İçeriğe geç

Sözcük Hikayeleri Kitap Alıntıları – Hatice Şirin

Hatice Şirin kitaplarından Sözcük Hikayeleri kitap alıntıları sizlerle…

Sözcük Hikayeleri Kitap Alıntıları

insan doğası gereği asla tatmin olmaz, bir fili yutmaya çalışan yılana ve bir ağustos böceğine hücum eden peygamberdevesine benzer.
Kot pantolonların uluslararası adı jean, genoa fustian Cenova Fistanı tamlamasından geliyor. Genoa fustian zamanla jean fustian’a dönüşüp jean olarak kısalmış.
Roma mitolojisinde savaşın ve savaşçıların koruyucusu sayılan Mars’ın simgesi, içi boş bir dairenin sağ üst köşesine iliştirilmiş ok figürüdür. Bu simge günümüzde erkek cinsiyeti belirtmekte kullanılıyor.
Macarcada társ, Rusçada tovarişç şeklinde iki sözcük var. İkisi de yoldaş, hayat arkadaşı demek. İkisi de Türkçe davar sözcüğünden geliyor.
Hayatı böyle ayrıntılar güzelleştiriyor
Giyim kuşamın en seçkini adalet elbisesi Yusuf Has Hacib
Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya.
Oğuz Atay, bilinç akışı tekniğini kullandığı Tutunamayanlar’ın ünlü bölümünde nefis bir cümleyle taçlandırmış: ve o insan yanımdan bir dakika bile ayrılınca ben öyle yerlere varmıştım ki hayalimde bu ayrılmayı bir ihanet saydım gücendim.
..tüm yufka yürekler üzülmeye adaydır! Zaten yufka da o eski güzel günlerde İnce anlamındadır.
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere.
Atlara su veriyorum,
Daha bir seviyorum dağları.
Yaşama nedenim! Ötüken!
Yoksa Attila İlhan, her gönülde bir sızı bırakan Üçüncü Şahsın Şiiri’ni nasıl yazardı:
Gözlerin gözlerime değince
Felâketim olurdu ağlardım.
Keşke devletleri yönetecek kişiler başta olmak üzere önemli mevki lerdekilerin bazı kitapları okumaları yasal zorunluluk olsa. O kitaplardan biri de Pal Sokağı Çocukları olsa. Bazı kitapları okuyan insanlar uğraşsalar bile kötü olamıyorlar. Pal Sokağı Çocukları’nı okuyanlar gibi.
Bu kitabın son mütercimi Tarık Demirkan Dünyanın bütün çocukları Pal Sokağı’ndandır! der. Ne güzel der!..
Faşizm, kendisi dışında her şeyden nefret eden, her şeyi kendine benzetmeye çalışan, benzetemezse de yok etmeye çalışanların ideolojisidir; sağcı, solcu, dindar, ateist fark etmez! Bana kalırsa faşizmin tek masum yanı var: O da fasces kökünden türeyen ve özgün anlamı deste, çiçek demeti, iple bağlı paket anlamlı fasikül kelimesidir.
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden

Attila İlhan

Yaradan ( halik ), besleyen ( rezzak ), bağışlayan ( gaffar ) Rabbim
Ayna ayna söyle benden güzeli var mı bu dünyada? diye soran üvey anneye aynanın verdiği sondan bir önceki cevapta Ayna der ki: Senden bin kat güzel pamuk prensesin zarafetini lümpenler bile gizleyemiyor!
kendilerini insan-ı kamil gibi sunan; arkanızı döndüğünüz anda, ilgi ve sevgileri kolayca başka yönlere kayan defolu yaratıklar, ayıplı mallardır!
Arsenal, İtalyanca arzenale sözcüğünün İngilizcede aldığı biçim. Ünlü futbol takımının adı olmadan yüzyıllar önce mühimmat deposu, cephanelik anlamındaydı. 1886’da futbol takımını kuranlar, Woolwich kentindeki mühimmat deposunun işçileri olduğu için bu adı aldı.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
yaman ise eskiden korkunç demekti, ama artık olağanüstü anlamında ve ben kuşkusuz ki Azerbaycan’ın en güzel türkülerinden birinde geçen Seni men yaman sevirem deki anlamıyla kullandım; çünkü Türkçe yaman sevilir. Sevmesini bilen için tabii
Büyüttüm besledim asker eyledim
Gitti de gelmedi canan buna ne çare

Yücel Paşmakçı’nın derlediği bu türkü, 1950-1953 arasında Kore’ye gönderilen ve Birleşmiş Milletler komutasında savaşıp anlamsızca yitip giden bin civarında şehit, kayıp ve akıbeti belirsiz askerden birinin annesi tarafından yakılmış.

Eski dünya aristokratlarını güneşten korumak için icat edilen şemsiyeler, ilk kez Çin’de yağmura dayanıklı hale getirildi.
Hayatı böyle ayrıntılar güzelleştiriyor.
Evren, 12 Eylül döneminde TRT Genel Müdürünün bir dil genelgesi çıkarıp yerli yapımlar ve çeviri filmlerde koşul, örneğin, neden, ulus gibi çok sayıda sözcüğün kullanımını yasaklamasına dek kullanıldı Yasaklılar listesinde evren de vardır. Bu durum dönemin darbeci cumhurbaşkanı Kenan Evren’in, basın dünyasında Kenan Kainat olarak anılmasını da beraberinde getirmişti.
Bu arada Macarcada tàrs, Rusçada tovarişç şeklinde iki sözcük var. İkisi de yoldaş, arkadaş, kanka hatta hayat arkadaşı demek. İnanmayacaksınız ama, ikisi de Türkçe tavar, yani günümüz Anadolu Türkçesiyle söylersek davar sözcüğünden geliyor
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Sen bir âhû gibi dağdan dağa kaçsan da
Seni aşkım canavarlar gibi takîp edecek!
İnsan doğası gereği asla tatmin olmaz, bir fili yutmaya alışan yılana ve bir ağustosböceğine hücum eden peygamberdevesine benzer.
Sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine
Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek!
Feodalite sözcüğünün kökenindeki fıhu ise eski yüksek Almancada büyükbaş, hayvan,davar anlamı taşır. Bu düzende davarı sahiplenenler zamanla davarı otlatan çobanları, davarın otladığı toprakları ve bu topraklardaki börtü böcekten insan yığınlarına kadar her şeyi mülk edindiler; insanlık tarihinin davarlaşma süreci böylece başlamış oldu.
Ömer, izleyen aylarda, küp denklemleri ile ilgili ciddi bir eser yazmaya koyuldu. Bu cebirsel denklemin bilinmeyenine , Arapçada -şey- diyordu. Bu sözcük İspanyolca yapıtlarda -Xay- diye yazıldığından , zamanla X biçimi alacak ve bilinmeyeni göstermekte kullanılan evrensel X harfine dönüşecekti.
Türkçedeki anlam zenginleşmesinin en güzel örneklerinden biri olarak “ırmak taşıtı ”ndan cenaze aracı na dönüşmüştür.

Eğer yarim tutmaz ise sal’ımdan/ Onun için açık gider gözlerim

Yavşaklık, ikaz levhası olmayan kaygan zeminlere, keskin virajlara benzer. Psikolojinin konusu olması gereken kronik bir davranış ve karakter bozukluğudur. Yavşaklar, sadece kendi çıkarlarını (duygusal veya fiziksel farketmez) tatmin için arkadaş, dost veya sevgi dolu görünürler. Yüzünüz onlara dönükken, suratlarında binbir sırıtmayla ‘hoş’ ve boş konuşarak, gönlünüzü fethettiklerini zanneden, kendilerini insan-ı kamil gibi sunan; arkanızı döndüğünüz anda, ilgi ve sevgileri kolayca başka yönlere kayan defolu yaratıklar, ayıplı mallardır!
Herkesin bir gideni vardır
İçinden bir türlü uğurlayamadığı
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Geçse de yolumuz bozkırlardan denizlere çıkar bütün sokaklar..
-Murathan Mungan-
“Yine gamzeleriyle kimi katletti ki,
Kirpik oklarına kan bulaşmıştır.”
Mecmuatü’n Nezair,1437
“Aldanmak, aptallık değildir. Aldanmayacağını sanmak aptallıktır.” Peyami Safa
“İnsanoğlunu aldatmak bir zeka sayılmaz ki. Bence zeki adam çabuk kanan adamdır.” Sait Faik, Gramafon ve Yazı Makinesi
“Siyaset ticarete, ticaret siyasete, dinde her ikisine araç edildi mi, artık bu sömürü düzeninin sonu gelmez.” Uğur Mumcu
“Gütmek” eskiden “beklemek” demekti. Germiyenoğulları’nda yaşadığı tahmin edilen bir şair 700 yıl önce şöyle yazmış:

Gece uzununu aşkı güden bilir,
Şekerin nidüğününü ağu(zehir) yudan bilir,

Cervantes’in Don Kişot romanı, dünya dillerine “donkişotluk” kavramını kazandırdı. Fransızca quixotic, Almanca quixotisch, İngilizce quixotic, İtalyanca donchisviottesco, Rusça donkihotskiy olarak ifade edilen “donkişotluk”, “yüksek idealizm, tatbiki zor olsa da umutlu ve romantik olma durumu, ütopyacılık, naif romantizm” anlamına geliyor. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise “gereği yokken kahramanlık göstermeye çalışma durumu” olarak tanımlanmış. Görüldüğü üzere, ülkemizde idealizme bakış açısı nasıl da pejmürde
“Boz”, yavrusunu arayan dişi devenin yanık yanık çıkardığı sestir. İşte bu bozdan türeyen bozlamak, deve ananın çıkardığı acıklı feryat için kullanılırdı. Sonraları “melankolik bir sesle ağlayıp sızlamak” mecazlaşmasını yaşadı. Parlamaktan parlak,çatlamaktan çatlak gibi ses yansımalı sözcüklerde görülen yapıyla, bozlamaktan bozlak türedi.
Anadolu insanı bu topraklarda o kadar acı çekti ki, Muharrem Ertaş’ın sözleriyle “gök kubbeye atılan feryat”larına“ bozlak dedi.
“Bizim acılarımız nedense hapsedilmeye mahkûmdur ve dinlenilmesi tesadüfe bağlı bir kaç türküde yaşar.”
Beş Şehir, Tanpınar
“Aldanmak, aptallık değildir. Aldanmayacağını sanmak aptallıktır.” Peyami Safa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir