Dilaver Cebeci kitaplarından Sitare kitap alıntıları sizlerle…
Sitare Kitap Alıntıları
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
Bütün çöllere ay doğuyor
Yoldaş ediyorum kendime İmrül Kays’ı, Antere’yi, A’şa’yı
En kuytu vahaları dolaşıyorum
Durup durup ıssız yerlerde
‘Güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var.’ diyorum.
Ezmen Mekon Kenâre”
Ezmen Mekon Kenâre”
“Ey yıldız bana göz kırp,
Benden uzak olma”
Ve ikimizde ıslanıyoruz
Ben ne yağmurlar gördüm Sitare
Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım
Bilmiyorum sen kaç yaşındaydın
Ben göğü hep bir kurşun gibi ağır
O şehirde sırılsıklam gezerdim
Bölük bölük insanlar boşanırdı tapınaklardan
Tapınaklar insanları safra gibi atardı
Sonra hepsi bir yere toplanıp bana bakarlardı
Bir gün bu şehrin kirli yağmurları alıp götürdü beni
“Ah minel aşk-ı ve halatihi..”
Çok eski bir gerçektir bu biliyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum.
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
Kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan
Kimi gün inatçı yosunlar gibi kepez diplerine yapışan aklım
Ve kim bilir kaç zamandan beridir kalbimi öğütlüyorum
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim,güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum.
Adam akıllı yorulmuşum
Ellerin böyle olmamalıydı
Ellerine acıyorum
Ve kim bilir kaç zamandan beridir kalbimi öğütlüyorum..
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum
Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum
Nerden çıktın karşıma böyle Sitare
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde.
~
Gözlerine baktığım zaman Sitare
Bütün çöllere ay doğuyor.
~
Ve kim bilir kaç zamandan beridir kalbimi öğütlüyorum
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum
~
~
○●
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde,
Kirpiklerin yüreğime batıyor.
Telaşlı bir kalabalığın ortasında,
Ayaküstü konuşuyoruz .
Nedimin nigehban nergisleri gibi
Üstümüzde bütün nazarlar
Çok utanıyorum sitare.
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum
Daha çok işimiz var diyorum
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum.
Yesrib bahane, bir kitaba sığınıyorum!
Dağda, ovada, badiyede
okuduğum hep elif,
Elif diyorum Sitâre!
Sineme elif çekiyorum;
“Ah minel aşk-ı ve haletihi..”
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde,
Kirpiklerin yüreğime batıyor.
Telaşlı bir kalabalığın ortasında,
Ayaküstü konuşuyoruz.
Nedimin nigehban nergisleri gibi
Üstümüzde bütün nazarlar
Çok utanıyorum Sitare.
Ve ikimizde ıslanıyoruz
Ben ne yağmurlar gördüm Sitare
Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım
Bilmiyorum sen kaç yaşındaydın
Ben göğü hep bir kurşun gibi ağır
O şehirde sırılsıklam gezerdim
Bölük bölük insanlar boşanırdı tapınaklardan
Tapınaklar insanları safra gibi atardı
Sonra hepsi bir yere toplanıp bana bakarlardı
Tereddütsüz alıyorsun
Gizli bir tebessümle çağırıyorum
Geliyorsun.
Bütün çöllere ay doğuyor
Yoldaş ediyorum kendime İmrül Kays’ı, Antere’yi, A’şa’yı
En kuytu vahaları dolaşıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum
Kureyş’in heybetli ve inatçı develeri
Hiç aldırmadan benim esmer sevdama
Geviş getiriyorlar ufka bakarak
Ben kaçıp Yesrib’e sığınıyorum
Yesrib bahane, bir kitaba sığınıyorum
Dağda, ovada, badiyede okuduğum hep elif
Elif diyorum Sitare, sineme elif çekiyorum
“Ah minel aşk-ı ve halatihi..”
Çok eski bir gerçektir bu biliyorum.
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum.
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor,
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum
Ve ikimizde ıslanıyoruz
Ben ne yağmurlar gördüm Sitare
Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım
Durup durup ıssız yerlerde;
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
Kirpiklerin yüreğime batıyor
Telaşlı bir kalabalığın ortasında
Ayaküstü konuşuyoruz
Nedimin nigehban nergisleri gibi
Üstümüzde bütün nazarlar
Çok utanıyorum Sitare
Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım ”
ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım.
Adam akıllı yorulmuşum
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum.
Geceler içinde uyuduğumuz birer siyah buluttu.
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum.
Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım
çöllerime ay doğuyor..
𝐄𝐲 𝐲ı𝐥𝐝ı𝐳, 𝐛𝐚𝐧𝐚 𝐠ö𝐳 𝐤ı𝐫𝐩 / 𝐛𝐞𝐧𝐝𝐞𝐧 𝐮𝐳𝐚𝐤 𝐨𝐥𝐦𝐚.
Umay gibi yumuşak huylum,
Nerden çıktın karşıma böyle’
Durup durup ıssız yerlerde
‘Güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var.’ diyorum.
Yesrib bahane, bir kitaba sığınıyorum
Dağda, ovada, badiyede okuduğum hep elif
Elif diyorum Sitare, sineme elif çekiyorum.
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
Kirpiklerin yüreğime batıyor
bıçak ağzı gibi bir sızı var.
Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım
Bilmiyorum sen kaç yaşındaydın
Ben göğü hep bir kurşun gibi ağır
O şehirde sırılsıklam gezerdim.
Yesrib bahane, bir kitaba sığınıyorum
“Çeşmek Be-zen Sitare
Ezmen Mekon Kenâre”
Nerden çıktın karşıma böyle Sitare
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
Kirpiklerin yüreğime batıyor
Telaşlı bir kalabalığın ortasında
Ayaküstü konuşuyoruz
Nedimin nigehban nergisleri gibi
Üstümüzde bütün nazarlar
Çok utanıyorum Sitare
Dün oturup hesap ettim
Sen doğduğun zaman
Ben bir askeri mektepte talebeymişim
Sen bilmezsin Sitare
Burada gündüzler çekip durduğumuz bir mercan tespih
Geceler içinde uyuduğumuz birer siyah buluttu
Her akşam dokuzda yat borusu çalardı
Yat borusu baştan aşağı hüzün çalardı
Bir derin uykuya atardım kendimi
Siyah benli bir kız düşlerime kaçardı
Bende onu alır anamın düşlerine kaçardım
Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum
Seninle konuşurken Sitare
Aklıma yıldızlar dökülüyor
Bir çaresiz Zühre oluyorsun Babil caddelerinde
Ateş gözlü kahinler koşuyorlar arkandan
Binlerce meşalenin ışığı kımıldıyor saçlarında
Gökyüzü salkım salkım
Zigguratlar tıklım tıklım
Dönüp dolaşıp dudaklarına takılıyor aklım
Ah benim bu akıldan sıyrılmış aklım
Kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan
Kimi gün inatçı yosunlar gibi kepez diplerine yapışan aklım
Gözlerine baktığım zaman Sitare
Bütün çöllere ay doğuyor
Yoldaş ediyorum kendime İmrül Kays’ı Antere’yi A’şa’yı
En kuytu vahaları dolaşıyorum
Hangi vahaya gitsem çadırlar sökülmüş Sitare
Çadırla su arasında bir cılga var
O cılgada narin ayak izlerin var
Durgun suya düşüp kalmış gözlerin var
Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum
Bazan sapsarı bir benizle geliyorsun
Yorgun çizgileri alnında uykusuzluğun
Biliyorum içinde bir sızı var
Bıçak ağzı gibi bir sızı var
Bu sızıdır işte seni verimsiz kılan
Züheyr’in Suad’ı gibi keremsiz kılan
Kuzeyden güneye
Güneyden kuzeye
Heyy! Gidip geliyorum bu çöllerde
Kureyş’in heybetli ve inatçı develeri
Hiç aldırmadan benim esmer sevdama
Geviş getiriyorlar ufka bakarak
Ben kaçıp Yesrib’e sığınıyorum
Yesrib bahane, bir kitaba sığınıyorum
Dağda, ovada, badiyede okuduğum hep elif
Elif diyorum Sitare, sineme elif çekiyorum
“Ah minel aşk-ı ve halatihi..”
Çok eski bir gerçektir bu biliyorum
Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum
Sinsi bir yağmur altında beraber yürüyoruz
Ve ikimizde ıslanıyoruz
Ben ne yağmurlar gördüm Sitare
Ben kaç kez iliklerime kadar ıslandım
Bilmiyorum sen kaç yaşındaydın
Ben göğü hep bir kurşun gibi ağır
O şehirde sırılsıklam gezerdim
Bölük bölük insanlar boşanırdı tapınaklardan
Tapınaklar insanları safra gibi atardı
Sonra hepsi bir yere toplanıp bana bakarlardı
Bir gün bu şehrin kirli yağmurları alıp götürdü beni
Gidip bir Uygur çadırında göğü dinledim
Kara bulutlar kükrerken bir Kaşkar sabahında
Oturup Aprunçur Tigin ile seni konuştuk
Bakışlarımı sunuyorum, tereddütsüz alıyorsun
Gizli bir tebessümle çağırıyorum, geliyorsun
Kaşı karam, gözü karam, saçı karam
Umay gibi yumuşak huylum
Nerden çıktın karşıma böyle
Sesin ılık bir bahar güneşi gibi ığıl ığıl akıyor içime
Asya’nın bozkırlarında ordular düşüyor peşime
Yığılıp kalmışım bu Anadolu toprağına Sitare
Adam akıllı yorulmuşum
Ellerin böyle olmamalıydı
Ellerine acıyorum
Ve kim bilir kaç zamandan beridir kalbimi öğütlüyorum
Durup durup ıssız yerlerde
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum
Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum
Dilaver Cebeci
Ah minel aşk-ı ve halatihi..
[Çok eski bir gerçektir bu biliyorum.]
Durup durup ıssız yerlerde
‘Güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var.’ diyorum.
Bütün çöllere ay doğuyor
“güçlü ol ey kalbim, güçlü ol
Daha çok işimiz var” diyorum
Aklıma yıldızlar dökülüyor.
Bir çâresiz Zühre oluyorsun Bâbil caddelerinde
Ateş gözlü kâhinler koşuyorlar arkandan
Binlerce meşâlenin ışığı kımıldıyor saçlarında.
Gökyüzü salkım salkım
Zigguratlar tıklım tıklım
Dönüp dolaşıp dudaklarına takılıyor aklım
anlayamıyorum
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum.