İbrahim Baz kitaplarından Sufi kitap alıntıları sizlerle…
Sufi Kitap Alıntıları
Ahmaktan alınan iltifat öldürür, ariften alınan ihtar diriltir. Her yağmuru rahmet sanırsın ama niceleri var ki helak eder insanı. Posta kalma, dosta gel. Cüz kalma, kül ol.
Toprak gibi olmak lazım. Toprak gibi olalım ki, her tohum bizde yeşersin. Toprak teslimiyettir, rahmettir, sabırdır; asıla dönmek, aslolmaktır. Cansızlar bile atomlarıyla içinde ve yörüngesinde dönerler. Durmak, ölmektir. Dönmek, Kün yani ol emrine uyup ol maktır. Her şey kün emrine uyup kemale yol alma gayretindedir. Her şey yoldadır. Nehir denize, tomurcuk güle, ateş küle kemal için yol alır. Sebze ve meyve insana layık olmaya yol alır. Onun kemali odur. Ya her şeyin kendine doğru kemal yoluna düştüğü insan nerede ve nasıl kemal bulacak?
Namazımı kılıyordum; ama anladım ki, direk dikmekle bina bitmiyordu.
Kim sevmez geceleri? diye sormuştu sessizce, sözün serencamını bozmak istemediğinden olsa gerek. Devam etmişti:
Onlar dünyanın adamıdır. Geceler ürkütür onları. Gözleri görsün isterler. Halbuki arif olana gece daha aydınlıktır. Çünkü hakikatin, yani göklerin kapısı gece açıktır. Gündüz ise hep perdelerle doludur. Hakikati perdeleyen perdeler. Bu bazen iş, bazen evlat, bazen televizyon ya da hiç ummadığımız arkadaştır. Gündüz firkat vakti ve kesret, gece vuslat vakti ve vahdettir.
Sesler ve görüntüler el ayak çeker gecede. Tüm perdeler açıktır. Lakin insanın gönlünde perdeler varsa, geceler ürkütür insanı. Hep ölümü, yokluğu ve yalnızlığı anlatır. Kalbin gözünü açanlar ise gece hep yolda olurlar. Adımla değil, her nefeste biraz daha yaklaşırlar sevdiklerine. Arada kimse olmadığından vuslatın hazzını yaşarlar.
Onlar dünyanın adamıdır. Geceler ürkütür onları. Gözleri görsün isterler. Halbuki arif olana gece daha aydınlıktır. Çünkü hakikatin, yani göklerin kapısı gece açıktır. Gündüz ise hep perdelerle doludur. Hakikati perdeleyen perdeler. Bu bazen iş, bazen evlat, bazen televizyon ya da hiç ummadığımız arkadaştır. Gündüz firkat vakti ve kesret, gece vuslat vakti ve vahdettir.
Sesler ve görüntüler el ayak çeker gecede. Tüm perdeler açıktır. Lakin insanın gönlünde perdeler varsa, geceler ürkütür insanı. Hep ölümü, yokluğu ve yalnızlığı anlatır. Kalbin gözünü açanlar ise gece hep yolda olurlar. Adımla değil, her nefeste biraz daha yaklaşırlar sevdiklerine. Arada kimse olmadığından vuslatın hazzını yaşarlar.
Ne ol ne ol, hep yolda ol denilirken yürüdüğüm bu yolda her dem agâh olmam ve yolda bulunmak kadar yürüyüşte daim olmam gerektiğini düşünüyordum. Zira yürüyüş arayıştı ve bulanlar hep arayanlardı.
Ancak akıl mıydı arayan, kalp miydi, bilemiyordum. Belki de arayan akıl, bulan ise kalp idi.
Ancak akıl mıydı arayan, kalp miydi, bilemiyordum. Belki de arayan akıl, bulan ise kalp idi.
Allah hep benimleydi ama anladım ki ben hep O’nunla değildim. Daha kötüsü kiminle ya da ne ile beraberdim, düşündüm. Bazen utandım bazen de umutlandım.
Kalp pas tutar mı? Allah öyle diyor. Peki, ne olur pas tutunca?
Vazifesini yapamaz. Vazifesini kan pompalamak sanmayın, sevmektir. Yaratanı ve yaratılanı.
Vazifesini yapamaz. Vazifesini kan pompalamak sanmayın, sevmektir. Yaratanı ve yaratılanı.
