Fyodor Dostoyevski kitaplarından Suç ve Ceza 2 kitap alıntıları sizlerle…
Suç ve Ceza 2 Kitap Alıntıları
Aşk onları diriltmiş, birinin kalbi ötekinin kalbine tükenmez bir hayat kaynağı olmuşdu.
Kendini en iyi aldatmasını bilen herkesten daha neşeli yaşar.
İnsan çaresizlik içinde kalınca bir saman çöpüne bile sarılır.
Ağlayan birini, ağlaması için sebep olmadığına mantık yolu ile inandırırsanız artık ağlamaz olur.
Bütün yumruklar korkak, beceriksiz ve namuslu insanların tepesine iner
Yoksulluk ayıp değildir, doğru, ama sarhoşluk da erdem değildir kesinlikle.
Fakat sefalet ayıptır, insan yoksul da olsa ruhundaki asaleti kuruyabilir, fakat sefalete düşünce asla…
Fakat sefalet ayıptır, insan yoksul da olsa ruhundaki asaleti kuruyabilir, fakat sefalete düşünce asla…
Namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmaz, övünme hakkını vermez, zaten herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır.
Hem kötü bir şey yapmış olduğumu şu anda itiraf edersem bundan sana ne? Bana karşı kazanacağın budalaca zafer senin neyine yarar?
Aşk onları diriltmiş, birinin kalbi ötekinin kalbine tükenmez bir hayat kaynağı olmuştu.
Kimse kimseyi anlamıyordu. Herkes gerçeğin yalnız kendisinde olduğunu sanıyor, başkalarına bakarak acı çekiyor, göğsünü yumrukluyor, ağlıyor ellerini ovuşturuyordu. Kimi, nasıl yargılayacaklarını bilmiyorlardı. Neyin iyi, neyin kötü olduğunda anlaşamıyorlardı.
Raskolnikov’un utancı, ne ustura ile tıraş edilmiş kafasından, ne de taşıdığı prangalardan geliyordu. Gururu derin bir yara almıştı. Onu hasta eden de bu yaralı gururu idi.
Acaba durmak, her şeyi yeniden düzeltmek ve gitmemek mümkün değil mi?
Yalnız korkaklık ve ölüm korkusu onu hayata bağlamış olabilir mi?
Ah, hayatta yalnız olsaydım, kimse beni sevmeseydi, ben de kimseyi, hiç bir zaman sevmezdim.
Tartışmayı da sevmezdim, öfkelenmezdim de Bu da kötü bir belirti!
İnsanın kafasında biraz akıl olmadan engin ruhlu olması bir felakettir.
Doğrusu, siz bir ölüyü bile sinirlendirecek yaradılıştasınız.
Herkesin kendine göre bir hesabı var.
Ağır bir duygu yüreğini eziyordu.
Bütün bunlar ona acı veriyor, aynı zamanda da sanki bunları umursamıyordu.
Kibirli bir insan olduğunuzu ve duygulu çok duygulu olduğunuzu çoktandır biliyordum.
Gerçekten de bir süreden beri pek sıkışmış, tıkanmış, her şey acı verici bir biçimde onu boğmaya başlamıştı.
Fakat ben o zaman ne kadar da yanılmışım!..
Oturmuş şarkı dinliyorum, benim durumumda olan bir adamın bunu mu yapması gerek?
Kızın hayatını zehirlemek nesine gerekti, ne büyük bir alçaklık!
Ömründe hiç, ama hiçbir zaman kendini böylesine yalnız hissetmemişti.
Ben kendimi öldürdüm, kocakarıyı değil!..
Ben oraya aklı başında bir insan olarak gittim. Beni mahveden de işte bu oldu ya!
Herkesten daha atak olan, herkesten daha haklıdır!
Umursamamakta en ileri gidenler kanun yapıcı olurlar.
Günlerce dışarı çıkmıyor, ne çalışmak, hatta ne de yemek istiyordum, boyuna yatıyordum.
Bir tek şey için geldim; beni bırakmaman için beni bırakmayacaksın, değil mi, Sonya?
Çünkü o, saf, iyi yürekli bir kadındır. İyi yürekliliğinden ötürü de her şeye inanır.
İnsana gelince, o bir hiçtir.
Yani, çağrıldığın sofranın başına geçip oturacak, sonra da içine tüküreceksin!.. Bu, seni davet edenlerin suratına tükürmek gibi bir şey olmaz mı?
Duneçka’yı düşünmek, bir kez daha yüreğini sızlattı.
Acaba, gerçekten de her şey, bir daha dönmemek üzere, bitmiş kaybolmuş muydu?
Yaralı gururunun kara yılanı yüreğini dişlemiş durmuştu.
Ansızın yüreğinde bir sevinç duyar gibi oldu.
Parmağınızı en komik tele basmayı biliyorsunuz!
Şimdi ise, her Tanrının günü bunları hatırlamak insana ne kadar acı geliyor!
Onun böylesine adi bir insan olduğunu hatırıma bile getirmemiştim. Eğer onu biraz olsun anlayabilseydim, hiçbir şeye tamah etmezdim.
Hastalık halini alacak kadar kendine hayranlık beslemeye alışmıştı. Yetenek ve zekâsına büyük bir değer verir, hatta bazen, yalnız bulunduğu zamanlar, aynanın karşısına geçerek kendini seyrederdi.
Sonraları, bu yaptıklarından ne kadar utanacaklardır.
Kim bilir? Belki de ben düpedüz bir deliyim, şu son günlerde bütün olup bitenlerin hepsi de sadece benim hayalimde yaşamış olabilir.
Onda sanki bir şeyler yapmaya karar vermiş bir insan hali var.
Akıl ve algılamamız, tutkularımızın esiri olmaktan ileri geçemez!
Herkes kendisi için uğraş verir. Kendini en iyi aldatmayı başaran ise, en eğlenceli yaşamı sürdürür!
Ah, ne kadar mutsuzum Niçin, niçin seni daha önce tanımadım? Niçin daha önce bana gelmedin? Ah, Tanrım!
Sen onlara oturup anlatsan da, kimse bir şey anlamaz. Ama ben seni anlıyorum.
Her şeyi unutup, bu gevezelikleri bir yana bırakıp, yeni bir yaşama başlamak istiyordum.
Ben kendimde yaşamak istiyorum.
Kıyıda köşede birikip üstüme üstüme gelen gerçeklerim var
– Nereye gideceğiz?
– Ben de bilmiyorum. Bildiğim tek şey, ikimiz de aynı yolun yolcusuyuz. Bundan eminim. Hepsi bu! Amaçlarımız da aynı.
– Ben de bilmiyorum. Bildiğim tek şey, ikimiz de aynı yolun yolcusuyuz. Bundan eminim. Hepsi bu! Amaçlarımız da aynı.
İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür. Hele içiniz rahat olmadı mı, gerçeğe ne kadar da uyar rüyalarımız!
Kendini en iyi aldatmasını bilen, herkesten daha neşeli yaşar.
Zekasının kıvraklığına güvenen insan, kendisinden şüphe eden adamla alay etmeye kalkışır.
övgüde son noktaya kadar hepsi yanlış da olsa ,yine de hoş görünür ve zevkle kulak kabartılır.Övgü ne kadar kaba olursa olsun,söylenenlerin en azından yarısı dinleyene kesin doğruymuş gibi gelir;üstelik bu , toplumun her kesiminde böyledir .
Kim bilir? Belki de ben düpedüz bir deliyim, şu son günlerde bütün olup bitenlerin hepsi de sadece benim hayalimde yaşamış olabilir.
Artık biliyorum ki zekası ve ruhu daha güçlü olanlar başkalarına hükmeder! Daha cesur ,daha girişken olan haklı olur Başkalarını önemsememekte en ileri gidenler kanun yapıcı olurlar.En cüretkar olan en haklı olandır! Bu böyle gelmiş,bundan sonra da böyle gidecektir!
.kişisel yardımları onaylamıyorum,çünkü bu tür yardımseverlikler kötülükleri kökünden kazımak şöyle dursun,onları tamamen besleyip güçlendirir
Şu dünyada insanoğlunun kendi cinsinden olanlara kötülük etmekten başka elinden bir şey gelmez.
Hayaletlerin, hortlakların yalnız hastalara göründüklerini kabul ediyorum. Ama bu hâl, hayaletlerin, hortlakların sadece hastalara görünebileceklerini kanıtlar, yoksa onların hiç olmadıklarını değil!
Belki de problemin kaynağı; aklımızın, irademizin, tutkularımızın esiri olması, ön plana çıkmamasıdır.
Onlar aşkın sayesinde yeniden doğmuşlardı. Birinin yüreği diğerinin yüreği için sınırsız bir yaşam kaynağına dönüşmüştü.
İnsanlar, anlamsız bir öfke içinde birbirlerini öldürüyorlardı.
Acıyı üstlenmekle suçun kefaretinin yarısını ödemiş olmuyor musun?
Dünyada hiçbir şey gerçeği söylemek kadar zor, ölmek kadar ise kolay değildir.
Her şeyi hakir görenler,yasa koyucu olurlar ve kim ki en gözü karadır,herkesten daha haklıdır! Bugüne kadar böyle gelmiş bu,bundan sonra da böyle gidecek!
Bu duyguya karşı koymadı; gözlerinden yuvarlanan iki damla yaş kirpiklerinde asılı kaldı, Yani beni bırakmayacaksın Sonya? dedi, neredeyse umut dolu gözlerle bakmıştı kıza.
Özgürlük ve güç; her şeyden önce güç gerek insana! Bu güç bütün titreyen yaratıkların ve bütün karıncaların üzerinde olmalı.
Yaratılış bir aynadır, hem de aynaların en parlağı! Karşısına geç de kendini hayran hayran seyret!