İçeriğe geç

Süreyya Kitap Alıntıları – Nil Sakman

Nil Sakman kitaplarından Süreyya kitap alıntıları sizlerle…

Süreyya Kitap Alıntıları

“Sende kendine bir dünya kurmalıydın Süreyya, yurdunu bulamayacağın en başından belliydi…”
İçinde bir yabancıyı taşıdığını düşünüyorsun. Bin bir yüzü olan, seni oradan oraya sürükleyen bir yabancı.
İnsanlar ölür, eserler ölür. Zaman aşımına uğrar her cümle . Her şey yok olur. Her şey biter.
Doğa hatırlatırdı kendini, insanı umursamadığını
Düzensizdi dünya, kaotikti; yalandan bir düzen kurmaya çalışmanın, acınası çiçekler dikip hiçbir açlığı doyuramayacak kahvaltı sofraları kurmanın âlemi yoktu.
“Paylaşalım bu suçu, bölelim. Dünyaya getirdin beni. Söyle şimdi, merhamet bunun neresinde?”
Çocuk dediğin tatlı, sevimli bir hayvan Süreyya. Eğitilmesi, insan gibi yaşamayı öğrenmesi için önce sevilmesi sonra da utanması gerek. Sevgiyi devamlı kılması, hak etmesi. Medeniyet utanç üzerine kurulu Süreyya. Derin, sarsıcı bir utanç
“Sen de kendine bir dünya kurmalıydın Süreyya. Yurdunu bulamayacağın en başından belliydi.
Kendime bir dünya hazırlamalıydım. Derme çatma da olsa buraya tahammül etmemi kolaylaştıracak bir dünya.
Sana söylenmemiş bir şeyim kalmamış meğer.
Ruhun cinsiyeti var mıdır Süreyya?
Sevdiğin biri sana oyalanırsın, demişse; hele bir de cümlesinin sonuna en azından eklemişse işin bitmiş demektir.
Neden onlar gibi olamıyorum, diye sormuştun da kendine. Denememiş değildin. Kimse denemediğini iddia edemezdi. Artık kabul âlemindesin. Beceremedin. Neyi bir köşesinden tutmaya kalksan elinde kaldı.
Çok insan, çok düşünmüş, çok konuşmuş, çok yazmış. Köprü yapmışlar. Aferin.
Vardı ama yoktu. Hayaldi ama gerçekti. Yaşanmıştı ama unutulmuştu.
Doğa hatırlatırdı kendini, insanı umursamadığını. Bir an için. Sonra susardı. Hiçbir şey dememiş gibi. Hiç haykırmamış gibi. Sonra yeniden. Ani bir aydınlanma, bir ışık, keskin ince bir çizgi yeryüzünün gerçek yüzünü gösterir; bunun hemen ardından da yer gök inlerdi.
Dur burda biraz daha. Gidip ne yapacaksın? Kalarak ölelim, ufak ufak. Ağırdan alalım.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Yerkürenin dört bir yanına dağılmış, sessiz ama konuşkan, yalnız ama çoğul, acılı ama güleç, darmadağınık bir kalabalık.
Yaşamın önüme çıkaracağı onca şeyden korkmaya, endişe duyup vesveseye kapılmaya zamanım olmadı hiç.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Evet, evet biliyorsun bunu. Düşünmek bir tercihtir. B*ktan bir tercih ama bir kez gelip buldu mu insanı bir ifrit, bir çıyandır düşünmek.
İnsan sosyal bir varlıktır Süreyya.Bir yerde sen de pes etmeliydin.
Ruh bedenden önce ölür Süreyya. Her zaman. Ruh bedenden önce.
Sen de kendine bir dünya kurmalıydın Süreyya.
Yurdunu bulamayacağın en başından belliydi.
Senden yola çıkmış olsam da kendime vardım.
Yaşamdaki diğer her şey nasıl olmuşsa, olduysa, olacaksa bu da öyle olmuştu işte.
Ama sonra karanlığı da gördüm. Hiç çekinmeden sahiplendim onu.
İnsan kendinden başkasını sevmeyi öğrenmek ister. Bir eksikliğe rağmen sevmeyi.
Bir şey olmanın ne kadar yorucu olduğunu düşün. Bir şey olmamanın ne kadar yorucu olduğunu. Coşkularının hepsi birer birer elinden alındı gibi mi geliyor? Bunu olsa olsa kendin becermişsindir.
Birazdan kapıyı arkamdan çekip usulca gideceğim. Şimdi kendimi sadece ıssız bir kır yolunda düşleyebiliyorum. Uzun bir yürüyüşün sonlarına doğru bir yerde. Sana söylenmemiş bir şeyim kalmamış meğer.
İnsan kendinden başkasını sevmeyi öğrenmek ister. Bir eksikliğe rağmen sevmeyi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir