.
Aslında farklılık tek bir Tanrı ve çok sayıda put olması değildir. Gerçekten de insanoğlu çok sayıdaki değil de tek bir puta tapınıyor olsaydı tapındığı şey yine de Tanrı değil put olacaktı. Hatta hangi sıklıkla Tanrı’ya ibadet edilmesi tek bir puta, Eski Ahit’in Tanrı’sı kılığına girmiş olan bir puta tapınılmasından başka bir şey olmamıştır acaba?
Bu kişiler huzursuz, amaçsız ve birbirlerinden yalıtılmış tüketicilerdir, yaşamaktan bezmiş, kronikleşmiş depresyonlarını tüketim dürtüsüyle iyileştirmeye çalışmaktadırlar. Eşya ve aletlere hayata ve gelişime oranla daha fazla bağlıdırlar, onların amacı çok olmak değil çok şeye sahip olmak ve çok şeyi kullanmaktır.
insanın tamamen doğması, tam bir insana dönüşmesi için kendisini annesine, ailesine ve toprağına bağlayan göbek bağından kurtulması gerekmektedir.
İnsanoğlu acı çekme kapasitesini kaybedecek olursa, değişim kapasitesini de kaybetmiş olacaktır.
Azteklerin tanrıları için insanları kurban etmesiyle modern dünyadaki savaşlarda insanların ulusalcılığın ve egemen güçlerin putlarına kurban edilmesi arasında düşündüğümüz kadar büyük bir fark bulunmakta mıdır acaba?
En ilkel çamur ve tahtadan yapılan putlardan, günümüzdeki devlet, lider, üretim ve tüketim gibi putlaştırılmış bir Tanrı tarafından kutsanan putlara kadar devam eden insanlık tarihi esas olarak putlara tapınmanın tarihidir.
Tanrı kavramının kabile reislerinin ya da kralların hüküm sürdüğü bir sosyopolitik yapının varlığı tarafından empoze edildiğine inanıyorum. Toplumdaki kutsal değerler kutsal iktidara benzer bir şekilde kavramsallaştırılmıştır.
Eğer altı yaşındaki bir erkek çocuğu annesine, seni seviyorum diyorsa sevgi kelimesini altı yaşındaki deneyimine göre kullanmaktadır. Çocuk büyüyüp de adam olunca sevdiği kadına aynı sözleri söylemesi, seni seviyorum demesi başka bir anlama gelecektir.
Eğer bir kişi kendi egosuyla doluysa, hırsı tarafından yönlendiriliyorsa nasıl görebilir, duyabilir, hissedebilir, sevebilir?
Böylece Şabat satürn gezegeninin kötü güçlerine boyun eğme günü olmakdan çıkararak bir özgürlük ve eğlence günü haline gelmiştir.
Bürokratlar kendi iktidar ve kontrollerini artırmak amacıyla ortak olan şeylerden çok ayrılıkları vurgulamak isterler . Bunun için orjinal parçalardan çok kurgusal ilaveler ya da daha fazlasını yapmaya özen gösterirler . Böylece felsefe , din ,siyasi fikirler ve bazen bilim bile ilgili bürokratlar tarafından kontrol altına tutulan ideolojilere dönüşür .
Otoriter etik her zaman için putlerestliğin rengini taşımaktadır .
Umut umutsuzluğu yenebilir!
umutsuzluğun üstesinden gelebilmek için önce umutsuzluğu tam olarak yaşamış olmak gerekmektedir.
Insanın insan olabilmesi için diğer insanlardan kurtulması gerekmektedir.
Umut aciliyetini kaybettiği zaman yabancılaşmaya başlar.
yemek yenmeli, stoklanmamalıdır; hayat yaşanmalı, stoklanmamalıdır.
Tembelsiniz siz, tembel!
Köleleri özgürlüklerini talep edecek kadar değiştiren şey nedir acaba?
Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı.
İnsanoğlunun ilk eylemi isyandır, Tanrı onu isyan ettiği için ve kendi yüceliğini korumak amacıyla cezalandırır.
Bir kavram hiçbir zaman gönderme yaptığı deneyimi tam olarak ifade edemez. Ona işaret etmekle birlikte onun kendisi değildir.
şiddet, insanı özgürlükten uzaklaştırmakta, onun mantık ve duygularını sakatlamaktadır.