İçeriğe geç

Sivil ve İtaatsiz Kitap Alıntıları – Henry David Thoreau

Henry David Thoreau kitaplarından Sivil ve İtaatsiz kitap alıntıları sizlerle…

Sivil ve İtaatsiz Kitap Alıntıları

Kendisini bütünüyle dostlarına adayan bir insan, onlar tarafından hiçbir işe yaramayan, bencil biri olarak görülür ama sadece kısmen adayan biri, iyiliksever ve insancıl biri gibi alınır.
Benim üstlenmem gereken tek yükümlülük, her zaman için, doğru olduğunu düşündüğüm şeyi yapma yükümlülüğüdür.
Bize düşen öncelikle insan olmaktır, vatandaşlığın ise onun ardından gelmesi gerekir.
Hükümetin en iyisi en az hükmedendir.
En iyi hükümet, hiç hükmetmeyendir.
Hükümetler en fazla son bir çaredir ancak genellikle çoğu, bazen de tüm hükümetler biçareliktir.
Hükümetler, halkın kendisine yöneltilen bir nevi silahtır.
İnsanlar daimî ordudur, milis, gardiyan, polis, yedek güvenlik birimidirler.
Hükümetin karakterinden ve ölçütlerinden memnun olmadıkları halde ona bağımlılıklarını ve desteklerini sunanlar kuşkusuz hükümetin en bilinçli yandaşlarıdır.
Başlangıcın ne denli küçük olduğu önemli değildir, zira bir kere doğru yapılan ebediyen doğru yapılır.
Öyleyse Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya verin. İsa
Eğer kişi Türk hükümetinin her açıdan iyi bir tebaası olursa, Türkiye’de bile zengin olabilir.
Şayet bir bitki doğasına göre yaşamazsa, ölür; aynısı insan için de geçerlidir.
Devlet adamları ve kanun koyucular kurumlarıyla öyle özdeşmişler ki ona asla dışarıdan ve apaçık bir şekilde bakamazlar.
Devlet, bireyi daha yüce ve bağımsız bir güç olarak tanıyıp tüm gücünü ve yetkisini ondan aldığını kabul edip bireye ona göre davranana kadar asla özgür ve aydın bir Devlet olamaz.
“Hükümetlerin en iyisi hiç hükmetmeyendir.”
Hangi insancıl yasa koyucu kölelerin üremesi ile uğraşır?
Özgür doğup özgür yaşayamamak nedir?
Ben bir su yolu olsaydım dağlardaki derelerin, Parnas nehirlerinin yatağı olurdum, şehirlerdeki lağımların değil.
Çoğu insan sırf gündeliğini kazanması için bir duvarın üzerinden öte yana taş atıp sonra o taşları öte yandan geri atması istenirse kendisini hakarete uğramış kabul eder. Fakat bir çok kişi bundan daha anlamsız işlerde çalışıyor.
Bilge kimse, doğru olanı ne şansın merhametine terk eder ne de onun çoğunluğu gücü sayesinde galip gelmesini diler.
Hükümetin en iyisi en az hükmedendir.
Vicdan yaralanması bir çeşit kan akıtılması değil de nedir?Bu yaradan bir insanın insanlığı ve ölümsüzlüğü akar ve bu insanlığın bir daha dirilmesi mümkün değildir.
Uzaktaki düşmanlarla değil, yakınımda olanlarla kavga ediyorum;bunlar uzaktaki düşmanlarla işbirliği yapıyor, onların söylediklerini uyguluyor; bu yakınımdakiler olmasaydı uzaktakilerin kimseye zararı dokunmazdı.
…bir yerlerde mutlak bir iyiliğin varlığı çok da önemli bir mesele değildir çünkü biraz maya tüm kitleyi mayalayabilir.
Sanırım ilk önce insan, sonra da özneler olmamız gerekiyor.
“En iyi devlet en az yöneten devlettir”
Sadece hak eden ve değerini bilenlere nazik ve düşünceli olmak gerekir.
Bazen düşünüyorum da bu insanlar aslında iyi niyetli ama cahiller işte.
En iyi hükümet en az hükmedendir
Bitkiler doğalarına göre yaşayamazlarsa ölürler; insanlar da öyle.
İnsan her bakımdan iyi bir vatandaş olursa Türkiye’de bile zengin olabilir.
Kesin bir şekilde söylüyorum ki, paranın çok olduğu yerde erdem az olur; çünkü para insanla hedefleri arasına girer ve o hedefleri onun için elde eder; o parayı elde etmek ise hiç de büyük bir erdem değildir.
Sadece hak eden ve değerini bilenlere nazik ve düşünceli olmak gerekir.
En iyi hükûmet, en az hükmedendir.
Neyin iyi neyin kötü olduğuna çoğunluğun değil vicdanların karar verdiği bir devlet olamaz mı?
Devlet denen şey en nihayetinde çaresizlikten başvurulan bir çözüm yoludur; ancak devletlerin çoğu genellikle, ve her devlet kimi zaman, bir çözüm üretemez.
En iyi hükümet en az hükmedendir.
“Eğer kendimi bir fikre adayacaksam, en azından önce o fikrin kimsenin hakkını gasp etmediğini görmeliyim.”
Hayatımız topyekûn bir unutuş değil, aynı zamanda asla, hele ki uyanık olduğumuz saatlerde hiç bilincinde olmamamız gereken bir hatırlayış aslında.
çünkü hakikate değil, hakikatin yansımasına tapıyoruz.
Zihinlerimize, yani kendimize, koruyucuları olduğumuz masum ve saf çocuklar gibi davranmalı, içlerine hangi nesneleri ve konuları soktuğumuza dikkat etmeliyiz.
Bugüne kadar bana edilen en büyük iltifat, birinin bana ne düşündüğümü sorması ve verdiğim cevaba itibar etmesidir.
gündelik meseleler ve dedikodulara karşı zihnin iffetini müdafaa etmek gerektir.
En iyi hükümet en az hükmedendir.
Çok para az erdem demektir.
“Her değişim daha iyisi içindir; tıpkı doğum ve ölüm gibi.”
Bir kimse nasıl bir tek düşünceye ilgi duyabilir ve onu yaşayabilir? Eğer kullanıldığını düşünüyorsa, bu fikri yine de yaşamalı mıdır….
Yeter ki insan alışkanlıklarının tanıdık sahilini terk etmeyi göze alabilsin. O zaman bak sen , ne yeni kıtalar ne yeni dünyalar keşfetmeye başlar kendi iç dünyasında. Yok işti, yok mesaiydi,yok giyimdi, modaydı, paraydı, bankaydı derken hayatlarını nice teferruata boğmuşlar. Hayatın kendisini bırakmışlar, kabuğunda kendilerine göre eğlenip gidiyorlar.
Biz belagati, dile getireceği herhangi bir hakikat veya vesile olacağı herhangi bir kahramanlık için değil, bizzat kendi yüzü suyu hürmetine seviyoruz.
En iyi hükümet en az hükmedendir.
Olur da köleliğin kaldırılması için çoğunluk bir araya gelip oy kullanırsa bunun nedeni köleliğin zaten azalmış ya da oylarını kullanarak kaldırabilecekleri bir kölelik durumunun kalmamış olmasındandır.
Dünyadaki hiçbir egemen devlete,
Maşa ya da sevilen bir hizmetkar,
Hükümdarlıkta ikinci kişi,
Varlıklı olamayacak kadara asilim.
En iyi hükümet aslında hiç yönetmeyendir.
Hükümet beni çok fazla kaile almamaktadır ve ben de onu mümkün olduğunca az düşünmeliyim. Bu dünyadayken bile, bir yönetim altında yaşadığım süre sayılıdır. Eğer kişi düşünemiyorsa, hayal gücü ve arzuları yoksa ki bu asla uzun sürecek gibi görünmemektedir, akılsız hükümdarlar veya reformcular onu sonsuza kadar engelleyemezler.
Eğer kendimi insanları oldukları gibi kabul etmeye ikna edebilseydim ve buna göre davranabilseydim ve kimi konularda, nasıl olmamız gerektiğiyle ilgili benim beklentime ve taleplerime uygun olmalarını beklemeseydim, o zaman iyi bir Müslüman ya da kaderci kimseler gibi, olan biteni olduğu gibi kabul eder ve bunu Tanrının isteği olarak atfederdim.
En özgür komşumla görüşmelerimde, şunu anlıyorum ki, sorunun büyüklüğü ve ciddiyetiyle ilgili ya da halk huzuru ile ilgili ne düşünürlerse düşünsünler, eninde sonunda, ailelerinin veya mülklerinin başlarına geleceklerden korktukları için, direnişi değil yönetime uymayı tercih ediyorlar. Kendi adıma, devleti korumanın daha iyi olacağı hissine bir an bile kapıldığımı düşünmek bile beni rahatsız eder.
Ruhunu çamurlarda sürümek.
Hukuk asla zerre kadar eşitlik getirmemiştir ve en çok saygı duyulan kararlar bile, adaletsizlik için günlük vasıtalardır. Yasaya duyulan yersiz saygının en yaygın ve doğal sonucu, yüzbaşı, onbaşı, er ve tüm orduyu bir anda hayran olunası bir düzenle dere tepe aşarak, kendi istekleri, kendi mantıkları ve vicdanları dışında, ki bu işi onlar için iyice zorlaştırmaktadır, savaşa gittiğini izlemektir.
“Ben,önce insan olmamız gerektiğini,daha sonra başka sıfatları edinmemiz gerektiğini düşünüyorum.”
Akıllı insan doğruyu tesadüflerin insafına bırakmadığı gibi, doğrunun çoğunluğun iradesiyle galip gelmesini de istemez
Dünyanı kirlettiğimiz yetmedi, bir de yıldızları mı kirleteceğiz?
Başlangıcın ne kadar küçük göründüğünün bir önemi yoktur; bir şey bir kez iyi yapılmışsa sonsuza dek kalıcı olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir