İçeriğe geç

Son Cüret Kitap Alıntıları – Yılmaz Özdil

Yılmaz Özdil kitaplarından Son Cüret kitap alıntıları sizlerle…

Son Cüret Kitap Alıntıları

“Biliyor musun İsmet” dedi
“Bir rüya görmüş gibiyim.”
Karabasanla başlayan,
üç yıl üç ay 22 gün süren,
mucizeyle biten bir rüya.
“Kurtuluş Savaşı aslında, kendi vatanlarında vatansız kalanların, vatan yapma mücadelesidir” diyordu.

Ali Fuat Paşa (Kuvayı Milliye’yi Ege Bölgesinde örgütleyen en üst düzey komutan)

“Nisan 1919…
Samsun’a çıkmasına sadece bir ay vardı. Şifreli mesaj yazdı, Kuvayi Milliye’nin omurgasını oluşturan çekirdek kadroya gönderdi.
“Bu feci sonuca teşkilatsızlık ve gaflet sebep oluyor.
Birlikte çare yaratmaya mecburuz.
Ümitsizliğe kapılacak zaman değil.
Memleketi muazzam bir teşkilat altına almalıyız.”

Mustafa Kemal

“Eğer o günlerde bir tayyareden memlekete bakarsanız, yer yer yanan ateşler görürdünüz, bunlar ışıldayan çoban ateşlediydi, hepsini birleştirecek alev lazımdı, işte o da MUSTAFA KEMAL’in meşalesiydi”

Mareşal Fevzi Çakmak

Eğer o günlerde bir teyyareden memlekete bakarsanız, yer yer yanan ateşler görürdünüz, bunlar ışıldayan çoban ateşleriydi, hepsini birleştirecek alev lazımdı, işte o da Mustafa Kemal’in meşalesiydi!
Kuvayı milliye,namuslu bı insanın yastiginin altındaki tabancaya benzer namusunu korumak için herhangi bir ümit kalmadığı anda ,hı olmazsa intihar etmeye yarar Mustafa Kemal
Geldikleri gibi giderler!
Bir evde yangın çıktığında, mahallenin kaderini rüzgarın merhameti belirliyordu.
Vatan artık vatan hainlerinindi.
“Bazı kadınların içinde pehlivan saklıdır.
Bazı erkeklerin içinde korkak bir kadın saklıdır. kemer bekindik, çizme ayağın, börk başınadır, madem ki burası bizim vatanımız, biz de vatanın olmalıyız.”

Çete Ayşe Efe

Bir Türk istanbul vardı.
Bir de böyle “öteki istanbul” vardı.
Esir şehir… sadece madden değil, ruhen de perişandı.
“Türk kanı içmeyi sevap” kabul eden Hrisostomos, 1993 yılında Yunanistan kilisesi tarafından “Aziz” ilan edildi.
Mustafa Kemal’in elinde Kuran’ı Kerim vardı. Trablusgarp savaşı’nda Derne komutanıyken, Libyalı Mücahit şeyh Ahmet Sunusi tarafından kendisine hediye edilmişti.
Sekiz yıldır nereye gitse, oraya götürüyordu.
Sofya’da, Çanakkale’de, Şam’da, Halep’te, Filistin’de hep yanındaydı.
15-20 kişiden oluşan Yunan bölüğü, bugün Alsancak devlet hastanesi olarak bilinen Fransız hastanesinin kapısını kırarak girdi, hasta olarak yatan, tedavi görmekte olan hristiyan kadınlara tecavüz etti. İzmir’in işgali sırasında “resmî” olarak kayda geçirilen tek tecavüz vakası, bu oldu. Mağdurlar hristiyan olduğu için “suç” sayılmıştı!
Gerisi kayıt dışı tutuldu.
“Kontrolsüz ve gereksiz zalimlikten tiksindim”

İngiliz donanmasına ait adventure gemisinin kaptanının İzmir’de Yunanlıların yaptığı katliam sonrası raporuna yazdığı yazı.

İzmir bir prensestir
Çok güzel küçük şapkasıyla
Mutlu ilkbaharlar durmaksızın onun çağrısına yanıt verir
nasıl vazo içimdeki çiçekler gülümserse,
O da denizler arasında ışıldar
hatta, Arşipel’in yaratılışından çok daha tutkulu
Kızılcaköy’de insanları camiye topladılar, ateşe verdiler.
106 kişi diri diri yanarak can verdi.
Uluslararası soruşturma heyeti tarafından fotoğraflandı
Pencerelerin demirlerine yapışmış çocuk elleri vardı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İstanbul’da Asri Kadınlar Cemiyeti kurulmuştu.
Bu topraklarda kurulan ilk kadın örgütüydü.
Daha ortada TBMM filan yoktu.
Cumhuriyet’in hayali bile yoktu.
Türk kadını cemiyet kurmuştu.
Üç saat boyunca dişlerini sıkarak, çaresizlikle seyretmişti.
Gövde gösterisi sona erince, şimdiki adı :kartal, o zamanki adı Enterprise olan askeri istimbota binmiş, adeta kale duvarları gibi yükselen zırhlıların arasından süzülerek Karaköy’e geçerken dudaklarından o tarihi kehanet dökülmüştü:
”Geldikleri gibi giderler! ”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sağanak yağmur vardı İki bin yıllık devlet geleneğine sahip olan Türk milletinin düştüğü bu hale, adeta gökyüzü ağlıyordu.
Mübarek memleket Kuvayı Milliyecinin sırtından çıkarıp sattığı paltosuyla , yurtsever müftünün kefen parasıyla kuruluyordu .
Talihsiz bir kuşağın çocuklarıydılar.
Hayat onları hep mecbur bırakmıştı.
Kuvayı Milliye, bir insanın yastığının altındaki tabancaya benzer, namusunu korumak için herhangi bir ümit kalmadığı anda, hiç olmazsa intihar etmeye yarar.
= Mustafa Kemal =
“Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği Türk askerinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastgelinmemiştir.
Mustafa Kemal ATATÜRK
“Kimisi canını ortaya koyup, devleti inşa etmeye çalışıyordu. Kimisi inşaat dikip, cebini doldurmaya çalışıyordu.”
“Kimisi canını ortaya koyup, devleti inşa etmeye çalışıyordu. Kimisi inşaat dikip, cebini doldurmaya çalışıyordu.”
“Herkesin görevi cepheye gitmektir, nakdi bedel (bedelli askerlik) kanunu çıkarmak, zenginler yaşasın, fakirler gebersin demektir!”
Hakimiyeti Milliye Gazetesi Manşeti
“Türk Milleti, bağımsızlık hakkını ve geleceğini savunacak. Hiçbir kuvvet, bizi yaşamak hakkımızdan yoksuz bırakamaz!”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Basın ikiye ayrılmıştı.
Gerçekleri “namuslu basın” yazıyordu.
Yalanlar ise “namussuz basın”da manşetti!
“Ömrü boyunca para biriktirmek yerine insan biriktirmeyi tercih eden Mustafa Kemal ‘in vizyonu, bizden olmayanları bile bizim mücadelemize dahil etmeyi başarıyordu.”
“Kendi milletinin gırtlağını en çok kim sıkıyorsa, en çok o ödüllendiriliyordu.”
“Milletler ancak ve ancak, herkes kendi menfaatine bakarsa, herkes kendi menfaatini temin etme kaygısına düşerse yıkılır.
M. Akif ERSOY
“Korku bulaşıcıydı ama cesarette öyleydi.”
“Mustafa Kemal umudu memleket sınırlarını aşmıştı.
Küresel kahraman haline gelmişti.”
“Kurtuluş Savaşı aslında, kendi vatanlarında vatansız kalanların, vatan yapma mücadelesidir.”
Bekir Sami
“Biliyor musun İsmet?” dedi
“Bir rüya görmüş gibiyim.”
“Vatan topraklarını işgalcilere sınırsız şekilde açmakta sakınca görmeyen zihniyet, kadınların saçının telini açmasına deli oluyordu.”
“Ceza hukuku artık buydu.
Artık sadece Türk olmak suçtu.”
“Bir Türk İstanbul vardı.
Bir de öteki İstanbul vardı.
Esir şehir… Sadece madden değil, ruhen de perişandı.”
“O çelik mavisi gözlerinde belli belirsiz bir keder bulutu dolaştı.
“Vakit tamam,” dedi.”
“465 yıl sonra esir düşen İstanbul’un ıslak sokaklarında,
fetih gururuyla devriye gezen işgal askerlerinin postal sesinden başka yankı yoktu.”
Memlekette orman yangını vardı ama
İnsan fidanları dikiliyordu.
İşgal bağıra bağıra geliyor,Osmanlı uyuyordu
İşgal altındaki İzmir, kurtarıcısı Mustafa Kemal’i bekleyen güzeller güzeli peri kızı olarak tarif ediliyordu.
Fevzi çakmak yıllar sonra şöyle tarif edecekti ”eğer o günlerde bir tayyareden memlekete bakarsanız, yer yer yanan ateşler görürdünüz, bunlar ışıldayan çoban atesleriydi, hepsini birleştirecek alev lazımdı, işte o da Mustafa Kemal ‘in meşalesiydi ”.
Boyun eğemeyeceğiz !
Canımızı vereceğiz,vatanı vermeyeceğiz !..
Kuvayı Milliye,namuslu bir insanın yastığının altındaki tabancaya benzer,namusunu korumak için herhangi bir ümit kalmadığı anda,hiç olmazsa intihar etmeye yarar.

– Mustafa Kemal

Minarelerden ezan sesi yükseliyordu.
Mustafa Kemal, Belkahve’deydi.
İzmir’i seyrediyordu.
İşgal edildiği gün, bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan, işgali sona erdiği gün, o ulusun kurtuluş savaşını sonlandıran , dünyada bu özelliğe sahip ilk ve tek şehir, İzmir’i seyrediyordu.

Yorgundu.
Yemek getirdiler, yemedi.
Sigara çıkardı.
Kahve istedi.
Biliyor musun İsmet dedi
Bir rüya görmüş gibiyim.
Karabasanla başlayan,
Üç yıl üç ay 22 gün süren,
Mıcizeyle biten bir rüya.
Çiçekler açıyordu İzmir’in dağlarında.

Mustafa Kemal için kadın veya erkek ayrımı yoktu. Yürek var mı ona bakıyordu.
Mustafa Kemal genelge yayınladı Memleketteki bütün postanelerin işgal edilmesini emretti.
İletişim dehasıydı.
O ilkel şartlarda, telgraf ağını internet ağı gibi kullanıyordu. Anadolu’nun kılcal damarlarına adeta e-posta gönderir gibi, whatsapp mesajı atar gibi tegraf çekiyordu. Telefon yokken,uydu yokken, resmi dairelerin çoğunluğunda elektrik bile yokken, isimsiz kahraman telgrafçılarımız sayesinde uçan kuştan kuştan haberi oluyordu.

Kurtuluş Savaşı’nın sonunda zaferi nasıl kazandınız ? diye soran yabancı gazetecilere telgrafın telleriyle cevabını verecekti.

Kurtuluş Savaşı aslında, kendi vatanlarında vatansız kalanların, vatan yapma mücadelesidir diyordu.
Mustafa Kemal, karargahını Havza’ya taşıma kararı aldı. Arkadaşlarıyla birlikte ahı gitmiş vahı kalmış hurda bir Benz otomobiline bindi. Harap otomobil yarım saat bile devam edemedi. Tık diye arıza yaptı. Yaşlı şöför motoru tamir etmeye çalışırken, yol kenarında bir ağaç altına çekilip, işi sabırla oluruna bırakacaklardı.
Işte bu davranış biçimi asla O’na göre değildi. Arkadaşlarına baktı, yürüyebilir misiniz dedi. Soru sormamıştı aslında Cevap vermelerini beklemeden, döndü, yürümeye başladı. Mecburen peşine takıldılar.
Kafasında geleceğe dair milyon tane endişeyle sessiz sessiz giderlerken, Mustafa Kemal mırıldanmaya başladı;

Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar!

Siz de söyleyin diye seslendi.
Yorgunluğunuzu alır, güç verir.

İngiltere’nin himayesini savunan gazetecilerde Mustafa Kemal’e “deli” diye hakaret etmek moda haline gelmişti Refik Halid Karay, Aydede dergisinde şunları yazıyordu:
“Anadolu’da bir patırtı bir gürültü, kongreler, beyannameler filan, sanki bir şey yapabilecekler, hangi kuvvetin var, bu nasıl hayal, kuzum Mustafa Kemal, sen deli misin?”
İzmir metropoliti Hrisostomos :
Evlatlarım! Bugün İsa’nın en büyük mucizesini göstermiş oluyorsunuz. Bu uğurda ne kadar Türl kanı içerseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız, ben de bir bardak Türk kanı içmekle, onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım, azizler arkanızda!
İşte tam o sırada,
Uzun boylu, siyah takım elbiseli bir delikanlı fırladı ortaya. Elinde revolver (tabanca) vardı.
Bu kadar kolay olamaz! diye bağırıyordu.
Bu kadar kolay olamaz!
Bastı tetiğine İlk kurşun’du.
İşgal alayının sancaktarı atından düştü.Ölüm sessizliği derler ya, öyle olmuştu.Keyifleri suratlarında donup kaldı.
Sarıverdiler etrafını, ilk süngüyü iman tahtasına sapladılar, sonra neresine denk gelirse, orasına

Hasan Tahsin’di o.
Henüz 30’undaydı.

Çete Ayşe
Bazı kadınların içinde pehlivan saklıdır
Bazı erkeklerin içinde korkak bir kadın saklıdır. Kemer belindir, çizme ayağın, börk başındır, mademki burası bizim vatanımız, biz de vatanın olmalıyız diyordu.
Öğretmen Nakiye hanımın haykırırcasına konuşması tarihiydi
Ne İzmir bizden koparılabilir, ne Edirne, ne İstanbul Fatih’in, Süleyman’ın, Osman’ın mezarını bırakıp kaçacak bir erkek var mı içinizde?
Kaptan Çomora hüzünlü bir veda konuşması yaptı.
Kader arkadaşlarım, dedi
Siz Türkleri tanımış olmak, hayatım boyunca taşıyacağım bir şerwf ve iftihar vesilesidir, sizlerde üstün bşr ahlak, karakter ve fazilet gördüm, sizler insanlığın övüneceği üstün insanlarsınız, sizler şayanı hürmet bir milletin çocukları olduğunuzu ispat ettiniz, bu gerçeğin şahidiyim, bugün milletinizib giriştiği mücadele, zaferle sona erecektir, parlak yarınlar sizindir, sizleri sevdiğiniz vatanınıza götüremediğim için çok üzgünüm, sizi en iyi dileklerimle selamlarım.
İşgal edildiği gün, bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan, işgali sona erdiği gün, o ulusun kurtuluş savaşını sonlandıran, dünyada bu özelliğe sahip ilk ve tek şehir, İzmir.
Çiçekler açıyordu İzmir’in dağlarında.
İhanet, bazen hiç beklenmedik yerden gelir.
Kahraman kadın, ne kendini örtmüştü, ne evladını
Donmasınlar diye top mermilerini sarıp sarmalamıștı.
Bundan böyle, hattı müdafaa yoktu, sathı müdafaa vardı. O satıh bütün vatanındı.
Biliyor musun İsmet dedi
Bir rüya görmüş gibiyim
Kimisi canını ortaya koyup, devleti inşa etmeye çalışıyordu. Kimisi inşaat dikip, cebini doldurmaya çalışıyordu.
Yüreğim çarpıyor.
Sert bir mavilik gördüm.
Sonra bir altın sarısı.
Kuvayı Milliye,namuslu bir insanın yastığının altındaki tabancaya benzer,namusunu korumak için herhangi bir Ümit kalmadığı anda,hiç olmazsa intihar etmeye yarar
Mustafa Kemal
Yüreğim çarpıyor.
Sert bir mavilik gördüm.
Sonra bir altın sarısı.
Milletin derdi başka, sarayın derdi bambaşka.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Vatan denilen kavram, sadece coğrafi sınırlardan ibaret değildir. Milletin mutluluğu, huzurudur.
Bazı kadınların içinde pehlivan saklıdır.
Bazı erkeklerin içinde korkak bir kadın saklıdır.
Kemer belindir , çizme ayağın , börk başındır , mademki burası bizim vatanımız , biz de vatanın olmalıyız
Kurtuluş savaşı aslında , kendi vatanlarında vatansız kalanların, vatan yapma mücadelesidir
Adı şeref, kendisi şerefsiz.
İhanet, şah damarımız kadar yakın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir