Faruk Duman kitaplarından Sus Barbatus! 2 kitap alıntıları sizlerle…
Sus Barbatus! 2 Kitap Alıntıları
Başkaldırmak insana özgü değil. Doğanın her yanında var. Kışın her şey öldü sanırsın, baharda akıp çıkar, geri gelir.
O büyük, gösterişli ve yaşlı Adem babamızı İblis’in eliyle cennetten kovdular ki hiç hak etmemişti. Hem de hiç. İnsan insan soyunun kutlu babası olur da cennetten kovulur mu?
Zihnimiz en sadık yoldaşımızdır ve yeri geldiğinde bize tüm eksik parçalarımızı bulup verir.
İnsan büyüdüğünü çoğu zaman anlayamaz. Yıllar geçer, ama aynalar bile ikna edemez insanı.
İnsan ömrü boyunca hapsedilemez, devlet zoruyla olmadıkça.
Insan yaşadığı güçlükleri abartmaya meyillidir. Sanki o insan olmakla bunun daha azını hak etmiş. Sanki. Ama insan hep böyle yanılmaz mı zaten?
Yaşam dediğimiz şey, karşımıza çıkan güçlüklerden ibarettir.
İnsan sonsuza kadar ağlayabilir ama gözünde yaş kalmadıktan sonra ne yapacak?
İnsan kendinin cehennemidir. Dünya üzerinde kimse kalmasa, bu insan oturup kendi kuyusunu kazar, hem de bu işi kimseye bırakmaz.
gülmeyi unutan insan yoksuldur, ağlamayı unutan da vicdansız. Ama her ikisini birden unutan kişi artık insanlıktan çıkmıştır.
Şunu söylemek gerekir ki, gülmeyi unutan insan yoksuldur, ağlamayı unutan da vicdansız, ama her ikisini de unutan kişi artık insanlıktan çıkmıştır.
Ah, ah, insan az akılsız olsaydı ne iyi olurdu. Akıllı olmaktansa, güvercinler ya da turnalar gibi saf olmak yeğdir. Ama olsun. Olsun.
İstediğin kadar sessiz ve yarayışlı, istediğin kadar evliya ya da Müslüman ol, mutlaka bir yerlerde bir düşmanın vardır. Hem de senin de düşman olduğun birileri mutlaka vardır. Bu kesin. Düşmansız dünya olmaz. Dünyanın kendisi kendisine düşman.
Insanoğlu genelde birbirini sevmez. Sevgi belki de insanoğlunun en büyük hatasıdır. İnsanların bir bölüğü zamanında durmuş düşünmüş de sevgi diye bir hayal kurmuş, düş gibi. Ama böyle şeylerin, böyle hayallerin gerçek insanların cemiyeti içinde yeri yoktur. Hiç mi hiç.
Unutmak bir hastalık. Soyut bir çürüme. Bir yerinden küflenmeye başlıyor ve sonra da yayılıyor.
En doğru kapı, bizim girmeyi seçtiğimiz yerdedir.
Dünyada ne kadar kötü insan var oysa değil mi? Ama hepsi yalan. Hepsi yalan.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Birisi kötü olduğu zaman, hele bir de senin yüzünden kötü olduğu zaman, yerinde duramazsın ve. Senin de canın sıkılır.
Şunu söylemek gerekir ki, gülmeyi unutan insan yoksuldur, ağlamayı unutan da vicdansız, ama her ikisini de unutan kişi artık insanlıktan çıkmıştır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsan insan soyunun kutlu babası olur da cennetten kovulur mu?
Hançerin iyisi kan görmeden duramaz.
Bir yazarın işi nedir? Elimde bir hikaye var ve bunu sana hangi yolla anlatmalıyım? Anlatmak bir zorunluluk değil, kimse yazmadığı için ölmez, fakat söz etmek önemlidir. Sır tutmaya benzer. Bilirsiniz, fazla sır sonunda insanı sağlığından eder. Neyse ki bunun için sanat yalanını tercih ediyoruz.
Alışkanlıklarımız bizi başka türlü şeylerden öyle uzak tutar ki, bu başka şeylerin, başka biçimlerin ve başka alışkanlıkların öz nitelikleriyle ilgilenmek için içimizde en küçük bir arzu duymayız. Bunun nedeni elbette yalnızca alışkanlıklarımız değildir. Bizim, bizim değişime olan engelimiz, biraz da bencilliğimizden, boş vermişliğimizden gelir. Ah ah, yerimizden kalkmayı beceremeyiz. Kalkıp pencereyi kapatmamayı üşümek pahasına tercih ederiz, at arabalarının altında kalmayı, yoldan çekilmektense Sonra her yere, olmaz ya, kalkıp da bir kere bir yere gitmeye karar verdiysek, en kısa yoldan gitmek isteriz, isterse öbür yolda güzellik bayram ediyor olsun, en güzel su cennetleri yada zenginlikler ayaklarımızın altına serilsin. Bize uygun gelen, alıştığımız, gönül indirdiğimiz ve bizi yormayacak yollardır.
Bazen uyuyarak zaman biraz daha çabuk geçsin isteriz ya. Neden? Yapacak bir şeyimiz kalmamıştır da onun için. Yapacak bir şeyi kalmayan insanın ölmekten başka çaresi yoktur. Ölmek de öyle kolay bir şey değil. Sana verdiği bir zaman var ve senin de bu zamanı bilmene olanak yok. Bu durumda, evde bir lamba olsun yakmamak. Bir nevi, bir nevi evin üstünü ve de toprağını kapatmak. Sonra da gözü karanlığa dikip beklemek gerekir.
Bazı kitaplar olduklarından fazla yer ederler içimizde. Onu okuyup kaldırıp bir kenara koyduğumuzu düşünürüz ama sonra, elimize yeniden aldığımızda, yıllar sonra , belki onu tümüyle yanlış hatırladığımız olur. Sözgelimi, Vahşetin Çağrısı’nın Buck’u bizim hatırladığımız kadar cesur bir köpek midir acaba? Ya da Ince Memed ‘in nasıl korkup da sakladığının anlatıldığı sayfaları nedense unutmayı seçeriz.
Şeyh Fehmi Ağa, Mısır firavunları gibiydi, ölmüş de mumyalanmış bir hali vardı da, yüzünden ne dediği anlaşılmazdı, gülmeyi de ağlamayı da unutmuştu. Şunu söylemek gerekir ki, gülmeyi unutan insan yoksuldur, ağlamayı unutan da vicdansız. Ama her ikisini birden unutan kişi artık insanlıktan çıkmıştır.
Ama dünya böyle bir yerdir işte; özgürlüğe kavuştuğumuz gün yeni bir boyunduruk ararız.
“Pir Sultan ölür dirilir. Duyan da, duyan da bunun bir şaka olduğunu zannedecek. Ama şaka değil. Gerçek.”
Şunu söylemek gerekir ki gülmeyi unutan insan yoksuldur, ağlamayı unutan da vicdansız. Ama her ikisini birden unutan kişi artık insanlıktan çıkmıştır
Anımsamıyordu. Bazı hayaletler, bazı ruhları anımsayamaz. Bir ruhun, önceki yaşamını anımsayabilmesi için, öncelikle, kendisini çözümleyebilecek anlayışlı, bilge bir bedene gereksinimi vardır.
Bazen, belli bir yaştan sonra, söyleyeceğimiz ya da duyacağımız sözcükler anlamını yitirir.
Ama şu kadar bir şey söyleyebilirim ki, anlaşılmazlık bakımından hayvanlar ve ağaçlar, insan kadar karmaşık değildir.
Gülmeyi unutan insan yoksuldur, ağlamayı unutan da vicdansız. Ama her ikisini birden unutan kişi artık insanlıktan çıkmıştır.
Şunu söylemek gerekir ki, gülmeyi unutan insan yoksuldur, ağlamayı unutan da vicdansız. Ama her ikisini birden unutan kişi artık insanlıktan çıkmıştır.Onun yüzünden duygu okunamaz.
Böylece yağmur dindiği zaman, nasıl olsa o kinzinin, ditanın da küsüp gideceği yok, fışkırıp yeniden çıkacak, başkaldıracak. Başkaldırmak insana özgü değil. Doğanın her yanında var. Kışın her şey öldü sanırsın, baharda akıp çıkar,geri gelir.
Ama dünya böyle bir yerdir işte; özgürlüğe kavuştuğumuz gün yeni bir boyunduruk ararız.
Kişinin mutluluğu, yani ruhun mutluluğu ancak bir başkasıyla, başkalarıyla olanaklıdır.
Kitaplar zamansız varlıklardır.
Bazen, belli bir yaştan sonra, söyleyeceğimiz ya da duyacağımız sözcükler anlamını yitirir.
Unutmamak gerekir ki, iyi bir hikaye uydurma bir şey değildir. Vardır bir kaynağı. İşte bizim hikayemiz de böyle.
En doğru kapı bizim girmeyi seçtiğimiz yerdedir.
En büyük eksiğimiz korkudur,neden dersen,onu öğrenmeden ondan kurtulamayız da onun için.
İnsana dal verecek en iyi şey bir ormandır.Ormandan iyisini mi bulabilirsin sırtını yaslamak için?..
Bizim duygusal ya da şiirsel nedenlerle idealize ettiğimiz ve bu nedenle canına okuduğumuz gerçekliğin haddi hesabı yoktur
Aklımızın bir tehlikesi vardır.Herkes kendinde olduğunu sanır onun
İnsanın bu dünyada çok büyük beklentileri olmayacak.Olmadığı için de kafası rahat edecek.
“Bu dünya kimseye kalmaz, dedi.Ne demiş Yunus:İskender de geldi alemi gezdi, o da kurtulamadı ecel elinden.”
Unutmamak gerekir ki, iyi bir hikaye uydurma bir şey değildir. Vardır bir kaynağı. İşte bizim hikayemiz de böyle.
-Nereye gideceğiz, her yer aynı, burası böyle de başka yerde rahat mı var zannediyorsun? -Olsun, burada senin adını artık iyice bellediler. Seninle uğraşacaklar. Ayrıca Ayrıca dernekte de pek arkan yok bana kalırsa. Mustafa şaşırdı. -Ne demek bu, dedi, dernekte arkan yok ne demek, dernekte insanın arkası olmaz ki. Biz orada kimse kimsenin arkası olmasın diye mücadele veriyoruz.
Annemizin ya da babamızın bir şeylerden korktuğunu anladığımız zaman duyduğumuz acının bir tarifi yoktur.
İnsanın içinde kurt vardır, hem besleyen hem çürüten bir kurt.
Ah ah, insan kendi özgürlüğünden kaçar.
Demek ki, neymiş, demek ki olduğumuz yerde kalmıyoruz ve değişim bizi dinlemiyor.Yani bize bağlı değil,bizim yalnızca öğrenebileceğimiz bir şey.
Düşün ki kalkıp da gidemeyeceğim bir yerim var ama oraya da sığamıyorum.
Kapitalist sistem,dinsel,kutsal ya da mitolojik kuralları umursamaz.Belirli bir kâr sistemini harekete geçirmek zorundadır.Bu onun için bir kural değil,bir tür yaşamsal,yani doğuştan mekanizmadır
Burada amaç bizi umutsuzluğa sürüklemek.Bizim sayemizde de gençleri,çocukları.Güya biz olmayınca onlar da olmayacak.Oysa dünya dönüyor.Buna nasıl engel olacaksınız
Gençken, ah insan gençken yapar ne yaparsa. Bir parça da akıl olsaydı. Allah insana ikisini beraber vermiyor
Gülmeyi unutan insan yoksuldur,ağlamayı unutan da vicdansız.Ama her ikisini birden unutan kişi artık insanlıktan çıkmıştır.
Bir kere bilgi bizi sonsuza dek değiştiren bir şeydir.Bilgiyi aldığımız zaman artık ondan kurtuluşumuz yoktur.Bir tür maya.Kendi kendini çoğaltmaya,bu yolla davranışlarımıza biçim vermeye başlar.
Yazar, kuşkusuz yaşayabilmek ve yazabilmek için kazanmalıdır,ama asla kazanmak için yaşamamalı ve yazmamalıdır.
İlk gören avcıdır.Öbürü de avdır
Dünya üzerinde ilk kez bir insan ölmüştü, ilk ölüm bir cinayettir, insan bununla siftah yapmıştır.
İnsan kendini kandırmalıdır. Bizim bu dünyada yapabileceğimiz şey budur.
Şunu söylemek gerekir ki, gülmeyi unutan insan yoksuldur, ağlamayı unutan da vicdansız. Ama her ikisini birden unutan kişi artık insanlıktan çıkmıştır.
Bence insanda cesaretin yanında biraz da akıl olacak. Akıl olmadı mı fena.
“Bir kere bilgi bizi sonsuza dek değiştiren bir şeydir. Bilgiyi aldığımız zaman artık ondan kurtuluşumuz yoktur. Bir tür maya. Kendi kendini çoğaltmaya, bu yolla davranışlarımıza biçim vermeye başlar.”
Dikkat edilirse, bu cinayetin içinde her şey görülebilir:bencillik,itaatsizlik,çıkarcılık, kıyım ve keşif İlk ölüm bir cinayettir Ölüm bir keşiftir
Bir kere bilgi bizi sonsuza dek değiştiren bir şeydir
Karanlık her zaman hışırdar
Annemizin ya da babamızın bir şeylerden korktuğunu anladığımız zaman duyduğumuz acının bir tarifi yoktur.
Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle..
İnsanın bir insana gereksinimi vardır, bunun hayatta kalmak için bir zorunluluk olduğunu biliyoruz.
Bir kere bilgi bizi sonsuza dek değiştiren bir şeydir. Bilgiyi aldığımız zaman ondan kurtuluşumuz yoktur. Bir maya. Kendi kendini çoğaltmaya , bu yolla davranışlarımıza biçim vermeye başlar.
Ah ah, insanın kendisi kaostur, insanın içinde kurt vardır, hem besleyen hem çürüten bir kurt.