Lâ mahbûbe illallah.
Nice yakında olanlar vardır ki aslında çok uzaktadır,nice uzak sanılan vardır ki sana senden yakındır.
Ya Rabbi, kariyer kaygısını kulluğumun önünde tutturma.
Edep, insanın giyebileceği en güzel mana elbisesi dir.
Camide herkes aynı safta durur ama marifet camiden çıktıktan sonra camide gibi olabilmektir.
Biz âleme bir yar için âh etmeye geldik.
Bu hayat bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ama biz bazen çocuklar gibi bu oyuna öyle bir dalarız ki zamanın yani hayatın nasıl geçtiğini akşam olduğunda yani Azrail kapımıza gelince anlarız. O zaman uyanırız ama nafile. Halbuki biz bunun için mi geldik âleme?
Bir insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey, sevildiğini ve sayıldığını bilmek değil, hissetmektir.
İnsan muhabbetin neticesidir.
Mum, bir başka mumu yakmakla ışığından bir şey kaybetmez.
Herkes yahşi ben yaman, herkes buğday ben saman.
Kum taneciklerinin nasıl aynaya dönüştüğünü bir düşünsene! İnsan da böyledir. Aşkın ateşinde pişmeden hep hamdır.
Gece, ölüm; gündüz, diriliştir.
İlim amele dönüşmezse amel ihlâsa bürünmezse burnu büyüten yük olmaktan başka işe yaramaz.
Kalbi sahte sultanlardan kurtaracak bir fetih hareketi gerekir.
Sohbet haldir, hâllenmektir, hâlleşmektir. Sohbet sıhhattir ve sakinlerin sohbeti ilaç gibidir, ülfet ve ünsiyeti arttırır. Facirin ve fasığın sohbeti ise virüs gibidir. Kalbe kara noktalar saçar. Aydınlığı azaltır. Nuru nâra döndürür.
Çay, sohbetin ruhudur. Sohbet ise ümmet olmanın ruhudur. Sahabe ahvaline bürünmenin, Hak boyasını sürünmenin vesilesidir sohbet.
Es-sohbetü bilâ çay/ Kes-semâu bilâ ay
Çaysız sohbet, aysız sema gibidir.
Çaysız sohbet, aysız sema gibidir.
bu yaşa kadar biz de demlendik. Anlarız demliden, demsizden, densizden.
Akıl, aşkın yörüngesini bilmez.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
kalbin müşahedesi, bedenin mücadelesi ile elde edilir.
İşte insan da böyledir. Demlenmesi için yanması kavrulması gerekir. Gayenin çilesini çekmeyen demlenmez. Çile, hali bilmektir, yaşamaktır. ‘Dem’in geçmesini sabretmesini bilmeyen, demlenmez. Böyle olunca da isterse kaftanlar giysin, ne kelamı tat verir ne de ahvali. Kulağınıza küpe olarak takın; Yanmayan, yanar.
Ömür bir gündür, o da bu gündür.
Derd-i derûnuma dermân arardım
Dediler ki, derttir dermânın senin
Dergâh-ı dildâre kurbân arardım
Dediler ki, cânın kurbândır senin.
Dediler ki, derttir dermânın senin
Dergâh-ı dildâre kurbân arardım
Dediler ki, cânın kurbândır senin.
Duyduklarım ve öğrendiklerim cehaletimin sınırlarını sonsuzlaştırıyordu.
Edep ehli eskilerin, ilim öğrenirken Hadi biraz cehalet tahsil edelim! sözlerini şimdi yaşamaya başlamıştım.
Edep ehli eskilerin, ilim öğrenirken Hadi biraz cehalet tahsil edelim! sözlerini şimdi yaşamaya başlamıştım.
Yol demek, zor demektir yorulmadan yol alınmaz.Bundandır ki;her gece yoldadır derviş
Dünya bahaneler ve vesileler dünyası..
Kalbinde yitirdiğini karnında ve kemerinde arama. Yoksa anıran eşekten ne farkın kalır..?
Bir insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey, sevildiğini ve sayıldığını bilmek değil, hissetmektir. Bunu bilmek insana çok kapılar açar.
Dünya bildiğimi sandığım, bilinmeyen bir şehirdi.
Sen olğunlaştıkça cevren de olğunlaşır. Yeter ki sen kendini geliştir ..
_ölmeden ölmeyi bilemedim be hikmet ağabey.
Kimseden ses çıkmadı. Son sözün bu olduğunu düşünürken hikmet bey gayet naif bir sesle noktayı koydu :
-ölmeden ölebilmek nefsi hapse koymaktır. Bu ise çok çetindir. Çünkü nefis yılan gibidir;sinsi ve kayıptır. Onun için kıvrım kıvrımdır. Kolay olsaydı, onu ıslah etmeye büyük cihat denilir miydi? Bilmez misin, kendine uyanı firavun eder o alçak? Allah bizi nefsimizle baş başa bırakmasın .
Kimseden ses çıkmadı. Son sözün bu olduğunu düşünürken hikmet bey gayet naif bir sesle noktayı koydu :
-ölmeden ölebilmek nefsi hapse koymaktır. Bu ise çok çetindir. Çünkü nefis yılan gibidir;sinsi ve kayıptır. Onun için kıvrım kıvrımdır. Kolay olsaydı, onu ıslah etmeye büyük cihat denilir miydi? Bilmez misin, kendine uyanı firavun eder o alçak? Allah bizi nefsimizle baş başa bırakmasın .
koned hemcins ba hemcins pervaz
kebuter ba kebuter baz babaz
kebuter ba kebuter baz babaz
– güvercin güvercinle, doğan doğanla uçar
Elde avuçta olana hep Benim deriz. Bir bakın arkanıza Benim – senin der. Marifet suyunu içenler, Al senin olsun der. Hakikatte yüzenler ise, ne senin ne de benim olduğunu bilir ve ona göre yaşar. Her şey birdir. Bir’de buluşur Bu vahdeti ancak kalp görür. Ancak unutmak gerekir ki kalbin müşahedesi, bedenin müşahedesi ile elde edilir
Göz çifttir ama tek görür, kulak çifttir ama tek duyar. İnsanın özü ile de böyle olmalıdır
Yanan yanmaz, yanmayan yanar. Akla sorsan yanan yanar, yanmayan yanmaz. Aklın ateşi ayrı, gönlün ateşi ayrıdır.
Es-sohbetû bilâ çay
Kes-semâu bilâ ay..
Kes-semâu bilâ ay..
-“Çaysız sohbet,aysız sema gibidir ”
genç kelimesi Farsçadır ve hazine demektir.
Arkadaşlık peki demekle kaimdir.
Varlık yokluktan sonra başlar.
aşkın olduğu yerde akıl biter.
iç aleminde oluşu olmayanlar, dış alemdeki doğuşu ve değişimi göremezler.
insanların gördüğüm gibi olmadıklarını öğretiyordu.
Ruhun gıdası gecededir, bedenin gündüzde.
Hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmek
hamlıktan kurtulmanın yolu pişmektir.
Kafa gözü harama ne kadar çok bakarsa gönül gözü o denli küçülür ve hatta kör olur.
gecenin karanlık kuyusunda aydınlığı gördükleri aşikardı.
kalbinin programında kalın harflerde yazılıydı bu gece kalkışı.
Ömür bir gündür, o da bu gündür.
ayrılalım ki ayrı düştüğümüz yerin ve kimselerin kıymetini anlayalım.
Güvercin güvercinle, doğan doğanla uçar.
yola çıkmıştık, yoldan olmazdı.
arayan akıl, bulan ise kalp
Hak rızası için dostuna gidiyoruz
Bizden istenen bizi bilmek, kendimizi bulmaktır. Aşk gemisine binmek için halin ve haddin bilmek gerek. 7 kat yerin dibine girmemek, bunun yerine 7 kat göklere çıkmak için içimizdeki 7 kat merdiveni çıkmak gerekir.
Kulak değil, kalp kesildim.
Çaysız sohbet, aysız sema gibidir.
Demlenmesi için yanması, kavrulması gerekir. Gayenin çilesini çekmeyen demlenmez. Çile, hali bilmektir, yaşamaktır.
biz de demlendik. Anlarız demliden, demsizden, demsizden
gözümün özümü görmesi, sözümün özümü demesi ifade edilmişti.
Sevilen, sevenden sevdiğini ispat ister.
kalbin müşahadesi, bedenin mücahedesi ile elde edilir.
Göz çifttir ama tek görür, kulak çifttir ama tek duyar. İnsanın özü ile sözü de böyle tek olmalıdır.
Çünkü yanmak, aslına dönmekti.