İçeriğe geç

Suçlamalara Karşı Gerçekler Kitap Alıntıları – İlker Başbuğ

İlker Başbuğ kitaplarından Suçlamalara Karşı Gerçekler kitap alıntıları sizlerle…

Suçlamalara Karşı Gerçekler Kitap Alıntıları

&“&”

“Bir rejim, halkın adalete inanmaz bir hale geldiği noktaya gelince, o rejim mahkûm olmuştur.”

Montesquieu

“Yaşam yiğitçe ve onurlu olmalıydı.”
Yargıç adaleti lütuf gibi dağıtmak için
değil, yasalara göre hüküm vermek için o
mevkiye getirilir.
Yargıya olan güven gün geçtikçe
azalmaktadır.
Bu ülkede dik duranlar pek sevilmez.
Balyoz adı verilen dava kullanılarak
Türk Silahlı Kuvvetleri’nden çok sayıda askeri
personel tasfiye edilmiştir. Bu bir tesadüf değildir.
Bu tasfiye ile bugünün ve yarının komuta
kademelerinde yer alabilecek niteliklere sahip
personel ordudan uzaklaştırılmıştır.
– Dedim ki;
Üzülme, utanmazlığın, haksızlığın,
Diz boyu olduğu bir ülkede,
Utanmak ayıp değil.
(…) suçlananların büyüdüğü, adaletin ise küçüldüğü" görülüyorsa toplum ve yetkililer bu yapılanlara "sıradan olay" gibi bakmaya devam edemez. Biliniz ki kötünün en iyi dostu sıradanlıktır.
Atinalılar, beni suçlayanların sizi nasıl etkilediğini bilemiyorum. Ama öyle ikna edici konuşuyorlardı ki, az kalsın ben bile kim olduğumu unutacaktım.
Pek çoğumuz terörle mücadelede gösterdiğimiz başarılar nedeniyle, devlet tarafından “Türk Silahlı Kuvvetleri Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası” ile ödüllendirildik. Bugün ise mahkemenin aldığı kararlarla aynı dava kapsamında, dün mücadele ettiğimiz teröristler ile aynı yerde, beraber bulunuyoruz. Bunda çok vahim bir yanlışlık yok mu? Bu durum insanlarımızın vicdanını hiç rahatsız etmiyor mu?
“Bugünü anlamak için, dünü bilmeniz gerekir.”
Bir rejim, halkın adalete inanmaz bir hale geldiği noktaya gelince, o rejim mahkûm olmuştur.
Montesquieu
Onları daha fazla uykusuz bırakmamak için artık, kalacağım yere gidebileceğimizi söyledim. Aslında, onlar beni cezaevinin şartlarına alıştırmaya çalışıyorlardı. Kalacağım büyük koğuşa geldik. O anda aklımdan, 1963 yılında, askerlik hayatımın ilk günlerindeki 21 Mayıs darbe teşebbüsüne şahit oluşum geçti. 48 yıl sonra emekli olmuştum. Neredeyse emekli olduktan bir buçuk yıl sonra, saçma sapan hatta inanılmaz iddialarla darbeye teşebbüs suçunu işlemekle suçlanıyordum. Yani askerlik hayatımın başlangıcı, bir darbe teşebbüsüne şahitliğim ile olmuş, bitişi de saçma sapan, asılsız ve inanılmaz iddialarla darbeye teşebbüs etme suçlamasıyla oluyordu. Kader mi, hayatın acımasızlığı mı? Ancak, içimde garip bir şekilde huzur vardı, tedirginlik ise hiç yoktu. Elimi yüzümü yıkadım. Pijamalarımı giyip, yatağa uzandım. Nedendir bilinmez, anında deliksiz bir uykuya daldım. Cezaevinde geçireceğim iki yılın ilk günü işte böyle başlamıştı.
İnsan, asılacak bile olsa bunun bir asaleti, bir kuralı olmalı ve insana gösterilen saygı çerçevesinde yapılması gerekmez miydi?
Ancak, kabul edilemeyecek olan, çeşitli nedenlere dayandırılan kültürel farklılıkların her türlü vasıta ve tedbirlerle beslenerek milli kültürün önüne geçmesine olanaklar sağlanmasıdır. Bu durum milli birlik duygusunun geliştirilmesine değil, ülke içindeki bölünmüşlük duygusunun gelişmesine yol açar ki, sonuçları o ülke için bir beka sorununa dönüşebilir.
Bütün bunlara rağmen benden hâlâ savunma yapmamı mı istiyorsunuz? Böyle bir dava sebebiyle karşınıza çıkarılmış olmam, benim için cezaların en büyüğüdür. Bu konuda size söyleyeceğim başka bir şey yoktur.
Yüce Türk Milleti! Senin adına yargılama yaptığını ifade eden mahkeme, terörist “Şemdin Sakık”ı muteber bir tanık olarak dinlemiş, buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanlığı‘nı yapmış Emekli Orgeneral Işık Koşaner ile kuvvet komutanları ve Jandarma Genel Komutanı‘nın tanıklığına itibar etmemiş ve onları dinlememiştir. Bu şekilde hareket edebilen bir mahkemenin adil yargılama yaptığını ve neticede de adil bir karara ulaşabileceğini beklemek mümkün müdür? Elbette hayır!
Ancak, müsterih ol. Bizlere yapılan bu haksızlıklar yüce Türk milletinin vicdanını kanatmakta… Eminiz ki, milletimizin sevgisi ile üzerimize yeni bir güneş doğacaktır.

Rahat uyu Atam, ruhun şad olsun…

Bunun için, artık herkes tarafını belli etmelidir. Haksızlıklar karşısında ya suskun kalarak sağır ve dilsiz şeytan rolünü oynayacaksınız ya da haksızlıklar karşısında sesinizi yükselteceksiniz.
Pek çoğumuz terörle mücadelede gösterdiğimiz başarılar nedeniyle, devlet tarafından “Türk Silahlı Kuvvetleri Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası” ile ödüllendirildik. Bugün ise mahkemenin aldığı kararlarla aynı dava kapsamında, dün mücadele ettiğimiz teröristler ile aynı yerde, beraber bulunuyoruz. Bunda çok vahim bir yanlışlık yok mu? Bu durum insanlarımızın vicdanını hiç rahatsız etmiyor mu?
Eğer İnternet Andıcı adlı sanal davanın asıl amacı -ki ben öyle olduğunu düşünüyorum- Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı‘nda benim komutam altında çalışan ve sadece yasal bir belge olan İnternet Andıcı üzerinde parafeleri bulunan sivil memurundan orgeneraline kadar tüm personelin adeta üzerlerine basarak Genelkurmay Başkanına yani bana ulaşmak ise, bu silah arkadaşlarımı bırakınız gitsinler.

Ne yapacaksanız bana yapınız.

Buradayım. Dimdik ayaktayım!

Bir rejim, halkın adalete inanmaz bir hale geldiği noktaya gelince,

o rejim mahkûm olmuştur.

Montesquie

“Hayatın kendisi ve içinde yaşananlar aslında bir oyun değil mi? Kimileri için dram, kimileri için komedi, kimileri içinse trajikomik bir oyun.Birileri oyuncu, birileri seyirci…”
“Yaşamak acı çekmektir. Ancak yaşamak için bir nedeni olan kişi hemen hemen her şeye dayanabilir.”
Bizler ebedi Başkomutanımız" Mustafa Kemal Atatürk’e gerçekten yürekten inanan ve bağlı olan generalleriz, amiralleriz, subaylarız, astsubaylarız!
Atatürk’ü sadece kalplerimizde bir hatıra gibi değil, bugün de düşüncelerimize yön veren bir canlı gerçek olarak yaşatmaya dünden daha fazla ihtiyacımız var.
Ergenekon davasında haksızlıklar, mesnetsiz suçlamalar, hınç ve intikam arzusu var.
Türkiye’de son yıllarda çok garip olaylar yaşanıyor. Gariplikler o kadar çok ki, toplum yaşananları kanıksıyor ve olağanüstü durumlar bile olağanlaşıyor.
Yüce Türk milleti ve biz askerler biliyoruz ki, Türk ordusu, Türk milletinin ordusudur. Atatürk’ün ordusudur. Şimdi birileri kalkmış, Türk ordusunun komutanını ve onun çalışma arkadaşlarının terörist olduğunu, Türk ordusunun bir terör örgütü olduğunu iddia etmektedir. Aziz milletim, senin evlatlarından oluşan ordunun, bir terör örgütü olduğu ileri sürülmektedir.
Ancak şu husus unutulmamalıdır ki, adalet zaman zaman yanıltılsa da, hiçbir zaman aldatılamaz.
Allah ile kul arasına girmeye cesaret edenler bu yetkiyi nereden almaktadır?
Yazabilmek için önce okumak lazım
Yaşamak acı çekmektir." Ancak yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen hemen her şeye dayanabilir.
Merak ediyorum bu milletin vicdanına ne oldu?
Öldü mü, yoksa sadece sesi mi çıkmıyor?
Biliniz ki kötünün en iyi dostu sıradanlıktır.
Merak ediyorum bu milletin vicdanına ne oldu?
Öldü mü, yoksa sadece sesi mi çıkmıyor?
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 9 Ekim 2013 tarihinde Balyoz davasına ilişkin kararını açıkladı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı‘nın da bugüne kadar bu karara bir itirazı olmadı. Bu karar, Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da uzun süre tartışılacaktır. Balyoz adı verilen dava kullanılarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nden çok sayıda askeri personel tasfiye edilmiştir. Bu bir tesadüf değildir. Bu tasfiye ile bugünün ve yarının komuta kademelerinde yer alabilecek niteliklere sahip personel ordudan uzaklaştırılmıştır. Türk ordusunun zayıflatılması, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını ilgilendiren bir sorundur.
4 Mart 2009 tarihinde, Kayseri’de bir gizli organizasyon tespit edildi. Beş sivil, bir birliğin içindeki askerlerden oluşan hücreleri vasıtasıyla gizli ve kişiye özel bazı evrakları çalarak ve daha sonra da içeriğini değiştirerek kamuoyunda infial yaratacak şekilde bazı yerlere ulaştırmışlardı. Ayrıca, askeri yazışma kurallarına uygun olarak flash bellekte hazırladıkları suç içeren evrakı da yine içerideki askeri hücre vasıtasıyla, bilgisayarlara yükleyerek suç belgeleri haline dönüştürmüşlerdi.
Tutuklanmama Mahkemeden Önce Karar Verilmişti
Burada esas önemli olan nokta ise, yargı henüz bu konuda adım atmamışken, benim tutuklanacak olmamın belirli çevrelerde konuşulması ve tutuklama kararının verilmiş olmasıydı.
yaşamak, acı çekmektir."
vicdan sahibi olanlar için, vicdan onların içindeki Allah tır, peygamberdir…Ya vicdan sahibi olmayanlar!Onların ne Allah ları ne de peygamberleri vardır.
Daha önce de belirttiğim gibi Balyoz adı verilen dava kullanılarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nden çok sayıda askeri personelin tasfiye edilmesini bir tesadüf olarak görmüyorum. Bu tasfiye ile bugünün ve yarının komuta kademelerinde yer alabilecek niteliklere sahip personel ordudan uzaklaştırılmıştır. Türk ordusunun zayıflatılması Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını ilgilendiren bir sorundur."
Yaşamak acı çekmektir.
Asıl neden, kimileri"nin verdiği kararlara göre artık, Türkiye’de bir Genelkurmay Başkanı’nın da tutuklanmasının zamanının gelmiş olduğudur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla tutuklanmıştır. Taktir yüce Türk milletine aittir.
Bir rejim, halkın adalete inanmaz bir hale geldiği noktaya gelince, o rejim mahkum olmuştur."
Yaşamak acı çekmektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir