Kolektif kitaplarından Şrimad Bhagavad Gita kitap alıntıları sizlerle…
Şrimad Bhagavad Gita Kitap Alıntıları
Gerçeğe ermeyen bilinçli olmaz
Bilinçli olmayanın zihni berrak olmaz
Zihin bulanıkken iç barış da olmaz
İç barış olmayınca mutluluk olur mu?
KRİŞNA
Ben canlıların canıyım, özüyüm
Onların gönüllerinde gizliyim
Bu dünyada görülen canlılığın
Başıyım, ortasıyım ve sonuyum (X-20)
Nasıl bir kaplumbağa gerektiğinde
Kabuğuna çekilir, kendini toplarsa
Toplar kendini, yoğunlaşır özünde
Öğren geçici olana katlanmayı.
“Herkese karanlık görünen o yer, bilgelerin aydınlandığı yerdir, herkesi uyanık tutan nesneler, bilgeler için uyutan şeylerdir.”s.74
“Mal mülk,eğlence peşinde koşanlar,Bunlar için duygulanıp coşanlar, Saplantılara saplanıp kalanlar,Mutlu olamazlar bunu unutma.”s.66
Dünyadan zevk almak için çırpınmak, sonunda acı verir insana, gelip geçicidir zevkler Arcuna, aydınlanan kişi kanmaz bunlara.”s.111
Yolcular her dakika değişir; ama yol, o hep aynı
KRİŞNA
Dıştan gelen etkilere aldırmadan
İçten iki kaşın arasına bakarak
Soluğunu burnundan alıp vererek
Giren çıkan soluğu dengeleyerek
Algıları düşünceleri duyguları
Bilge düzenlemenin yolunu bulur
İstekler kuşkular tutkular yok olur
Ve sonunda o, sonsuza dek kurtulur
Özverinin çabaların amacı
Bütün varlıkların yaratıcısı
Bu koca evrenin ulu Tanrısı
Gör O’nu! Ben’i gören O’nu görür
V. Bölüm, 27-28-29. Dörtlükler
A gift is pure when it is given from the heart to the right person at the right time and at the right place, and when we expect nothing in return.
Do thy duty, even if it be humble, rather than another’s, even if it be great.
The restless violence of the senses impetuously carries away the mind of even a wise man striving towards perfection.
In death thy glory in heaven, in victory thy glory on earth. Arise therefore, Arjuna, with thy soul ready to fight.
Invisible before birth are all beings and after death invisible again. They are seen between two unseens. Why in this truth find sorrow?
O day of darkness! What evil spirit moved our minds when for the sake of an earthly kingdom we came to this field of battle ready to kill our own people?
I have no wish for victory, Krishna, nor for a kingdom, nor for its pleasures. How can we want a kingdom, Govinda, or its pleasures or even life,
When those for whom we want a kingdom, and its pleasures, and the joys of life, are here in this field of battle about to give up their wealth and their life?
*Zaman tahribât demektir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
En devasa varlıktan en ufak karıncaya kadar bütün varlıklar, var oluşlarını Tanrı’nın kendi içlerinde olmasına borçludurlar.
cehennemin kapısı üçtür: Tutku, öfke ve açgözlülük. Bunlar ruhu yok eder. Bu yüzden bunlardan sakınmak gerekir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Korkusuzluk, özün temizliği, bilgi disiplinine bağlılık, cömertlik, kontrol, ibadet, kutsal metin ezberleme, çilecilik, doğruluk,
Şiddetsizlik, gerçekçilik, öfkesizlik, teslimiyet, huzur, arkadan çekiştirmeme, canlılara merhamet duyma, tokgözlülük, nezaket, alçak gönüllülük, kararlılık,
Heybet, affedicilik, sebat, saflık, nefretsizlik, kibirsizlik; işte bunlar kutsal doğa ile doğmuş kişilerin özellikleridir
İkiyüzlülük, küstahlık, kendini beğenme, öfke, zalimlik, cehalet; işte bunlar da kötü ruhlu kişilerin özellikleridir
akıl kararsızdır, dalgacı, inatçı ve serttir. Kanımca onu zaptetmek rüzgârı zaptetmek gibi bir şeydir.
şüphesiz akıl huzursuzdur ve kontrolü zordur ama sürekli pratik ve bağlılıkla kontrol altına alınabilir, ey Kunti oğlu!
Aklını kontrol altına almamış kişinin Yoga’yı başarması zordur; ama doğru araçları kullanan aklına egemen kişi bunu başarabilir.
Yoga çok fazla yemek yiyen veya hiç yemek yemeyen için, çok fazla uyuyan veya hiç uyumayan için uygun değildir.
Yemek yeme ve eğlenmede ılımlı olan, davranışlarında ölçülü, uykusunu ve uyanıklılığını dengelemiş kişi, tüm acılardan kurtaran Yoga’yı başarabilir.
Kişi kendi kendisini yükseltmeli, kendi kendisini alçaltmamalı; çünkü kişi kendisinin dostudur ve kişi kendisinin düşmanıdır.
Kendisine galip gelen insanın benliği onun dostudur, ama eğer bunu başaramamışsa benliği ona düşmandır.
Tanrı insanlara günah ya da sevap vermez. Bilgi cehalet tarafından örtüldüğünden canlılar şaşırıp kötü yola saparlar.
Öfke ve tutkudan kurtulmuş, akıllarını disipline etmiş ve özlerini kavramış bu bilge kişiler Brahma-Nirvâna’ya çok yakındırlar.
Bütün duyulardan uzaklaşıp, bakışlarını kaşların arasında sabitleyen, burundaki prâna ve apâna soluklarını dengeleyen
duyularına, akıl ve mantığa egemen, istek, korku ve öfkeyi atmış, kurtuluşu düşünen ermiş kişi, bütünüyle kurtuluşa ermiş demektir.
Duyularını ve ruhunu kontrol ederek inanç içinde yaşayan kişi Bilgeliğe erişir. Bilgelik yoluyla da çok geçmeden En yüce huzura erişir.
Buna karşılık inançtan ve bilgiden yoksun olan ve şüphe içinde bulunan kişi kayıp kişidir. Çünkü şüphe içindeki kişiler ne bu dünyada ne de gelecek olanda asla mutlu olamazlar.
Nefret ve şehvet bütün duyu nesneleri içine kök salmıştır. Kişi bunların etkisi altında kalmamalıdır, çünkü bunlar onun yolu üzerindeki iki düşmandır.
Başkasınınki daha büyük olsa bile sen kendi alçakgönüllü işini yap. Kendi işinde ölmek yaşamaktır, başkasının işinde yaşamak ise ölümdür.
Kişi duyu nesneleri içinde yaşarsa onlara bağlılık geliştirir; bu bağlılıktan istek, istekten de öfke doğar.
Öfkeden akıl karışıklığı, ondan anımsama kaybı, ondan ise mantık yitimi doğar; mantığı kaybolan kişi tam bir yıkıma uğrar.
Fakat çeşitli duyu nesnelerinden zevk aldığı halde kendini disipline ederek, sevilen ve sevilmeyenden kendini uzak tutan kontrollü kişi, akıl huzuruna erişir.
Bu akıl huzuruna erişmeyle tüm acılar bir son bulur; her taraftan kendini çekmiş böyle bir insanın aklı sarsılmazdır.
Duyularını kontrol etmeyen kişi bilgi edinemez; derin düşünemez. Derin düşünemeyen huzuru bulamaz, o zaman da sevinç bulabilir mi?
Rüzgâr suların üstündeki tekneyi nasıl uzaklara sürüklerse, duyuların egemenliğine kapılmış akıl da öyle sürüklenip gider.
bu nedenle duyularını duyu zevklerinden bütünüyle çeken kişinin sarsılmaz bir aklı var demektir.
Diğer insanlar için karanlık sayılan bu akıl durumundaki bilge kişi acısından onların gündüzü gecedir.
Nasıl bütün sular okyanusta kaybolursa, bütün zevkler de o bilge kişinin sonsuz huzurunda kaybolur; o onları hiç özlemez.
Tüm isteklerden vazgeçen, tüm bağlan kopartan, bencillik ve zevk tutkunluğundan kurtulan kişi huzura erişir.
Bir kimse aklın tüm tutkularından vazgeçer, kendi kendine yeterse, o kimsenin ölümsüz bir aklı var demektir.
Aklı kederden etkilenmez, zevk veren şeylerden uzaktır, tutkudan, korkudan ve öfkeden kurtulmuştur, onun sarsılmaz bir aklı vardır.
onurlu kişinin onursuzluğu da ölümden beterdir.
Aslında benim olmadığım, senin ve bu kralların olmadığı bir zaman hiç olmadı; bundan sonra da hepimiz bütün zamanlarda olacağız.
Ölümlü bedenimizin ruhu nasıl çocukluk, gençlik ve yaşlılık çağında dolanırsa, Ruh da yeni bir beden arar; bu konuda bilge kişi kuşku duymaz.
Bir insanın eski elbiselerini bırakıp yenilerini giymesi gibi, ruh da ölümlü bedeni bırakır ve yeni bir bedene girer.
Kederlenmeyecek kişiler için kederlenme! Acaba sözlerin aklın sözleri midir? Akıllı kişi ne yaşayanlar için ne de ölüler için kederlenir.
İnsanın gerçek düşmanı, yanlış yönlendirdiği bilincidir.
“Bir parçamdan olmuştur şu koca dünya
Görsene beni, ben hep buradayım ya”
Brahmâna:4 farklı mizaçtan, manevi liderler,ruhban sınıf,felsefeciler,öğretmenleri kasteden ilk sınıf.
Başkasınınki daha büyük olsa bile sen kendi alçakgönüllü işini yap. Kendi işinde ölmek yaşamaktır, başkasının işinde yaşamak ise ölümdür.
Dilerim kişi kendini kendisiyle yüceltsin,yükseltsin.Kendini yargılamasın,böylece aşağı çekmesin.Çünkü kişinin kendisi kendisinin en iyi dostu aynı zamanda en büyük düşmanıdır.
“Birini suçlamak için işaret ettiğinizde, üç parmak da sizi gösterir. Başkalarında gördüğünü, yalnızca kendinizde gördüklerinizin bir yansımasıdır.”
Değişim, evrenin yasasıdır.
“Gerçekte yok olur, ve hep var olur”
“ Arcuna duyularımızla duyarız
Soğuğu sıcağı, acıyı tatlıyı
Bunlar mevsimler gibi gelir geçer
Öğren geçici olana katlanmayı “
Tutkudan doğan açgözlülük ve öfke. Bütün kötülüklerin anası, ruhun düşmanı, yıkıma götüren şey budur.
”Kurban edilen de eden de işte benim.. Yakılan da benim, yakan da benim.. ”
Aslında benim, senin ve bu kralların olmadığı bir zaman hiç olmadı; bundan sonra da hepimiz bütün zamanlarda olacağız.
İnsanın gerçek düşmanı, yanlış yönlendirdiği bilincidir.
En büyük huzur, tüm zıtlıklara karşı aynı kalabilme durumudur.
“Kendini bilen herşeyi bilir.”
“Yolcular her dakika değişir;
Ama yol, o hep aynı ”
Kurban töreniyim ben, kurban da benim
Sunulan adak da yanan ot da benim
Anılan benim, eriyen yağ da benim
Yakılan da benim, yakan da benim
Kalbi huzurlu olanın, aklı kısa sürede dengeyi kurar.
Bilgeler ne yaşayanlar ne de ölüler için üzülürler.
Değersiz de olsa, kişinin kendi ödevini yapması, başkasının ödevini yapmasından iyidir.
Bir savaşçı ol ve ruhun baş düşmanı olan tutkuyu öldür.
Cahillik, hareketsizlik, savsaklama ve iç karanlık ataletin artmasından doğar.
Erdemler özgürleştirir, kurtuluşa götürür. Kötü alışkanlıklar köleliğe.
Günahkarların en günahkarı da olsan, bilgelik salıyla günahları aşabilirsin.
Varlığı bozan cehennemin kapıları üçtür; tutkular, öfke ve hırs.
Bu nedenle, insan onlardan uzak kalmalıdır.
Yoga felsefesinin temel kitabı sayılan Patanacali’nin
(«patanjali») Yoga-Sutra’smda, Sankhya felsefesinin yara-
dılışı açıklayan aşamaları sayıldıktan sonra, Prakriti ‘yle
Puruşa’nın ötesinde yer alan ve soyut bir Tanrı kişiliği
kavramı olan İşvara’ya yer veriliyor. Böylece Sankhya’da
aşılamamış olan ikilik bir yerde aşılmış ve Sankhya
felsefesiyle Vedanta felsefesi arasındaki köprü kurulmuş
oluyor. Yoga felsefesine Tanrıcı Sankhya Felsefesi de
denmiştir. İşvara, Puruşa ‘yla Prakriti’nin ötesinde belli
belirsiz duran ya da Vedanta felsefesinin Brahman’ının
bir kişilik olarak düşlenmesinden doğan soyut bir Tanrı kişiliğidir.
Bhagavad-Gita bir Yoga öğretisidir. Bhagavad-Gita’ya
göre Brahman, hem kişiliği hem de kişilik ötesini bir
arada içinde barındıran bir olabilirlik , bir gerçek-
liktir
Kafamın içi karışık mı karışık
Düşüncelerim deli dolu dolaşık
Sanki onları durdurmaya kalkışmak
Fırtınaya dur demek gibi saçmalık
Mal mülk, eğlence peşinde koşanlar
Bunlar için duygulanıp coşanlar
Saplantılara saplanıp kalanlar
Mutlu olamazlar, bunu unutma
Artık bir çıkış yolu yok sanırım
Dünyanın krallığını elde etsem
Yarı tanrılara hükmetsem bile
Yüreğimdeki yara öldürür beni
Eğlencesine, sevincine değer mi
Kimin için ne uğruna krallığım
Varına yoğuna ve yaşamına
Yitirecekse sevdiklerim, saydıklarım
Sen yüreğini yapman gereken işe koy, karşılığını düşünme. Ödül için çabalama. Ama üzerine düşeni yapmaktan da asla kaçınma.
Zevkler ve acılar, tıpkı sıcak ve soğuk gibi, duyular dünyasına ait, gelip geçici şeylerdir.
Bir işi sırf yapılması gerektiği için yapan ve kişisel çıkar gözetmeyen kişi eylemde bilgeliğe ulaşmış sayılır.
Belirlenmiş görevlerini yerine getirmeye hakkın vardır, fakat bu; çalışmalarının sonuçsal meyvelerine bel bağlamak anlamına gelmez. Kendini faaliyetlerinin sonuçlarının sebebi olarak asla görme ve görevini yapmaktan kendini alıkoyma.
”Ayrı ayrı varlıkların hepsinin
Bir birlik oluşturduğunu gören
Birlikten çıkıp yayıldığını bilen
Tanrının birliğini görür birden ”
”duyularımızla duyarız
Soğuğu sıcağı, acıyı tatlıyı
Bunlar mevsimler gibi gelir geçer
Öğren geçici olana katlanmayı ”
”Artık bir çıkış yolu yok sanırım
Dünyanın krallığını elde etsem
Yarı tanrılara hükmetsem bile
Yüreğimdeki yara öldürür beni ”
Bütün bunlar gerekli mi, Arcuna
Ne gerek var bu bir sürü ayrıntıya
Bir parçamdan olmuştur şu koca dünya
Görsene beni, ben hep burdayım ya
.
.
.
Ancak beni dışarda bulamazsın
Dışa bakan gözlerinle göremezsin
Göresin diye gönül gözü de verdim
Gör bakalım neymiş benim yüceliğim
Önce ortaya çıkmamıştı varlık
Sonra ortaya döküldü varlıklar
Bunlar yine yokluğa karışacaklar
Bu böyle, üzülmeye ne gerek var
Yolcular her dakika değişir; ama yol, o hep aynı
Akıl kararsızdır, dalgacı, inatçı ve serttir. Kanımca onu zapt etmek rüzgârı zapt etmek gibi bir şeydir.
Ey kötülükleri yok eden Krişna, bana vazgeçmeyi anlat. Neden ve nasıl vazgeçmeli?
Düşünceler karışıktır, güçlüdür, oynaktır. Zihni denetlemek fırtınayı dizginlemek kadar zordur.