İçeriğe geç

Talat ile Fitnat’ın Aşkı Kitap Alıntıları – Şemseddin Sami

Şemseddin Sami kitaplarından Talat ile Fitnat’ın Aşkı kitap alıntıları sizlerle…

Talat ile Fitnat’ın Aşkı Kitap Alıntıları

Ben kendimi cesur bilirdim,bilmem bana bu korkaklık nereden geldi? Önüne çıktığımda titremeye başlıyorum,yüzüne baktığımda kendimi kaybediyorum.
Aşk öyle tabii bir şeydir ki insanoğlunun her kesiminde yani erkeğinde dişisinde, küçüğünde büyüğünde, çocuğunda yetişkininde, gencinde ihtiyarında, fakirinde zengininde, akıllısında ahmağında, âliminde cahilinde, medenisinde bedevisinde ortaya çıkar. Herkesin gönlü aşkla yoğrulmuştur.
‘Ben seni bekliyorum, ecel beni bekliyor!!!
ah zavallı kadınlar neler çekerlermiş! biz erkekler onları kukla gibi kullanıyoruz. yolda serbest ve rahat yürümelerine mâni oluyoruz. bu ne rezalet! ne küstahlık! bir erkek, tanımadığı bir başka erkeğe rast gelse yüzüne bakmaz, söz söylemez, lâkin tanımadığı ve hiç görmediği bir kadına rast gelince, gülerek yüzüne bakmaya ve söz söylemeye başlar, kovsalar bile yanından ayrılmaz. demek oluyor ki biz, kadınları insan yerine koymuyoruz. kendimizi eğlendirmek için onların ruhunu sıkıyoruz. serbest gezip dolaşmalarına ve eğlenmelerine mâni oluyoruz.
Ona darılmamıştı oysa. Hiç insan kendi ruhuna darılır mı?
Ah siz erkekler, ne kadar zalimsiniz! Bir kızcağızın bir gözü birazcık şaşı olsa yahut bir ayağı hafif topallasa biçare evlenmeksizin ihtiyarlar gider. Kimse almaya tenezzül etmez. Ama sizin en fenanız, en uğursuzunuz, en sakatınız bakarsın kızların en güzelini, en uslusunu alır da biçareyi esir eder!
Gönülden gönüle yol vardır,derler. Ben onu o kadar seviyorum da o beni niçin sevmeyecekmiş? Elbette sevecek..
Ne garip, insan iyi insanları bir kere görünce seviyor ve yanlarından ayrılmak istemiyor.
Hem sevmek hem de sevdiğin kişi tarafından sevilmek!
Dünyada bundan iyi şey yoktur.
İnsan hiç kendi ruhuna darılır mıydı?
Gönül öyle bir müftüdür ki istemediği şey için kolay kolay fetva vermez.
Hem sevmek hem de sevdiğin kişi tarafından sevilmek! Dünyada bundan iyi şey yoktur.
Çünkü insanın bir derdi olduğu vakitte güya dermanını çaresini bulacak gibi her kime ki karşısında tesadüf eder ise hepsine derdini söylemek ister. Söyleyecek adam bulmadığı takdirde de kendi kendine yahut taşlara duvarlara söylemeye mecbur olur
Gariptir ki insan iyi adamları bir defa görmekle sever! Yanlarından ayrılmak istemez!..
Bu dünyada hürriyet yokmuş. Dünyanın en hür olanları esirlermiş!
Akılsız, ilimsiz, huysuz, faziletsiz, sabırsız, acımasız, hayasız insan bulunur, lakin aşksız insan bulunmaz.
Oh! Ne iyi hem sevmek hem sevdiğin adamdan sevilmek!..
Gönül öyle bir müftüdür ki istemediği sey için kolay kolay fetva vermez.
Hem sevmek hem de sevdiğin kişi tarafından sevilmek! Dünyada bundan iyi şey yoktur.
Yarım saat kadar cumbada oturup gördüğü adama benzer birini daha görmek istedi. Ama göremedi. Anladı ki, o bir miş.
Bekliyorum, bekliyorum. Ben seni bekliyorum, ecel beni bekliyor
Ömür tükendi, kavuşma ümidi yok!
Çünkü insanın bir derdi olduğunda sanki dermanını, çaresini bulacakmış gibi kime rastlarsa anlatmak ister.
Ben onu seviyorum, o beni seviyor İnsanın sevdiği adam tarafından sevilmesi, kendisini seven adamı sevmesi ne büyük şey! Ne güzel şey!
Fitnat Hanım ise Talat Bey’e darılmamıştı. Hiç insan kendi ruhuna darılır mı?
Bu ümitsiz gönlümü nasıl teselli edeyim, nasıl avutayım?
Ne garip, insan iyi insanları bir kere görünce seviyor ve yanlarından ayrılmak istemiyor
Ah biçare kadınlar, neler çekermiş! Biz erkekler onları kukla değerinde kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluyoruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek tanımadığı başka bir erkeğe rastlasa yüzüne bakmaz, söz söylemez. Lakin tanımadığı ve daha önce görmediği bir kadına rastladığı anda gülerek yüzüne bakmaya, söz söylemeye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek oluyor ki biz, kadınları insan sırasına koymuyoruz. Kendimizi eğlendirmek için onların ruhunu sıkıyoruz. Serbest gezip dolaşmalarına ve eğlenmelerine mani oluyoruz.
Ah!.. Sevdadan olmadık şey yok bu dünyada
İnsan, doğası gereği, ne büyük felaketlere ne de büyük sevinçlere birdenbire inanamaz.
El-Mürâsele nısfü’l-muvâsala ( Mektuplaşmak kavuşmanın yarısıdır ) derler. Kavuşmak ne büyük şey, kavuşmak, ah
Hem sevmek hem de sevdiğin kişi tarafından sevilmek! Dünyada bundan iyi şey yoktur.
Biçare ihtiyarlar!.. Geçmiş şeyleri hatırlarına getirdikçe hüzünlenirler. Çünkü ömürlerinde geçirdikleri sevinçli günleri andıklarında o günlerin bir daha geri gelmeyeceğine üzülürler.
Cenabıhakk’ın yetimlere merhameti çoktur. Yetimlerin sonu daima selamettir.
Ne garip, insan iyi insanları bir kere görünce seviyor ve yanlarından ayrılmak istemiyor.
insan kedere ne kadar dayanamıyorsa sevince de o kadar dayanamıyor.
Gönül öyle bir müftüdür ki istemediği şey için kolay kolay fetva vermez.
El-Mürâsele nısfü’l-muvâsala

Mektuplaşmak kavuşmanın yarısıdır.

Gönülden gönle yol vardır
Bir insan için sevdiği adam tarafından sevilmek, kendisini seven adamı sevmek Ne büyük bir şey! Ne güzel bir şey!
Ah, ömrümü onun kavuşmasına feda ederdim; lakin ömür olmadıkça kavuşma olmaz Fakat beş günlük bir kavuşmaya yirmi senelik ömrümü feda ederim.
Akılsız, ilimsiz, huysuz, faziletsiz, sabırsız, acımasız, hayâsız insan bulunur, lakin aşksız insan bulunmaz. Aşk ve muhabbet herkesin düşüncesinde mevcuttur, ancak bir cazibe merkezi olmadıkça gerçekleşmez. İşte bazı kişilerin aşklarının dünyaya yayılması ve bazılarının da hiç duyulmamasının sebebi budur.
Herkesin gönlü aşkla yoğrulmuştur.
beşikten mezara kadar aşkımız sonsuz olup birbirimizi almamaya mecbur olduğumuz takdirde, kendimizi öldürmezsek soysuz ve aşağılığız.
Hiç insan kendi ruhuna darılır mı?
‘Gönülden gönüle yol vardır’ derler.
‘Gönülden gönüle yol vardır’ derler.
Beyim; ölülere rahmet, dirilere rahat lazım.
Ahh zavallı ben!
Çünkü insanın bir derdi olduğunda sanki dermanını, çaresini bulacakmış gibi kime rastlarsa anlatmak ister.
beşikten mezara kadar aşkımız sonsuz olup birbirimizi almamaya mecbur olduğumuz takdirde, kendimizi öldürmezsek soysuz ve aşağılığız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir