Peyami Safa’nın kitaplarından Sözde Kızlar Kitap Alıntıları sizlerle…
Sözde Kızlar Kitap Alıntıları
Kadınların ölümü; atılmak, unutulmaktır…
Yazık, güzelleşmek istiyorsunuz, halbuki iğrenç kılıklara giriyorsunuz, yüzünüze bakmak bile insana nefret veriyor!
Bütün bu yaşamak gürültüleri içinde ruhun vazifesi o kadar azalıyor ki.
Bu kızın aşka ihtiyacı var. Kalbi pek zayıf.
Bütün bu yaşamak gürültüleri içinde ruhun vazifesi o kadar azalıyor ki.
… rahatlığın dışarı hayatta değil, kafatasımızın içinde olduğunu bilseydi, tevekkül ederdi.
Bir küçük zaaf sizi felakete sürükleyebilir.
Tepem atmazsa benden akıllı yoktur. Zıvanadan çıkarsam benden deli yoktur.
Yazık, güzelleşmek istiyorsunuz, halbuki iğrenç kılıklara giriyorsunuz, yüzünüze bakmak bile insana nefret veriyor!
Devamlı bir kinin ârazını gösteriyor. Kin her şeyi yaptırır.
Başımdan o kadar vak’a geçti ki etrafımdaki insanlar bana hep tehditkâr görünüyorlar.
Şimdi her şey bitti de bu mu kaldı? Konuşacak başka bir şey bulamadınız mı?
Bu kızın aşka ihtiyacı var. Kalbi pek zayıf.
Çocuk üç aylık vardı, kımıldıyordu.
Onu öldürmekle bir insan öldürmek arasında ne fark var?
Bir insan, hiç olmazsa kendini müdafaa edebilir, ya çocuk?
Hem de kanını kendi içime akıtarak, vücudunu kendi vücudumda boğarak…
Kabil değildi, hiç, hiç…
Halbuki, doğarsa, yaşarsa, babası bu çocuğu kurtarmaya, benimle evlenmeye de mecbur olacak, vaatlerini tutacaktı.
Fakat, eve karşı ne yapabilirdim?
Nasıl gizleyebilirdim?
Düşün bir kere…
Onu öldürmekle bir insan öldürmek arasında ne fark var?
Bir insan, hiç olmazsa kendini müdafaa edebilir, ya çocuk?
Hem de kanını kendi içime akıtarak, vücudunu kendi vücudumda boğarak…
Kabil değildi, hiç, hiç…
Halbuki, doğarsa, yaşarsa, babası bu çocuğu kurtarmaya, benimle evlenmeye de mecbur olacak, vaatlerini tutacaktı.
Fakat, eve karşı ne yapabilirdim?
Nasıl gizleyebilirdim?
Düşün bir kere…
Benden sana izin: İstediğin kadar sev..
Hakikaten, insan sevdiklerinin kadrini yokluklarında anlıyor.
Bütün bu yaşamak gürültüleri içinde ruhun vazifesi o kadar azalıyor ki.
Her zaman aynı simalar, aynı sözler, aynı oyunlar, aynı tuvaletler… Ne bir yeni zekâ, ne bir yeni eğlence, ne bir yeni hâdise… Öff… Biraz seyahate çıkmak istiyorum.
Mezar taşının üzerine şu yazılmalı: “Dün sizin gibiydim, yarın benim gibi olacaksınız!”
Bütün insanların yabancılara karşı sır diye sakladıkları şeyler, eşe dosta kolayca itiraf edilen bazı kusurlardan, zaaflardan, kabahatlerden başka nedir?
Hatice’ydim, Belma oldum. Cerrahpaşa kızıydım, Beyoğlu kadını oldum. Eskilerin “yapma” dedikleri, ihtiyarların çirkin buldukları, hocaların günah saydıkları ne varsa merakla ve zevkle yaptım.
Ağlamamak için ne çektiğimi bilmezsiniz.
Zampara denen erkekler, yalnız kadınların bu zayıf anlarını keşfetmekle kalmazlar, bu zaafı her istedikleri zaman uyandırmaya da muvaffak olurlar.
Hayatınızın en buhranlı günlerindesiniz. Bir küçük zaaf sizi felâkete sürükleyebilir. Bu felâket kelimesine dikkat ediniz, hiç mübalâğa etmiyorum, bir küçük zaaf sizi felâkete sürükleyebilir.
Bir tecrübe geçirmek, sana müthiş pahalıya mâloldu.
Böyle acemi, saf, inatçı bir kızla meşgul olmak hoşuma gidiyor. Sonra güzel şey de azizim…
Âşık olmak istidadında değilim amma üzerimde tesir yaptı azizim.
Kalbinizi sakınınız…